Altan Vural
Patates çuvalı
Sizlerle bugüne kadar paylaştığım yazılarımda genelde gıda perakendeciliğinde o dönemde kendi gündemimde ne var ise onu paylaştım. Bu ay da ne yazayım diye düşündüğümde benim gündemimden ziyade ülkenin gündemini meşgul eden iki konu ön plana çıktı. Bunlardan birincisi meşhur patates, ikincisi fasulye ve bakliyat fiyatları dolayısıyla ülkemizin tarım politikaları.
Öncelikle kanıma dokunan bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Genelde bir ürünün fiyatı standart dışı arttığında gündeme gelen ilk konu marketçilerin fiyatları artırdığı yönündedir. Bu daha önce ette, bakliyatta olduğu gibi bugün de patateste oldu. Sanki bugüne kadar 1 TL’ye sattığımız patatesi bundan böyle 3 TL’ye satalım da dünyanın en zengin marketçileri biz olalım dedik. Sizce bu ne kadar gerçekçidir? Bunun için Türkiye’deki bütün marketçiler bir araya gelecek, böyle bir karar alacak, milyonlarca ton stok yapılacak ve spekülatif bir kazanç elde edilecek. Uzatmaya gerek yok, böyle bir şeyi yapma, uygulama gibi bir durum söz konusu bile değildir. Fakat daha acısı birkaç spekülatörün yapmış olduğu hedef saptırma işi maalesef tutuyor. Birçok kişi de üzülerek söylüyorum alet oluyor, istendiği gibi de işler gidiyor birileri halkın hakkını gasp ediyor.
2012 yılı patates tüketimimiz 3 milyon ton, üretimimiz ise 6 milyon ton olarak gerçekleşti. Patatesin kilosu 40 kuruş civarındaydı. Bu yıl da üretim 1 buçuk milyon ton civarında. Tahmini üretim tükettiğimizin yarısı kadar. İşte patatesin fiyat artma sebeplerinden en önemlisi yetersiz üretim. Bunu fırsat bilen spekülatörler de asla boş durmuyorlar. Patates fiyatlarını incelediğimizde 2013 Temmuz ayında patatesin toptan fiyatı 1,07 TL iken ortalama perakende satış 1,65 TL, Ocak ayında ise toptan fiyatı 2,3 TL iken ortalama perakende satış fiyatı 2,75 TL olarak gerçekleşti. Yani fiyatlar 6 ayda neredeyse bire üç oranında arttı. Fiyat artışı çok net ortada iken gariban marketçinin suçu ne? Fiyatların arttığı Ocak ayına baktığımızda da kazancımız neredeyse yok denecek kadar azaldı. Çünkü satın alma fiyatı inanılmaz yükseldi. 40 kuruşluk kazancın içerisinde poşet, fire, nakliye, hal giriş-çıkış ücretleri, personel masrafı, kar vs var. Bunun adı neredeyse hiçbir para kazanmamak demektir. Demek ki marketçi spekülatif amaçla herhangi bir iş yapamıyormuş.
Bu konuyla ilgili asıl önemli olan ülkenin tarım politikası. Hiç bir şeyi planlayamadığımız gibi patates işini de planlayamamışız. 3 milyon ton üretmemiz gerekirken yarısını zor üretmişiz. Kısaca şunu unutmayın: Patates fiyatını belirleyen bir önceki yılın üretimidir. Yani gelecek yıl herkes patates üretirse patates ucuzlayacak çiftçi batacak; muhtemelen soğan üretenlerde iyi para kazanacaklardır. Ekonomi eğitimi alan arkadaşlar, bunun fakültelerde anlatılan King Kanunu olduğunu çok iyi bilirler.
Bakliyat fiyatlarının artışı da aslında üretimden kaynaklanmaktadır. Son yıllarda yaşanan kuraklık ve Çin’de yaşanan aşırı yağışlar ile çiftçilerin başka ürünlere yönelmesi de bakliyat ürünlerinin üretimini düşürmüştür. Bakliyat da çok önemli bir besin maddesidir. Ayrıca ülkemizde bakliyat talebi de son derece yüksektir. Bu bağlamda tarım önemli bir sektör haline gelecektir ancak ülkemizin orta ve uzun vadeli bir gıda politikasına sahip olmadığı açıktır. Ne yazık ki hiçbir işte ön görmek, planlamak, uygulamak olmadığı gibi bu işte de böyle bir prensibimiz yok. Yıllardır Türk üreticisini, ithalatla terbiye etme yolu seçildi. Mersin, Türkiye’nin en büyük bakliyatçılarının buluşma noktası oldu. Son dönemdeki fasulyenin fiyatlarının düşmesi için yine çare ithalatta ve alınan vergi ve fonlarının düşürülmesinde. Halbuki bunu yapacağımıza bakliyat üreticisini destelemek Türk üreticisine destek vermek ile işi kökten halledeceğimize başka limanlarda çare aramaya devam ediyoruz. Kısacası artık ülkemizin de uzun vadeli bir üretim planlaması olsun. Tarım ve gıda önümüzdeki 10-15-20 yılın en önemli gelir getiren ve talep gören emtiaları olacaktır. Bugünden tezi yok gerekli tedbirler alınmalıdır. Sinemada Ata Demirer’in filmini izleyip bu fasulyenin ne zaman 7,5 TL olacağını düşünürken neredeyse artık 15 TL’ye fasulye satacağız. İnşallah kısa sürede bizim de ciddi bir tarım politikamız olur ve verimli tarlalara, sulak arazilere, yazlık otel ve konut projeleri umarım yapmayız.
Tarım sektörü ülkemiz açısından bakıldığında tarımsal arazileri, elverişli iklimi ve verimli toprakları ile ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunmuştur. Politikalarla ve çeşitli desteklerle tarım sektörü ayakta tutulmalıdır. Gereken önemi verip ciddi politikalar üreterek ülkemiz ekonomisine ciddi katkıları olan tarım sektörünü yok saymayıp fakirin ekmeğine de göz dikmemeliyiz.
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Ocak 2014 – 59. sayısında yayınlanmıştır.
Altan Vural
Pazarlama planı
Mayıs ayında ne yapacağınızı, Ekim ayında hangi kampanyayı yapacağınızı şimdiden planlayın. Göreceksiniz daha başaralı olacaksınız.
Perakende sektörü hepimizin bildiği gibi dinamik, anı yaşayan ortamdan beslenen aynı zamanda planlı ve programlı çalışması gereken bir sektör. Bu nedenle; mutlak suretle bütçe, iş planı pazarlama planı gibi işletme yönetiminde vazgeçilmez olan yardımlarımızı işinize entegre etmeliyiz. Bu ayki yazımızda da pazarlama planlarından bahsedeceğim.
Pazarlama planına gıda perakendeciliği açısından bakarsak;
Satışa yönelik reklamlarımız pazarda almış olduğu tanıtım modeli üzerine kurulur ve bizi ziyaret eden müşterilerin yapısı üzerine inşa edilir. Tabii ki, buradaki asıl amaç müşterilerimizin daha çok satın alma yapmasına yönlendirmede bulunmak, yeni müşteriler elde etmek ve bu süreçte kaynakları israf etmeden zamanında müdahale ile şirketimizin yol haritasını çizmektir.
Bugün işletmelerimizin en önemli sorunlarından biri plansız hareket etmeleridir. Bu nedenle ciddi kayıplar yaşanmakta ya da son dakika da alınan kararlar ile yapılan hizmetler amacına ulaşama-maktadır. “Çok acil” lafı sektörümüzün hız ve dinamiğini anlatmakla birlikte, gerçekten olumsuz bir çok sonucu da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle şirketimizin müşteri yapısı, sizin yapabi-lecekleriniz, şirketin mevcut durumu göz önüne alınarak swot analizi yapabilirsiniz. Mutlak surette yıllık pazarlama planınız olmalıdır. Tabi pazarlama planı ile bütçe planlarınız birbiriyle örtüşmelidir. Yukarıda bir kaçını saydığımız müşteri yapınız, hedef kitleniz, bütçeniz, fiyatlandırma stratejiniz, şirketinizi görmek istediğiniz yeriniz, ürün yapınız, sosyal sorumluluk düşünceniz, müşteriye ulaşma şekliniz dikkate alınarak bir plan oluşturabilirsiniz.
Planları aylık yapabilir veya her hafta değerlendirme yapabilirsiniz, hatta mutlaka yapmalısınız. Şubat ayındayız, geç kalmış sayılmazsınız. Mayıs ayında ne yapacağınızı, Ekim ayında hangi kampanyayı yapacağınızı şimdiden planlayın. Göreceksiniz ki daha başaralı olacaksınız. Yardım isterseniz mail adresim yukarıda yazılıdır.
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Ocak 2015 – 71. sayısında yayınlanmıştır.
Altan Vural
Birazda reklam yapalım
Reklamcılık her sektörün aslında vazgeçilmez bir parçasıdır. Yapmış olduğunuz işleri müşterilerle paylaşmanızın çok önemli bir yoludur. Perakende sektörünün ise vazgeçilmezi durumundadır.
Yapmış olduğunuz yenilikleri ucuzlukları binlerce lira harcayıp açacağınız yeni mağazayı satın aldığınız Ezine peynirinin lezzetini müşterilerinize anlatmanın en önemli yoludur reklamcık. Aslına bakarsanız yukarıda birkaç örnek verdiğim işleri tabi ki çoğaltmak mümkün. İşte bu örneklere bile baktığımızda emek ve para harcadığımız bu işleri anlatamayıp yapılan emeklerin heba olması gerçekten çok acı olabilir. Sektörde bugüne kadar çok da önem verilmeyen bana göre de olmazsa olmaz işlerden bir tanesidir reklamcılık. Ancak bugüne kadar da çok profesyonel anlamda yapılmamış bu iş genelde tanıdık eş dost ve güzel hanımlar sektörün en önemli oyuncuları olmuşlar. Bu nedenlerde paralarda tıpkı insertlerin çöpe atılması gibi heba olmuştur.
İnsertlerin çöpe atılması demişken binlerce insert dağıtıp hem içeriğinin standart olması bir arpa boyu yol alınmaması hem de ehil olmayan insanlara yaptırmış olduğumuz dağıtımlar ne yazık ki çöpe giden paralar olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzatmadan bir yaşanmış olay ile insert işini sizlerle paylaşalım. Müşterilerimizden bir tanesi yakınını kaybettiği için bir mezarlığa gider. Mezarlığın içine atılmış balya balya insertleri görünce bizleri arar ve haberimiz olur. Ne acı değil mi? Acaba oradan marketimize gelecek olanlar olur diye mi atmış diye arkadaşımız bi türlü anlam veremedik!
Günlerce insert çıkarmak için aldığın ürüne mi yanarsın grafikerlerin sabahlamalarına mı yanarsın harcadığın paraları mı yanarsın? Yoksa bu emeklerin karşısında bana fazla müşteri gelir ödemelerimi daha rahat yaparım hayallerine mi yanarsın… Takdir sizin.
Diğer taraftan yapılan reklamların bir profesyonel tarafından yapılması kişisel zevklerimiz ve bizim bilgilerimiz dışında bilimselliği yansıtması gerçekten çok önemlidir. Alt yapısı hazır olmadan o ürün yada hizmeti gerçek anlamda mağazada oluşturmamış iken; örneğin kasiyerin gülmüyorsa sen onu sağlamamışken güler yüzlü hizmet veriyoruz dememizin bir anlamı var mıdır? Bizce aslında temel nokta budur. İşte yazımın başlığında yazdığım biraz reklam yapalım dediğim yer tam da burasıdır. Bu hizmetin sağlanması formülünü anlatarak, gerekirse öğreterek, sonrada takip edecek bir anlayışla kurduk SAT Reklam Ajansı’nı. Örneğin hizmet verdiğimiz firmaların 2015 insert planları, temaları, hangi ayda hangi özel günde ne yapacakları bugünden belli. İş planlanırsa, son dakikaya kalmazsa inanın çok daha ucuz, çok daha etkili oluyor. Sadece bir ajanstan ibaret değil adından da anlaşılacağı gibi. Sizlere satışlarınızı artırmayı sağlayacak teknikleri sizlerle birlikte karar veren bir oluşumu sağladığımızı düşünüyorum. Şirket olarak sizlerin müşterilerinize sizi hangi tekniklerle anlatmak gerektiğini, hangi yönlerinizle satışlarınızı artıracağınızı biliyoruz; ya da sizlere yeni yöntemler önererek farklılıklar sunuyoruz.
Sevgili dostlar reklamları izlediniz.
Reklamlar demişken Retail Türkiye Dergisi’nin Anadolu konferansları bir harika. Dostlar bir araya geliyor, bir şeyler öğreniyorlar, bir günde olsa farklılıklar yaşıyorlar. Emeği geçenlere kocaman teşekkürler.
2015 yılının tüm dostlarıma perakende sektöründe, çalışıp emek veren arkadaşlarıma, korkusuzca yatırım yapıp ülke ekonomisine katkıda bulunan yatırımcılara başta sağlık olmak üzere mutluluk başarı ve güzel günler getirmesini diliyorum.
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Aralık 2014 – 70. sayısında yayınlanmıştır.
Altan Vural
İmparator
Bugün perakende de önemli seviyelere gelmiş markalarımız var. Bu markalar kurulurken belki de birçoğu şu anda gelmiş oldukları noktayı hayal bile edemezlerdi.
İşleri için düşündükleri, yaptıkları ve inandıkları bir çok projeyi hayata geçirdikleri için bugün çok önemli yerlere geldiler ve birer imparatorluk kurdular. Ancak bazı dostlarımızın hayalleri azaldı, belki de risk alma katsayıları minimize oldu. Aslında onları beklemedikleri yerlere getiren hayalleri ve almış oldukları risklerdi. Bu riskleri aldıkları için yapmış oldukları işler diğerlerinden farklı idi. Kimi sabahın 3’ünde hale gitti en iyi sebze meyveyi aldı, kimi Çanakkale’den en iyi peyniri getirdi, farkını ortaya koydu işler gelişti ve büyüdü.
Fakat işletmelerin büyümesi yukarıda belirttiğimiz gibi risk katsayısını azalttı. Peyniri artık kendisi değil, başka birisi satın aldı, kasasını başka birine emanet etti, işi büyüdü yetemez hale geldi. İşte buradan sonra yine hayallerinin peşinden koşup faklı düşünceler faklı arayışlara geçmeyenlerin sonu da pek parlak gözükmüyor. Bu işi ben kurdum benden başka bilen yok mantığıyla gidenlerin sonu ne yazık ki hüsran. Şaşaa ve tantana ile gece gündüz çalışmayla imparatorluk kuran beyinler, şimdi bu işten nasıl kurtulurumun hesabını yapmaya başlıyorlar. Çok yazık ve çok acı.
Asıl maharet böyle bir girdaba girmeden işi fark edip hayallerin ötesinde gerçeğe dönüş. Gerçeklerle yüzleşmeden hayata bir es verin, biraz da yalaka ve dalkavuk olmayan çevrenizi dinleyin. İş hayatı süreklilik ister. Yeni projeler, yeni bakış açıları ister. Sizler bir imparatorluk kurmuş olabilirsiniz ama gerçeklerden uzaklaştıkça zora gireceksiniz demektir. Süreklilikten bahsetmişken klasik hepiniz kilolarımızdan şikayetçiyizdir. İyi bir rejim ile biraz da dikkat ederek hatta biraz da yürüyerek bir miktar kilo vermiştik. Şimdi yürümeyi bırakıp hayata eskisi gibi bakınca kiloları tekrar aldık. Nerede kaldı çekmiş olduğumuz onca eziyet? İş hayatında da sürekliliği sağlamayıp yeni bakış açıları eklemezsek sizi hüsran bekliyor demektir.
Bu yazıyı haberlerde yabancı bir kuruluşun ‘’Türkiye’nin 2015 büyüme hızı % 2 olacak‘’ notuna istinaden yazdım.
Aman dikkat!
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Kasım 2014 – 69. sayısında yayınlanmıştır.
