Sosyal Medya Hesaplarımız

Genel Haberler

Gıda kaybına yol açan tüketici algıları ve davranışları araştırıldı

Editör
Abone Ol:

Gıda Güvenliği Derneği tarafından Nielsen’e yaptırılan “Gıda Kaybı ve Etiket Okuma Araştırması” çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı.

Tüm dünyada insan tüketimi için üretilen gıdaların %30‘dan fazlasının; üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında kayıp veya atığa dönüştüğünü ve bu durumun yıllık 1.3 Trilyon $ civarında finansal kayba neden olduğu biliniyor. Amerika ve Avrupa’da yapılan birçok araştırma, etiketleme yaklaşımlarının gıda atığına sebep olan ana etkenlerden biri olduğunu ve birçok ülkede gıda ürünlerinin farklı anlamlara gelen çeşitli tarih etiketlerine sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Gıda Kaybı ve Etiket Okuma Araştırması’na göre tüketiciler Son Tüketim Tarihi (STT) ve Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi (TETT) arasındaki farkı çok net bilmiyor. Tüketicilerin yüzde 86’sı STT’nin ne anlama geldiğinin biliyor. Ancak bu oran TETT için yüzde 26’ya düşüyor. Tat, koku ve görünüşüne bakılarak herhangi bir sorun tespit edilmediği takdirde, Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi geçen gıdaları tüketmek sağlık açısından riskli olmasa da tüketicilerin yüzde 72’si evlerinde TETT geçmiş gıda ürünü gördüklerinde bu gıdaları çöpe attığını ifade ediyor. STT geçmiş gıdaların ise etiketinde yer alan tarihten sonra tüketilmemesi gerekiyor.

Hanelerin gıda alışverişi sık ve nispetten plansız yapılıyor

Hanelerin yarısı (yüzde 49’u) haftada 2 veya daha sık gıda alışverişi yapıyor. Ortalama bir hane haftada 2.4 kere gıda alışverişi yapıyor. Alışveriş listesi yapar mısınız sorulduğunda ise tüketicilerin yüzde 59’u önceden alışveriş listesi yapsa da, listesinin dışına çıkmayanların oranı yüzde 37. Tüketicilerin yüzde 41 ise liste yapmadan plansız alışveriş yapıyor.

Araştırma, gıda paketlerinin üzerinde en çok incelenen bilginin yüzde 88 ile “Son Tüketim Tarihi/ Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi” olduğunu fakat tüketicilerin yüzde 62’sinin gıda etiketlerindeki tarih bilgilerini anlaşılır bulmadığını belirledi.

Tarih bilgisinin anlaşılır olmasının önündeki en büyük engel olarak yüzde 55 ile “paketin üzerindeki rakamların okunaklı olmaması veya iç içe geçmesi” öne çıkıyor. Araştırmaya katılanların%42’si bilgilerin paket üzerinde kolay bulunamamasını, %42’si rakamların silik olmasını ve %38’i pakette birden fazla tarihin yer almasını kafa karıştırıcı bulduğunu belirtti.

Tüketicilerin paket üzerinde bilgilerini en çok okuduğu gıdalar ise yüzde 83 ile süt ve süt ürünleri, yüzde 64 et ve et ürünleri ve yüzde 55 ile dondurulmuş ürünler.

Tüketiciler gıda kaybının en çok restoranlarda ve otellerde olduğunu düşünüyor

Tüketiciler en fazla gıda kaybının restoran ve otellerde yaşandığını düşünüyor. Yemekhaneler ve evler ise bunları takip ediyor. Tüketiciler, Türkiye’de restoranlarda pişirilen her 10 tabak yemekten 4,5’inin, evlerde ise her 10 tabak yemekten 3’ünün çöpe gittiğini tahmin ediyor.

Ancak “restoranda yiyemediğiniz yemeği paket yaptırır mısınız” sorulduğunda tüketicilerin sadece yüzde 21’i “her zaman” paket yaptırıyor, restoranın teklif etmesi durumunda ise paket yaptırmayanların yüzde 50’si fikrini değiştireceğini belirtiyor.

10 haneden 4’nde de yemeğin pişirildikten sonra sadece 1 kez ısıtılacağı algısı hakim. Üst-Orta Sınıf (C1 SES) hanelerde yemeğin 1 kereden fazla ısıtılmayacağı algısının daha yüksek olması artan yemeklerin atılma olasılığının daha fazla olduğuna işaret ediyor.

Hanelerde en çok taze meyve, sebze, süt ve süt ürünleri atılıyor

Araştırma sonuçları hanelerde en fazla atığa dönüşen gıda ürünlerini de ortaya koydu. Buna göre, evlerde en çok çöpe atılan gıdaların başında yüzde 42 ile taze meyve ve sebze, yüzde 41 ile süt ve süt ürünleri yer alıyor. Tüketiciler gıda ambalajlarından genellikle cam ve toprak kaseleri evde değerlendirirken plastik ambalajları ise çöpe atıyor.  Ancak geri dönüştürülebilir atıklar için tüketicilerin sadece yüzde 33’ü geri dönüşüm noktalarını kullanıyor, yüzde 39’u ise mahallelerinde geri dönüşüm noktası olmadığını söylüyor.

Gıdaları daha uzun süre saklamak için 10 haneden 3’nde ise sürekli ve sıklıkla evde konserve yapılıyor. Ekmekte ise gıda kaybının önlenmesi yönünde toplumsal duyarlılık ve farkındalık oluşmuş durumda. Bu sayede hanelerin yüzde 87’si bayatlayan ekmekleri çöpe atmak yerine değerlendirmeye çalışıyor. Bayatlayan ekmeklerini değerlendirmeyi tercih eden tüketicilere bakıldığında, yüzde 64’ünün bu ürünleri köfte içi veya yumurtalı ekmek yapımında kullandığı görünüyor. Bunun dışında, yüzde 32’si bayatlayan ekmekleri ağzı bağlı bir torbaya koyup ihtiyacı olan birinin alması umuduyla sokağa bırakıyor, yüzde 41’i ise hayvanları beslemek için kullanıyor.

Tüketici, marketlerde gıda kaybını önleyecek alternatiflere açık

Araştırmada, marketlerde oluşan gıda kaybını azaltabilecek çözümler üzerinde de duruluyor. Bu doğrultuda, tüketicilere, gıda kaybını önlemeye yönelik, hangi ürünlerin ayrı bir reyonda ve daha uygun fiyata satılabileceği sorulduğunda yüzde 57 ile “şekli bozuk ama tüketilebilir taze meyve ve sebzeler” öne çıkıyor. Bunu yüzde 40 ile “Son Tüketim Tarihi yaklaşmış ürünler” takip ediyor. Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi geçmiş ürünleri tüketmenin sağlık açısından zararlı olmadığı bilincindeki tüketicilerin az olması sebebiyle, tüketicilerin sadece yüzde 27’si ayrı bir reyonda Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi (TETT) geçmiş ürünlerin satılabileceğini söylüyor.

Ayrıca, her 5 kişiden 1’i, özelikle hayatı kolaylaştırmanın yanı sıra, malzemenin artması nedeniyle oluşacak gıda kayıplarının da önüne geçebileceğini düşünerek yemekte kullanılacak tüm malzemelerin temizlenmiş olarak düşük gramajda veya tek öğünlük porsiyonlarda satılmasına sıcak baktığını belirtiyor. Restoranlarda ise tüketicilerin yüzde 52’si büyük porsiyonların gıda israfına neden olduğunu düşünüyor, ancak buna karşılık israfı azaltmak için aynı fiyata porsiyonların küçültülmesine yüzde 62’si razı değil.

Devamını Oku
Yorum Yapın

Yorumunuz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advertisement

Genel Haberler

Bursalı perakendecilerden bağımlılıkla mücadeleye destek

Editör

Yazar:

Sosyal sorumluluk çalışmalarına hızla devam eden Bursa Perakendeciler (PERDER) Derneği, bağımlılıkla mücadele eden bireylere destek amacıyla harekete geçti.

Ruhsal ve fiziki hasarların yanı sıra ölümle sonuçlanabilen bağımlılık ile mücadele eden Bağımsız Yaşam Derneği (BAY-DER) Bursa Şubesine perakendecilerden destek geldi. Bursa PERDER yönetimi; tedavilerini başarıyla tamamladıkları için sertifika verilen bireylerin, çöküşten zirveye giden yolda yaşadıklarına tanıklık ederken duygusal anlar yaşadı. Perakendeciler; yeniden özgüven sahibi olan bireylerin, yeni hayatlarını inşa etmelerinin desteklenmesi için BAY-DER’in çalışmalarına aktif katkı sağlamaya başladı. BAY-DER Bursa Şube Müdürü Yakup Aişeoğlu, Bursa PERDER Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Kılıç’ı ziyaret ederek sağlanan desteklerden dolayı teşekkür plaketi takdim etti.

Sosyal sorumluluk bilinciyle ihtiyaç sahibi vatandaşlara akülü tekerlekli sandalye bağışı yaptıklarını hatırlatan ve bağımlılıkla mücadeleye de odaklandıklarını belirten Haşim Kılıç, “Ağzındaki bir damla su ile yangını söndürme yoluna çıkan karınca misali, uzun ama yürümeye değer bir yolda ilerleyen BAY-DER’de yürütülen faaliyetler takdire şayan. Ücretsiz ve ilaçsız tedavi yöntemiyle yüzlerce bağımlının adeta yaşama döndürüldüğü BAY-DER’de bu illetten kurtulan bazı bağımlıların, danışmanlık yaptığını da gördük. Tüm üyelerimiz ile bu anlamlı yolculukta onları hiç yalnız bırakmayacağız. ‘Maddeden manaya’ mottosuyla çalışmalarını sürdüren BAY-DER’in bu önemli mücadelelerinde her zaman yanlarında olacağız. Yeter ki başka canlar yanmasın.” diye konuştu.

Devamını Oku

Genel Haberler

Yılmaz Attila’dan “Perakende Yaşamımdan Damıttıklarım” kitabı

Editör

Yazar:

Yılmaz Attila. 1951 doğumlu. 1976 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ziraat Makineleri

Bölümünden mezun oldu. Pazarlamaya olan ilgisi nedeniyle plastik borudan janta, hayvan yeminden et ve ürünlerinin satışına kadar değişik sektörlerde çalıştı.

1994 yılında Bornova Kipa’nın acılış ekibinde yer aldı, tekstil reyonlarının hazırlanmasına nezaret etti. 1996 yılında Bornova Kipa’nın mağaza müdürü oldu. 1998’den 2003 yıllına kadar Kipa’nın Genel Müdürlüğünü yaptı. 2003 yılında Kipa Tesco’ya satıldıktan sonra Pazarlama direktoru olarak Kipa’da calışmaya devam etti. 2010’a kadar değişik görevlerden sonra emekli oldu.

Yılmaz Attila, tüm sektör tecrübe ve birikimlerini “Perakende Yaşamımdan Damıttıklarım” kitabında topladı. Attila, kitabıyla ilgili şu bilgilere yer veriyor:

“Kitabı perakende dünyasında çalışan firma yöneticileri ve perakende dünyasına yeni girmiş meraklı gençlerle tecrübelerimi, çok gerilerde kalsa da paylaşmak için yazıyorum.

Perakende dünyasının tümünü değil, gıda ağırlıklı perakendecilikle ilgili konuları yazdım.

Gıda perakendeciliği üzerine bazı yerlerde gereğinden fazla, bazı yerlerde de gereğinden az, lojistik gibi tecrübemin olmadığı konularda ise çok az detay bulacaksınız.

Elinizdeki akademik bir kitap değil; bir el kitabı diyebiliriz. Konularla ilgili yazarların görüşlerinin yanında kendi görüşlerimi de koyarak, kararı okuyucuya bırakan bir yaklaşım bulamayacaksınız. Sık sık iş yaşamımda zevk alarak çalıştığım Kipa’dan örnekler vermemi okuyucunun hoş karşılamasını umuyorum.”

Kitabı aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.

www.attiladanismanlik.com.tr

Devamını Oku

Genel Haberler

Perakende Zirvesi 2025, yarın başlıyor

Editör

Yazar:

Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) tarafından 15 yıl boyunca düzenlenen Yerel Zincirler Buluşuyor (YZB) bu yıl Perakende Zirvesi adıyla 10-11 Eylül’de Haliç Kongre ve Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Zirvenin gündem başlıklarından biri enflasyonla mücadele

TPF Başkanı Ömer Düzgün, açılış öncesi yaptığı açıklamada, gıda perakendesinin toplumun en hassas alanlarından biri olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Enflasyonla mücadelede sadece fiyat denetimleri değil, üretimden tüketime kadar tüm zinciri içine alan kalıcı düzenlemelere ihtiyaç var. Tedarik süreçlerinin şeffaflaştırılması, lojistikte verimliliğin artırılması, kayıt dışı ekonominin önlenmesi ve haksız rekabetin ortadan kaldırılması tüketiciye doğrudan yansıyacak önlemlerdir. Ayrıca gramaj oyunları ve aldatıcı fiyat uygulamalarına karşı yasal düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi gerekiyor. Biz yerel zincirler olarak hem üreticinin emeğini hem de vatandaşın sofrasını koruyacak adımların destekçisiyiz.”

“Rekabeti mağaza sayılarıyla değil, sunduğumuz değerlerle yapmalıyız”

Düzgün, yaptığı açıklamada, “Bu yıl Perakende Zirvesi adıyla daha geniş kapsamlı bir açılım yapıyoruz. Sektörümüzün ortak sesi olmayı hedefliyoruz. Burada ortaya konacak fikirler ve alınacak kararlar, üreticilerimizden tedarikçilerimize, perakendecilerimizden tüketicilerimize kadar herkese dokunacak. Rekabeti mağaza sayılarıyla değil, sunduğumuz değerlerle yapmalıyız” dedi.

Devamını Oku
Advertisement

Etiketler

POPÜLER