Firmalardan
“Dünyanın bize sunduklarına saygı göstermeliyiz”

1981 yılından bugüne bakliyat sektöründe faaliyet gösteren Reis Gıda konferansta yaşamda sürdürülebilirlik konusunu vurguladı.
İyi yaşamı yeniden tasarlamak için çözümler, ürünler, hizmetler sunan lider markaların platformu SB’19 İstanbul’a katılım sağlayan Reis Gıda; sağlıklı, güvenli ve sürdürülebilir gıda çalışmaları ile dikkat çekti. Konferansta konuşmacı olarak yer alan Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “İyi yaşam için sürdürülebilir gıda” konusunda bilgiler vererek geleceğin eko sistemine ve gıda güvenliğine değindi.
Yaşamda sürdürülebilirliği sağlayabilmek için bugünden yarınlara dikkatle bakmak gerektiğini belirten Mehmet Reis, “Dünyanın bize sunduklarına saygı göstermezsek, kıymetini bilmezsek yaşam şansını kaybedeceğiz. Bu nedenle yaşamın güvencesi olan atmosfer, toprak, su ve ormanların yönetimi, ekosistemin korunmasında ve gıda tedarikinin güvence altına alınmasında önemli rol oynayacaktır. Küresel iklim değişikliği gıda güvencesi için riskler oluştururken, gıda güvenliği açısından da tehditler içermektedir. Tüm canlıların yaşamını tehlikeye sokacak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini geçmişe göre daha sık ve uzun süreli yaşamaya başladık” dedi.
Ekosistemin sürdürülebilirliği, su ve gıda güvenliği için ciddiye alınmalı
Konferansta (WWF) Dünya Doğayı Koruma Vakfı raporuna da değinen Reis sözlerine şöyle devam etti: “İklim uzmanları yer küremizde, bir zamanlar ender rastlanan hava olaylarının iklim değişikliğine bağlı olarak 1990 yılından sonra iki katına çıktığını vurguluyor. Ekosistemin sürdürülebilirliği, su ve gıda güvenliği için ciddiye alınmalı. Geleceğimizi tehdit eden küresel sorunlara çözüm getirmeden doğayı koruyamayız, yaşamda sürdürülebilirliği sağlayamayız. Dünya Doğayı Koruma Vakfı raporuna göre; 2050’de dünya nüfusunun 10 milyara ulaşmasıyla birlikte kısıtlı kaynakların yetmeyeceği öngörülüyor. Birleşmiş Milletler 2050 yılına kadar dünyanın en çok tükettiği tahıl üretiminin yüzde 40 düşebileceği uyarısında bulunuyor. Uzmanlar binlerce yenilebilir bitki türünün bulunduğunu; ancak günümüzde insanların sadece 150-200 bitki türünü tüketebildiğini ifade ediyor. Dünyanın farklı bölgelerinde yüzlerce tarım ürünü atıl durumda bekliyor. Besin değeri yüksek bitkisel ürünlerin besin zincirine katılması, mutfağımıza girmesi, sofralarımızda yer alması gıdanın geleceği ve sağlıklı beslenme açısından oldukça önemli”.
Hayvansal gıdalara olan aşırı bağımlılığın doğal ekosistemi olumsuz etkilediğini ifade eden Mehmet Reis, “Uzmanlar; hayvansal protein tüketiminin azaltılmasını, protein ihtiyacının bitkisel ürünlerden kazanılmasını öneriyor. 19 Şubat 2019’da Fransa’nın Paris kentinde yapılan toplantıda geleceğin gıdası olarak belirlenen kök sebzeler, yumru bitkiler, mor patates, kırmızı lahana, yosun, su teresi, nohut filizi, karabuğday, siyez buğdayı ve mantar çeşitleri insanların beslenme ve tüketim alışkanlıklarını değiştirecek. Küresel sorunlar giderek derinleşiyor. Artan gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için ürün çeşitliliğine gidilerek bitkisel beslenmenin yaygınlaştırılması gerekiyor. Harvard Üniversitesi tarafından yayımlanan araştırmaya göre; son yıllarda yoğunluğu en üst seviyeye ulaşan karbondioksit, temel besin kaynaklarının daha az besleyici olmasına neden oluyor. Bu durum; besin yetersizliği çeken milyonlarca insanın sağlık sorunlarını daha da artıracak” dedi.
Firmalardan
La Lorraine’de üst düzey atama

La Lorraine Türkiye Yönetim Kurulu Başkanlığını Aralık 2023’ten bu yana başarıyla sürdüren Neslihan Nigiz Ulak, 1 Eylül 2025 tarihi itibarıyla La Lorraine’in yeni Türkiye & Orta Doğu Bölge Başkan Yardımcısı olarak atandı.
Kadın istihdamının artması ve iş hayatında kapsayıcı politikaların yaygınlaşması için 15 yılı aşkın süredir çalışmalar yürüten Ulak, halen LEAD Network Türkiye’nin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyor. Neslihan Nigiz Ulak, evli ve bir çocuk annesi.
Firmalardan
Philips, tüketicilerin kahve tüketim alışkanlıklarını açıkladı

Philips’i bünyesinde bulunduran Versuni, 11-14 Eylül’de düzenlenecek Avrupa’nın en büyük kahve festivali olan 11. İstanbul Kahve Festivali öncesinde Feriye İstanbul’da gerçekleştirdiği basın toplantısıyla Türkiye’deki değişen kahve alışkanlıklarını ve kahve kategorisinde son yıllarda yaşanan hızlı dönüşümü paylaştı. Versuni Türkiye Genel Müdürü Esin Karadede’nin ev sahipliğinde ve yazar Bahar Akıncı‘nın moderatörlüğünde düzenlenen etkinlikte, Türkiye’de kahve tüketiminin artık bir yaşam tarzına dönüştüğü ve Philips’in bu dönüşüme %63 pazar payı ile açık ara lider konumuyla yön verdiği vurgulandı.
Bir zamanlar “çay ülkesi” olarak anılan Türkiye’de kahve tüketiminin son yıllarda kaydettiği dikkate değer artış, tüketici alışkanlıklarını ve ev içi deneyimleri kökünden değiştiriyor. “Evleri yuvaya dönüştürme” misyonuyla hareket eden küresel ev ürünleri şirketi Versuni, bu kültürel dönüşümün nabzını tutan yeni araştırmasının sonuçlarını ve pazar öngörülerini paylaştı. Toplantıda, kahvenin artık yalnızca bir içecek değil, aynı zamanda anıların, sosyalleşmenin ve kişisel ritüellerin vazgeçilmez bir parçası haline geldiği belirtildi.
Toplantının açılış konuşmasında kahvenin günlük ritüellerdeki merkezi rolüne dikkat çeken Karadede, “Türkiye’de yıllık kişi başına kahve tüketimi 1,1 kilograma ulaşmış durumda. Bu veriler bize özellikle genç nesilde çay kültüründen hızla kahveye bir geçiş olduğunu gösteriyor. Özellikle espresso bazlı kahvelere olan ilgi her geçen gün artıyor. Philips LatteGo serimizle bu trendin öncüsü olduk. Philips LatteGo, çekirdekten öğüterek taze espresso bazlı sade ve sütlü kahveler hazırlama, buz gibi soğuk kahve yapabilme, sessiz çalışma ve kolay temizlik gibi özellikleriyle öne çıkıyor. Kahve tutkunları için barista kalitesinde taze çekirdekten espresso bazlı kahveyi evlerine taşıyoruz.” diyerek Philips’in pazardaki rolünün altını çizdi.
Karadede, özellikle espresso bazlı kahvelere olan ilginin artmasıyla tam otomatik espresso makineleri pazarının son üç yılda üç kat büyüdüğünü ifade etti. Tüketicilerin artık dışarıda deneyimledikleri barista kalitesindeki kahveyi, kendi damak zevklerine göre kişiselleştirerek evlerinin konforunda deneyimlemek istediklerini söyleyen Karadede, bu eğilimin bir “ulaşılabilir lüks” arayışına dönüştüğünü belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yıl 400 bin adedin üzerinde tam otomatik espresso makinesi satılmasını bekliyoruz. Tüketiciler bu ürünleri artık, evlerine ve yaşam kalitelerine yaptıkları uzun vadeli bir yatırım olarak görüyor. Biz de Philips LatteGo serimiz ile son 12 ayda ulaştığımız %63’lük pazar payıyla sadece lider değil, aynı zamanda kategoriyi büyüten ve şekillendiren itici güç konumundayız.”
Toplantıda paylaşılan kapsamlı tüketici araştırması, kahvenin farklı demografik gruplar için taşıdığı çeşitli anlamları ve sosyal kodları gözler önüne serdi. Araştırmaya göre kahve, 18-34 yaş grubu için “ilham ve sosyalleşme” anlamına gelirken, 35-44 yaş grubu için “enerji, odaklanma ve kişisel bir konfor alanı” sağlıyor. Yaş ilerledikçe kahve, bir “ritüel ve günlük keyif” aracına dönüşüyor.
Araştırma ayrıca, kadınların kahveyle dertleşme ve paylaşma gibi anlarla daha duygusal bir bağ kurduğunu, erkeklerin ise kahveyi daha çok odaklanma ve enerji artırıcı fonksiyonel bir araç olarak gördüğünü ortaya koydu. Meslek grupları arasında da belirgin farklar dikkat çekiyor; yaratıcı profesyoneller için kahve ilhamla eşleşirken, beyaz yakalılar için sabah rutinlerinin ve odaklanmanın vazgeçilmezi oluyor.
Araştırmanın derinlemesine sonuçları, Türk tüketicisinin kahveyle kurduğu ilişkinin ardındaki motivasyonları da ortaya koyuyor. Katılımcıların %78,2’si için kahve, her şeyden önce “keyif ve kendine zaman ayırma” anlamına geliyor. Bu bulgu, kahvenin enerji ve uyanıklık (%51,3) gibi fonksiyonel faydalarının ötesinde, kişisel bir mola ve ödül anı olarak konumlandığını gösteriyor. Kahve tercihlerini neyin etkilediği sorulduğunda ise en baskın cevap %37,5 ile “ruh halim” oluyor. Bu durum, özellikle kadınlar ve 25-34 yaş grubunda, kahve seçiminin anlık duygulara ve deneyim arayışına göre şekillenen bir ritüel olduğunu kanıtlıyor.
Tüketim alışkanlıkları incelendiğinde, en çok tercih edilen kahve çeşidinin açık ara Americano (%58,3) olduğu görülüyor. Onu Espresso (%34,1) ve Latte (%32,3) takip ediyor. Sütlü mü yoksa sade mi sorusunda ise sıcak olarak tüketilmek istendiğinde sade öne çıkarken, soğuk kahve seçeneklerinde ise sütlü tercihi ön plana çıkıyor ve pazardaki çeşitlilik talebini doğruluyor. Bu veriler, Philips’in tek tuşla 20 farklı sıcak ve soğuk kahve sunan LatteGo 5500 gibi ürünlerle, tüketicinin hem ruh haline hem de damak zevkine uygun kişiselleştirilmiş deneyim talebine doğrudan yanıt verdiğini gösteriyor.
Firmalardan
Merrell Belgrad Ultra 2025, bu yıl 4 bin sporseveri ağırlayacak

Sporu, eğlenceyi ve doğayı bir araya getirerek spor tutkunlarına benzersiz bir deneyim sunmaya hazırlanan Merrell Belgrad Ultra 2025, SPX’in sponsorluğunda İstanbul Kemerburgaz Kent Ormanı’nda 5-6 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek. Türkiye’nin en büyük patika koşusu olan etkinliğin detayları; SPX CEO’su Barış Andırınlı, İBB Sportif Değerlendirme Şube Müdürü İlker Öztürk, Boğaziçi Yönetim Genel Müdürü Sema Akça Oflas, Anadolu Sigorta Pazarlama ve Müşteri Yönetimi Müdürü Elif Banu Kocaoğlu, Multisport Partner İlişkileri Direktörü Bünyamin Aysoy, Romatem Sağlık Grubu Operasyonel Direktörü Sinem Çamur’un katılımıyla gerçekleşen lansmanda aktarıldı.
Merrell Belgrad Ultra 2025’in lansmanında konuşan SPX CEO’su Andırınlı, etkinliğin Türkiye’deki patika koşusu kültüründe önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Merrell Belgrad Ultra’nın sporun birleştirici gücünü doğayla buluşturan ve insanları aktif yaşam tarzına teşvik eden bir yaşam biçimi hareketi olduğunu ifade eden Andırınlı, “Katılımcı sayısının üç yılda 1200’den 4 bine yükselerek Türkiye’nin en büyük patika koşusu hâline gelen etkinliğimiz, her yaştan ve her seviyeden sporsevere doğanın içinde unutulmaz bir deneyim sunuyor. Sloganımız ‘Herkes için doğa ve spor’. Bu doğrultuda, etkinliğimizi mümkün olduğunca kapsayıcı hale getirmeyi hedefledik ve katılımcı sayısına baktığımızda da bu hedefe ulaştığımızı görüyoruz. Katılımcılar sadece parkurlarda mücadele etmiyor; doğa ile bütünleşiyor ve şehir hayatının temposundan uzaklaşarak kendilerini tazeliyor. SPX olarak, böylesine anlamlı ve etkileyici bir organizasyonun ana sponsoru olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Amacımız, sağlıklı yaşamı teşvik ederken katılımcıların doğa ile bağ kurmasını sağlamak ve toplumu spor etrafında bir araya getirmeyi desteklemek” diye konuştu.
İBB Sportif Değerlendirme Şube Müdürü İlker Öztürk, “2019 yılından bu yana ‘Sporun Başkenti İstanbul’ mottosuyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Arazi koşusu gibi önemli branşların, bu vizyonun merkezinde yer aldığını görmek bizim çok değerli. Bu organizasyon, üçüncü yılına kadar adeta bir kartopu gibi büyüyerek bugünlere geldi.” dedi.