Sosyal Medya Hesaplarımız

Genel Haberler

Mehmet Reis: Dünya iklim değişikliğinin tehdidi altında

Editör
Abone Ol:

Reis gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, Yeditepe Üniversitesi öğrencileriyle sohbet ederek dünyada iklim değişikliğinin tehdidi altında olduklarını söyledi.

Mehmet Reis, öğrencilerle yaptığı sohbette şunları söyledi:

“Birleşmiş Milletler’in 6 Mayıs 2019 tarihli raporuna göre; insanların doğa üstündeki yıkıcı etkileri nedeniyle, 1 milyon hayvan ve bitki türü yok olma tehdidiyle karşı karşıya.

Sera gazı salınımları, gıda atığı, çevre kirliliği ve çarpık kentleşme iklim değişikliğine neden oluyor.  İklim değişikliği ise aşırı hava olaylarını oluşturuyor. Bu durum tarım alanlarının azalmasına, bitki hastalıklarına, verim kaybına, daha fazla su ihtiyacına, ekim ve hasat sezonlarında değişikliklere neden oluyor. Tarım; toplumun beslenmesi, sanayinin hammadde ihtiyacını karşılaması, dünyanın toplam işgücünün üçte birine temel geçim kaynağı sağlaması açısından büyük önem teşkil ediyor. İklim değişimi kökenli afetler gıda güvencesi için risk oluştururken gıda güvenliği açısından da tehdit içermektedir. Tüm canlıların yaşamını tehlikeye sokacak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini geçmişe göre daha sık ve uzun süreli yaşamaya başladık. İklim bağlantılı riskler, sınırlı olan doğal kaynakların sürdürülebilir biçimde yönetilmesini zorlaştırıyor. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan aileler, doğal kaynakların azalması, yaşam şartlarının zorlaşması nedeniyle yaşadıkları yerleri terk ediyor.

Bir zamanlar karasabanla toprağı süren, düvenle harman koşan, sığır güden, balıkçılık yapan ve devamında 43 yıldır gıda sektöründe çalışan bir kişi olarak, nereden nereye dediğim bu konuyu destekleyecek bir örnek vermek istiyorum.

Köyümüz geçimlik tarım ve hayvancılıkla uğraşırdı. 30’a yakın büyük ve küçükbaş hayvanımız vardı. Ne zaman ki doğa şartlarının zorluğu ve geçim sıkıntısı başladı, önce gençler sonra aileler büyük kentlere göç etti.

Ne acıdır ki buğday ektiğimiz tarlayı orman, harmanı ise çalılar kaplamış, samanlık göçmüş, boyunduruk, yaba, dirgen, üvendire kırılmış ya da çürümüş. Kuyular kurumuş, evlerin duvarları yıkılmış, çatıları çökmüş. Üzgünüm, çünkü artık bacalar tütmüyor, köpeklerin havlamaları, hayvanların varlığını simgeleyen çanların sesi artık duyulmuyor.

O sesleri duymayı, toprağın ve kemrenin kokusunu hala çok özlüyorum. 1990’dan sonra sadece köyümüz değil; Türkiye’nin yüzlerce köyü yaşam şartlarının ağırlaşması nedeniyle terk edildi.

Hatırlatmak isterim ki Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO) 2017 yılının temasını ’göç’ olarak belirlemişti. Ayrıca açlık, yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması açısından 2014 yılını Uluslararası Aile Çiftliği yılı olarak ilan etmişti.

TUİK verilerine göre 1990 yılında yapılan genel sayımda nüfus 56 milyon kişi olarak kayıtlara geçti. Belde ve köylerde yaşayanların oranı yüzde 41’di.

2018 yılındaki sayımda nüfusumuz 82 milyon kişi oldu. Belde ve köylerde yaşayanların oranı yüzde 7,7’e geriledi. 1990’daki nüfusun il ve ilçelerdeki yaşayan oranı yüzde 59 iken bu oran 2018’de yüzde 92,3’lere çıktı.

Yapılan yasa değişikliği ile köylerde yaşayanların yüzde 14’lük bir bölümü il ve ilçelerde yaşayanların nüfusuna dahil edildi. Bununla birlikte nüfusun yüzde 80’ne yakınının şehirlerde yaşaması ülkemiz açısından son derece düşündürücü bir durum.

Şehirleşme arttıkça toprak ile bağ kopuyor buna bağlı olarak üretim miktarı azalıyor.

Yirminci yüzyılın ortalarında başlayan köyden kente göç günümüzde hala devam ediyor. Gençler şehirlere gidiyor. Tarım sektörünün toplam istihdam içindeki payı azalıyor. Tarım sektöründe çalışan 1990 yılında yaklaşık yüzde 47 olan pay 2010 yılında yüzde 25’e 2018’de ise bu oran yüzde 17’lere geriledi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine bakıldığında Tarımın Gayri Safi Yurtiçi Hasılasında 2010 yılındaki yüzde 9’luk pay 2018’de yüzde 5.8 ile en düşük seviyeye indi. Uzun yıllardır kendini tarım ülkesi olarak niteleyen ve tarımın dünyada ilk geliştirildiği coğrafyanın üzerinde kurulan Türkiye, sosyal ve ekonomik açıdan sürdürülebilir bir gelecek için üretimde kendine yeterliliği sağlayan ve ihracatını artıran bir ülke konumunda olmalıdır. Yeter ki gerekli iradeyi gösterelim ve kararlı olalım.

Rusya’nın 130 yıl sonra, 2010’da yaşadığı, Amerika’nın da 1956’dan sonra 2011’de gördüğü en sert kuraklığın yarattığı arz eksikliği nedeniyle küresel piyasalarda fiyatlar zirve yaptı.

2018 yazında ise dünyanın birçok bölgesinde sıcak hava dalgası etkili oldu. Yangın ve kasırga yüz binlerce kişiyi evinden etti.

Küresel iklim değişikliğine karşı zaten savunmasız olan, geçimlerini tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla sağlayan az gelişmiş toplumlar; yoksulluk, çatışma, zulüm ve afetler nedeniyle güvenli gıdaya ve temiz suya erişemedikleri için çaresizlik içinde yaşam alanlarını terk ediyor.

Türkiye’de 2018 yılı son 47 yılın en sıcak yılı oldu. Geçtiğimiz son 4 yıl ise 1940 yılından beri aşırı hava olaylarının en çok görüldüğü yıllar oldu. Buradan hareketle ülkemizde afet riskinin güçlenerek arttığını görebiliyoruz.

İklim değişimi biyo-çeşitlilik kaybına neden oluyor. 2012 yılında yapılan araştırmaya göre, Karadeniz’de 161 balık türünden 59’unun nesli tükendi.

Türkiye Çevre Raporu’na göre su kaynaklarımız ciddi tehdit altında. Türkiye’deki yüzey sularının, derelerin ve göllerin yüzde 79’unda kirlilik görülüyor.

Tarım alanlarının yüzde 80’i yağışa bağlı sulanıyor. İklim değişikliğinin etkileri bu bölgelerde daha fazla hissedilecek. Aynı döngü içinde tarım alanlarının azalması ise iklim değişikliğini hızlandıracak.  Bilimsel kuruluşlar, küresel ısınmanın, su kaynaklarının azalmasına ve dağılımında ki değişikliklere de neden olduğuna işaret ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; Türkiye’nin nüfusunun 2040 yılında 100 milyonu geçeceği öngörülüyor. Endüstride, zirai alanlarda ve hanelerde suya olan talep her geçen gün artıyor. Bu talebin karşılanabilmesi için suyun hanelere en az kayıpla ulaştırılması, tasarruflu kullanımı, suyun geri kazanımı, zirai alanlarda damlama sulamanın yaygınlaştırılması gibi önlemlerin alınması gerekir. Jeolojik miras olarak nitelendirilen göllerimizin son 50 yılda yüzde 40’ı kurudu, bazıları ise kuruma tehlikesiyle karşı karşıya. Geçmişte manzarasıyla kendine hayran bırakan, dünyanın nazar boncuğu olarak adlandırılan Konya’daki Meke gölü kurudu.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı Raporu’na göre, her yıl denizlerimize karışan plastik atık miktarı yaklaşık 8 milyon ton. Deniz canlıları tarafından yutularak sindirilen 5 mm’den küçük parçalar besin zinciri içinde insanlara kadar ulaşarak ciddi sağlık riski yaratıyor. Denize atılan sigara izmariti 5 yıl, plastik torba 20 yıl, plastik bardak 50 yıl, misina ise 600 yıl çözülmeden doğada kalıyor.

Ormanlarımıza gelince ülkemizin toplam yüz ölçümünün yüzde 28.6’sını ormanlık alanlar oluşturuyor. 22.3 milyon hektarlık orman alanı olan Türkiye zengin bioçeşitliliğe ev sahipliği yapıyor. Ormanların sürdürülebilirliği için iklim değişikliğinin azaltılması ve ekosistemin korunması gerekir.

İnsanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için yeterli gıdayı almaları ve bu gıdaların güvenilir olması insan haklarının esasını oluşturmaktadır.

İnsan Hakları Evrensel beyannamesinde de belirtildiği gibi insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünya güvenli değildir.

Aslına bakarsak dünyada yeterli miktarda gıda üretilmektedir. Burada önemli olan doğal kaynakların korunması, sürdürülebilir üretimin ve adaletli paylaşımın gerçekleştirilmesidir.

İklim değişikliği ile mücadele konusunda küresel iş birliğine ihtiyaç var.

Enerji, sanayi, ulaştırma ve konut gibi bazı sektörlerde fosil yakıt kullanımının azaltılmasını ve yenilenebilir enerjinin artırılmasını sağlayacak önlemlerin ivedilikle uygulanması gerekmektedir. Aksi halde iklim değişikliklerinin etkileri daha yıkıcı ve daha maliyetli olacak.

Gıda üretimi ve hayvan yetiştiriciliğinde aşırı su tüketimi, petrol, kimyasal gübre ve ilaç kullanımı iklim ve çevre düzenini olumsuz etkiliyor. Gıda üretiminin, doğal ekosisteme uygun şekilde planlaması ve uygulanması gerekiyor. Daha az su tüketen bitkiler ve yenilebilir kaynaklar tercih edilmelidir. Küresel ısınmanın başlıca nedeni olan fosil yakıtların kullanılması havayı, toprağı ve suyu kirleterek tüm canlıların yaşamını tehlikeye atıyor. Gelecek nesillerin varlığını tehdit ediyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada her yıl 7 milyon kişi hava kirliliği sebebiyle hayatını kaybediyor.

Ülkemiz topraklarında bu ürünlerden bazılarının üretilebilir olması avantaj olarak değerlendirilmelidir. Artan gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için ürün çeşitliliğine gidilerek bitkisel beslenmenin yaygınlaştırılması gerekiyor.

Değerli hocalarım, kıymetli öğrenciler atık ve israftan bahsederek konuşmamı tamamlamak istiyorum. Her yıl 15 Mart Dünya Tüketiciler Günü’nde Reis gıda olarak ‘’İsraf etmeyelim, yaşamı eşitleyelim’’ mesajını veriyoruz.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne göre çöpe giden yiyecekler yaklaşık 2 milyar insanın doymasına yetiyor. Dünya genelinde her yıl 1,3 milyar ton gıda atığı oluşuyor.

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin araştırmalarına göre ülkemizde günde 5 milyona yakın ekmek israf ediliyor.

Ticaret Bakanlığı’nca açıklanan Türkiye İsraf Araştırması’na göre satın aldığı ekmeği tüketmeden çöpe attığını belirtenlerin oranı yüzde 11,7, tüm gıda çeşitlerinin tüketilmeden çöpe atıldığını belirtenlerin oranı ise yüzde 22,8 olarak tespit edilmiştir.

Sonuç olarak; sürdürülebilir bir gelecek için; açlığın, yokluğun ve yoksulluğun son bulduğu, korkulardan ve kaygılardan uzak, insanların doğduğu topraklarda yaşayabildiği, güvenli gıdaya ve temiz suya erişebildiği, çocukların yeterli beslenebildiği, sağlıklı büyüdükleri barış içinde bir dünya diliyorum.”

Devamını Oku
Yorum Yapın

Yorumunuz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advertisement

Genel Haberler

GÜSOD: Kayıt dışılığın önüne geçmek için işverene destek şart

Editör

Yazar:

Emeklilikte Yaşa Takılanları (EYT) ilgilendiren düzenleme, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Yapılan bu yasal düzenlemeyle birlikte emekliliğe hak kazanmasına karşın gerekli yaş sınırını karşılamayan yüzbinlerce çalışana emeklilik yolu açıldı. Güvenlik Servisleri Organizasyon Derneği (GÜSOD) Başkanı Murat Kösereisoğlu, GÜSOD üyesi güvenlik sektöründe şirketlerinin tamamında çalışanların yüzde 12’sinin bu yasadan faydalanarak emekli olduğunu söyledi. EYT’li olması durumunda aynı şirkette çalışmak isteyen bir bireyin, işverene maliyetinin yüzde 2 arttığı bilgisini de veren Kösereisoğlu, konuyla ilgili önerilerde bulunarak oluşabilecek olumsuz durumlar ve çözüm önerileri hakkında bilgiler verdi.

EYT yasasından faydalanarak güvenlik sektöründen emekli olanlar nedeniyle Marmara ve Batı bölgelerinin istihdam açısından olumsuz etkileneceklerinin altını çizen Kösereisoğlu, “Özel güvenlik şirketleri EYT’lilerin işe devam etmemeleri durumda yerlerine yeni personel bulmak konusunda güçlük çekecektir. Bu da nitelikli (tecrübeli) iş gücü kaybını beraberinde getirecek. Sektör özelinde değişiklik göstermekle birlikte bu kaybın telafisi ortalama olarak iki yılı bulabilir” diye konuştu.

EYT nedeniyle işten ayrılanların çalışma hayatına başka sektörlerde devam etmesi veya çalışmaması nedeniyle oluşacak istihdam açığının zamanında kapanması için eylem planı oluşturulmasının ve uygulanmasının çok önemli olduğunun altını çizen Kösereisoğlu, “Emekli olanların istihdamı her ne kadar yüzde 5 işveren payında indirim olduğu şeklinde ifade edilse de emekli istihdamının maliyeti aslında yüzde 2 daha arttı. Emekli olan kişinin kendi şirketinde değil de başka bir kurumda işe başlaması durumunda işverene maliyeti ise yüzde 7 daha fazla oluyor. Bunun da işverenin emekli çalışan yerine gençleri istihdam etmesine ya da kayıt dışı çalışmanın yolunun açılmasına neden olabileceğini düşünüyoruz. Ortaya çıkabilecek bu negatif etkiyi azaltmak için hükümet tarafından haklarını alıp ayrılacaklar için çok uygun geri ödeme koşullarıyla işverene kolaylık sağlanmasını öneriyoruz” dedi.

Düzenlemeyle birlikte ilk etapta 2 milyon 500 bin kişinin EYT yasasından yararlanacağını söyleyen Kösereisoğlu, “GÜSOD üyesi güvenlik şirketlerinde görev yapan 6 bin 500 kişi, EYT ile emekli olacak. Özel güvenlik şirketlerinin hizmet verdiği müşteriler EYT’ten doğacak yükü henüz nasıl karşılayacağını bilemiyor ve tüm yükü özel güvenlik şirketinin sırtlamasını bekliyor. Ancak asıl işveren, özel güvenlik hizmetini alanlar. EYT işlemleriyle ilgili maruz kalınacak sonuç, uygulama ve prosedür gibi işlemler, özel güvenlik şirketi tarafından hizmet alanların da asli sorumlulukları arasında yer alıyor. Hizmet satın alanlar kendilerine yansıyacak yüzde 2 ya da 7’lik maliyet artışına maruz kalmamak için bunu kabul etmiyor. Ama buradaki hassas nokta, EYT kapsamındaki özel güvenlik görevlisi çalıştığı yerin güvenliğini sağladığı ve uzun yıllardır orada çalıştığı için deneyimli ve tecrübe sahibi. Sürecin sağlıklı bir şekilde yürümesini sağlamak için atılacak en büyük adım, özel güvenlik şirketleri ve hizmet alanların, çalışanları olan özel güvenlik görevlilerinin lehine olacak şekilde ortak bir karar almaları. Aksi halde özel güvenlik sektörü büyük bir iş gücü kaybına uğrayacaktır” diye konuştu.

Emekli olan çalışanın bilgi birikiminin ve deneyiminin istihdam edilen genç bir bireyle eşit olmayacağının da altını çizen Kösereisoğlu, “İşverenler, tamamen maliyet odaklı düşünerek genç istihdamını destekleyerek orta vadeli kazancı göz önünde tutabilir, nitelikli iş gücünde yaşanabilecek olan kayıpları göz ardı edebilir. Nitelikli istihdamı kaybetmemek adına koşulların daha uygun bir hale getirilmesi gerekiyor. İki yıllık iş gücü kaybını telafi edebilmek için sürecin daha yumuşak olması faydalı olacaktır. GÜSOD olarak, burada en büyük sorumluluğun devlete düştüğünü düşünüyoruz. Emekli olup da çalışmaya devam etmek deneyimli kişilerle yeni istihdam edileceklerin maliyetleri eşitlenerek yaşanabilecek iş gücü kaybının önüne geçilebilir” dedi.

Kösereisoğlu, GÜSOD olarak EYT kapsamında emekli olacak çalışanlar için şu an yaklaşık olarak 100 milyon TL tutarında kıdem tazminatı ödemesi gerçekleştirecekleri bilgisini de verdi.

Devamını Oku

Genel Haberler

İstanbul PERDER’e 8 yeni üye

Editör

Yazar:

Altun Market, Aypa Market, Birlik Gross, Karabağ Market, Kim Market, Rota Market, Safir Market ve Taş Kasap, sektörel güç birliği ve gelişim için İstanbul PERDER’e katıldı

Türkiye Perakendeciler Federasyonu çatısı altında İstanbul’daki yerel-yerli perakende markaların kurumsal gelişimini desteklemek ve sektörün sorunlarına birlikte çözümler üretmek adına çalışmalarını sürdüren İstanbul PERDER, üye sayısını yeni katılımlarla artırıyor.

İstanbul merkezli Altun Market, Aypa Market, Birlik Gross, Karabağ Market, Kim Market, Rota Market, Safir Market ve Taş Kasap’ın derneğe iştirakiyle İstanbul PERDER, 2190 mağazada yaklaşık 36 bin istihdam sağlayan 48 üyeye ulaştı.

İstanbul PERDER Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güzeldere yeni katılımlarla ilgili şunları söyledi:

“Derneğimiz yeni katılımlarla ticaretin kalbi olan İstanbul’da doğru rekabet koşullarının sürdürülebilmesi adına son derece önemli bir konumda olan yerel – yerli organize zincir marketlerin tamamına yakınını kapsar duruma geldi. İlk günden itibaren son derece önem verdiğimiz çalışan kalitesini ve kalıcılığını artırmak yönündeki çalışmalarımızı Milli Eğitim Bakanlığı ile başlattığımız yeni proje ile daha da üst seviyeye taşıdık. Yine çok önem verdiğimiz sektörel iletişim, bilgi ve tecrübe paylaşımı için bu sene Aralık ayında İstanbul Yerel Marketler Buluşması ve Fuarı’nı yenilenen kurumsal kimliğiyle gerçekleştireceğiz. Üyelerimize ve daha önemlisi vatandaşlarımızın bütçesine destek olmak adına Et ve Süt Kurumu ile son yaptığımız iş birliği gibi değer yaratan projelerimiz de sürecek. Sektörümüzün sorunlarına hep birlikte çare bulmak, birlikte sinerji yaratmak adına aramıza katılan değerli yeni üyelerimize teşekkür ederim.”

Devamını Oku

Genel Haberler

PL sektörü, PLAT Talks sahur programında buluştu

Editör

Yazar:

Özel markalı ürünler sektörünün gelişimi ve sektördeki sorunların çözümü için çalışmalarını sürdüren PLAT Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği, 31 Mart Cuma gecesini 1 Nisan Cumartesi gününe bağlayan gece PLAT Üyeleri ile PLAT Talks Sahur Özel etkinliğinde bir araya geldi.

BİM COO’su Galip Aykaç, İKMİB – İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister ve GEBKİM Kimya İhtisas OSB Yönetim Kurulu Başkanı Vefa İbrahim Aracı gibi sektörün önde gelen isimlerinin misafir olarak katıldığı etkinlik, PLAT Derneği üyelerinin yoğun katılımı ile gerçekleşti.

Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren PLAT Derneği Yönetim Kurulu Başkanı M. İmer Özer, sözlerine katılımcıların yoğun ilgisine teşekkür ederek başladı. Deprem felaketinin ilk dakikalarından itibaren üye firmalarla birlikte bölgedeki vatandaşların yaralarını sarabilmek ve toplumsal dayanışma için üzerlerine düşen görevin bilinciyle harekete geçtiklerini hatırlatan Başkan Özer, “Bölgeden gelen talep ışığında oluşturduğumuz yardım kampanyasını titiz bir koordinasyon süreci ile ivedilikle hayata geçirdik. Üye firmalarımızın desteğiyle bölgedeki salgın hastalık riskinin önüne geçmek için kritik konumda olan hijyen ürünlerinin teminini sağlayarak ihtiyaç sahibi yerlere doğru şekilde ulaşması en temel prensibimiz arasında yer aldı” dedi.

Ekonomist Dr. Hakan Özerol, “Seçim Öncesi ve Sonrası Ekonomi” konusunda değerlendirmelerde bulundu. IMF, OECD ve Dünya Bankası gibi kurumların ve derecelendirme şirketlerinin tahmin raporlarından hareketle piyasa değerlendirmesi yapan Dr. Hakan Özerol, özellikle doların ve faizin yönüyle ilgili tahminlerde bulundu. Seçim sonrası ekonomi politikalarının ne olabileceği hakkında topladığı verileri PLAT üyeleriyle paylaşan Hakan Özerol, özellikle dolarda beklenen değerlenmenin kaçınılmaz olduğu bunu gösteren pek çok küresel gelişmenin ortada durduğunu belirtti. Devletin borçlanma faizlerinin ve bankaların uyguladığı piyasa faizlerinin ekonomiye olan etkilerini analiz eden Özerol, özellikle mevcut politikaların nasıl değişimler gösterebileceği ile ilgili tahminlerini dile getirdi.

Devamını Oku
Advertisement

Etiketler

POPÜLER