Serkan Çürük
‘’Ben hep 50 liralık alıyorum’’
Bugün itibari ile İstanbul’da benzin litresi 26,27 TL’yi, motorinin litre fiyatı 27,85 lira. Neredeyse her gün gelen zamlarla birlikte ben hep 50 liralık alıyorum devrinde kapanışa gidiliyor diyebiliriz.
Aşağıda yıllara göre benzin fiyatlarının değişimini ve 50 liraya kaç litre benzin alınıyordu detayını görebilirsiniz;
Akaryakıt istasyonlarındaki uzun kuyruklara son vermek adına sürpriz zam uygulaması başlandı. Uzun kuyruk görüntüleri bir ara bereket veya halkımızın alım gücü var şeklinde lanse edildi. Tam aksine insanlar zamdan etkilenmemek için kuyruğa girmek zorunda kalıyordu/kalıyor. Bugün aldığımız fiyatı ertesi gün farklı şekilde görebiliyoruz.
Gıda fiyatları enflasyon artışının temel nedenlerinin başında geliyor. Gıda fiyatlarının artmasının en önemli sebeplerinin başında da akaryakıt fiyatları gelmektedir.
- Çiftçi üretmek için, üretim aşamasında mazot kullanır.
- Üretilen ürünler dağıtım merkezi olan hallere gitmek için mazot kullanılır.
- Hallerden satış noktalarına veya pazar yerlerine gitmek için mazot kullanılır.
Dolayısıyla hayatımızın her anında kullanılan akaryakıt, özellikle temel gıda üretimlerinde yani çiftçilerimize iskontolu verilmelidir. Çiftçilerimize sürdürülebilir şekilde iskontolu mazot/akaryakıt verilmesi bence bir siyasi partinin seçimleri kazanması için en önemli projeleri arasında olmalıdır.
Enflasyonda ki artışın en önemli faktörlerinden birisi de ulaşımdır. Ulaşım fiyatlarının artmasının temel nedeni ise akaryakıt fiyatlarının artmasıdır. Bir yerden bir yere ulaşmak bir insanın en temel hakkıdır, bu ulaşımı vatandaşın gelirine göre uygun hale getirmek ise ülkeyi yöneten siyasilerimizin görevidir.
Avrupa ülkelerinden örnek vermek gerekirse Lüksemburg’da asgari ücret ile geçinen bir sıradan insan bize göre 5,5 kat daha fazla, Almanya ise yaklaşık 4 katımız kadar akaryakıt almaktadırlar. Bugün itibari ile bu oranlar çok daha fazla artmıştır. Asgari ücret ile ülkemizde yaklaşık 164 litre akaryakıt alınmaktadır.
Akaryakıt fiyatları işletmelerin maliyetlerini arttırmakta, seyahat etmek isteyen insanların hakkını elinden almakta, üretmek isteyen çiftçilerin maliyetini arttırmakta, okul servis fiyatlarını arttırıp öğrencilerimizin farklı yöntemlere yönelmelerine sebep olmakta, şehir içi toplu taşıma fiyatlarını arttırıp insanların gelirinde büyük pay almakta. Özet ile akaryakıt fiyatlarındaki durmak bilmeyen artış alım gücümüzü ve hayat standartlarımızı düşürmektedir.
Yukarıda da söylediğim gibi bir siyasi partinin en büyük projesi alım gücünü arttırmak olmalı. Bunun en başında da akaryakıt fiyatı gelmelidir.
En kısa sürede alım gücümüzün arttığı, ülkemiz insanlarının refah içerisinde yaşamasını dilerim.
Serkan Çürük
Türkiye’de pet sektörü
Pet sektörü, dünyada ve Türkiye’de hızla büyümekte olan bir endüstri. Özellikle şehirleşmenin, yalnız yaşamanın ve hayvan dostlarına duyulan ilginin artmasıyla birlikte pet sahiplenme oranları da yükseliyor. Bu durum, pet ürünleri ve hizmetlerine yönelik talebi artırarak sektörde büyük bir pazar yaratıyor.
Türkiye’de son yıllarda pet sahiplenme oranlarında ciddi bir artış görülüyor. Artık her evde bir köpek ya da kedi görmek daha yaygın hale geldi. Özellikle genç neslin hayvan dostlarına daha çok önem vermesiyle pet sektörüne olan ilgi giderek artıyor. Dünya genelinde de benzer bir durum söz konusu; Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya pazarlarında pet ürünleri satışlarında istikrarlı bir artış gözlemleniyor. Ülkemizde de bu eğilimle birlikte pet sahipleri, dostlarının ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak ürün ve hizmetleri tercih etmeye başlıyorlar.
Türkiye’deki pet sektörü, yerli ve yabancı markaların rekabet ettiği bir pazar haline geldi. Royal Canin gibi global markalar, Türk pazarında güçlü bir konuma sahipken yerli markalar da kaliteli ürünlerle pazarda yerlerini sağlamlaştırıyorlar. Özellikle Royal Canin Türkiye gibi firmalar, sektörün büyümesine yönelik stratejiler geliştirerek yerel pazarın dinamiklerine uygun ürün ve kampanyalar sunuyor. Bu rekabet, tüketicilere daha kaliteli ve çeşitli ürünler sunulmasını sağlıyor.
Dijital dönüşümle birlikte Türkiye’de pet ürünlerinin satışı e-ticaret platformlarına taşındı. Özellikle pandeminin etkisiyle e-ticaret hacminde yaşanan artış, pet ürünleri sektöründe de büyük bir ivme kazandırdı. Tüketiciler artık internet üzerinden rahatça alışveriş yaparken geniş ürün yelpazesi ve kampanyalardan da yararlanabiliyor.
Pet sahiplerinin bilinçlenmesi, hayvan dostlarının beslenme ve sağlık ihtiyaçlarına olan talebi artırdı. Özellikle doğal içerikli ve özel diyet ürünlerine ilgi büyüyor. Royal Canin gibi markalar, özel formüllerle hayvan dostlarının ihtiyaçlarını karşılayan ürünler sunarken, sektör genelinde de sağlık ve beslenme kalitesine yönelik farkındalık yükseliyor.
Teknolojik gelişmeler, pet sektöründe de yenilikleri beraberinde getiriyor. GPS özellikli tasmalar, sağlık takip cihazları ve akıllı mama kapları gibi ürünler sayesinde pet sahipleri, hayvan dostlarının sağlık durumlarını daha yakından takip edebiliyorlar. Bu tür inovasyonlar, pet sahiplerinin güvenli ve sağlıklı bir yaşam sunmalarını kolaylaştırıyor.
Pet sektörüyle ilgili gelişmelerin gözlemlendiği önemli alanlardan biri de ulusal ve uluslararası pet fuarları. Dünyada SuperZoo (ABD), Interzoo (Almanya) gibi prestijli fuarlar, pet sektörü profesyonellerini, üreticilerini ve tüketicileri bir araya getiriyor. Bu fuarlar sayesinde sektördeki yeni trendler, ürünler ve inovasyonlar tanıtılıyor. Türkiye de bu alanda önemli fuarlara ev sahipliği yapıyor. Özellikle İstanbul’da düzenlenen Pet Zoo Fuarı, Türkiye’nin pet sektöründeki en büyük buluşma noktalarından biri haline geldi. Son Pet Zoo Fuarı’nda birçok yerli ve yabancı marka, pet sahipleri ve profesyonellerle bir araya geldi. Fuarda, özellikle sağlıklı beslenme, yenilikçi aksesuarlar ve teknolojik ürünler ön plandaydı. Ayrıca, bu tür fuarlar aracılığıyla sektörün güncel gelişmeleri ve trendleri hakkında bilgi edinmek mümkün oluyor. Türkiye’deki pet sektörü için bu fuarların önemi büyük, çünkü yerli üreticilere ve markalara uluslararası arenada tanıtım fırsatı sağlıyor.
Türkiye’de pet sektörü, hızlı bir gelişim sürecinde. Artan pet sahiplenme oranları, yerel ve global markaların pazara olan ilgisi, dijitalleşme, sağlık bilinci ve teknolojinin entegrasyonu gibi etkenler bu büyümeyi destekliyor. Ayrıca, ulusal ve uluslararası pet fuarları, sektörün dünyadaki trendlerini yakından takip etme ve gelişme imkanı sunuyor.
Türkiye’de pet sektörünün geleceği oldukça parlak görünüyor; sektördeki aktörlerin yenilikçi çözümlerle bu büyümeyi daha da ileri taşıması bekleniyor. Büyüyen bu sektörü yakından izlemeye devam ediniz.
Serkan Çürük
SATIŞÇI’ya
Satış dünyası, hızla değişen teknoloji ve tüketici beklentileriyle birlikte sürekli evrim geçiriyor. Bu dinamik ortamda, müşterilerin güvenini kazanmak ve sürdürülebilir bir ticaret yapmak için SATIŞÇILARIN esnek ve yenilikçi olmaları gerekmektedir.
Satış yapmaya 2013 yılında başladım. Birlikte çalıştığım tecrübeli arkadaşlarımın (üstadlarımın) satış stratejisi tek kelime ile ‘’nabza göre şerbet ver’’ idi. Kendime çok sordum gerçekten bu kadar kolay mıydı? Aslında büyük resimde evet fakat aşağıda bahsettiğim gibi farklı detaylarda vardı. Bu detayları gün geçtikçe daha iyi anlıyorsunuz.
Müşteri güveninin temeli, düzenli ve samimi iletişimdir. Satış sürecinin her aşamasında müşteriyle temas halinde olmak, ihtiyaçlarına ve beklentilerine duyarlı olmak ve onların endişelerini anlamak, uzun vadeli bir ilişkinin temelini oluşturur. Düzenli ziyaretler, telefon görüşmeleri ve kişiselleştirilmiş e-posta iletişimi, müşterilerinize değer verdiğinizi ve onları önemsediğinizi göstermenin etkili yollarıdır.360 derece iletişim sağlamak son derece önemlidir.
Müşteriler, şeffaf ve güvenilir bir kişiyle çalışmayı tercih ederler. Bu nedenle, şeffaf bir duruş benimsemek ve müşterilerle açık iletişimde bulunmak kritik öneme sahiptir. Ürün ve hizmetlerinizle ilgili gerçekçi ve dürüst bilgiler vermek, müşterilerinize güven verir ve markanızın itibarını güçlendirir. Çok satış yapmak için kesinlikle farklı yollara başvurmayın dürüst olun.
Müşterilerinizi sadece bir satış rakamı olarak görmek yerine, onların ihtiyaçlarını anlayıp çözümler sunmaya odaklanmak, uzun vadeli bir müşteri ilişkisi kurmanın anahtarıdır. Değer odaklı satış yaklaşımı, müşterilerinize sunduğunuz ürün veya hizmetin gerçek faydalarını vurgulayarak onların hayatını kolaylaştırmayı amaçlar. Bu, müşterilerinize verdiğiniz değeri artırır ve onların sizinle çalışmaya devam etmelerini sağlar.
Satış stratejileri sürekli değişiyor ve başarılı olmak için SATIŞÇININ bu değişimlere uyum sağlaması gerekiyor. İnovatif yaklaşımlar benimseyerek, pazardaki trendleri takip ederek ve müşteri geri bildirimlerine dayanarak sürekli olarak gelişmeye ve değişmeye açık olmak önemlidir.
Müşteri ilişkilerinin sürdürülebilirliği için, SATIŞÇININ müşterilere satın aldıkları ürün veya hizmetle ilgili doğru eğitimi ve destek hizmetini sunmaları önemlidir. Eğitim materyalleri, web seminerleri, kullanıcı kılavuzları ve müşteri destek hatları gibi araçlar, müşterilerin ürün veya hizmetinizle ilgili sorunlarını çözmelerine yardımcı olur ve onların memnuniyetini artırır.
Satışçılarda olması gereken 5 temel özellik:
Empati: Müşterilerin duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını anlamak için empati kurabilen SATIŞÇILAR, müşteri ile güçlü bağlar kurabilir ve onların ihtiyaçlarına uygun çözümler sunabilir.
İletişim Becerileri: Etkili iletişim, SATIŞÇILARIN başarısının temel taşlarından biridir. Müşterilere açık ve anlaşılır bir şekilde konuşabilen, iyi dinleyen ve geri bildirimlere açık olan SATIŞÇILAR daha başarılıdır.
Ürün Bilgisi: SATIŞÇILARIN, sattıkları ürün veya hizmet hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmaları gerekir. Bu bilgi, müşteri sorularına doğru ve etkili yanıtlar vermek, özellikler ve faydaları doğru bir şekilde anlatmak için kritik öneme sahiptir.
Esneklik: Pazar koşulları ve müşteri ihtiyaçları sürekli değiştiği için, SATIŞÇILARIN bu değişikliklere hızla uyum sağlayabilmesi gerekir. Esnek SATIŞÇILAR, zorluklara hızlı çözümler üretebilir ve fırsatlara çevik bir şekilde yanıt verebilirler.
Güvenilirlik: Müşteriler, güvenilir SATIŞÇILARLA iş yapma konusunda daha isteklidir. Güvenilirlik, dürüstlük, tutarlılık ve profesyonellik ile sağlanır. SATIŞÇILAR bu değerleri sergileyerek müşterilerin sadakatini ve uzun vadeli bağlılıklarını kazanabilir. Müşteri güveni, sürdürülebilir bir ticaretin temelidir. Aynı zamanda, etkili bir satış ekibi oluşturmak için SATIŞÇILARIN yukarıda belirtilen beş temel özelliği göstermeleri esastır. SATIŞÇILARIN bu yetkinlikleri geliştirmesi, rekabetçi bir pazarda ayakta kalmalarını ve başarılı olmalarını sağlar.
Kesinlikle, ilk gün ki heyecanınızı kaybetmeyin.
Kesinlikle, dürüstlüğünüzden ödün vermeyin.
Kesinlikle, şeffaf olun.
Kesinlikle, mütevazi olun.
Kesinlikle, gülün, güldürün… pozitif olun.
Kesinlikle, müşterileriniz ağlarken siz gülmeyin.
Kesinlikle, açık iletişim kurun, samimi olun.
Kesinlikle, faydadan bahsedin.
Serkan Çürük
Restaurant ve cafelere boykot!
Restaurant ve cafelere boykot ülke gündemimizi meşgul etmekte. Bu durum süregelen bir durum mu yoksa gerçekten menü fiyatlarında fahiş artışlar mı var?
Ben 35 yaşındayım, aklımın erdiği günden itibaren özellikle turizm bölgelerinde restaurant ve cafe menü fiyatlarının pahalı olduğu konuşuluyor, yalnız bu durum son dönemde ülkemiz genelinde ayyuka çıktı. Magazin gazetecilerinin her yıl Bodrum lahmacun fiyatlarını gündeme getirmesinden hatırlayabilirsiniz. Aslında neredeyse haftanın 20 günü dışarıda yemek yiyen (öğle yemeği) birisi olarak bu durumu yakından gözlemliyorum. Gerçekten bütçe dostu ve oldukça lezzetli restaurant ve cafe sayısı da azımsanamayacak kadar çoktur.
Herkesin bildiği gibi Ticaret Bakanlığı’nın son yaptığı düzenleme ile restaurantlar menülerini mekanların girişlerinde sergilemek zorunda. Ayrıca birçoğumuz bir yerde bir şeyler yemek veya içmek için oraya gitmeden önce mekanın puanına ve yorumlarına bakıyoruz. Rekabetin bu kadar yoğun olduğu, insanların her bilgiye kolay ulaşabilir olduğu bu ortamda akıllı bir işletmeci müşterisini uzaklaştıracak her türlü aksiyondan uzak durmayı tercih eder özellikle fiyat konusunda.
Elbette pahalı restaurantlar ve cafeler var. Aslında bu gibi mekanlarda ürünlerden ziyade orada bulunmaya, o ortamdaki aynı kişilerle birarada olmak için yüksek hesap ödemekteyiz. Burada devreye tercihler giriyor. Ultra lüks restaurant ve cafeler tabiki olsun, sonuçta bacasız fabrika olan turizm ülkesiyiz. Fakat unutmamak lazım ki ülkemizin %95 civarı yoksulluk sınırının altında, %60’ı açlık sınırının altında yaşamakta. (Kaynak: Tüketici Hakları Derneği 2023) Sadece %5’lik kesim veya turistlere hitap eden restaurant ve cafeler olmamalı.
- Gıda enflasyonu %71 olarak açıkladı. Kaynak: TUIK Şubat 2024
- En düşük emekli maaşı 10.000 TL
- Asgari ücret 17.002 TL
Türkiye’de son dönemde gıda enflasyonu alarm verici bir seviyeye ulaştı. %71’lik bir artış, vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırırken, düşük gelirli kesimler için özellikle sıkıntılı bir durum oluşturuyor. Bu zorluğa ek olarak, bazı restaurantların fiyatları da olması gerekenin üzerinde seyrediyor. Bu durum, zaten zor geçinen insanları daha da zor duruma sokuyor.
Türkiye’deki en düşük emekli maaşı 10.000 TL, asgari ücret ise 17.002 TL olarak belirlenmiş durumda. Ancak, bu miktarlar, artan gıda fiyatları ve diğer yaşam maliyetleri karşısında yetersiz kalıyor. Ücretler reel enflasyona göre artış göstermediği için ekonomik olarak darboğaza sıkışmış olanlar, bu koşullarda temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyorlar. Bu durum, ekonomik adaletsizliğin derinliğini gösteriyor ve toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Restaurant fiyatlarındaki yükseklik, toplum içinde bölünmelere neden oluyor. Bir kesim, restaurantları boykot etmeyi savunurken, diğer kesim ise bu fikri saçma buluyor. Peki, bu tartışmanın temeli nedir? Restaurantlar mı pahalı, yoksa biz mi fakiriz? İşte bu soru, aslında ekonomik adaletsizliğin derinliğini ve toplumun ekonomik gerçekliğiyle başa çıkma şeklini sorgulatıyor.
Restaurant fiyatlarının yüksekliği, sadece restaurant sahiplerinin kararlarından değil, aynı zamanda genel ekonomik koşullardan da kaynaklanıyor. Gıda enflasyonu ve diğer ekonomik faktörler, işletmelerin maliyetlerini artırıyor ve bu da fiyatlara yansıyor. Ancak, bu durum, toplumun geniş kesimlerini olumsuz etkiliyor ve ekonomik adaletsizliğin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Restaurantları boykot etmek, vatandaşların sesini duyurmak ve fiyatların düşmesini sağlamak için bir yöntem olarak görülebilir. Ben boykot yerine fiyatlarını pahalı bulduğumuz restaurant ve cafelere gitmeme taraftarıyım. Fakat bu durumu genel bir boykot gibi değil kişisel tercihe bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Fiyatları gerçekten pahalı buluyorsak o mekana Google’da veya çeşitli puanlama uygulamalarında objektif yorumlar yaparak bizim gibi düşünen insanların oradan alışverişlerini etkileyebiliriz. Müşteri sayısında ki düşüşün gerçek anlamda fiyatdan kaynaklandığını düşünen işletme sahibi bu duruma kayıtsız kalmayacaktır. Şahsen pahalı olduğunu düşündüğüm mekanlar için sessiz boykot olarak oraya bir daha gitmemeyi tercih ediyorum.
Asıl çözüm alım gücünü arttırıp, gelir adaletsizliğinin önüne geçmektir. Burada asıl iş bizleri yönetenlere düşmektedir. Yazımı okuyan her yöneticinin elini vicdanına koyup ülkemiz için vereceği kararlarını bu doğrultuda vermesini ümit ediyorum. Verdiğiniz her karar bu ülke insanını doğrudan etkilemektedir.
Patron bizleriz, istediğimiz yerden alışveriş yapar , istediğimiz yerden yer içeriz.