Ferhat Zamanpur
Türkiye’nin ilk Black Friday’i
Bugün Kasım’ın dördüncü Cuma günü.
Tam 8 yıl önce bugündü: 23 Kasım Cuma, 2012.
Black Friday’in Türkiye’de ilk kez uygulandığı gün!
Black Friday yazı dizimin ilk bölümünde detaylarıyla paylaştığım üzere, o ayın ortalarında Silk and Cashmere olarak Black Friday’i Türkiye’ye getirme kararı almıştık.
Bir kaç günlük hazırlık ve minimal bir kampanyayı duyurusu sonra, saat tam 10:00’da, dünyanın ipek ve kaşmire odaklanan tek markası mağazalarının kapılarını açtı.
Bu marj adına küçük ama Türk perakendesi adına büyük bir gündü…
Peki “Kara” ve “Cuma” konseptlerinin Türkiye’de başarılı olamayacağını söyleyen/düşünen onca kişi haklı mı çıkacaktı?
Yoksa batı perakendesinde kendini kanıtlayan ve hacim olarak en üstlere oturan bu özel günün ülkemizde de şansı var mıydı?
Bu soruların cevabı şimdi çok belli olsa da inanın 8 yıl önce hiç değildi. Aslında hiç bir kültürel ya da dini göndermesi olmamasına rağmen “Black Friday” isminin tepki çekebileceğini tahmin ediyorduk. Nitekim öyle oldu da, sabah erkenden merkez ofis telefonlarımız bu isim hakkında soru ve şikayetlerle çalmaya başlamıştı. Önceki yazımda paylaştığım isim hikayesinin eğitimini verdiğimiz sekretaryamız bunu arayanlarla samimi bir şekilde paylaşsa da biraz endişelenmiyor değildik. Neyse ki bu telefon trafiğini kısa bir süre içinde mağazalarımıza giriş trafiği kat kat geçmeye başladı ve heyecanla takip ettiğimiz kasa aktiviteleri daha önce hiç bir sabah yaşamadığı bir yükseliş yaşadı; kısaca sadece bir SMS ve iki gazete reklamında duyurduğumuz slogan işe yaramıştı: “Black Friday – sadece bir gün, her şey yarı fiyatına!”
Burada iki detayın altını çizmek istiyorum çünkü bizce baştan beri başarımızın en önemli noktaları burada saklı: öncelikle verdiğimiz söz kesinlikle doğruydu, gerçekten de önceden hiç bir fiyat yükseltmeden sadece o gün için tüm fiyatlarımızı yarı seviyesine indirmiştik. Bu sloganımızı okuduktan sonra kulağa doğal gelebilir ama bizden yıllar sonra Black Friday uygulamaya çalışan pek çok dünya markasının başarısızlığının arkasında bunu dürüst bir şekilde yapmak yerine öncesinde fiyatları yükseltip, sonrasında ciddi indirim havası vermesidir (ki müşterilerimizin fiyatları bazen markadan bile daha yakın takip ettiği için bu çoğu zaman ciddi güven ve müşteri kaybına yol açmıştır.) İkinci nokta da çok değerli ürünler sunan ama yüksek/devamlı/sezon başında indirim yapmayan bir marka olarak bu kampanya müşterilerimiz için çok çekici bir fırsat olmasıdır. Bu iki gerekçeye müşterilerimizin Silk and Cashmere’e olan sadakat ve sevgileri, kaşmir kalitesinde mağazacılığımız ve ekibimizin yoğun emeği eklenince unutulmaz bir günün başlangıcı oldu.
Daha ilk saatlerden yükselmeye başlayan trafik öğle saatlerinde daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir kalabalığa ve alışveriş yoğunluğuna dönüşmüştü. Özellikle ana mağazalarımızın tıklım tıklım olduğu, satış danışmanlarımızın servis yetiştiremediği ve bazı kasa kuyruklarının 45 (!) dakikaya ulaştığı sahnelere şahit oluyorduk. Dürüst olmak gerekirse neredeyse dışarıdan büyük bir merakla içeri bakanlar ve yan mağazalardan hayretle ne olduğunu anlamaya çalışanlar kadar biz de şaşırmıştık. Bir yandan inanamıyorduk, diğer yandan da bütün merkez ekibimizi acilen mağazalara yönlendirmeye çalışıyorduk gereken her türlü ek desteği sunmaya ki bu bile yetersiz kalıyordu (o gün Kemerburgaz mağazamızda hayatımda hiç toplamadığım kadar ambalaj topladığımı dün gibi hatırlıyorum.) Neyse ki çok uzun ve yorucu geçen o günün sonunda buna fazlasıyla değecek iki ödüle ulaşmıştık: hem müşterilerimizi hiç beklemedikleri bu kampanya sayesinde çok sevindirmiş olduk, hem de tek bir günde 2.5 aylık ciromuza ulaşarak şirket tarihimizin çok uzak ara rekorunu kırmış olduk. O hafta kardeşim Yasemin’i ziyaret etmek için Amerika olan markamızın kurucusu (ve bu yılın başına kadar CEO’su) olan annem Ayşen Zamanpur’u arayıp olanları paylaştığımda anlar da benim için çok güzel bir anıdır. Saat farkı yüzünden daha yeni uyanan anneme gidişatı anlattığımda ilk başta şaka yaptığımızı düşünse de bu detayları kendisiyle paylaştıktan sonra söyledikleri bana o günün Silk and Cashmere’de “onsuz” ilk başarım olduğunu anlamamı sağlamıştı. Bu gurur verici bir his olsa da bundan çok daha önemlisi o çılgın günün sonunda hem markamızı, hem de Türkiye perakende tarihini değiştirecek olan bir kampanyanın tohumları atmış olmamızdır. Biliyorum, bu son cümle kulağa abartı gelebilir ama hem neden gerçekten uzak olmadığını, hem de attığımız bu tohumu geçtiğimiz 8 yıl boyunca sulamanın iş hayatımın neden en uzun, en meşakkatli ama en tatmin edici işi olduğunu yazı dizimin önümüzdeki bölümlerinde detaylandırıyor olacağım…
Bugün kampanyalardan faydalanacak olan herkese keyifli alışverişler dilerim!
Ferhat Zamanpur
32 yıl sonra profesyonel yönetime geçiş
Perakende sektörü, zaman içinde değişen dinamikleri ve sürekli evrim geçiren yapısı ile hepimiz için hem bir meydan okuma hem de bir fırsat sunar. Özellikle liderlik ve yönetim yapılarındaki değişiklikler, bir markanın geleceğini şekillendirirken, aynı zamanda sektördeki diğer oyuncular için de bir ilham kaynağı olabilir. Bu bağlamda, Silk and Cashmere Ailesi olarak büyük bir dönüşüm sürecini geçirdiğimizi duyurmaktan gurur duyuyoruz.
Şubat ayının başında, 32 yıl boyunca Zamanpur Ailesi’nin rehberliğinde büyüyen ve gelişen markamız, profesyonel yönetime geçiş yaptı. Bu geçiş, CEO pozisyonumu, olağanüstü performans ve liderlik becerileriyle şirketimize geçtiğimiz yıllarda Genel Müdür Yardımcısı olarak büyük katkı sağlayan Kutay Özbek’e devretmemle resmileşti.
Şirketlerde kurucu ve ortakların organizasyonel şemadan yönetim kurulu ve danışman rolüne geçmesi, yaşam eğrilerinde ileri doğru değerli bir adımdır. Bu değişim, ikinci nesil olarak bana yıllar önce emanet edilen liderlik rolünü, kurucumuz Ayşen Hanım’dan aldığım gibi, içime sinerek yeni liderlere devretme fırsatını verdi. Geçiş takibini Yönetim Kurulu toplantılarımızda çok detaylı ve yıl sonuna kadar kademeli olarak azalacak şekilde planladığımızdan süreç çok sağlam bir şekilde ilerlemekte. Ayrıca içinde bulunduğumuz yatırım süreci için de sürdürülebilirlik ve kurumsallık adına çok değerli bir adımdır.
Değişimizde bir kritik adım da Yasemin Zamanpur’un CMO olarak atanmasıdır. Markamızı en iyi tanıyan ve en çok emeği olanlardan biri olarak kendisinin strateji ve vizyonu ile bizi daha da ileriye taşıyacağından hiç şüphem yok. Böylece normalde çok zor olması gereken bu kararda içimin rahat olmasını sağlayan CEO’muz ve CMO’muza tekrar teşekkür etmek isterim – sağladıkları güven, performans ve emek gerçekten paha biçilmez.
Bu liderlik değişikliği, Türk perakende sektörü için de takdire değer bir gelişmedir. Kapsamlı bir hazırlık ve stratejik planlama sayesinde yenilenen liderlik yapımızla, önümüzdeki dönemde karşılaşabileceğimiz zorlukları aşmaya ve fırsatları değerlendirmeye her zamanki gibi çok hazırız.
Bu güzel gelişmelerden anlayacağınız üzere değişimden ve gelişimden korkmayan bir marka olarak yeni başlangıçlar, yeni hedefler ve yeni başarılar için zeminimiz mükemmel. Silk and Cashmere Ailesi olarak, bu yeni döneme girerken, tüm çalışanlarımız, müşterilerimiz ve paydaşlarımızla birlikte başarılı bir gelecek inşa etmeye devam edecek olmaktan çok heyecanlıyız!
Bu yolculukta bizimle beraber olan herkese teşekkür ederim.
Ferhat Zamanpur
Dijital dönüşümle beraber değişmek
Dijital devrim, dünyamızı şekillendirmenin yanı sıra perakende sektörünün nabzını yeniden ayarladı. Özellikle son 7 ayda Yapay Zeka (AI) alanında yaşanan etkileyici ilerlemeler, endüstrideki standart çıktı anlayışımızı yeniden tanımlamakta (ki anlamış olacağınız gibi bu beni çok heyecanlandırıyor. Yapay zeka artık bilim kurguya veya sadece teknoloji devlerine özel belirsiz bir kavram değil; perakende dahil tüm sektörlere giren, verimliliği artırmanın ve müşteri deneyimlerini geliştirmenin kilit bir aracı haline geldi.
AI, verilerden eşi görülmemiş bir ölçekte analiz etme ve öğrenme yeteneği sayesinde paha biçilemez iç görüler sunabilen, detaylı hedefleme yapabilen ve müşteri katılımını kişiselleştirebilen bir güç. Bu da satışları artırmanın ve marka deneyimini yükseltmenin yeni yollarını açmış oldu hepimiz için. Ancak, perakende sektöründe AI’ın ilerlemesi, bir soruyu gündeme getiriyor: Teknoloji daha fazlasını sunabiliyorsa, endüstri liderleri ve ekipler olarak standartlarımızı ve çıktılarımızı yükseltmeli değil miyiz?
Cevap: kesinlikle evet! Perakende sektörü dijital dönüşümünü sürdürürken, bu alandaki her profesyonelin evrimleşmesi ve ilerlemesi gerekiyor. Liderler, şirketlerini geleceğe taşımak için becerilerini ve bilgilerini geliştirmeli, ekipler daha yüksek kalitede çıktı sağlamaya odaklanmalıdır. AI’ın yetenekleri, ulaşmayı arzuladığımız verimlilik ve üretkenlik seviyeleri için hem bir araç hem de bir ölçüt olmalıdır. Dijitalleşme ve AI yenilikleri ilerlerken, endüstrinin minimum standardı da yükseliyor. Yalnız bu çıtanın yükselmesi, endişe nedeni değil, hepimize bir harekete geçme çağrısıdır. Daha da güzeli, bu yeni beklentileri karşılayıp aşma fırsatıdır.
Değişim hızı inkar edilemez derecede hızlı olsa da, aşılmaz bir zorluk değil. Bu bizlere uyum sağlama, öğrenme ve gelişme davetiyesidir. Bu değişimi erkenden benimseyenler için potansiyel ödüller muazzam. Onlar yalnızca kişisel ve kurumsal operasyonel verimliliği iyileştirme açısından değil, aynı zamanda müşteri sadakati ve pazar payı kazanma açısından da önemli bir rekabet avantajı elde etme şansına sahiptir. Bunu soyut anlatımdan somuta geçirmek gerekirse, 2028 yılına kadar AI hizmetlerinin perakende sektöründe payının 31 milyar USD geçeceği ön görülmekte!
Öte yandan, bu dijital dönüşümün potansiyelini görmekte tereddüt edenler veya uyum sağlamada gecikenler rekabetin gerisinde kalma riskiyle karşılaşacaktır (bu konuda son zamanlarda en dikkatimi çeken laf: “Yapay zeka senin yerini almayacak ama yapay zekayı kullanan kişi yerini alacak.” Burada kaçırılan fırsat maliyeti ve hareketsizliğin sonuçları hepimizi endişelendirmeli. Yine de bu değişime yaklaşımımız korku dolu olmamalı, aksine iyimser olmalıdır. Dijitalleştirilmiş bir perakende çevresine geçiş, daha yüksek verimlilik, daha yüksek kalite ve yenilikçi müşteri deneyimleriyle tanımlanacak bir gelecek şekillendirme fırsatıdır.
Perakendenin geleceği, AI’ın gücü tarafından ilerletilen heyecan verici olasılıklarla dolu. Bu dönüşüm çağında yol alırken, bu zorluğa karşı yükselelim, bu teknolojilerin potansiyelini kullanalım ve perakende için yeni bir altın standart belirleyelim. Böylece sadece değişime ayak uydurmuş olmak değil, ona öncülük hep beraber öncülük etmiş oluruz.
Ferhat Zamanpur
Perakende sektöründe yapay zeka: geleceği benimseyin ya da geride kalmayı göze alın
Bugün perakende sektöründe yapay zekayı benimsemenin önemi hakkında düşüncelerimi paylaşıyor olacağım. Sektörümüzün geçtiğimiz 20 yılda ne kadar geliştiğini biliyoruz ama şimdiden anlaşılıyor ki bu gelişim yapay zekanın getireceği değişimin yanında az kalacak. Bu yüzden yapay zeka teknolojilerini benimsemek, perakende markaları için sadece bir lüks değil; rekabetçi kalmak için bir zorunluluk haline geleceğinden şüphem yok. Bu dostça ama uyarıcı yazımda markaların neden yapay zekayı stratejilerine geç olmadan entegre etmeleri gerektiğini detaylandıracağım.
1-Kişiselleştirmenin yükselişi
Bilgi çağında müşteriler her zamankinden daha bilinçli ve güçlüdür. Kişiselleştirme artık “güzel bir özellik” değil, bir beklentidir. Kişiselleştirilmiş deneyimler sunamayan markalar, bunu yapan rakiplerine müşteri kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Yapay zeka destekli kişiselleştirme, perakendecilere müşteri verilerini, tercihlerini ve davranışlarını analiz ederek müşteri memnuniyetini ve sadakatini artıran özel deneyimler yaratma olanağı sağlar. Bu yüzden yapay zekayı bu şekilde kullanma noktasında kendini geliştiremeyenler müşterilerinin ilgisini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
2-Verimlilik önemli
Perakende sektörü daha rekabetçi hale geldikçe, verimlilik hep ön plana çıktı. Yapay zeka, perakendecilere işlemleri optimize etme, maliyetleri düşürme ve genel verimliliği artırmada çok ciddi şanslar sunar. Envanter yönetiminden müşteri hizmetlerine kadar yapay zeka, süreçleri hızlandırabilir, pazarlamayı geliştirebilir, tekrarlayan görevleri otomatikleştirebilir ve çalışanların daha stratejik faaliyetlere odaklanması için değerli zaman açabilir. Yapay zeka entegrasyonunu ertelemek, önemli maliyet tasarrufu ve büyüme fırsatlarını kaçırmak anlamına gelmektedir.
3-Oyunda önde kalmak
Perakende sektörü sürekli değişiyor ve eğrinin önünde kalmak uzun vadeli başarının önemli bir parçası. Yapay zekayı erken benimsemek, perakendecilere yeni trendlere, teknolojilere ve müşteri beklentilerine uyum sağlama şansı verir. Şimdi yapay zekaya yatırım yaparak, perakende markaları kendilerini sektör liderleri ve yenilikçiler olarak konumlandırabilir ve başarılı bir gelecek için zemin hazırlayabilir (Silk and Cashmere olarak bu noktada çok iddalı olmak 2023 hedeflerimizin başında gelmekte, yaptıklarımıza bu adresten ulaşabilirsiniz: https://silkandcashmere.com/pages/yapay-zeka. Önerim siz de rakipleriniz sizi geride bırakana kadar beklemeyin.
Sonuç olarak, sektördeki tüm dostlara mesajım açık: perakende markaları yapay zekayı benimsemeli ya da geride kalmayı göze almalıdır. Yapay zekayı iş stratejilerimize entegre etmek sadece akıllıca bir hamle değil; sürekli gelişen perakende dünyasındaki yerimizi korumak için atılması gereken zorunlu bir adımdır. Bu yüzden lütfen gecikmeyin – şimdiden yapay zeka trenine atlayın ve markanızın gelecekteki başarısını garanti altına alın.
Not: İronik ve amaca uygun olması için bu yazımın temelini Yapay Zeka ile yazdırıp üstüne dokunuşlar yaptım. Eğer dünyayı değiştiren ChatGPT’nin bu kasını denemediyseniz şimdiden iyi eğlenceler dilerim.