İbrahim Bostancıoğlu
TÜSİAD’dan Yapısal Sorunlar Perspektifinden ‘Gıda Enflasyonu’

Son yıllarda enflasyon rakamları açıklanırken gıda sektörünün payı daha çok ön plana çıkmış ve beklenilenin üzerinde gerçekleşen enflasyon oranına da genellikle gıda ürünleri fiyatlarındaki artışlar sebep gösterilmişti.
2014 yılı başından itibaren dünya gıda fiyatları düşme trendine girerken Türkiye’de tam tersi yönde bir trend devam etmiş ve dünya gıda fiyatlarıyla arasındaki makas giderek açılmıştı.
TÜSİAD’ın Prof. Dr. Selim Çağatay ve Doç. Dr. Mehmet Mert’e yaptırtığı “Yapısal Sorunlar Perspektifinden Gıda Enflasyonu Raporu, Türkiye’de gıda fiyatları enflasyonunun nedenlerine ilişkin tespitler yapmayı ve bu tespitleri ampirik analizlerle desteklemeyi amaçlamakta, bu bulgulara dayanarak da kısa ve orta/uzun vadeye yayılmış çözüm önerileri geliştirmeyi hedeflemekte.
Rapordaki gıda fiyat artışları enflasyonuna nedenleri ve çözüm önerilerini kısaca özetleyerek sizlerle paylaşmak istedim:
“Rapora göre yapılan betimsel analizler Türkiye’de gıda fiyatları enflasyonuna yol açabilecek ve/veya bunu kronik hale getirebilecek faktörlerin; artan üretim maliyeti, arz açığı, ihracat arzı (yaş sebze-meyve), dünya piyasalarından yalıtım ve ürün zincirlerinde eksik ve aksak örgütlenme başlıkları altında toplanabileceğini göstermekte.
Üretim maliyetlerindeki artış temel olarak birkaç farklı unsurdan kaynaklanmaktadır. Bunlardan en önemlisi tarımsal girdi kullanımında ithalata bağımlılıktır. Bitkisel üretimde gübre ve tohumluk, hayvansal üretimde yem, ortak olarak da mazot maliyetlerindeki artış girdi maliyetlerini önemli ölçüde etkilemektedir. İthalata bağımlılık bir yandan fiyatlardaki konjonktürel dalgalanmaların yurtiçine aktarılmasına yol açarken diğer taraftan döviz kuru yükselmelerine bağlı olarak maliyetleri yükseltmekte ve bu da yurtiçi piyasalarda fiyatları artırma yönünde baskı yaratmaktadır.
Gıda sektöründe ise en önemli girdi maliyetleri işgücü ve elektrik kullanımı olarak ortaya çıkmaktadır. Üretim maliyetlerinin artmasına yol açan bir başka faktör ise Biyogüvenlik Kanunu’nun uygulanma şeklidir. Kanunun hem bitkisel hem de hayvansal üretimde ithal girdi maliyetlerini yükselttiği ayrıca yeni bir maliyet olarak GDO analiz maliyetini doğurduğu gözlenmiştir. Son olarak çok parçalı arazi yapısı ve bunun yanı sıra bitkisel ve hayvansal üretimde küçük ölçekli üretimin yaygın olması dolayısıyla ortalama maliyetlerin yüksek oluğu üretimi etkileyen bir diğer unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gıda fiyatlarını etkileyen bir diğer unsur arz açığıdır. Bu sorun çok boyutlu olmakla birlikte nedenleri incelendiğinde en başta verimin düşük oluğu göze çarpmaktadır. Arz açığına yol açan diğer iki önemli unsur iklim değişikliğinin etkileri ve hastalıklardır.
Tarım-gıda alt-sektörlerinde Türkiye’nin en önemli ihracat kalemi yaş meyve-sebzelerdir. Bu sektörde sürekli bir dış talep ve sürdürülebilir bir arz fazlası vardır.
Sektörün sorunlarını belki de kronik hale getiren bir faktör iç piyasayı uzun süredir dış piyasadan yalıtan uygulamalardır. Türkiye’de destekleme alım fiyatı uygulamasının çok uzun yıllar temel tarım politikası aracı olması, bununla tamamlayıcı olan ve ithalata uygulanan yüksek gümrük vergilerini de birlikte getirmiştir. Nihai ürün fiyatları yüksek gümrük korumalarıyla dünya fiyatlarından yalıtılırken, bu ürünlere girdi olan fiyatların konjonktür ve kur etkilerine açık olması fiyatlar yükselmesine neden olan önemli bir unsurdur. Fakat belki de daha önemli olanı iç piyasayı rekabetçi ortamdan uzaklaştıran bu bakış açısı, rekabetçi ortamın sağlanmasına yönelik yapısal değişiklikleri getirecek politikaların uygulanmasına da engel olmaktadır.
Gıda fiyatları enflasyonu üzerinde etkili olduğu tespit edilen son başlık, ürün zincirlerinde eksik ve aksak örgütlenmedir. Örgütlenme kavramı burada geniş bir anlam ifade etmekte, zincirde her türlü aktörün davranışını belirleyen bir sistem olarak düşünülmekte ve ayrıca tarladan-rafa uzanan süreci; lojistik ve pazarlamayı da içermektedir. Burada problemin kaynakları çeşitlidir. İlgili gıda alt-sektörüne bağlı olarak tarladan-rafa olan süreçteki katmanların artması bunlardan bir tanesidir. Diğeri, kamu sektörünün sürece dahil olması ve işleyişte aksaklıklara neden olmasıdır. Firma yoğunlaşmaları ise bu problemin ortaya çıkmasına yol açan diğer faktördür.
Çözüm önerileri
Betimsel ve ampirik analiz bulguları Türk tarımı için çok boyutlu ve derin problemler içeren bir çerçeve çizmektedir. Bu noktada, tüm bu problemlerle baş edebilmek için sektöre bakış açısında köklü bir anlayış değişikliğinin gerektiği düşünülmektedir. Bu araştırmada, gerekli görülen anlayış değişikliğinin ana hatları;
• Genel tarımsal destekleme politikası olarak önce bölge daha sonra havza tabanlı ekim alanı ve verim verileri ile çok yıllık ortalama fiyatlara dayalı gelir tahminlerinden yola çıkarak ayrıntılarıyla çalışılacak bir destekleme sistemi önerilmektedir.
• Hayvancılık destekleri: Hayvancılık sektöründe hayvan sağlığını da gözetecek şekilde girdi maliyetleri ve çıktı fiyatlarını göz önüne alan sade bir destekleme politikasına ihtiyaç vardır.
• Tarımsal örgütlenme: Tarım sektöründe kooperatifler, üretici birlikleri, yetiştirici birlikleri, meslek örgütleri, vakıflar, dernekler gibi unsurları kapsayan sayısı binlerle ifade edilen, sınıflandırılması dahi güç olan bir örgütlenme yapısı mevcuttur. Her şeyden önce bu örgütlenme yapısı içerisinde yetki alanı karmaşası yaratan, pazarlama faaliyetleri yürütmeye engel olan vb. bir dizi soruna neden olan mevzuatın yenilenmesi gerekmektedir.
• Tarımsal pazarlama: Bitkisel ürün üreticilerinin doğrudan pazara girmesi ve pazarlama faaliyetlerini yürütmesi kendisi için olduğu kadar tüketici için de önemli bir kazanç olabilir. Bu açıdan bakıldığında sorun yine örgütlenmede görünmektedir. Pazarlama fonksiyonuna sahip örgütler, markalaşma, reklam ve tanıtım, ürün işleme, ihracat dahil pazar çeşitlemesi ve genişlemesi sağlayarak üreticiyi pazarlamada etkin hale getirebilecek en uygun yoldur.
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Eylül 2016 – 91. sayısında yayınlanmıştır.
İbrahim Bostancıoğlu
Ev tekstilinin kalbi Denizli

Cumhuriyet tarihimizin en yüksek yıllık ihracatı geçen sene 161,1 milyar dolarla gerçekleşti. Otomotiv sektöründen sonra gelen tekstil sektörünün içinde yer alan ev tekstilinin kalbi Denizli’de atıyor.
Türkiye; Çin, Hindistan ve Pakistan’dan sonra tasarım ve üretim gücüyle pamuklu ev tekstilinde dünyanın 4. büyük üreticisi. Yıllık ev tekstili ihracatı 1 milyar doları geçen ve tek başına 170 ülkeye ihracat yapan Denizli, pamuklu ev tekstili üretiminde dünyanın sayılı şehirlerinden biri. Denizli’den çıkan bir Türk markası olarak dünyanın birçok farklı coğrafyasına ulaşan Cotton Box, üretiminin yüzde 35’ini Hırvatistan, Sırbistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Karadağ, Polonya, Almanya, Hollanda, Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, İran, İsrail, Lübnan, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Umman, BAE, Fas, Cezayir, Tunus ve Libya gibi ülkelere ihraç ediyor. İran, Tunus ve Rusya gibi ülkelerde de Cotton Box tabelalı mağazaları bulunuyor. Markanın hassasiyetle üzerinde durduğu en önemli konu; markalı ihracat…
Türkiye kamuoyunun kilitlendiği ve bu satırları kaleme aldığımda halen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı kilidinin açılmadığı 31 Mart Yerel Seçimleri’nden hemen sonra (3-4 Nisan) markanın Denizli’de yapacağı Basın Gezisi’ne davet edildim. 20 Mart’ta ki 5,5 büyüklüğündeki Acıpayam depreminin ardından süren artçı sarsıntıların gölgesinde geziye katılmaya karar verdim. İyi ki de katılmışım.
Coğrafi konumu, termal su ve ikliminin uygunluğu nedeniyle ilk yerleşim izleri, Kalkolitik Döneme (M.Ö. 4000’ler) kadar uzanan ve kesintisiz yerleşime sahip olan Denizli’de şu ana kadar belirlenen 19 antik şehir ve 1000’e yakın kültürlü tescilli varlık mevcut.
Denizli’de turizmin lokomotifi Pamukkale…
İtalyan Arkeoloji Heyeti’nin 1957’de başlatıp devam ettiği UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Pamukkale Ören Yeri Hierapolis Antik Kenti kazı çalışmaları 62’ıncı yılını geride bırakmış. İtalyan heyetin yılın sadece belli zamanlarında devam ettirdiği kazı çalışmaları daha yıllarca sürecek gibi. Oysa Pamukkale Üniversitesi’ne bağlı Türk Kazı Ekibi’nin 2002’de başladığı kazıya neredeyse aralıksız devam edilmesi sayesinde 17 yılda çok hızlı yol alınmış.
Laodikeia; Küçük Asya’nın en önemli kilisesinin bulunduğu dünyaca bilinen antik şehir…
UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi’nde yer alan antik Laodikeia Kenti, Denizli il merkezinin 6 km. kuzeyinde coğrafi bakımdan çok uygun bir noktada ve Lykos ırmağının güneyinde kurulmuş. Kentin adı antik kaynaklarda daha çok “Lykos’un kıyısındaki Laodikeia” şeklinde geçmekte. Diğer antik kaynaklara göre ise, kent M.Ö. 261-263 yılları arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve kente Antiokhos’un karısı Laodike’nin adı verilmiş. Laodikeia, M.Ö. I. yüzyılda Anadolu’nun en önemli ve ünlü kentlerinden biri. Kentteki büyük sanat eserleri bu döneme ait. İmparator Caracalla zamanında Laodikeia’da bir seri kaliteli sikke basılmış. Laodikeia halkının da katkılarıyla kentte çok sayıda anıtsal yapı yapılmış. Küçük Asia’nın yedi ünlü kilisesinden birinin bu kentte bulunması, Hıristiyanlığın burada ne kadar önemli olduğunu göstermekte. M.S. 60 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem kenti yerle bir etmiş. Tekrar yapılan şehir M.S. 602 yılındaki depremden sonra terkedilmiş.
Gelenekten geleceğe, Hierapolis’ten dünyaya…
Cotton Box, ticari hedeflerinin yanında; bu coğrafyanın bir temsilcisi olarak bölgeyi dünyaya tanıtmak ve aktarmak adına kültürel bir misyon yükleniyor. Hierapolis’in isim haklarına sahip olan marka, tasarlayacağı özel ürün ve koleksiyon gruplarıyla bu görevin belli kısmını yerine getirmeyi hedefliyor. Cotton Box Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Turgut ‘Bizler bu ülkenin, bu toprakların ticaret ve sanayi elçileri olmakla birlikte, antik çağdan bu güne yaşanmış kültürlerin de mirasçısı olarak bu misyonu geleceğe taşımamız gerektiğini düşünüyoruz. Bizim ürünümüzü alan her hangi bir ülkedeki bir tüketici, sadece bir nevresim takımı almakla kalmayacak; Türkiye’yi, bu toprakları, kültürümüzü tanıyacak. 2019 İlkbahar & Yaz Koleksiyonu’muzdaki ‘Gelenekten Geleceğe’ konseptimiz ile kültürel ögelerimizi dünya tüketicileri ile buluşturuyoruz’ dedi.
Denizli – Teleferik – Bağbaşı Yaylası
Denizli Büyükşehir Belediyesinin 1500 metre uzunluğundaki 8 kişilik, 24 kabinden oluşan teleferik hattı ile Bağbaşı Kent Ormanı’ndan 1400 metre rakımlı Bağbaşı Zeytin Yaylası’nın o güzel ve muhteşem doğasındaki yaylasına ulaşılmakta.
Teleferik üst istasyonda kafeterya ve 1700 m mesafedeki yaylada restoran, kafeterya, piknik alanları, konaklamak isteyenler için çadır alanları ve ahşap bungalovlar ve odalar bulunmakta.
İbrahim Bostancıoğlu
HTÜ’de ki fiyat artışı sadece sebze – meyvede mi?

Son zamanların en çok konuşulan ekonomik konunun “Fiyat artışı” olduğunda sanırım hepimiz hem fikiriz. TÜİK verilerine göre bile Ocak ayında yüzde 1,06’lık enflasyon artışını yüzde 6,43 gıda fiyatları içinde ki ortalama yüzde 30 zamlanan yaş sebze – meyve grubu yukarı çekti. Yüzde 24,94’lük ev eşyasının harcama grubu ağırlığı 8,33 olduğundan dikkat çekmeyebilir ancak yüzde 21,58’lik artış ve 16,78’lik harcama grubu ağırlığı olan ulaşım fiyatlarındaki artışın hiç konuşulmaması neden? Sizce 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere kısa süre kalmasının etkisi olabilir mi?
Hazine ve Maliye Bakanı’nın “Pazar ve market fiyatlarını takip ediyoruz” açıklamasından kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı’nın marketleri uyarmasının ardından Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan yapılan denetimlerde tam 1.825 ürünün etiketiyle oynanıp gramajının eksiltildiğin tespit ettiklerinin açıkladı. Ne Cumhurbaşkanı ne Hazine ve Maliye Bakanı ne de Bakan Pekcan’ın ağustos-eylül aylarında yapılan fahiş artışların kur düşüşüne rağmen yeterince geriye çekilmediği sözlerine Hızlı Tüketim Ürünü (HTÜ) STK’larından, temsilcilerinden bir açıklama gelmedi. Acaba neden?
“Sükut ikrardan gelir” atasözünün doğruluğunu Nielsen’in Süpermarket Enflasyon tabloları ve Brandzone’nin kampanya fiyat analizleri ortaya koyuyor. Ancak kamuoyunda Hızlı Tüketim Ürünleri (HTÜ) fiyat artışları sadece sebze – meyve özelinde tartışıldı.
Hükümet tarafından belediyelerin kuracağı “Tanzim satış noktaları”yla çözüm arayışına gidiliyor. Bakan Albayrak’ın yaptığı açıklamaya göre İstanbul, Ankara büyükşehir belediyeleri tarafından en kısa zamanda tanzim satış uygulanmaya başlanacak. Ve özellikle fiyatında regülasyona ihtiyaç duyulan sebze, meyvelere öncelik verilecek. Yıllar önce belediyeler tarafından başlatılan bu uygulamanın şartları o yıllarda serbest piyasa ekonomisi için “Haksız rekabet” oluşturduğu gerekçesiyle perakende sektör temsilcileri tarafından şiddetle eleştirilmişti. Bakalım 2019 yılındaki Türkiye’nin değişen şartlarında bu haklı eleştiriler tekrarlanacak mı?
Görünen o ki 2 Kasım’da yayınlanan Enflasyon artışı eski ticari anlayışı geri mi getirdi? başlıklı yazımda dikkat çektiğim tehlike gerçekleşti. Ve bazı tedarikçiler ve perakendecilerde enflasyonist dönemdeki alışkanlık nüksetti. Nielsen’in son yayınladığımız Kasım 2018 Süpermarket Enflasyonu’na göre Kağıt Ürünleri’nde %56,2, Ev Temizlik Ürünleri’nde %54,2, Kişisel Bakım Ürünleri’nde %41,1’lik yıllık fiyat artışı yaşanmıştı. Brandzone’nin Retail Türkiye için derlediği tabloda göreceğiniz üzere……
Konuyla ilgili hem market temsilcileri hem de üretici firma temsilcileriyle yaptığımız sohbetlerde artan fiyatların varlığı kabul edilerek şu olası nedenler sıralanıyor:
- Döviz kurundaki artışın ürün maliyetlerine yansıması,
- Genel giderlerdeki (SSK, elektrik, enerji, vb)
- Kredi kullanım maliyetinin artışı,
- Vade farkı,
- Son zamanlarda birçok sektörde artan konkordato, iflas artış sebebiyle tedarikçinin aldığı önlemler.
İbrahim Bostancıoğlu
Yeni hal yasa taslağı neler getiriyor?
2012 yılında Hayati Yazıcı’nın Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nda çıkan 5957 Sayılı Kanun’un (Sebze Ve Meyveler İle Yeterli Arz Ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun) değiştirmek isteği daha sonraki bakan Bülent Tüfenkçi tarafından sıklıkla dile getirilmişti.
Ülkemizde ki ve Avrupa’da ki örnek halleri yerinde inceleyen eski bakan Bülent Tüfenkçi döneminde tasarı haline gelemeyen Hal Kanunu’nun yeni kurulan Ticaret Bakanlığı’nın ilk bakanı Ruhsar Pekcan’ın 5 aylık döneminde taslağa dönüştü.
Perakende sektörü tarafından da merakla beklenen taslağa web sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Tanımlar değişti
Tasarı kapsamına sebze ve meyvelerin yanı sıra et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, su ürünleri, arı ürünleri ve kesme çiçeğin de mal tanımına dahil edilmesiyle Türkiye gıda, tarım ve hayvancılık ticareti kuralları yeniden belirleniyor. Umarım yeni ticaret yapısı bu ürünlerin üretimini artırıp kaybı en aza indirmeye hizmet eder.
Komisyonculuk uygulamasına son verilip toptancı hallerin kurulacağı yerleri belirlemek üzere Hal Yeri Tespit Komisyonu şöyle tanımlanmış: Toptancı hali kurulacak yerler, Bakanlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, ilgili belediye, ticaret veya ticaret ve sanayi odası, ticaret borsası, esnaf ve sanatkarlar odaları birliği ile ziraat odası temsilcilerinden oluşan Hal Yeri Tespit Komisyonu’nca oy çokluğuyla belirlenecek.
Toptancı hallerinin kurulması
Ticaret Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığınca, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu ve Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin görüşü alınarak belirlenen illerde, Hal Yeri Tespit Komisyonu1 tarafından belirlenen yerlerde laboratuvar, soğuk hava deposu ve elektronik ticaret platformu gibi hizmet tesislerini de içerecek şekilde, sebze ve meyvelerle birlikte diğer gıda ürünlerinin ve kesme çiçeğin de alınıp satılabileceği merkezler olarak Bakanlıkça kuruluş izni verilen anonim şirketlerce kurulması, pazarlama odaklı ve profesyonel bir anlayışla işletilmesi ve yönetilmesi amaçlanmakta.
Sisteme bildirim ve kayıt
Tasarıda, toptan sebze ve meyve alım satımının kayıt altına alınabilmesi için bildirim işleminin hangi aşamada kimler tarafından yapılacağı ve kapsamına ilişkin hususlar düzenlenmiş.
Üretici örgütleri, malların alım ve satımı
Üretici örgütlerince toptancı hallerinde yapılan satışları teşvik etmek amacıyla vergi istisnası getiriliyor.
Hal rüsumu kalkıyor
Taslağa göre toptancı hallerin belediyeler tarafından kurulmayacak olması nedeniyle sebze ve meyvelerin üzerindeki maliyetin azaltması amacıyla hal rüsumu ve cezalı hal rüsumu kaldırılıyor.
Bununla birlikte, üreticiden tüketiciye arz zincirinin kısaltılması amacıyla komisyon esaslı faaliyetlerin kaldırılması, üretici örgütlerinin sektörde daha çok yer alması amacıyla üretici örgütlerine sağlanan imkânların artırılması, üretici örgütlerinin ortak ve üyelerinin mallarının satışına aracılık edebilmelerine imkân sağlanması, hal hakem heyetlerinin daha verimli çalışması, kontrol ve denetimlerde etkinliğin sağlanması ve bildirim işlemlerinin usul ve esaslarına yönelik değişiklikler yapılmış.
1 Sebze Ve Meyveler İle Yeterli Arz Ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı’nın 4. maddesinin 4. bendine göre toptancı hali kurulacak yerler, Bakanlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, ilgili belediye, ticaret veya ticaret ve sanayi odası, ticaret borsası, esnaf ve sanatkarlar odaları birliği ile ziraat odası temsilcilerinden oluşan hal yeri tespit komisyonunca oy çokluğuyla belirlenir.
-
Ercüment Tunçalp3 ay önce
Private label enflasyondan korur
-
Genel Haberler6 ay önce
Üretici ile market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 252,9 ile maydanozda görüldü
-
Firmalardan6 ay önce
A101, Müge Anlı ile iş birliğine imza attı
-
Cengiz Çambel6 ay önce
RCK (Rafinera Cloud Kitchen)’da hedef yurtdışına açılmak