Sosyal Medya Hesaplarımız

Genel Haberler

Ekonomideki tıkanmışlık için yeni bir makro hikâye şart

Editör
Hüseyin Gürer
Abone Ol:

Deloitte’un Ekonomik Görünüm Raporu’na göre ilk çeyrek büyüme oranı her ne kadar beklentilerin üzerinde olsa da zayıf görünüm hala sürüyor.

Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm: Soru ve cevaplarla dünya ve Türkiye ekonomisi” raporu yayımlandı. Rapora göre, Türkiye seçim sonrası belirsizlik ortamını beklenildiği kadar olumsuz karşılamadı. Öte yandan zayıf büyüme ve kırılganlıklar ile FED’in kademeli bir şekilde de olsa parasal normalleşmeye gitmesi, bir an önce uyumlu bir koalisyonun -ve bu bağlamda güvenilir bir ekonomi kadrosunun- ortaya çıkmasını gerektiriyor. 

Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, rapora ilişkin yaptığı açıklamada; belirsizliklerin uzun zamandır olmadığı kadar arttığına dikkat çekti ve “bütün bu gelişmeler doğal olarak önümüzü görmeyi hiç olmadığı kadar zorlaştırıyor” dedi.
Global ekonomide büyümenin tatmin edici bir güçte olmasa da devam ettiğini belirten Gürer’e göre, bu bağlamda Yunanistan, Fed ve Çin en yakından izlenmesi gereken riskler arasında.
Gürer, Türkiye tarafına dair ise “üretkenliğe odaklanmak ve ülke olarak yeni bir reform seferberliği başlatmak elzem olmakla birlikte, bunun hayata geçirilmesi kısa vadede -bulunduğumuz konjonktür gereğince- zor gözüküyor. Bütün bunların sonucunda, en azından yeni bir hikâye ve oyun planı ortaya çıkana kadar, bir müddet daha oynaklığın sürmesi oldukça olası, hesapların buna göre yapılması gerekiyor” dedi.

2015’te yüzde 2,5 büyüme

İlk çeyrekte %2,3’lük büyüme oranının değerlendirildiği raporda, bunun en büyük sebebinin, beklentinin üzerinde gelen özel tüketim harcamaları olduğu belirtiliyor. Her ne kadar beklentilerin üzerinde bir rakam yakalanmış olsa da büyümenin hem düzey hem de kompozisyondaki görece zayıflığı sürüyor.  Deloitte’un, 2015 yılı büyüme beklentisi ise %2,5 civarında, riskler ise aşağı yönlü…

Kapsamlı bir makroekonomi politikası şart
Raporda, ekonomi açısından şu an bulunduğumuz noktada en önemli ihtiyacın, kapsamlı bir makroekonomi politikası olduğu belirtiliyor. Ayrıca bu politikada, kısa vadede kırılganlıklara, orta vadede ise üretkenlik artışlarına yönelik reformlara odaklanılması gerektiği vurgulanıyor.  

Enflasyondaki dönemsel düşüş kalıcı olmayacaktır
Yılbaşındaki iyimser enflasyon beklentilerine rağmen, gıda fiyatları ve kurdaki değer kaybı, beklentilerin aksine enflasyonda belirgin bir artışı beraberinde getirdi. Nisan dönemi sonrası gıda enflasyonunun azalmaya başlaması ve Türk Lirası’nın göreli istikrarı, enflasyondaki genel düşüşün önümüzdeki aylarda da devam edebileceğine işaret ediyor. Fakat rapora göre, arz talep dengesizliği ve beklentilerdeki katılık sebebiyle ileride yeniden yukarı yönlü bir seyir görmek de kaçınılmaz olacaktır…

Para politikasında mecbur kalınmadıkça değişiklik beklenmiyor
Piyasalarda ciddi bir çalkantı, önemli bir satış, kurda sert bir hareket olmaz ise Merkez Bankası’nın, para politikası duruşunda en azından kısa vadede pek bir değişiklik yapması beklenmiyor. Bunun yanı sıra, enflasyonun gerçek görünümü ve dış finansman/kur tarafındaki tablo, faiz indirimine geçit vermediği gibi büyüme tarafındaki zayıf görünüm de, mecbur kalmadıkça, faiz artırımına el vermiyor.

Kredi notunda şimdilik indirim yok
Rapora göre, TCMB üzerinde baskıların tekrar artması ve zamansız bir faiz indirimi gibi ekonomide çok büyük bir çalkantı yaşanmaz ve bariz iktisat politikası hataları yapılmaz ise kredi notunda bir indirim beklenmemeli deniyor.

Global’de dört temel risk ve belirsizlik izlenmeli
Raporda, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin yakından izlemesi gereken şu dört temel riskten söz ediliyor:
1.    Yunanistan borç krizi
2.    ABD Merkez Bankası’nın faiz hareketlerinin zamanlaması ve derinliği
3.    Çin’de ekonomik dönüşüm süreci ve piyasaların buna vereceği tepki
4.    Tahvil piyasalarında tekrarlanabilecek sert dalgalanmalar
Yunanistan ve Çin ile direkt ticaret ve kredi-finansman ilişkimiz çok güçlü değil; dolayısıyla buradan gelecek etkilerin sınırlı olacağı öngörülen raporda, ABD Merkez Bankası’nın faiz hareketleri ise Türkiye için en önemli risk başlığı niteliğinde. Zira olası artırımların başladığı dönemde bundan en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye yer alıyor.

Devamını Oku
Yorum Yapın

Yorumunuz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advertisement

Genel Haberler

AYD, deprem bölgesindeki yardım çalışmalarına devam ediyor

Editör

Yazar:

6 Şubat tarihinde meydana gelen deprem faciasının ardından AYD, üye firmalar ve AVM’ler bölgede yaşayanların yardımına koştu. AYD ve üye şirketler tarafından deprem bölgesine yardım paketleri gönderildi. Ülke genelindeki AVM’lerin büyük çoğunluğu, AFAD ile koordineli bir şekilde yardım merkezi olarak faaliyet gösterdi. AVM’lerde kan bağışı stantları kuruldu. Bölgedeki uygun durumda olan AVM’ler, gece barınma ihtiyacı için kapılarını 24 saat açık tuttu. AVM yatırımcıları tarafından bölgeye çok sayıda ısıtıcı, battaniye, giysi, hijyen seti, bebek bezi, bebek maması, gıda ve su ulaştırıldı. Depremi takip eden günlerde yapılan ayni ve maddi yardımlara ek olarak bobcat, vinç, ekskavatör, forklift, kepçe, loader, jeneratör, aydınlatma kulesi, konteyner gibi teknik ekipmanlar AYD üyesi firmalar tarafından bölgeye sevk edildi.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan AYD Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Şapkacı, “Öncelikle Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.  Bu zor günlerde, AYD olarak acıları hafifletmek için elimizden gelen tüm desteği veriyoruz. Bu bağlamda, ilk aşamada deprem bölgesindeki farklı noktalarda 15 aşevi kurduk. Depremin ilk günlerinden bu yana bu aşevlerinde günde 45 bin kişiye sıcak yemek ulaştırıyoruz. Elâzığ dahil 11 ilimizde toplam 27 AVM bulunuyor. Bunlardan 17’si şu anda hizmet veriyor. Onunda ise küçük çaplı ve mekanik tadilatlar devam ediyor. Yurt dışından beklenen yedek parçalar gibi çeşitli nedenlerden ötürü bu AVM’lerimizin önümüzdeki aylarda yeniden açılmalarını bekliyoruz. Önümüzdeki normalleşme sürecinde de şartları uygun olan AVM’lerimiz STK’lar ile iş birliği halinde etkin şekilde çalışmaya devam edecek.” dedi.

Depremin perakende sektörüne etkisi

Yaşanan büyük depremlerin perakende sektörüne etkilerine de değinen Şapkacı, şunları söyledi: “Bu süreç, çok doğal olarak bölge sakinleri başta olmak üzere tüm milletimizi moral ve motivasyon anlamında derinden etkiledi. Depremin ilk haftasında ülke genelinde ziyaretçi girişleri yaklaşık %30-35 oranında düşerken ilerleyen haftalarda bu düşüş %15-20 seviyelerine oturdu. Mart ayı ziyaretçi girişlerine baktığımızda ise deprem öncesine göre yaklaşık %10 oranında bir düşüş gözlemlediğimizi söyleyebiliriz. Bu da bize bir toparlanma izlenimi veriyor. Bununla birlikte hem ziyaretçi sayılarında hem de cirolarda net etkiyi görebilmemiz ancak AYD bünyesindeki tüm AVM’lerimizden ilk çeyrek sonuçlarının ulaşması ile mümkün olacak. Ziyaretçi sayıları ve ciro gelişimini AYD – Akademetre iş birliği ile çeyrek bazda yayınladığımız AVM Perakende Endeksi ile takip ediyoruz. İlgili dönemin verileri ulaştığında çıkan tabloyu daha net olarak görüp paylaşabileceğiz.”

AVM’ler, ekosistemiyle birlikte Türkiye ekonomisine katma değer sağlıyor

Açıklamasında AVM’lerin oluşturduğu ekonomik değer hakkında da bilgi veren Şapkacı: “Ülkemizde bulunan 444 AVM, içinde yer alan markalarla birlikte önemli bir ekosistem meydana getiriyor. Bu ekosistem, üretim, lojistik, altyapı da dahil olmak üzere birçok farklı sektörü kelebek etkisiyle besliyor. 50 milyar dolar yatırım hacmine sahip olan sektörümüzde AVM ekosistemi içerisinde 2,1 milyon kişiye istihdam sağlanıyor. AVM ekosistemi içerisinde yaratılan toplam gelir 2021 yılında 388 milyar TL iken, 2022’de 624 milyar TL olmuştur. Sektörümüz ayrıca Türk markalarının yurt dışına açılımlarını destekleyerek katma değer oluşturuyor.” dedi.

Devamını Oku

Genel Haberler

Şubat ayı üretici market fiyatları

Editör

Yazar:

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, şubat ayında üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını ve girdi fiyatlarında yaşanan değişimleri yaptığı yazılı basın açıklamasında değerlendirdi.

Bayraktar, şubat ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 251,6 ile elmada görüldüğünü belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Elmadaki fiyat artışını yüzde 229 ile kuru üzüm, yüzde 218,7 ile limon, yüzde 216,9 ile kırmızı mercimek, yüzde 180,8 ile kuru incir, yüzde 176,3 ile pırasa, yüzde 159,7 ile marul, yüzde 159,6 ile ıspanak, yüzde 150,7 ile maydanoz takip etti.

Elma 3,5 kat, kuru üzüm 3,3 kat, limon ve kırmızı mercimek 3,2 kat, kuru incir ve pırasa 2,8 kat, marul ve ıspanak 2,6 kat ve maydanoz ise 2,5 kat fazlaya markette satıldı.

Üreticide 5 lira olan elma 17 lira 58 kuruşa, 25 lira olan kuru üzüm 82 lira 24 kuruşa, 5 lira 25 kuruş olan limon 16 lira 73 kuruşa, 13 lira 84 kuruş olan kırmızı mercimek 43 lira 86 kuruşa tüketiciye satıldı.”

Market fiyatları

“Şubat ayında markette 41 ürünün 31’inde fiyat artışı, 10’unda fiyat azalışı görüldü.

Markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 29,4 ile domates oldu. Domatesteki fiyat artışını yüzde 28 ile karnabahar, yüzde 21,8 ile lahana, yüzde 20,4 ile dana eti, yüzde 17,7 ile patlıcan takip etti.

Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 15,3 ile ıspanak oldu. Ispanaktaki fiyat düşüşünü yüzde 6,2 ile yeşil mercimek, yüzde 6,0 ile limon, yüzde 2,7 ile mısırözü yağı izledi.”

Üretici fiyatları

“Şubat ayında üreticide 33 ürününün 19’unda fiyat artışı olurken, 5’inde fiyat düşüşü görüldü. 9 üründe ise fiyat değişimi olmadı.

Şubat ayında üreticide fiyatı en çok düşen ürün yüzde 22,5 ile patates oldu. Patatesteki fiyat düşüşünü yüzde 12,5 ile limon, yüzde 8,7 ile lahana, yüzde 6,3 ile maydanoz, yüzde 5,5 ile ıspanak izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 68,9 ile patlıcanda görüldü. Patlıcandaki fiyat artışını yüzde 67,6 ile kuru soğan, yüzde 57,5 ile karnabahar, yüzde 54,3 ile domates, yüzde 47,8 ile portakal, yüzde 47,4 ile kabak takip etti.”

Fiyat değişimlerinin sebepleri

“Üreticide patlıcan, domates, kabak ve salatalıkta havaların soğuk gitmesi nedeniyle arzdaki azalma fiyatları yükseltti.

Kuru soğanda depodaki ürünlerin azalması ve yeni ürün hasadının başlamamış olması fiyatları artırdı.

Portakal, karnabahar, havuç ve pırasada hasadın sonuna gelindiğinden arzdaki azalmadan kaynaklı fiyat yükselişi oldu.

Arz ve talepteki değişim et fiyatlarının yükselmesine neden oldu.

Patates, limon, beyaz lahana, maydanoz ve ıspanakta arzdaki artışla birlikte ürünlerin fiyatları düştü.”

Şubat ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarındaki değişim

“Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre şubat ayında, ocak ayına göre, üre gübresi yüzde 10,5, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 4,5, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 3,8, amonyum sülfat gübresi yüzde 2,2 ve DAP gübresi yüzde 2,1 düştü.

Geçen yılın şubat ayına göre ise son bir yılda, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 71,2, DAP gübresi yüzde 44,5, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 42,4, üre gübresi yüzde 14,9 ve amonyum sülfat gübresi ise yüzde 1 oranında arttı.

Mazot fiyatı aylık olarak yüzde 11,5 düştü, son bir yıla göre ise yüzde 38,7 oranında arttı. Besi yemi şubat ayında ocak ayına göre yüzde 0,9, süt yemi yüzde 2,7, son bir yılda besi yemi yüzde 59,5, süt yemi ise yüzde 60,7 oranında arttı. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 23,9 oranında arttı.

Gübre fiyatlarında son dört aydır düşüş yaşanmaya devam ediyor. Üretim sezonunda çeşidine göre yüzde 400’leri aşan fiyat artışları, gübre kullanımının azalması ve geçen yıla göre baz yılı etkisiyle yıllık artış yüzde 1 ile yüzde 71,2 aralığında kaldı. Üretim maliyetlerinin düşürülebilmesi için gübre fiyatlarının tekrar artmamasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Üreticimiz, verim ve kalite unsuru olan gübreye erişimde sorun yaşamamalıdır.

Ürün maliyetinin artmaması, üreticinin mağdur olmaması, üretime darbe vurulmaması için tüm girdilerde de fiyatların makul seviyelerde tutulması gerekmektedir.”

Devamını Oku

Genel Haberler

BİM’den deprem bölgesinde ücretsiz ürün dağıtımı

Editör

Yazar:

Başta Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Hatay, Şanlıurfa, Adıyaman ve Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu Anadolu’yu ağır bir şekilde vuran, son yılların en büyük deprem felaketinin ardından depremzedelere yardım için zamana karşı mücadele ediliyor.

İlk andan itibaren yardım çalışmalarına destek veren BİM resmi kurumlarla işbirliği içinde 20 bin adedin üzerinde battaniye, tek kişilik ve çift kişilik yorganlar, çocuklar için binlerce yorgan, battaniye, atkı, bere, eldiven, sweatshirt, polar, kışlık oduncu gömlek, ayakkabı, yetişkinler için üst ve alt polarlar, kazaklar ve ısıtıcılardan oluşan 100 bine yakın ihtiyaç malzemesini TIR’larla bölgeye gönderdi. Ayrıca afet bölgesindeki depolarından AFAD aracılığıyla temel ihtiyaç maddeleri sevkiyatına da devam ediliyor.

BİM deprem bölgesindeki yüzden fazla mağazasında da temel ihtiyaç ürünlerini güvenlik güçlerinin gözetiminde halka ücretsiz dağıttı.

BİM de depremden ağır etkilendi

Tüm Türkiye’yi yasa boğan depremde çok sayıda BİM çalışanı yaşamını yitirirken, 60’ın üzerinde çalışanı hâlâ enkaz altında kurtarılmayı bekliyor.

Bölgede bulunan BİM mağazalarından yaklaşık 500’ü ağır hasar gördü. BİM azami sayıda mağazayı tekrar açabilmek için çalışmalarını hızla sürdürüyor.

BİM’den yapılan açıklamada öncelikli hedeflerinin bölge halkının günlük hayatındaki ihtiyaçlarına yönelik alışveriş yapabilmesi için mağazaları çalışabilir duruma getirmek olduğu belirtildi.

Devamını Oku
Advertisement

Etiketler

POPÜLER