Selma Zaim
Tedarikçinin iyisi…
Perakende sektörü arka planda oldukça detaylı bir alt yapıyı barındır, bu sistemi besleyen en önemli geribildirim ise pazarın yapısı ve hedeflenen müşteri grubunun ihtiyaçlarına, beklentisine ait verilerdir. Format ne olursa olsun, ürün grubunun oluşturulması ve hedeflenen müşteriye sunulması için ticari hayat ürünün tedarik edilmesi ile başlar.
Bundan sonraki aşama doğru ürünü doğru fiyatla sunmak, rafta bulunurluluğu sağlamak ve operasyon verimliliğini artırmaktır. Buna bağlı olarak şunu söyleyebiliriz ki; perakende sektöründe ticaretin en önemli öğelerinden birisi de tedarikçi yönetimidir. Bu sektörde tedarikçi ile bir partner olarak hareket etmek, karşılıklı olarak işlerin dinamiğini anlamak ve ortak hedefler ile birlikte hareket etmek işin hacmini yükseltmektedir.
• Ürün kalitesi iyi olmalı ve kalitenin sürekliliği sağlanmalıdır. Gıda sektöründe gıda kodeksine uygun olmayan ürünlerin satışı mümkün değildir ancak ürünün sadece standartlara uygunluğu değil; depolama, taşıma ve müşteriye sunma koşullarının da uygun olması önemlidir. Bunun dışında ürün kalitesini etkileyen tat, koku gibi standart haricinde olan ancak ürüne özellik veren diğer öğelerin de süreklilik sağlaması ve müşteriyi tatmin etmesi gerekmektedir. Gıda dışı ürünlerde ise geçerli standartlara uygunluğun yanısıra herhangibir standartı olmayan ancak insan sağlığını güvenli kılacak şekilde ürün sunmak müşteriye sunulabilecek en önemli katma değerlerden birisidir.
• Ürün ambalajı ürünün satışı etkileyen ana unsurlardan birisidir. Ambalaj hem ürünü ve ürünün temel fonksiyonunu anlatmalı hemde albenisi olmalıdır. Büyük ürünlerde nakliye sırasında ürünün hasarlanmayacak şekilde ambalajının olması küçük ürünlerde ise rafa dizmek yerine kolayca rafa konulmasını sağlayan yapıda olmalıdır.
• Tedarikçi firmanın siparişi karşılama oranı çok önemlidir. Firma mutlaka siparişi aksatmadan ve önceden birlikte tespit edilen süre içinde belirtilen yere sevkiyat yapmalıdır. Sevkiyat yeri paltform olabileceği gibi, mağaza da olabilir, önemli olan istenilen yere, planlanan zamanda ve ürünün koşullarına uygun koşullarda sevkiyat yapmaktır.
• Üretim planının veya ürün ithal ise tedarik planının ürünlerin satış hızını, dönemleri firma ile karşılıklı bir paylaşım içinde yapılması önemlidir. Özellikle belirli bir süre içinde satan iklimlendirme ürünleri, bahçe ürünleri gibi sezona bağlı ürünlerde önceden plan yapılması kaçınılmazdır.
• Perakende sektöründe tedarikçi finansmanı karşılaşılan ancak arzu edilmeyen bir durumdur. Yani tedarikçinin ürünü ödeme vadesinden önce veya ödeme vadesinde satılmalıdır.
• Tedarikçinin pazarlama planının katılımda bulunmalıdır. Bu plan yıllık görüşmelerde yıl bazında yapılabileceği gibi dönemsel olarak da planlanabilir.
Sektörde daha önceki yıllarda iyi bir tedarik noktası olmak için gereken asgari yeterlilik artık değişmiştir. Sadece iyi ürünü uygun fiyatla sunmak yetmiyor. Yukarıda bahsettiğim gibi ürün performansının yanısıra, ambalaj, ürün sürekliliğinin sağlanması, sevkiyat performansı, pazarlama aksiyonlarına katılım gelişime açık yönlerdir.
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Kasım 2009 – 9. sayısında yayınlanmıştır.
Selma Zaim
Fiyatın bittiği yer…
Geçen sene son çeyrekte etkilerini hissetmeye başladığımız kriz, bu senenin gündemini oluşturdu. Bu dönemde hızla düşmeye başlayan güven endeksi aslında tüketicinin alımlarına gem vuracağının en büyük işaretiydi. İlk çeyrekte gıda dışı pazarda görülen daralmanın artık azalacağı ve deyim yerindeyse ‘pazar’ın artık büyüme trendine gireceği öngörülüyordu. Ancak gelişme bu yönde olmadı.
Kriz ortamında alımların ilk kısıldığı yer gıda dışı alanlardır. Çok doğal olarak kişi, yiyecek içeceğinden kesmek yerine bir gömlek almamayı ya da bu gömleği daha sonra alabileceğini düşünmektedir. İş kaybı, herhangi bir gelir düşmesi gibi durumların olmadığı hallerde tüketiciler, kendilerini güvende hissetmedikleri için alımlarından vazgeçme veya erteleme eğiliminde olmaktadırlar. 2001 krizinde gıda alımlarının da etkilendiğini deneyimlemiştik. Ama ara krizlerde olduğu gibi bu krizde de gıda dışındaki sektörler oldukça etkilendi. Beyaz eşya, kahverengi eşya, TV, iletişim gibi ölçülebilen alanlarda yüzde 30’lara yüzde 40’lara varan küçülmeler yaşandı.
‘Pazar’ talepler bütünüdür. Tüketicinin ihtiyaçlarını ertelediği veya penetrasyonun doyuma ulaştığı noktada ‘pazar’ daralmaya başlar. Pazarın genişlemesi sadece ihtiyaçtan olmayabilir; yenilikler, buluşlar pazarı tetikleyen en önemli unsurlardır. Örneğin üç, dört sene öncesine kadar anlamlı bir büyüklüğü olmayan LCD TV pazarı, agresif büyümesini sürdürerek tüplü televizyon pazarını geçmiştir. Tüplü TV pazarı oldukça daralırken LCD TV pazarı büyüme trendindedir. Ocak-Mayıs dönemine baktığımızda TV pazar gelişimi cirosal bazda geçen sene ile yaklaşık aynı iken, adetsel bazda yüzde 5’e varan büyüme olmuştur. Teknolojik gelişim her geçen gün ilerlerken, fiyatlar da aynı oranda geri gitmeye başlamıştır. Yani artık günümüzün şanslı tüketicisi teknolojik ürünlere daha az para ödeyerek sahip olabilmektedir. Bu gelişimin yanı sıra rekabetin yoğunlaşması, fiyatın iyileşmesine yardım eden diğer bir unsur olmuştur. Bu konudaki diğer bir güncel örnek ise 3G konsepti. 3G, üçüncü çeyrekte cep telefonu pazarında büyümeyi sağlayacaktır. Artık bilgisayar fonksiyonlarının önemli bir kısmı cep telefonunda olabilecek. Bu kriz ortamında ‘acaba cep telefonumu değiştirsem mi?’ diye düşünen kullanıcının artık cep telefonunu değiştirmek için önemli bir sebebi var. Konuştuğu kişiyi görecek, TV bile izleyebilecek. Yenilikler, buluşlar krizin üstesinden gelen temel dinamikler…
Gıda dışı alımlarını etkileyen diğer bir konu da dış etkenlerdir. Örneğin sıcaklık rahatsız etmeyecek derecede ise klima veya vantilatör almayız. Ama uyuyamadığınız akşamın sabahı, bu ürünleri nereden alsam diye düşünmeye başlarız. Özellikle Türkiye’deki alışkanlıklar, tüm alımların son noktaya kadar bekletilmesine yönelik olduğu için fiziki koşullar sezona yönelik ürünlerin alımları için önemli bir göstergedir. Elbette önceden plan yapan, hazırlıklarını yapan kişiler de vardır. Ancak çoğunlukla plansız şekilde yaşıyoruz… Bu sene klima pazarında yaşananlar bu konuyu çok iyi açıklıyor. Fiyatlar oldukça geri gelmesine rağmen klima satışları hız alamıyor. Bu alandaki yapılan teknolojik gelişmeler ise satışlara hız verecek kadar tüketiciyi harekete geçirecek düzeyde değil. Evet ürün gelişim gösteremediği yerde, yeni keşifler sunmadığı yerde krize yenik düşüyor…
Tüketici güven endeksinin yükselmeye başlaması önümüzdeki dönem için olumlu bir sinyal. Yılın ikinci yarısı ilk yarıdan daha iyi geçeceğe benziyor.
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Ağustos 2009 – 6. sayısında yayınlanmıştır.
Selma Zaim
Gıda dışı ürünlerde ürün güvenliği…
Ürün güvenliği denince ilk akla gelen, gıda ürünlerindeki ürün güvenliğidir. Gıda dışında ürün güvenliği oldukça sınırlı bir çerçevede değerlendirilmektedir. Elektrikli bir üründe, elektrik kaçağı olmasını can güvenliğimizi tehdit eden bir konu olarak değerlendirirken; ekmek kızartma makinesinde ekmek ile temas eden yüzeyin veya yemek yediğimiz tabağın, yemek pişirdiğimiz kabın sağlığa uygun olup olmadığını çok da düşünmeyiz… Oysa zaman içinde vücudumuzda birikim oluşturan bu zararlı kimyasallar, çok önemli hastalıklara yol açabilmektedir.
Metro Türkiye olarak, gıda dışı ürün güvenliği konusunda ilk adımı 2008 yılında “okula dönüş” projesi ile atmıştık. Okul öncesi ve ilköğretim çağındaki çocukların kullandığı kırtasiye ve tekstil ürünlerine, sağlık ve güvenlik açısından risk analizi yaptırdık. Ürünlerde kanserojen ve alerjen boyar maddeleri, ağır metalleri, azo boyar maddeleri, fitalatları ve formaldehitleri araştırdık. PH testleriyle ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığını belirledik. Bir satış kanalı olarak; satışa sunmak için uygun fiyatlı ürünü seçmek yerine ‘insan sağlığına uygun’ ürün seçme yaklaşımını benimsedik. Bir beyin fırtınası sonrasında çıkan bu fikir, bir taraftan bizi çok heyecanlandırırken diğer taraftan ticari beklentilerimizi zora sokabilirdi. Ancak işin ticari boyutunu ikinci plana atarak ‘okula dönüş’ döneminde ‘sağlıklı ve risk içermeyen ürünleri’ satışa sunmaya karar verdik.
Okula dönüş döneminde satışa sunulan; çocukların elleriyle temas ettikleri kalemler, boyalar ve yapıştırıcıları; deri ile temas eden iç çamaşırlarını, önlükler ve yiyeceklerin taşındığı beslenme kabı, su matarası gibi tüm ürünleri teste tabi tuttuk. Çalışma sonucunda, Metro’da satılmaya aday olan ürünlerden %17’si sağlığa uygun çıkmadı. Bu ürünlere raflarımızda yer vermedik, üretici firmalara gerekli bildirimlerde bulunduk ve gerekli düzenlemelerin yapılması için ilgililere de bilgi verdik.
Okula dönüş projesi ile aslında, gıda dışı alanında ürün güvenliği açısından ne kadar önemli bir boşluk olduğunu gördük. Bu deneyim bize, bu yaklaşım çerçevesinde başka projelere de hemen başlamamız gerektiğini gösterdi. Bu kez benzer yaklaşımı ‘gıda ile temas eden ürünler’ projesi ile genişlettik. Bu projede; plastik, cam, tahta, çelik, bakır, alüminyum döküm, alüminyum, seramik, marinex, melamin, teflon, silikon ve porselenden yapılmış ve gıda ile herhangi bir şeklide temas eden tüm ürünleri zararlı kimyasallar açısından teste tabi tuttuk. Çalışma sonucunda 8 üründe uygunsuzluk çıktı. Bu ürünleri raflarımızdan kaldırdık, bir önceki projede olduğu gibi gerekli yerlere gerekli bildirimlerde bulunduk.
Bugün Metro Toptancı Market mağazalarında satışa sunulmakta olan ve gıda ile temas eden ürün/ekipmanlar, insan sağlığı açısından olumsuz etkisi bulunan kimyasal madde içermedikleri yönünden belgelidir.
Bu projeler ile Metro, insan sağlığı ile ilgili kalite ve güvenlik standartlarının oluşturulması için ÖNCÜLÜK yapmaktadır. Dileğimiz bu anlayışın hızla yaygınlaşması ve gerekli kanuni düzenlemeler yapılarak, güvenli ürünler kullanmamızın garanti altına alınmasıdır.
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Temmuz 2009 – 5. sayısında yayınlanmıştır.
