RT Özel
Ahmet Pura’ya göre Türk perakendecisi akılcı önlemlerle krizden galip çıkacak
TOBB Türkiye Kozmetik ve Temizlik Ürünleri Sanayi Meclis Başkanı, Colgate Palmolive Hacı Şakir Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Sabun Deterjan Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Pura, bir koltuğa çokça karpuzu sığdırmayı başarmış.
Kendisiyle sohbet edip haber yapmak üzere Koşuyolu’ndaki ofisinde ziyarete gittiğimizde Pura, ödevini hazırlamış öğrencinin yaşadığı keyfi yaşıyordu. Çalışma masasının üzeri, belge doluydu. Sohbetimizde krizi ağırlıklı konuşsak da diğer konulara giremeden edemedik. Perakende sektörünü, kozmetik ve temizlik ürünleri pazarını enine boyuna tartıştık. Colgate Palmolive Hacı Şakir Türkiye’nin gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projelerinin detaylarını öğrendik. Ahmet Pura, “1973 yılında petrol bunalımı, 1978-79 yılında kuyruklu ve kuyrukta satışları, 1981 belirsizlikleri, 1984 yılında dış satış hamlesini, 1990 yılında Irak savaşını, 1994 yılında ekonomik iflasları, 1998 yılında Rusya’daki krizi, 2001 yılında Anayasa kitapçığının fırlatılması sırasında yaşanan krizleri hep birlikte gördük. Şimdi yaşananlara ise finansal deprem diyorum. Burada yaşanan depremin hangi mahalleyi ve binayı çökerteceğini söylemek imkansız. Sarsıntının ne zaman geçeceğini de söylemek mümkün değil. Bu nedenle artçı sarsıntılar devam edecektir. Önceden önlem almış grupların, krizi fırsata dönüştürerek büyüme şansları çok yüksek” dedi.
Diş macunu pazarı büyüyecek
Hızlı tüketim ürünleri pazarının 46 milyar TL’lik bir pazar olduğunun altını çizen Pura, bu pazarın 2008 yılında 2007 yılına göre yüzde 13’lik büyüme gösterdiğini de ifade etti. Türk perakendecisinin daha sağlıklı büyüyeceğini belirten Pura, şu açıklamada bulundu:
“Bu konuda diş macunu pazarından örnek vermek isterim. Türkiye’de kişi başına yıllık diş macunu tüketimi 86 gram iken bu rakam örneğin İspanya’da 155 gram. Bu da pazarın büyüyeceğine yönelik potansiyeli gösteriyor. Sadece kalıp sabunda durum farklı. Biz, kalıp sabunu halı temizliğinden kişisel temizliğe kadar her yerde kullanıyoruz. Avrupa’da ise halı şampuanları, duş jelleri ve şampuanlar hep ayrı kategori olarak değerlendiriliyor. Bu gerekçeyle ülkemizde kalıp sabun tüketimi Avrupa Birliği ülkelerine oranla oldukça yüksektir.”
“Bakkalları organize edecek bir oluşuma gereksinim var”
Türkiye’deki perakende pazarının yapısını da değerlendiren Pura, coğrafi , geleneksel ve kültürel yapı itibarıyle bakkalların gelişmesi gerektiğini kaydetti. Perakende de noktasal yığılmaların da olduğunu ifade eden Pura, “Kriz dönemlerinde tüketiciler bakkal amcaya giderler. Zira bakkal amca yakın, kredi veriyor ve ailenin de bir ferdi konumunda. O zaman bakkal amca bir gereksinimdir. Son 10 yılda bakkalların sayısı 42 bin azalmış. Süper ve hipermarketler ise yüzde 400 artmış. 2008 yılında 3 büyük ile maksimum yatırımlar yapılmış. Bu doğrultu da bakkalları organize edecek bir oluşuma gereksinim vardır. Sistem içinde bakkalların yaşaması gerekiyor ve gelişen yönetimsel uygulamalar içinde iş kümeleri gibi farklılık yaratan yöntemler de var” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Krizde alışverişler fiyat odaklı duyarlılığa dönüştü. Mağaza sadakatinde azalmalar ve kanal değiştirmede yoğunlaşmalar gözlendi. Halk, yakıttan tasarruf etmek için bile yakın satış noktasına yöneldi. Fiyat, çok önemli hale geldi. Tedarikçilerde de promosyon ön plana çıktı. Tüketiciye kim saygı gösterirse, kim ona dokunursa o şirketin pazar payının artması doğaldır. Haftalık alışverişlerin yüzde 38’i cumartesi, yüzde 33’ü pazar, yüzde 10’u ise cuma günü yapılıyor. Bu koşullarda kanalda gün değiştirme olasılığı da var. Bildiği işleri uygun yerlerde yapanlar bu değişime de uyum sağlayacaklardır.”
Türkiye’deki en büyük zaafın istatistiki verilerin azlığından kaynaklandığını söyleyen Pura, enflasyon rakamlarının bile bu anlamda hala tartışıldığını belirtti. Pura, bazı kuruluşlarca 135 milyar dolar olarak açıklanan perakende pazar büyüklüğünün Türkiye’de toplam ticaretle irdelenmesi gerektiğini ifade etti.
Tüketici güven endeksine de değinen Pura, 2005 yılında güven endeksinin 103 iken bu rakamın 2008 yılının ikinci yarısında yüzde 62’ye düştüğünü kaydetti. Pura’ya göre bu dramatik düşüşle ilgili sektör oyuncularının gereken önlemi almaları gerekiyor.
Türkiye kozmetik ve temizlik ürünleri pazarının en önemli sorunlarından birinin de sahte ve kaçak ürünler olduğunu belirten TOBB Türkiye Kozmetik ve Temizlik Ürünleri Sanayi Meclis Başkanı Ahmet Pura, “2008 yılı başında, ‘Sahte ve Kaçak Ticari Malların Türkiye Ekonomisine Etkisi’ adlı bir kitap yayınlandı. Bu kitaba göre Türkiye’de toplam vergi kaybı 4.9 milyar dolar. Kişisel bakım ve temizlik ürünlerinde sahtecilik ve kaçak oranı ise yüzde 13. Kaçak ve sahte ürünler genelde semt pazarlarında ve işportalarda satılıyor. Türkiye’de kaçak ve sahte üretim olmasa 60.693 kişiye istihdam kapısı açılıyor” dedi.
Pura, TOBB sektör meclisinin 2006 yılında çalışmalara başladığını, sektör meclisinin TOBB yönetimi, hükümet, bürokrasi ve iş yaşamı arasında köprü görevi gördüğünü söyledi.
Sektör meclisinin sektörün bütünleşmesi için önemli bir rol oynadığının altını çizen Pura, ‘Kozmetik ve Temizlik Ürünleri Sanayi Sektör Raporu’nun bu sektör meclisi sayesinde hazırlanmasından dolayı mutlu olduğunu ifade etti.
Konsantrematik’e ilgi var
Sabun ve Deterjan Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Pura, yeni uygulamaya konan konsantrematik deterjan üretiminin bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu da söyledi. Konsantrematik deterjanın çevre duyarlılığını ön plana çıkardığını, daha az deterjan ve daha az su kullanımını sağladığını belirten Pura, bu sayede deterjan kullanımının yüzde 33 azaldığını söyledikten sonra şu bilgileri verdi:
“Bir yılda tüketilen 760 bin ton çamaşır deterjanı, konsantre ürünlere geçiş ile yüzde 33 miktarda azalıyor ve 251 bin tonluk deterjan tasarrufu sağlıyor. Çevre duyarlılığını ön plana çıkaran projemiz, doğru çamaşır yıkama alışkanlıklarının geliştirilmesiyle birlikte daha az deterjan kullanımının yanı sıra su ve enerjiden de ciddi bir tasarruf sağlanmasını hedeflemektedir. Avrupa pazarlarında enerji tüketiminde yüzde 6.4, kimyasal madde kullanımında yüzde 7.9, ambalaj malzemeleri kullanımında yüzde 6.7’lik bir azalma var. Projeye katılan dernek üyelerimizden 4 büyük markanın cirodaki pazar payı yüzde 94.2.”
Parlak gülüşler, parlak gelecekler
“Parlak Gülüşler, Parlak Gelecekler” projesinin Colgate Palmolive’in bir dünya projesi olduğunu belirten Colgate Palmolive Hacı Şakir Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Pura, “Bu proje 16 yıldır dünyada her yıl, 80’den fazla ülkede uygulanıyor. Aralık 2007 sonu itibarıyle tüm dünyada 500 milyon çocuğa ulaşıldı. Tüm dünyada ilkokul 3. sınıf öğrencilerine gidiliyor. Zira çocuklarda ağız ve diş sağlığı algılaması 3. sınıfta başlıyor. Colgate Palmolive’in bu büyük projesi Türkiye’de, Ağız ve Diş Sağlığı Derneği, TOÇEV ve Milli Eğitim Bakanlığı destekleriyle sürdürülüyor. Türkiye’de 2008 yılı sonu itibarıyle 771 bin çocuğa ulaştık. 2009 yılı sonu itibarıyle 1 milyon 250 bin çocuğa ulaşmayı hedefliyoruz. MEB ile yaptığımız 5 yıllık sözleşme doğrultusunda proje sonunda 2.5 milyon çocuğa ulaşmış olacağız. Ayrıca ‘Ağız Sağlığı Haftaları’ düzenliyoruz. 2008 yılında 5666 gönüllü diş hekimi kampanyaya katılarak halkı bilinçlendirip diş sağlığı taraması yaptı. Bu projeyi de 9 yıldır sürüdürüyoruz” dedi.
RT Özel
Kırmızı et fiyatlarında ki artış sürüyor
Geçen ay “Kırmızı ette fiyat tartışmaları sürüyor” başlıklı haberimizi yaptığımızda Et ve Süt Kurumu’nun 11 Şubat’ta ki fiyat listesine göre 25,75 TL olan dana kıyma fiyatı %11,65’lik artışla 28,75 TL’ye yükseldi. Dana kuşbaşı fiyatı ise %5,44’lik artış ile 29,40 TL’den 31,00 TL’ye yükseldi.
Et ve Süt Kurumu hammadde değil parçalama sıkıntısı yaşıyor
Et ve Süt Kurumu’nun Perakende Satış Fiyat listesinde olan bazı ürünleri ise mağazalarında yok. Özellikle küçükbaş hayvan (kuzu, koyun, toklu) etleri 2 ayı aşkın süredir mağaza reyonlarında bulunamayabiliyor. Kurum gönderdiği yazılı açıklamada hammadde olarak bir sıkıntıları olmamakla birlikte, aşırı talep artışından dolayı, sevkiyatın artırılmasına rağmen zaman zaman parçalama işlemlerinin yetişmemesinden taleplerin karşılanamayabildiğini bildirdi.
Aynı açıklamada mağazalarına koyun/kuzu eti sevkiyatının hiçbir zaman kesilmediği sadece koyunun gebelik dönemi içersinde sevkiyatların azaldığı belirtildi.
Bu arada görüşlerini aldığımız Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ, Et ve Süt Kurumu’nun 20 Şubat’ta Federasyon üyelerine 23,30 TL + KDV’den taze karkas dana eti satışına esnafın kalitesi sebebi ile ilgi göstermediğine dikkat çekti.
Bakan Faruk Çelik ve TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar’ın açıklamaları ile ette fahiş kar ediyormuş gibi lanse edilerek müşteri gözünde “Pahalı” algısı ile karşı karşıya kalan market yöneticileri de etin maliyetine yönelik açıklamalar yapmaya başladılar.
Eti özel sektör, ESK’nın 4-5 katı karla satıyor”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 28 Şubat’ta yaptığı açıklamada eti özel sektörün, Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) 4-5 katı karla sattığını bildirerek, “250 kilogram bir karkası, ESK 5 bin 450 liraya, alışveriş merkezi 5 bin 955 liraya satın alıyor. ESK, bu karkası 5 bin 988 liraya et olarak üreticiye satarken, fiyat alınan iki alışveriş merkezinden birinde satış bedeli 7 bin 862, diğerinde 8 bin 531 liraya kadar çıkıyor” dedi.
Bayraktar, üretici 250 kilogramlık bir karkastan 498 lira, ESK 538 lira kazanç elde ederken, alışveriş merkezlerinden birinin 1907 lira, diğerinin 2 bin 576 lira kazanç sağlamasının insafsızlık olduğunu belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, 250 kilogram dana karkastan, yüzde 17 kemik ve yüzde 0,52 de parçalanma firesi düştükten sonra 206 kilogram et kaldığını, bu etin yüzde 30’unun, 61,9 kilogramını bonfile, kontrfile, biftek, rosto ve pirzola gibi değerli etlerden, yüzde 70’inin, 144,3 kilogramının kıymalık ve kuşbaşılık gibi diğer etlerden oluştuğunu belirtti.
ESK, 5 bin 988 liraya sattığını, alışveriş merkezi 8 bin 531 liraya satıyor
Ülke düzeyine yayılmış iki alışveriş merkezi ve ESK’dan fiyat aldıklarını, değerli etlerin ESK’da toplam 2 bin 138 liradan, diğer etlerin 3 bin 850 liradan satıldığını, değerli etlerin alışveriş merkezlerinde birinde 3 bin 172 lira, diğerinde ise 3 bin 526 liraya, diğer etlerin alışveriş merkezlerinde birinde 4 bin 690, diğerinde 5 bin 5 liraya satışa sunulduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Dana kıyma ESK’da 25 lira 75 kuruşken, alışveriş merkezinin birinde 31 lira 99 kuruş, diğerinde 32 lira 90 kuruşa, dana kuşbaşı ESK’da 29 lira 40 kuruşken, alışveriş merkezinin birinde 33 lira 99 kuruş, diğerinde 39 lira 90 kuruşa satılıyor.
İki alışveriş merkezi bonfileyi 79 lira 99 kuruş-84 lira 90 kuruş, kontrfileyi 51 lira 99 kuruş-52 lira 90 kuruş, bifteği 47 lira 80 kuruş-49 lira 90 kuruş, rostoyu 44 lira 99 kuruş-49 lira 90 kuruş, pirzolayı 59 lira 99 kuruş-79 lira 90 kuruştan satışa sunuyor.
ESK, 250 kilogramlık bir karkastan çıkan bonfileyi 210, kontrfileyi 213, bifteği 765, rostoyu 590, pirzolayı 360 liraya, kuşbaşını 1082, kıymayı 2 bin 768 liradan satıyor.
Buna karşın iki alışveriş merkezi 250 kilogramlık karkastan çıkan bonfileyi 320-340, kontrfileyi 293, bifteği 1162-1213, rostoyu 842-934, pirzolayı 561-747, kuşbaşını 1251-1468, kıymayı 3 bin 439-3 bin 537 liradan satışa sunuyor.
İki büyük alışveriş merkezi arasında bile büyük fiyat farkı oluşabiliyor. Aynı ağırlıktaki bir karkastan bir alışveriş merkezi 1907 lira, diğerinin ondan 669 lira daha fazla bir karla 2 bin 576 lira kazanç sağlamasının açıklanabilir bir tarafı yok.”
Kırmızı ette ki fiyat tartışması içerikle ilgili
Kırmızı et ve sebze, meyvede ki fiyat artışının marketlerin fahiş karlar elde etmesi gibi gösterilmesinden rahatsızlık duyan Makro Market Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Songör, dergimize özel bir açıklamada bulundu:
“Son günlerde ilginç bir şekilde etin hatta meyve sebzenin pahalı oluşunun sebebi olarak perakendecinin fahiş karlar ediyor olması gösteriliyor. Üstelik bunu en yetkili ağızlar söylüyor. İlgili bakanlar bu tür söylemlerle, bizleri günah keçisi ilan etmekteler. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı kıyma ve kuşbaşıya tavan fiyat koyarak çözüm üretmeye çalışıyor, Gümrük ve ticaret bakanı Zincir marketlerin yüzde beş yüz kar ediyor diyor. Bu türden beyanatlar, tüketici üzerinde yanlış algılara neden oluyor. Ayrıca “Perakendeciler fiyatları düşürmezse yanına market açarız” gibi açıklamaları da hayret ve üzüntüyle duymaktayız.
Buna karşın, perakendeciler olarak, mevcut durumda bile bırakın çok kar etmeyi, ette yaklaşık %6, meyve sebzede de yaklaşık %7 net zarar eder durumdayız. Zarar ettiğimiz yetmiyor gibi, Fahiş karlar ediyorlar şeklinde ithamlarla karşılaşıyoruz.
Aslında hesap çok açık. Yukarıdaki tabloda etin perakendeciye olan maliyeti net olarak görülüyor.
Görülmektedir ki et, ortalama 32.55 liraya satın alınmaktadır. İşletme giderleriyle birlikte ortalama kilogram maliyeti 40.36 TL olmakta.
Tablodan da görüldüğü üzere bir dananın toplam etinin %70’i kıyma ve kuşbaşı olarak satılır. Sadece %30’u daha değerli satılan çeşitlerdir. Bu oranlara ve mevcut satış fiyatlarına göre etin satış sonrası elde edilen kg başı ortalama satış fiyatı 37,82 TL dir.
Yani şu anda perakendeci basit hesapla kilosunu 40,36 liraya mal ettiği etin kilosun 37,82 liraya satmaktadır. Yani sattığımız her bir kilo ette 2,5 lira zarar etmekteyiz. Bu da %6’lık bir net zarar demektir. Tabi burada bazı görünmeyen giderler çalıntılar ve iadeler dikkate alınmamaktadır.
Meyve, sebzede de durum aynı
Meyve, sebze ile alakalı olarak ta durum çok farklı değil. Üreticiden alınan ürünün tüketiciye sunulana kadar üzerine bir çok maliyet biniyor. Ciddi nakliye maliyeti var, komisyoncusu var, belediyeler var rüsum alıyorlar. En önemlisi sebze meyvede çok ciddi fire ve zayiat vardır. Mevcut durumda meyve sebzenin bürüt kar marjı ortalama %17 olarak gerçekleşiyor. İşletme giderlerini %24 olarak düşündüğümüzde net %7’lik bir zarar söz konusudur. Rekabet şartlarında ve bu maliyetlerde ette de meyve sebzede de kar etmek perakendeci için bir hayal.
Asgari ücret konusunda olduğu gibi, bu konuda da perakendeci, bir şeylere kurban edilmekte. Müşteri karşımıza geçip, siz bire alıp beşe satmaya utanmıyor musunuz demeye başladı. Oluşan bu algı ve kötü durum perakendeciyi ziyadesiyle üzmekte. Bu ülkeye hizmet, değer ve istihdam üreten işletmeler olarak biz de sayın yetkililerden daha duyarlı ve gerçekçi çözümler bekliyoruz. Çünkü biz de bu durumun mağduru durumundayız.”
RT Özel
“Ürün çeşitlendirmeye ve ihracatta yeni pazarlara odaklanıyoruz”
‘Uzmanı olduğu işi en iyi şekilde yapma’ ilkesiyle 1957 yılında yola çıkan Ekici Peynir, günlük 400 ton süt işleme kapasitesine ulaştı.
Toplam 42 bin metrekarelik alanda, kaliteli, hijyenik ve lezzetli bir çok peynir çeşidi üretir hale gelen Ekici Peynir’in Pazarlama Direktörü Elçin Ekici Öztürk, Ekici’nin başarısında ürünlerinde yüzde 100 birinci kalite süt kullanılmasının en etkili faktör olduğunu söyledi. Elçin Ekici Öztürk, “Ürünlerimizin lezzeti, kalitesi ve çok çalışmamız sayesinde her yıl düzenli olarak büyüme kaydediyoruz. Geçen yıl ciromuzu bir önceki yıla göre yüzde 20 artırdık. Bu yıl ortasında, 2013 yılında başlattığımız toplam 20 milyon liralık yatırımı tamamlayarak beyaz peynir üretiminde tam otomasyona geçeceğiz. Ardından kaşar peynirinde tam otomasyona geçmek için yeni bir yatırım süreci başlatacağız” dedi.
Peynir tüketimi bölgesel olarak farklılık gösteriyorPeynirin özellikli, yaşayan ve hassas bir ürün olduğunu ifade eden Öztürk; daha kolay bulunabilmesi, lezzetinin daha çok kişiye hitap etmesi gibi nedenlerle peynir üretiminde yoğun olarak birinci kalite inek sütü tercih ettiklerini, dünyada da peynir üretiminin yüzde 80’inden fazlasının inek sütüyle yapıldığını söyledi. Öztürk, şöyle devam etti:
“Her peynirin olgunlaşması ve mükemmel tada ulaşması için gereken ortam koşulları ve bekleme süresi farklıdır. Ekici Peynir olarak peynir uzmanlığımız bu noktada devreye giriyor. Diğer yandan yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de peynir tercihinde bölgesel farklılıklar var. Örneğin; Anadolu, daha çok kültürlü beyaz peynir tercih ederken, İstanbul’daki tüketiciler klasik beyaz peyniri tercih ediyor. Anadolu’da da tüketim alışkanlıkları bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Ege Bölgesi, İzmir Tulum Peyniri tüketirken, Doğu Bölgesi yöresel peynirleri daha çok tercih ediyor. Anadolu’da bazı bölgeler peynirde açık şarküteri ürünlerini tercih ederken, İstanbul’da paketli ve küçük gramajlı ürünler daha çok tercih ediliyor. Yine de genel olarak değerlendirdiğimizde, yıllar itibariyle üretimine paralel olarak tüketiminde de artış olan ve en yüksek pazar payına sahip peynir çeşidinin beyaz peynir olduğunu görüyoruz.”
2015 yatırım yılı olacak
2015 yılı planları arasında ürün çeşitlendirme ve Rusya pazarı üzerinde çalışmaları olduğunu ifade eden Öztürk, şu bilgileri verdi:
“2014 yılında genç nüfusun damak zevkine uygun ‘kendi kendini sattıracak’ bir ürün üzerinde çalışmalarımıza başladık. 2015 yılında da bu ürünle ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz. Öte yandan Rusya pazarıyla ilgili detaylı araştırmalar yapıyor ve Rusya distribütörlüğü için adayları değerlendiriyoruz. Hangi ürünlerimizle pazarda yer alacağımız, bu çalışmalar neticesinde belli olacak. Bu ürün gamı belli olunca Rusya ihracat hedeflerimiz de ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte hali hazırda ihracat yaptığımız Kıbrıs, Ürdün, Afganistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Irak, Kırgızistan ve Ortadoğu pazarlarına ihracat yapmaya devam edeceğiz.”
Türkiye’de akla gelen ilk beş peynir firmasından biri olan Ekici Peynir, 2000’li yıllarda başlattığı markalaşma çalışmalarına geçtiğimiz yıl hız verdi. Bu amaçla stratejik bir karar vererek, raflarda daha dikkat çekici ve ayrışan bir görünüm kazanmak amacıyla ambalaj değişikliğine gitti.
RT Özel
Perakende Yasası çıktı
Palandöken: Yeni yıl esnafın yılı olsun demiştik. Perakende Yasası’nın çıkarılması ile bunu başardık. Çünkü perakende sektörünün bir kuralının olması, esnaf ve sanatkârın olmazsa olmazıdır.
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda 18,5 saat süren çalışma sonunda kabul edilen ‘Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilmesinin ardından Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesini memnuniyet verici bulduklarını söyleyen TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Uzun süredir beklediğimiz 300 milyar dolarlık perakende sektörünü düzenleyen yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kanunlaşarak hayata geçmesinden memnunuz. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Israrla üzerinde durmamızın nedeni perakende piyasasına düzen verecek bir kanunun olmamasıydı. Yeni yıl esnafın yılı olsun demiştik. Perakende Yasası’nın çıkarılması ile bunu başardık. Çünkü perakende sektörünün bir kuralının olması, esnaf ve sanatkârın olmazsa olmazıdır. Artık anlayış değişmiş esnaf ve sanatkarın korunması ve yaşatılmasının önemi yasanın çıkarılması ile ortaya konmuştur” dedi.
“Esnaf işlemlerini tek elden yapacak”
Perakende işletmelerin açılış ve faaliyeti ile kapanışlarında gerekli başvuru ve diğer işlemlerin tek elden yapılması ile esnaf ve sanatkarımızın işlerinin kolaylaşacağını belirten Türkiye Esnaf ve sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Perakende sektörü ile ilgili veri tabanı oluşturulması amacıyla PERBİS adıyla Perakende Bilgi Sistemi oluşturulacak. Dükkan açacak esnaf ve sanatkar işlemlerini tek elden yapacak. Mevzuatta öngörülen şartları taşıyan perakende işletmelere belediye/büyükşehir belediyesi veya il özel idaresi tarafından PERBİS üzerinden açılış izni verilerek, işyeri açma ve çalışma ruhsatı elektronik ortamda düzenlenecek. Büyükşehirlerde, alışveriş merkezlerine yapı ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi ve işyeri açma ve çalışma ruhsatını büyükşehir belediyeleri, üst meslek kuruluşlarının görüşünü alarak verecektir” diye ifade etti.
“Hafta sonu tatil harcı perakendeye uygulanmayacak”
Hafta sonu tatil harcı alınmasının kaldırılmasının da esnaf ve sanatkar için bir kazanç olduğunu söyleyen Palandöken, “Pek çok konuda düzenleme yapıldı. Alışveriş merkezlerinde, esnaf ve sanatkar işletmecilerine yer verileceği gibi, bilhassa geleneksel, kültürel ya da sanatsal değeri olan kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenlere dörtte bir fiyata kiraya verilmek üzere, toplam satış alanının en az binde 2’si oranında yer ayrılacak. Ayrıca yeni alınan kararla sıfır faizli kredi desteği de sağlanacak. Bu kararlar değişen anlayışın ürünüdür. Çözülmesi için uğraştığımız bir başka sorunumuzda çözüldü. Hafta Tatili Hakkında Kanun hükümleri, esnaf ve sanatkarları da içine alan ‘Perakende işletmeler için uygulanmayacak’ hükmünden dolayı esnaf sanatkarlar hafta sonu harcı ödemeyecektir. Yıl boyunca süren ve tüketicinin kafasını karıştıran indirimli ya da promosyonlu satış kampanyaları konusuna göre 3 ay ila 6 ayı geçemeyecek. Sürekli indirimli satış tanımlanarak ancak seri sonu, sezon sonu, ihraç fazlası, kusurlu ve benzeri malların, perakende işletmelerce, indirimli fiyattan ya da malların fabrika çıkış fiyatı üzerinden yıl boyunca satılmasına olanak tanınacak. İçeri girdiğinizde dükkanın içindeki malların çoğunun sezon malı olması bitecek. Böylece vatandaşın aldanması önlenecek, haksız rekabet ortadan kalkacak” diye konuştu.
“Oda kaydında kolaylık”
Esnaf ve sanatkarımız dükkanını açmak için, tezgahını kurması için işler kolaylaştırılıyor. Ustalık belgesi sorunu aşılarak oda kaydı yapılırken yeni usul ve esaslara uymak kaydıyla dükkanını hemen açabileceğini anlatan Bendevi Palandöken, “Üye kaybına yol açan odaya kayıt sırasında ustalık belgesinin istenmesi kaldırıldı. Şimdi işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesinde, meslek odaları, iş yeri sahibi olarak üye kaydı yaptıracaklardan, o iş yerinde ustalık gerektiren işleri yapacaklardan ustalık belgesi ya da en az ön lisans diploması isteyecek. Birden fazla kişi çalışıyorsa, bir kişiden ustalık belgesi alınması yeterli olacak. Bir diğer kazanımda esnaf ve sanatkar işletmelerince satışa sunulan malların etkin bir şekilde piyasadan temini, alış maliyetlerinin daha aşağıya çekilmesi amacıyla tedarik ve dağıtım kooperatifleri kurulabilecek. Ayrıca, perakende ticaretin Kanun’un amacına uygun olarak yapılmasının sağlanması, sektöre yönelik politika oluşturulması, sorunların tespiti ve alınacak önlemleri belirlemek üzere Perakendeciler Konseyi oluşturulacak. Böylece günün değişen şartlarına göre değişiklik yapılması kolaylaşacak” diye belirtti.