Cengiz Çambel
Perakende ve gıda sektörü Bülent Yardımcı’ya ağlıyor
Bülent ağabey, esnafın, üreticinin, perakendecinin ve toptancının sesi oldu. Konferanslarda bu kesimleri destekleyen konuşmalar yaptı. Yolumuz 1996 yılında ayrılsa bile kalplerimiz asla ayrılmadı. Çok sık aralıklarla görüştük. Fikirlerini ve görüşlerini aldık. Bizlerden desteklerini hiç eksik etmedi. Reklama sıkıştığımız günlerde reklam buldu, habere sıkıştığımızda haber takviyesi yaptı.
Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra Günaydın Gazetesi’nin ekonomi servisinde işe başladım. Gazetede çalıştığım yıllarda hem gıda hem de bakkaliye pazarıyla yakından ilgileniyordum. Esnaf kesiminin çalışmaları dikkatimi çekiyordu. İlerleyen yıllarda Bab-ı Ali’nin krize girmesi ve Asil Nadir’in Günaydın Gazetesi’ni alması üzerine, ne yapabileceğimi düşünmeye başlamıştım. Ekim 1989 tarihinde, o yıllarda Güneş Gazetesi’nde Ekonomi şefi olarak çalışan ağabeyim Bülent Yardımcı ile görüşmeye başladım. Kooperatifçilik yıllarımdan büyüğümdü, ağabeyimizdi. Ona fikir danışırdık.
Yardımcı da gazetecilik sektöründeki kaygıları benim gibi yaşıyordu. Bana, “Bir araştırmacı arkadaşım olan Cemil Tülegü, ortağı Atilla Öğüt ile birlikte bakkal dergisi yapmak istiyormuş. Benden de yardım istedi. Oraya gidersem gelir misin? “ dedi. Sonradan adının Bakkal.Market Dergisi olduğunu öğrendiğim yayını incelemeye başladım. Aralık 1989 tarihinden Mart 1990 tarihine kadar yarım zamanlı çalışmaya, dergiye destek olmaya çalıştım. O tarihten itibaren de gazetemden ayrılarak mesaimin tamamını dergiye vermeye başladım.
Gazetede yaptığım esnaf haberlerini dikkatlice izleyen Yardımcı ile tanışmam böyle oldu. 1989 yılından 7 Ekim 2009 tarihine kadar yani koskoca 20 yıl birlikte olduk. 1989-1996 yılları arasında birlikte çalıştık. Onunla birlikte hem perakendecileri hem de üreticileri ve toptancıları sıkça gezdik. Bende fotoğraf makinesi, Bülent ağabeyimde defter-kalem İstanbul’u arşınlardık. Güneş Gazetesi’nden sevgili can arkadaşım Oğuz Demir’in görevini şimdi ben sürdürüyordum. Bakkal-Market, Toptancı, Eczane-Parfümeri, Kaptan fioför gibi çeşitli esnaf kesimini yakından ilgilendiren dergiler çıkardık. Marketing Türkiye Dergisi’nin çıkışına imza attık. Perakende örgütlerinin kurulmasına destek verdik.
Bülent ağabey, esnafın, üreticinin, perakendecinin ve toptancının sesi oldu. Konferanslarda bu kesimleri destekleyen konuşmalar yaptı. Yolumuz 1996 yılında ayrılsa bile kalplerimiz asla ayrılmadı. Çok sık aralıklarla görüştük. Fikirlerini ve görüşlerini aldık. Bizlerden desteklerini hiç eksik etmedi. Reklama sıkıştığımız günlerde reklam buldu, habere sıkıştığımızda haber takviyesi yaptı.
8 ay önce kalp krizi geçirdiğinde yanı başından hiç ayrılmadık. 1990’lı yıllarda ilk kalp krizi geçirdiğinde de yanındaydım. Yardımcı’yı zamanında hastaneye yetiştirmiştik. Bütün krizlerin üstesinden geldi ama solunum yetmezliğine yenildi. Bende emeği çoktur. Benden her defasında üretici ve halkın sesi olmamı ister, haberlerimde buna özen gösterilmesi gerektiğini vurgulardı. Onun çizdiği yoldan yürümeye devam edeceğiz. Dergilerimi, ölene kadar okuyup eleştirdi. Hasta yatağındaki son dakikalarında bile, “Neden dergimi hastaneye değil de eve gönderiyor? Bak okuyamıyorum işte” diye serzenişte bulunmuş.
Şimdi Onsuz yolumuza devam ediyoruz. Ama onun gösterdiği yoldan ilerleyeceğiz. Üreticinin, perakendecinin sesi olmaya devam edeceğiz. Cenazesinde çok sevdiği üretici ve perakende dostları da yanındaydı. Mehmet Reis, Ahmet Işıkgece, Ümit Kiler ve Hasan Yalçın, cenazenin toprağa verilişine kadar yanlarından hiç ayrılmadı. Gözüm diğer perakendeci dostlarını da aradı ama yoklardı.
Nur içinde yat Bülent Ağabey
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Ekim 2009 – 8. sayısında yayınlanmıştır.
Cengiz Çambel
Nur içinde yat Ramazan Ulu

Bazen kelimeler düğümleniyor, ne diyeceğimiz, konuşacağımızı bilemiyoruz. Bilgisayarımı açınca karşıma çıkan haberle yıkıldım kaldım. Gözlerim doldu, hala ümidim vardı yaşayacağından. Vücudu dirençli, hastaneden sapa sağlam çıkacaktı, bekliyordum. Hatta yanına ziyaretine de gidecektim.
Çok sevdiğim dostum, ağabeyim, bana perakende sektörünü öğreten ve sevdiren Ramazan Ulu’yu maalesef ki kaybettik. 1982-1989 yılları arasında çeşitli gazetelerin ekonomi servislerinde çalıştıktan sonra sektör büyüğüm, nur içinde yatsın Bülent Yardımcı ile birlikte Bakkal.Market Dergisi’nde çalışmaya başladık. Çeşitli sektörleri bilmeme rağmen perakende sektöründen, marketlerden, gıda sektöründen hiç bilgim ve tecrübem yoktu. Sektörü öğrenmemim tek yolu da perakende noktaları, bakkalları ve marketleri gezmem, yöneticilerinden işin püf noktalarını öğrenmeden geçiyordu.
İşyeri ofisimiz Levent’teydi. 1990’lı yıllar. Market sayısı yok denecek kadar azdı. Olanlarda çok küçük, bakkal irisiydi. Sanayi Mahallesi’ndeki Ulu Kardeşler Marketler ise pırıl pırıl parlıyordu. Marketin içi oldukça güzel, müşteri sayısı da fazlaydı. Ahşap merdivenlerden asma kata çıkarak marketin sahibiyle tanışmak istedim. Karşımda muhteşem bir insan, müthiş misafirperverliğiyle Ramazan Ulu çıktı, beni konuk etti. O günden sonra Ramazan Ulu ile çok sıkı dost olduk. Bana perakende ve gıda sektörünün en ince noktalarını öğretti. Satın alma görüşmelerinde birlikte bulunduk.
Öğleyin işyerimizde yemek çıkmazdı. O yıllarda malum, ekonominin de çok iyi olduğu söylenemezdi. Ben öğleyin sanki Ulu Kardeşleri’n bir çalışanıymış gibi markete yemek yemeğe gider, personelle birlikte yemeğe ortak olurdum.
Türkiye’de perakende sektöründe ilk kampanyayı başlatan kişilerden biri de Ramazan Ulu’ydu. Müşterilere çekilişle çeyrek altın hediye ederdi. Üretici firmaların kendilerine hediye ettikleri minik elektrikli ev aletlerini de kampanya sonucu tüketicilere sunardı. Ramazan Ulu, eski bir öğretmen. İnsanlara yaklaşımı çok iyi bilirdi. Sevecendi. İnce eleyip sık dokurdu. Sektörün birleşip bütünleşmesi için çok çabaladı. Önce İSMAR’ı kurdular, sonra da İstanbul PERDER’i. STK’larda da görev almayı çok severdi. Bu güzel kelimeleri daha uzatmak mümkün ama parmaklarım klavyeye gitmekte zorlanıyor.
Sektör, çok büyük bir değeri, ağabeyi kaybetti. Mekanın cennet olsun Ramazan Abi, nurlar içinde yat.
Cengiz Çambel
Gıda perakendecilerinde personel açığı büyüyor
Son günlerde alışveriş için marketleri gezerken personelden yana sıkıntı yaşandığını görüyorum. İstanbul’un en büyük zincir marketlerinden birine et almaya gittiğimizde kasap reyonunda kasabın olmadığını gördük. Şarküteri elemanı bizlere et almamız için destek verdi. Güler yüzlü bir elemandı. Yardımcı olmak için çabalayıp durdu. Ürünleri istediğimiz şekilde paketleyemedi. İstediğimiz kıvam ve kalitede etleri alamadık. Mağaza müdürüyle de konuştuğumuzda kasap açıklarının olduğunu ve bulamadıklarını öğrendim.
Kasap bulmanın gerçekten de zor olduğunu biliyorum. Bu personeli asgari ücretlerle marketlerde çalıştıramazsın. Çalıştırdığın anda marketten kaçar. Diğer ürünleri almak içinde başka bir zincir markete uğradım. Yoğurt alacaktım ama reyon bomboş. Market için yok satmanın ne kadar hatalı bir iş olduğunu gayet iyi bilirim. Yine mağaza müdürüyle konuştuğumda, “Abi sevkiyatlar daha önce haftada 3 gündü, şimdi 2 güne indirdiler. Bu nedenle rafta yoğurt yok. Hep söylüyoruz, sevkiyatı haftada 3 gün yapın diye ama inşallah gerçekleşir” dedi. Bende yandaki perakendeciye doğru ilerledim. Raftan yoğurdu alıp kasaya gittim. Kasa fiyatı ile raf fiyatı farklıydı. Tabii raf fiyatından ödemeyi yaptım. Mağaza müdürüne durumu aktarınca, “Etiket değiştirmekten bunaldık. Bu arada rafta etiketi değiştirmeyince müşteride böyle sorunlar yaşıyoruz. Son günlerde büyük oranda personel sıkıntısı yaşıyoruz. Çalışanlar bunalmış durumda. Giden gidene. Kasada işlem yapan arkadaşımızda dün işe başladı. Üstelik perakendecilik konusunda da eğitim almadı” dedi.
İşe başvuran personele büyük ümitle sarılan perakendeciler, eğitimde vermeden bu personelleri mağazaya sevk ediyorlar. Çalışan personeller çok iyi niyetli ama bu yetmiyor. Tüketiciler ve marketlerde sorunlar hat safhaya ulaşıyor.
Bu durumdan perakende yöneticilerinin de haberdar olduklarını tahmin ediyorum. Kalifiye eleman bulmak gerçekten zor. Hem cirolar hem karlılıklar yükselirken çalışanlara da yaşanabilir ücret vererek işte kalmalarını; perakendeciliği meslek olarak seçmeleri sağlamalılar. Artan asgari ücret, perakendecinin giderlerine yansıyor. Ama bu sarmaldan kurtulmak gerek. Çalışanlara asgari ücretten daha fazla maaş ödemek sorunun çözümüne bir nebze de olsa yardımcı olacaktır.
Cengiz Çambel
RCK (Rafinera Cloud Kitchen)’da hedef yurtdışına açılmak
Cloud Mutfak, Türkçesi bulut mutfak, aslında paylaşım ekonomisinin yarattığı bir kavram. En basit anlatımıyla fiziki restoranı olmayan eve servis hizmetleri üzerinden tüketiciye ulaşan restoranlar diyebiliyoruz. Bir ana mutfak ve bu ana mutfağa bağlı uydu mutfaklardan oluşan bir sistemden söz ediyoruz. Ana mutfakta hazırlanan yemekler, uydu mutfaklarda yapılan son dokunuşlarla tüketiciye ulaştırılıyor. Sistemde köfteci, hamburgerci, pizzacı, mantıcı, çorbacı gibi birbirinden farklı pek çok sanal restoranlar bulunabiliyor.
Bu sanal restoranlar kira, işçi gücü vb. fiziki restoran giderlerinden tasarruf ettikleri ve diğer giderleri de paylaştıkları için ciddi maliyet avantajı sunuyor. Ayrıca sadece paket servise odaklı çalıştıkları içinde daha fazla lezzet ve sunum daha odaklı çalışıyorlar. Bu da tüketici deneyimine olumlu yansıyor.
Türkiye’de bulut mutfak adı altında farklı uygulamalar var ama bu işi tam anlamıyla yapan şirket sayısı henüz çok az. Örneğin bir bölgede restoranı olmayan markalar için ortak kullanımlı mutfaklar açan oluşumlara da bulut mutfak denilebiliyor.
RCK (Rafinera Cloud Kitchen) hem yeni markalar yaratma hem de Ar-Ge tarafında bulut mutfak üzerinde çalışıyor.
Rafinera, Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın ise ikinci diyet paket servis şirketi. Bu sektörde 15 yılı aşkın deneyimiyle Rafinera Cloud Kitchen’ı kuran Didem Altınbaşak Tulgan, farklı hedef kitlelere hitap eden 16 tescilli markayı elinde bulunduruyor. Temmuz ayında Credia Ventures’ten de yatırım almış durumda. Bu yatırımla ülke çapında yaygınlaşmayı ve teknolojik altyapıyı güçlendirmeyi hedefliyor.
Konseptin merkezi bir mutfak ve bu mutfağa bağlı çok sayıda uydu mutfaktan oluşuyor. RCK, bu uydu mutfaklarda oluşturduğu sanal restoranlar üzerinden tüketiciye ulaşıyor. Bu sanal restoranlarda oturma alanı, masa ve garson bulunmuyor. Sadece yemeklerin hazırlandığı paylaşımlı bir mutfak, şefler ve paketleme alanları yer alıyor. Müşterilerin yemek platformları üzerinden verdiği siparişler bu mutfaklarda hazırlanıp RCK kuryeleri aracılığı ile ev ve işyerlerine teslim ediliyor.
Uydu mutfaklar aynı anda çok sayıda RCK markasına hizmet verdiği, kuryeler ortak kullanıldığı için giderler bölünüyor ve maliyet avantajı sağlanıyor. Bu da müşterilerimize daha kaliteli yiyecekleri daha uygun fiyatla ulaştırma imkanı sunuyor. Markaları ise Nera Burger, Köfte 33, Pıtı Mantı, Mochita Cakes , Leyna Falafel, Kila Burger, Mezepoly, Kanattown, Yanda Pilav, Wrapetito, Taco Baila, Gina Bowl, Dide Pide, Botta Pizza, Tostica ve Pizza Portas.
Rafinera Cloud Kitchen’ın iş ortakları arasında Yemeksepeti, Getiryemek, Trendyolyemek ve Fuudy var. Bu platformlar üzerinden sipariş veren müşterilerine taze, lezzetli ve kaliteli ürünlerini dakikalar içerisinde ulaştırıyor.
Motorların çakmak gözünden enerji alan bu özel çantalar, teslimat süresince de yemeği ısıtmaya devam ediyor.
RCK’nın hedefi yılsonuna kadar 24 marka ile 200’ün üzerinden sanal restorana ulaşmak ve kendi satış platformunu yayına almak. İstanbul penetrasyonunu tamamladıktan sonra da yılbaşı itibariyle yurtdışına açılmayı planlıyor.
Kadın girişimcilerinde başarılarıyla gurur duyarken bayrağımızı yurtdışında da dalgalandıracak olmaları, bizleri mutlu ediyor.