Kapak Konusu
“Gross Market” yatırımları hızlandı
Son yıllarda hızla büyüyen (50 milyar TL) “Ev Dışı Tüketim Sektörü”ne yönelik Türkiye’nin önde gelen ulusal, yerel zincirlerinin uzun yıllardır çalışmaları, çözümleri olduğunu biliyorduk. Ancak son birkaç yıldır özellikle yerel market zincirlerinin bu çözümlerini satış noktası haline getirmesi ile Cash&Carry pazarında hareketlilik yaşanıyor. Türkiye’nin önemli yerel zincirlerinden Altunbilekler, Ankara’da geçtiğimiz aylarda Anka Gross’u; Konyalı Sincap’ta yine Konya’da Gross Toptan’ı açtı.
Discount pazarında Hakmar Ekspres, Seyhan Ekspres’in dışında yereller pek başarı elde edemeyip pazardan çekilirken Cash&Carry’de ki yerellerin bu yeni girişimlerinin nasıl sonuç vereceğini zaman gösterecek.
Sektörün tecrübeli, başarılı oyuncularının sırlarını ve yerellerin neden bu sektöre yatırım yaptıklarını ortaya koymaya çalışan araştırma yazımızı keyifle okuyacağınızı umut ediyoruz.
“Ardımızda anlamlı bir ‘iz’ bırakma hedefiyle çalışıyoruz”
Metro Toptancı Market olarak 1990 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösterdiklerini ifade eden Genel Müdür Kubilay Özerkan, “27. yılımıza girerken; 19 ilde yer alan 35 mağaza ve HORECA dağıtım noktamız ve 4500 çalışanımızla müşterilerimize hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin bize ulaşamadıkları koşullarda ayağa sevkiyat hizmetimizle yanlarında olup, müşterilerimize yardımcı oluyoruz” dedikten sonra 1990’lı yıllardan bu yana ayakta kalmanın, sırrını şöyle açıkladı:
“Metro Toptancı Market olarak, kuruluşumuzdan beri ardımızda anlamlı bir ‘iz’ bırakma hedefiyle çalışıyoruz. Yerelliğe verdiğimiz değer ve bu ülkeden kazandığımızı yine bu ülkeye yatırma içgüdüsüyle ticareti güçlendirmek, ülkemizin değerlerini hak ettiği yere ulaştırmak konusunda önemli adımlar atıyoruz. Yerelliğe verdiğimiz önem ile üreticimize, tedarikçimize sahip çıkarak hareket ediyoruz. İş hedeflerimize ulaşmak için içinde bulunduğumuz duruma göre stratejik planlamaya giderek ve verimliliğimizi arttıracak aksiyonlar alıyoruz. Elde ettiğimiz büyümenin arkasında da büyük bir emek ve çalışma yatıyor. Aynı zamanda Metro Toptancı Market olarak, üretici ve HORECA arasındaki köprünün en önemli halkasını oluşturuyoruz. Bu büyük ekosistemin içerisinde Metro olarak çok önemli bir yerde durduğumuzu biliyoruz. Dolayısı ile sektörün ihtiyaçlarını bilen, üreticinin bu ihtiyaçlar doğrultusunda üretim yapmasını sağlayan, talep edilen ürünü ve hizmeti aynı kalitede sunan bir şirket olarak bu ekosistemin doğru işlemesini sağlıyoruz. Ürün ve hizmet kalitemizden kolay vazgeçmiyoruz, kalite standartlarının yükseltilmesi için çalışıyoruz. Üreticilerimiz ve tedarikçilerimizle el ele vererek müşterilerimize her zaman en iyi ürünü, en iyi fiyata ulaştırırken, yeri geldiğinde müşterilerimizin siparişlerini ayağa servis hizmetimiz ile ulaştırıyoruz. Tedarikçilerimizi her zaman destekliyoruz ve onların hayatlarına değer katmak için çalışıyoruz. Tüm ürünlerini alma garantisi vererek üreticilerimizin para kazanmasını sağlıyor, ürünlerini daha iyi üretebilmeleri için verdiğimiz eğitimler ile onlara destek oluyoruz. Metro Toptancı Market olarak ortaya koyduğumuz başarı, yukarıda saydığımız çalışma şeklimizden kaynaklanıyor diyebiliriz.”
Yaşanan terör olayları ve ardından gelen 15 Temmuz süreci başta turizm olmak üzere tüm sektörleri olumsuz etkilediğini kaydeden Özerkan, “Metro Toptancı Market olarak stratejik yaklaşımımız ve öngörülerimizle bu zorlukları aştık. Son dönemde HORECA sektöründe yaklaşık yüzde 15 gerilemeden bahsetmek mümkün. Buna rağmen sektörün geleceğini olumlu görüyorum, özellikle Türkiye’de hala turizmin ve HORECA’nın gideceği çok yer olduğunu düşünüyorum. Bugün HORECA pazarının büyüklüğü satış fiyatları üzerinden yaklaşık 24 milyar dolarlık bir pazar. Yurt dışında Türkiye ile ilgili yapılan birtakım araştırmalara göre, kişi başına dışarıda yeme Türkiye’de yıllık 200 dolar civarında. İspanya’da bu rakam 2 bin 600 dolar, İtalya’da 2 bin 200 dolar seviyesinde. Bu rakam Almanya’da bile 400 doların üzerinde. Bu nedenle dışarıda yeme içme sektörünün Türkiye’de hala gidecek çok yolu var” dedi.
Özerkan, Metro Toptancı Market olarak Türkiye’nin ve HORECA sektörünün mevcut ve gelecekteki potansiyeline her zaman güvendiklerini ve Türkiye yatırımlarına hız kesmeden devam ettiklerini dile getirdikten sonra konuşmasını şöyle tamamladı:
“Mağaza sayımızı ve operasyon sahalarımızı genişleterek büyüme isteğimiz her zaman var. 27 yıldır Türkiye’ye yaptığımız yatırımlara, daha nice 27 yıllar devam edeceğimizin bilinciyle planlamalarımızı yapıyoruz. Bu doğrultuda 2017 yılı hedeflerimiz arasında yeni yatırımlarla büyümeye devam etmek var. Hem büyük metrekareli mağazalar ile hem de FSD hizmeti vereceğimiz daha küçük ölçekli mağaza yatırımları ile yeni illere, bölgelere ulaşacağız. İstanbul Kartal’da yeni mağazamızı hizmete sokacağız. Bu yeni yatırım ile hayata geçecek mağazamızda istihdama da katkı sağlayacağız. 2017 yılında bir yandan devam edecek olan sürdürülebilir tarım, balıkçılık projelerimiz, diğer taraftan farklı hayvan ırklarının Türkiye’ye getirilmesini planladığımız yeni et projemizi başlatacağız. Müşterilerimize işlerinin olumsuz etkilendiği bu zor dönemde ödeme koşulları konusunda da destek vermeye devam edeceğiz. Taksit erteleme gibi müşterilerimizin hayatlarını kolaylaştıracak kampanyalar başlatacağız. Kısacası 2017 yılında da değerlerimizden, emek vermekten, yerellikten, üreticimizden vazgeçmeyip, sektörümüzde çıta yükselterek kalite standartlarımızı korumaya devam edeceğiz.”
Türkiye’de Cash&Carry’nin tarihçesi İzmirli Ayker Ailesi 1989’da kuruluş çalışmaları tamamlanan Tespo, Mayıs ayında Türkiye’nin ilk Cash&Carry mağazasını Marmaris’te açmıştı. Ancak temelleri 1964 yılında Almanya’da atılan Metro Cash&Carry’nin 1990 yılında Güneşli’de açtığı ilk mağazası ile “Toptancı Market”in varlığı kamuoyu tarafından o yıllarda biraz da sansasyonel (KDV farklılığı ile tüketicilere de satış yapması, arka kapı satışı gibi Rami tarafından tepki çeken uygulamaları ile) olarak duyuldu. Sezginler Grubu, İngiliz Booker Cash&Carry’i 1996 yılında Türkiye’ye getirdi. Daha sonra grubun yaşadığı finans sıkıntıları nedeniyle Booker mağazalarıyla birlikte Ülker’e devredildi. Ülker’de bu mağazaları 2001 yılında kurduğu Bizim Toplu Tüketim’e devrettikten sonra sektörde Metro’dan sonra oldukça iddialı konuma geldi. 2004 yılında Akyürek Ailesi’nin Birlik Toptan Satış Mağazaları olarak başlayıp, 2014 yılında Extra Depo’ya çevirdiği şubeleri şimdi 14 tane. |
Kalkandelen, toptan marketçiliğe girenleri uyardı
Öncelikle bir noktayı aydınlatmak gerektiğini vurgulayan Perakende Danışmanı Mustafa Kalkandelen, konuşmasına şöyle devam etti:
“Vergi usul kanununda toptan satış, miktara bağlı olmaksızın vergi mükellefine fatura ile yapılan satış olarak tanımlanmıştır. Perakende satış ise son tüketiciye yapılan satıştır. Perakende satışta fatura kesme mecburiyeti yoktur, ama perakende satış fişi kesilmelidir. Bu bilgiyi özellikle vermek istedim, çünkü bugün çoğalan ve toptan satış yaptığını iddia eden marketlerin birçoğu bir yolunu bulup, son tüketiciye de ciddi anlamda mal satmaktadırlar. O yüzden kendini toptan satıcı diye isimlendiren şirketlerin çoğu aslında bir şekilde kendilerini de kandırmaktadırlar. Adına ‘Toptancı Market’, ‘Gross Market’, ‘Cash&Carry’, ‘Toplu Tüketim’, ‘Toptan Satış’ ya da sadece ‘Toptan’ diyen bu kanaldaki oyuncu sayısının giderek artmasındaki nedenler bana göre şöyle sıralanabilir:
1. Geleneksel toptancılığın ve hatta distribütörlüğün zayıflaması.
2. Mal satmanın giderek zorlaştığı bir ortamda üreticilerin riskleri de dağıtmak adına her türlü farklı kanala mal satmak isteyişleri.
3. Bazı üreticilerin bazı hipermarketlerde yaptıkları arka kapı satışları yerine toptan kanalın alternatif olması.
4. Özellikle yerel marketlerden bazılarının alanında başarılı uygulamalar olan Tespo, Metro ve Bizim Toptan gibi şirketleri taklit ederek düşük maliyet esasıyla ilave ciro yaratma isteği. Aynı istek indirim mağazacılığında da görülmüştü, ama kötü sonuçlar alındı.
5. Son tüketicilerin ‘Toptan satış’ ibaresinden etkilenerek daha ucuza alım yapabileceklerini düşünmeleri. Kısaca fiyat odaklılığın çok artmış olması.
6. Yüksek limitli kredi kartlarının bankalar tarafından yaygın olarak dağıtılması sonucu birçok ara toptancı ve dağıtıcının bu yolla finansman sağlaması ve ilave olarak kredi kartlarının verdiği hediye puan vs. gibi olanaklardan yararlanarak kendilerine ilave kazanç elde etmeleri.
Yukarıda saydığım başarılı konseptler dışında ‘Ciro gelsin de nereden gelirse gelsin’ mantığıyla mevcut perakende zincirlerine ilave olarak açılan toptan satış marketlerinin başarılı olacağını sanmıyorum. Bu marketleri açan şirketleri ana işleri olan perakendeciliğe göstermeleri gereken dikkati kaybetmemeleri konusunda da uyarıyorum. Ayrıca %100 yabancı sermayeli Metro’nun bile yıllar önce ismini ‘Metro Grossmarket’ yerine ‘Metro Toptancı Market’ olarak değiştirmesine rağmen bugün ülkemizde yeni açılan toptan markatlere ‘…. Gross’ adı verilmesini de anlamış değilim!”
“Gross Toptan ile fark yaratacağız”
Sektörün bazı oyuncuları Metro Toptancı Market (Ulusal) Tespo Cash&Carry (Ulusal) Bizim Toplu Tüketim (Ulusal) Ekstra Depo (Ulusal) Anka Gross (Ankara) Gross Toptan (Konya) Kayseri Gross (Kayseri) Nev Gross (Ankara) Rize Gross (Ankara) City Gross (Ankara) Nar Gross (Konya) Grup Gross (İstanbul) İyigün Gross (Ankara) M Gross (Malatya) Ekol Gross (Düzce) Lider Gross (Kahramanmaraş) En Gross (Ankara) İZBAKBAY (İzmir) Bakkalım A.Ş. (Trabzon) İlk Gün Toptan (İzmir) Özdayalar Toptan Satış (İzmir) Ege Takım (İzmir) |
Perakendenin geldiği noktanın maalesef hizmet odaklı değil fiyat odaklı alışveriş olduğunu söyleyen Gross Toptan kurucusu Sincap Marketler Zinciri Genel Müdürü Ali Tabak, “Gelinen bu noktada küçük metrajlı discounttan ziyade gross ile market karışımı bir konsept oluşturarak 1200 metrekare civarında iki mağazada Gross Toptan markasını oluşturduk. Müşterinin beklentisi olan indirimli fiyatla beraber büyük metrekarede çeşitliliği de sağlayarak değişik karma bir projeyle müşterimizle buluştuk” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Bu durum tabiki beraberinde bir rekabet getirecektir önemli olan şu ki yapılan işleri iyi analiz ederek doğru raporlamalarla zamanında yapılan işi sorgulayan bir yapı olması gerekli. Çünkü perakende de yapılan ticaret artık bıçak sırtındadır, eğer kar zarar mekanizması doğru çalışmaz ve ezbere yapılan bir ticari mantıkla bu iş yapılırsa illaki sonuç kaçınılmaz hüsrandır. Bizdeki durum yılların getirmiş olduğu bilgi birikimiyle beraber zamanında yapılan sorgulamalarla yapılan hatalar anlık düzeltilmektedir.
Oluşturduğumuz Gross Toptan markası illaki bize bir heyecan müşterilerimize de bir değişik konsept oluşturmuştur. Müşterilerimiz cazip fiyatla beraber hızlı kolay alışverişle buluşmuştur. Büyük metrekare mağaza geniş ürün yelpazesi ve cazip fiyatlandırma ana felsefemiz budur.
Bu yılki hedeflerimiz arasında eğer oluşturabilirsek büyük metrekarelerde Gross Toptan mağazası açmak. Ama bu sayı çokta fazla olmayacak. Belli bölgelerde hedeflerimiz var.
Müşteri hedef kitlemiz A, B, C diyebiliriz çünkü baktığımızda discount mağazalara her tip müşteri gidebiliyor. Bizde manav şarküteri gibi çeşitleri bulundurarak her tip müşteri kitlesini kapsıyoruz.
Açmış olduğumuz iki mağaza da 1.200 metrekare civarında birinde +600 metrekare ikinci kat ve içinde tekstil satışımız var. Ortalama 30 personelle çalışıyoruz.”
“Satış gelirini arttırdı”
Türkiye genelinde Ekim 2016 tarihi itibariyle 159 mağazası ile en yaygın organize toptan satış şirketi olan Bizim Toptan, yılın ilk 9 ayında yüzde 12,4 büyüme elde ederek satış gelirlerini 2.1 milyar liranın üzerine çıkardı. Şirket, aynı dönemde kârını da yüzde 29,6 arttırdı. Şirketten yapılan açıklamaya göre, 3. çeyrekte 757,4 milyon TL satış geliri elde eden Bizim Toptan, ilk dokuz ayın sonunda ise 2.106,3 milyon TL satış gelirine ulaştı.
Yılın üçüncü çeyreğinde brüt karlılığını yüzde 11,4 arttıran şirket, düzeltilmiş FAVÖK (Faiz Amortisman Vergi Öncesi Kar) karını yüzde 15,8 oranında iyileştirdi. Şirket 9 aylık satış gelirlerini ise yüzde 12.4 arttırarak 2.106 milyon TL gelir elde etti. Bizim Toptan’ın 9 aydaki karlılık performansı da yükseldi. Dokuz ayın toplamında brüt kar tutarı yüzde 10.9 artarak 173,1 milyon liradan 192 milyon liraya yükseldi. Düzeltilmiş FAVÖK ise yüzde 25.9 artışla 62,3 milyon lira olarak gerçekleşti. Şirket dokuz ayda net karını bir önceki yıl aynı döneme göre yüzde 29,6 oranında arttırdı.
Şirketin sürdürülebilir ve karlı büyüme stratejisinin devam ettiğini belirten ve 9 aylık finansal sonuçları değerlendiren Bizim Toptan yetkilileri, şunları söylediler:
“Tüketicilerin alışveriş motivasyonunu etkileyecek global ve yurtiçi gelişmeler ile bazı ürün gruplarının fiyatlarının gerilemesi nedeniyle pazarda artan rekabete karşın, büyümemizi sürdürdük. Etkili bütçe yönetimimiz, faaliyet giderlerini kontrol etmedeki başarımız sayesinde karlılığımız geçen senenin aynı dönemine göre iyileşme gösterdi.
Şu anda 159 mağazamız ile 81 ilin 68’inde faaliyet gösteriyoruz. Ürün tedariği iş ortaklığı modelimiz de büyüyor. Üçüncü çeyrek sonu itibarıyla iş ortağı mağaza sayımız 304’e ulaştı. Bu modelimizin Türkiye genelindeki yaygınlığını arttırarak, iş ortaklarımıza değer yaratmaya devam edeceğiz. İnancım, Bizim Toptan’ın çok kanallı satış stratejisi ve gider kontrolündeki başarılarının, gelecek dönemdeki şirket performansına çok daha olumlu yansıyacağı yönündedir.”
“Ankara dışına da açılacak”
Altunbilekler’in 30 yıldır perakende sektöründe hizmet veren bir Ankara markası olduğunu, bilgi ve deneyiminden faydalanarak farklı konseptlerle yeni markalarla iş kollarını çeşitlendirerek farklı kanallardan son tüketiciye ulaşmayı hedeflediklerini söyleyen İnsan Kaynakları ve Kurumsallaşma Direktörü Öznur Altunbilek, “Bizim görevimiz tüketicilerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak. Eğer alışverişçi farklı kanallardan ürünlerini temin ediyorsa bizde farklı markalarla o kanallarda da faaliyet göstermek isteriz. Ankagross, Ankaralı alışverişçilerin çeşitlenerek farklılaştığı noktada alışverişçi için bir seçenek oldu” dedikten sonra sektördeki rekabetle ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Ankara’da perakendeciliğin her alanında yoğun rekabet yaşanıyor. Bu da işimizi daha iyi yapmayı, her geçen gün işimizi geliştirmemize yarıyor. İyi olan, müşterisinin ihtiyaç ve beklentilerini en iyi şekilde karşılayanlar rekabet üstünlüklerini koruyacaktır.”
Ankaralılar’ın Ankagross’u çok sevdiğini vurgulayan Altunbilek, “Açıldığı ilk günden itibaren yoğun ilgi gördü. Müşteri sayısı her geçen gün artmaktadır. Müşteri yapımızı analiz ediyor, ürün ve hizmetlerimizi buna göre seçebiliyoruz. Alışveriş Ankagross kartı ile gerçekleştirildiğinden müşteri analizleri gerçekleştirebiliyoruz. İyi bir teknolojik alt yapımız var bununla birlikte her türlü ürün ve müşteri analizlerini kolaylıkla gerçekleştirebiliyor buna göre işimizi daha iyi yönlendirebiliyoruz” dedikten sonra gelecek hedeflerini şöyle sıraladı:
“Ankara ve çevresinde 2017 yılında yeni Ankagross projeleri olacak. Uzun vadeli hedeflerimizde Ankara dışında faaliyet göstermeyi istiyoruz.”
Müşteri hedef kitlesi hakkında da açıklamalarda bulunan Altunbilek, şunları söyledi:
“Toplu alışveriş yapmayı tercih eden, evinin ihtiyacını tek bir yerden karşılamak isteyen, alışverişini rahat bir alışveriş ortamıyla birlikte çok çeşit çeşit bularak yapmak isteyen, ürün çeşitliliğinde uygun fiyat arayan herkes hedef müşteri kitlemizi oluşturuyor. Özelikle zaman problemi olan çalışan müşterilerimiz belirli temel ihtiyaçların seyrek gelerek çok alarak karşılıyorlar.”
20 mağazaya ulaşan Tespo, Anadolu’da yeni mağazalar açacak
1989 yılında kurulan Tespo Cash&Carry’nin de kökeni diğer aile şirketlerinde olduğu gibi 1922 yılında aile büyüğü Ahmet Hamdi Ayker’in İzmir Şirinyer’deki ilk dükkanına dayandığını söyleyen Tespo yetkilileri, “O tarihten sonra 1930 yılında kendisi, daha geniş bir bölgede farklı müşteri gruplarına satış yaparak işini büyütebilmek amacıyla gıda ve ihtiyaç maddeleri toptancılığına başlamıştır. 1951 yılından itibaren de geniş bölgede müşterilerden alınan siparişlerin adreslerine teslimine dayalı servis toptancılığına adım atmıştır. O tarihler için bu adımların sektörümüz için büyük yenilikler olduğunu kabul etmek gerekir. Yine 1964 gibi hayli erken sayılabilecek bir tarihte bilgisayar kullanımını gıda toptancılığına uygulayarak, Türkiye’de ilk kez depo, ürün, müşteri ve fatura hareketleri bu sistem üzerinden takip edilmeye başlanmıştır. Bunda ailedeki bir sonraki kuşağın büyük rolü ve emeği vardır. Diğer taraftan raf sistemi ile donatılmış ve paletize edilmiş modern depoculuk da işin sistemli ve hızlı bir şekilde geliştirilmesine imkan sağlamıştır. Bir başka ifade ile aile şirketi bünyesinde her kuşak küçük yaşlardan itibaren böyle renkli bir dünyanın yani satıcı firmalar, müşteriler, depolama, satış ve sevkiyat dünyasının içerisinde büyümüştür. Böylelikle Ayker Ailesi’nin üçüncü kuşağının bir girişimi olan Tespo Cash&Carry’nin 1989’da kuruluşuna geliyoruz” dedikten sonra şu bilgileri verdiler:
“Türkiye’de toptancılığı daha modern usullerle yapmak üzere ilk defa bir cash&carry zinciri kurmak, sektörde ilk barkod uygulamalarını başlatarak uzaktan yönetilebilen bir sistem oturtmak, şimdilerde çok sıradan bir iş gibi görülen düzenli insertler hazırlamak kendi işlerimizde de sektörümüzde de yeni bir dönemi başlatmıştı. Bu yenilikler bizi sektörde öncü haline getirdi ve rakiplerimiz de bizi takip etti. Şunu söylemeden geçemeyiz; biz asıl işimizi hiç unutmadık ama yeni şirketler kurup atılımlar yapmayı da ihmal etmedik. Kısacası en iyi bildiğimiz işi en iyi şekilde geliştirerek yapmaya çalışıyor ve yolumuza devam ediyoruz. Bundan sonra artık sıra yavaş yavaş dördüncü kuşağa geliyor.”
Her sektörde olduğu gibi iddialı rakiplerin ve yabancı oyuncuların sektöre girmesinin firmalara daha iyisini yapmaya yönlendirdiğini kaydeden yetkililer, “Özetlersek, rekabet bize iyi geliyor; farklı sahalarda rakiplerimizle kendimizi karşılaştırma ve sınama imkanı veriyor. Tecrübe de böyle kazanılıyor zaten… Böylelikle asıl önemli olanın uzun süreli ve kalıcı başarıdan geçtiğini, yeni çözümler yaratmadan ve kendimizi yenilemeden ilerleyemeyeceğimizi öğreniyoruz. Unutmayalım ki satıcılarımız da müşterilerimiz de zaman içinde değişim geçiriyor, rekabet sayesinde onlara daha iyi kulak vermek gerektiğini öğreniyoruz. Bunu bildiğimiz ve uygulamaya geçirdiğimiz için sektörümüzde bir ismimiz ve bir iddiamız var. Samimiyetle söyleyelim ki bu çerçeve içinde Tespo Cash&Carry’nin geldiği nokta rekabet açısından haklı bir gurur vesilesidir” dedikten sonra 2017 ve sonrası için hedeflerini şöyle sıraladılar:
“Biz aslında işimizle doğup büyüyen sabah akşam onunla yaşayan bir kuşağız. Hiç kuşku yok 2016 zorlu bir yıl oldu. Ama bizim tüm operasyonumuzu, vizyonumuzu gözden geçirmemize ve test etmemize de vesile oldu. Hedeflerimize ulaşırken detaylarda daha iyi olmak gerektiğini ve ince ayarları tam zamanında yapmak gerektiğini öğrendik. Açık söyleyelim, bizler hesabımızı kitabımızı iyi biliyoruz. Hem kendimize, hem sektörümüze, hem de ülkemize güveniyoruz. Zaten yatırımlarımıza da devam ediyoruz. Bizim hedefimiz şöyle özetlenebilir: Yüzde yüz yerli bir girişimci hüviyetinde, içinde yetiştiğimiz geleneği modern usullerle geliştirmek ve geleceğe kalıcı bir şekilde taşımak.
Neredeyse yüz senedir sektörün içindeyiz. Her ne kadar İzmir başta olmak üzere Marmaris, Bodrum, Fethiye, Kuşadası, Antalya, Alanya, Side gibi sahil kesimlerinde son derece etkili ve iyi biliniyor olsak da aslında biz çok eski tarihlerden beri Anadolu’nun farklı şehirlerinde varız. Bursa, Eskişehir, Denizli, İstanbul, Balıkesir, Samsun gibi merkezlerde hali hazırda yıllardır hizmet veriyoruz. Uygun yatırım koşullarını yakaladıkça Anadolu’da yeni mağazalar açmaya da niyetliyiz. Zaten bunun için görevli ekiplerimiz aralıksız çalışıyor.”
Müşterilerinin bir grubunun Tespo’dan mal alıp tekrar satan bakkal, market, büfe gibi müşterilerden oluştuğunu kaydeden yetkililer, “Bir başka grup ise mal alıp üzerine hizmet ekleyen lokanta, cafe, otel, pansiyon gibi müessese müşterilerinden oluşuyor. Ayrıca fabrika, imalathane ve küçük özel şirketler de portföyümüz içinde yer alıyorlar. Ancak çizdiğimiz bu resmin alışılmışın dışında çok önemli bir özelliği var; müşteri portföyümüz uzun yıllar içinde karşılıklı güven imtihanları geçirerek oluştuğu için sektörde eşine kolay rastlanılamayacak bir yüksek sadakat oranı ile yüksek bir etkinliğe sahip… Müşterilerimizle biz birbirine sahip çıkan geniş bir aile gibiyiz” dedikten sonra mağaza sayılarıyla ilgili şu bilgileri verdiler:
“Lojistik merkezlerimiz haricinde ortalama büyüklükleri 1.500 m2 ile 3.000 m2 arasında değişen 20 Cash&Carry mağazamızda, yerel özelliklere göre küçük değişiklikler göstermekle beraber yaklaşık 6.000 kalem ürünümüzü yaklaşık 500 personel aracılığı ile satışa sunuyoruz.”
“Gıdada en iyiyi, en ucuza satacak”
GİMAT Yönetim Kurulu Başkanı Recai Kesimal, Ankara’da hayata geçecek ve merkez üssü olacak olan Gimat Gross projesinin detaylarını anlattı. GİMAT’ın başta Ankara olmak üzere ülkenin ekonomisine doğrudan katma değer yaratan bir yapılanma olduğunu söyleyen Kesimal, “GİMAT çok ortaklı yapı içinde değerlendirdiğimiz zaman, insanları bir araya getirip, çok ciddi bir peformans ortaya koymuş bir düzendir. Neresinden bakarsanız bakın, kollektif çalışma şuurunu ön plana getirmiş ve bu anlamda ciddi başarı elde etmiş, ufak paraları bir araya getirerek büyük sermaye yapısı oluşturmuş örnek bir kurumdur GİMAT. Toptancılık aslında, bir milletin kendince oluşturduğu bir yapıdır. Bu gelişmiş toplumlarda böyle değildir hiçbir zaman. Şöyle bir baktığınızda Almanya’da, Fransa’da bu tarz bir yapılaşma göremezsiniz. Bunu biz geliştirdik. Atpazarı zamanına kadar uzanıyor bu toptancılık kültürü. Atpazarı demek, 1800’lü yılların başında kale ve civarı dediğimiz yerde kurulan, gıda ve aklınıza gelebilecek her türlü ürünün satıldığı bir alışveriş merkeziydi. Bu gelişti, Ulucanlar’a kadar indik, Ulucanlar’da taştı GİMAT’a geldik. Burada GİMAT dünyasını oluşturduk. GİMAT dünyası, ilk üreticiyle son tüketici arasındaki nihai yapılanmadır” dedikten sonra Gimat Gross’u şöyle anlattı:
“Ulucanlar ile beraber nasıl Atpazarı tarihe karıştıysa, GİMAT’ın kuruluşu ile Ulucanlar nasıl yok olduysa bir gün burası da yok olacaktı. Artık bir noktada, bir şey yapmak gerekti ve idealim olan bir işi geçtiğimiz yıl içinde hayata geçirdik. GİMAT’ın kamuoyunda yaratmış olduğu bu güven duygusu ve ismi çok ön plandaydı. Bunu yok etmek istemedik. Bu marka değerini yere düşürmeden, daha yukarı çıkarabilecek ve kollektif çalışma şuuruyla birlikte birleştirebilecek bir projeyi bugünlerde hayata geçirme noktasındayız. Bu projenin adı; nihai tüketici ile buluşan GİMAT Gross. Bu yıl için 4 gün gibi kısa bir süre içerisinde 180 milyon üzerinde para topladık. O kadar güzel bir talep gördük ki 4 günde kapatmak mecburiyetinde kaldık. İlk önce 1000 pay ile yola çıktık. 1000 payı durduramadık, 1250 pay oldu, sonra 1500 payda durdurduk. Daha sonra özel hatırını kıramayacağımız 17 kişiyi de dahil edip 1517 pay ile kapatmak zorunda kaldık. 4 gün gibi bir zaman diliminde biz bunu başardık. Bu belki dünyada bir rekordur. Çok ilginç bir not daha ekleyeceğim ki bu sadece insanlarda yarattığımız bir güven duygusudur: Ankamall’da buna çok net bir örnektir. Total maliyete baktığımız zaman, yaklaşık 100 milyon civarındaki bir yapılanmada bugün 500-600 milyon dolarlar telaffuz ediliyor. 1100’e yakın ortak orada da söz konusu. Düzenli olarak gelirini alıyor. Geçen sene 59 bin TL gibi bir kar payı aldı bir kişi. Dolayısıyla şunu söylemeliyim ki; ortaklık kültürü bizde çok gelişmiştir. Ortaklık kültürünün neticesi olan ufak paraları bir araya getirip büyük paylar yapmak gibi bir durumumuz var. GİMAT’ın menşeinde doğruluk var. Biz doğru yöneticileri seçip doğru insanlar ile yol alıp o güveni boşa çıkarmayacak şekilde yapılması gereken doğru işleri yapmaya gayret ediyoruz. GİMAT Gross adı altında bir projeyi hayata geçirmek için bu ulusal bir projedir. Bu sadece bir GİMAT projesi değildir. Hatta Ankara projesi olarak da görmemek lazım.”
GİMAT Gross projesi şu an ne aşamada? dediğimizde ise Kesimal, “Çok ciddi bir aşamaya geldik. Bütün gayret ve çabalarımız Mayıs’ın sonunda açmak. Oldu da bir aksilik yaşandı, Ağustos’un sonunda okul ayının başladığı dönemde sahne alacağız. Böylelikle gelişen dünya düzeni içinde yerimizi alacağız. Bunun yanı sıra GİMAT Gross 2 etap olarak yükseliyor. Bizim kumaşımız 4 metrelik bir kumaş. Bir de pantolon çıkıyor bu kumaştan. 14 bin metrekare üzerine konumlandırdığımız bir yerimizin yanı sıra bir 14 bin metrekare daha yerimiz var. Burayı da 2. etap olarak ayırdık. O alana 2 kule dikmeyi hedefliyoruz” dedi.
“Avrupa’nın en büyük marketi” Kesimal, “Gimat Gross projesini yaparken Ankara’da şu an bitme aşamasında olan projemizi merkez üssü olarak düşündük ve bu amaçla yola çıktık. Projemiz sadece bununla sınırlı kalmayacak. Ankara’da üç tane yapıyı daha hayata geçireceğiz. Stratejik ve insanların ulaşabileceği kolay noktalarda olacak. İstanbul’da ise, beş tane GİMAT Gross projesi yapmayı planlıyoruz. Adana, İzmir, Antalya, Bursa ve Karadeniz’e kadar yapılanmayı en kısa zamanda hayata geçirmek istiyoruz. Şu an SPK denetimine tabiyiz ve halka açık bir şirketiz. 2,5 yıl içinde de bütün iş ve işlemlerimizi İstanbul Borsası’nda gördürme mecburiyetimiz var. Daha sonra elde edeceğimiz paralarla ulusal yapılanmayı bir an önce hayata geçireceğiz. Doğru iş ve işlemlerle güzel noktaları yakalamamak için bir sebep yok. Ben Berlin’de de iş yapan biriyim, aynı zamanda kuruyemiş ihracatı yapan bir firmanın da sahibiyim. Onlar Berlin’den kalkıp bu işi buralarda yaptılarsa biz de bunu Avrupa’ya götüreceğiz. GİMAT artık Türkiye’yi değil dünyayı doyuracak” şeklinde konuştu.
“Migros Toptan ile maliyetleri azaltın”
Migros, müşterilerinin ihtiyaçlarına uygun olarak şekillendirdiği farklı formatlarıyla, farklı alışveriş noktalarında, tam yerinde tam zamanında hizmet sunduklarını söyleyen Migros yetkilileri, “Migros, 5M, 3M, MigrosJet ve Macrocenter ile ailelerin alışverişlerine uygun farklı mağaza çeşitleri sunmasının yanı sıra, Migros Toptan ile toplu alım yapan iş yerleri için profesyonel müşterilerine güçlü bir iş ortaklığı sağlıyor. Migros Toptan; güçlü dağıtım altyapısı ve Türkiye çapında bulunan 7 bölge müdürlüğüyle otel ve catering şirketlerine, hastane, okul, eğitim kurumları, özel tesisler ve kamu kurumlarına tüm Türkiye’de düzenli ve kaliteli hizmet sunuyor. Peynirden egzotik meyvelere, taze et ve balıktan, temizlik malzemelerine kadar, alışılmış Migros kalitesindeki geniş bir ürün portföyünü bünyesinde bulunduruyor. Sağladığı operasyonel kolaylık ile ürünlerini en uygun ve istikrarlı fiyatlarla müşterilerine ulaştıran Migros Toptan, adrese teslim sağladığı hizmeti, avantajlı ödeme çözümleri ve taksitli alışveriş imkanı ile sektöre özel çözümler üretiyor” dediler.
5. şubeyi açmaya hazırlanıyor
1995 yılında Bizim Gıda olarak Ülker’in bayiliği ile ticari hayatına başlayıp 2004 yılında Bizim Toptan Satış Mağazası franchisingi açan Kayserili firma 2011 yılında Kayseri Gross olarak hizmete devam etmeye başlamış.
Kayseri Gross markalı toptan perakende marketin ilkini 3,500 m2 olarak 30 Mayıs 2011 tarihinde Yeni Sanayi girişinde hizmete açmış. Müşterilerin gösterdiği yoğun ilgi üzerine ikinci mağazayı 1.200 m2 olmak üzere Şubat 2013 tarihinde Talas/Anayurt’ta; 3. şubeyi de 2013 nisan ayında 3.500 m2 olarak Kayseri Kadir Has Şehir Stadyumu yanında; 4. şubeyi ise Talas kız yurdu yanında 5.000 m2’lik alan üzerinde hizmete açmış.
Yakın zamanda Kayseri’nin ihtiyaçları doğrultusunda 5. şubeyi İldem’de açmaya hazırlanan firma yetkilileri, “Bizlerin toptan ve perakende market açma düşüncesinde en büyük referansımız gıda sektöründeki yaşadığımız bilgi ve tecrübedir. Gıda toptancılığı dönemlerinde alıcı ve satıcı arasında sektörün getirdiği bazı sıkıntılara yakinen şahitlik etmemiz dolayısıyla yol haritamızı belirledik. Bizler, Kayseri Gross Marketler Zinciri olarak bize ürünlerini pazarlamak isteyen üretici ya da tedarikçiden etik olmayan bir talepte bulunmadan sadece ürün ve fiyat konuşarak alımlarımızı yapıyoruz. Alımlarımız tamamen peşin yapılmaktadır. Neden Kayseri Gross sorusunun cevabı da işte burada ortaya çıkıyor” diyorlar.
“Gross market modası başladı”
Ülkemizde yatırımcı motivasyonu ne kadar güçlüyse de, ön araştırma ve benchmarking (kıyaslama) çalışmalarının da o kadar zayıf olduğunu kaydeden perakende yazarımız Ercüment Tunçalp, “Senelerce 300-500 metrekare mağazaların tabelasına ‘Hipermarket’ yazılmıştı. Oysa kısa bir araştırmadan sonra bu tanımın 2.500 metrekare üstü satış noktalarını ifade ettiği kolayca anlaşılabilirdi. Daha sonra başarılı discount zincirlere heveslenen birçok perakendeci küçük mağazalarını indirim mağazası yaptı. Sonra da bu kadar kolay olmadığı görüldü ve vazgeçilmek zorunda kalındı. Zira discount zincirin satış alanı ölçüsü, gerekli olan onlarca özelliğinden sadece bir tanesidir. Aceleye getirilmiş, iyice sindirilmeden aksiyona geçilmiş, zaman ve para kaybedilmiştir” dedikten sonra şunları söyledi:
“Aynı şekilde son zamanlarda da ‘Gross Market’ modasının dalga dalga yükselişe geçtiğini izliyoruz. Hemen belirteyim, bunun sonu da indirim marketlerinden farklı olmayacaktır. ‘Toptan satış’ veya ‘toptan fiyatına perakende satış’ sözle olmaz. Tespo, Metro ve BTT gibi büyük oyuncularla nasıl rekabet edeceksiniz? Büyük tonajda alım yapan, büyük satış alanlarında faaliyet gösteren ve tek odaklandıkları iş toptancılık olan bu devlerle mücadele kolay olmaz. Perakendeci olarak alım yapıp toptancı olarak satabilmek mümkün müdür?
‘Hayır bende toptancıyım’ diyene, tedarikçi ‘Kaç şuben var?’ diye sormayacak mı? Unutulmaması gereken; diğer perakende şubelerinizin bu sayıya dahil edilemeyeceğidir. Perakende satış yapan mağazanın kapısına ‘Gross Market’ yazmak ise tam bir aldatmacadır. Buna önce tedarikçi karşı çıkar. Diyelim ki bazen seçilmiş ürünleri spot piyasadan alıp düşük fiyat uyguladınız, artık o ürünü tedarikçisinden alamayacaksınız demektir. Zira kimse piyasa fiyat istikrarının bozulmasına izin veremez. Bunun tek istisnası vardır. Sadece tedarikçinin kendisinden ve her zaman peşin alım yapanlar ancak rekabetçi fiyatlara ulaşabilirler. Tedarikçi de bundan rahatsız olan diğer müşterilerine ‘sizde peşin alıp o fiyatlara satabilirsiniz’ deyip geçebilir. Aynen Ankara Gimsa örneğinde olduğu gibi.
Kayseri’de de böyle bir örnek vardır. ‘Kayseri Gross’ tamamen peşin ve net fiyata alıp, tedarikçiden başka isim altında herhangi bir talepte bulunmamaktadır. Ancak bunu yapmak o kadar kolay değildir. Hem hızlı şubeleşmek, hem de bu şekilde alım gerçekleştirmek büyük zincirler için bile zordur. İşletme sermayesi elde tutulmalı ve sadece ticari faaliyet için kullanılmalıdır. Bu bakımdan bu sistemi kullanan işletmelerin şube sayısı sınırlı kalmakta, ciroları ise daha hızlı yükselmektedir.
Yani matematik dışında ve sebepsiz, kimse toptan fiyatına perakende satış da yapamaz, discount zincir fiyat seviyesine de inemez.
Elbette elinde birçok distribütörlükler bulunduran, araç filosuyla perakendecilere dağıtım, kurumlara satış yapan ve tek işi sadece toptancılık olan işletmeleri konumuzun dışında tutuyoruz. Bütün organizasyonunun tek işe göre şekillenmesi ve markaların temsilcisi sıfatını yüklenmesi bu ayrımı hak ediyor.
Örneğin perakende zincire satın alma yapmak üzere oluşturulmuş bir kategori yönetimi aynı zamanda toptan alım da yaparsa; toptan satış için aldığı ürünleri nasıl ayıracak ve takibini yapacak? İki ayrı kanala nasıl odaklanacak? Toptan satış kanalının hedef kitlesini nasıl belirleyecek? Tedarikçiyi raf fiyatlarındaki ayrıma (perakende ve toptan fiyat olarak) nasıl ikna edecek?
Avrupa ve Amerika’da kendisini kanıtlamış bir mağazacılık türü olan Cash&Carry sistemini Türkiye’de 1989 yılında ilk başlatan şirket Tespo Tüketim Malları Ticaret ve Sanayi A.Ş.’dir. Bir sene sonra da Metro İstanbul’da ilk mağazasını açmıştır. 2002 yılında ise Bizim Toptan üçlü grubu tamamlamıştır. Cash&Carry veya Gross Market; bakkal, market, otel, restoran, sanayi tesisi ve özel şirketler ile kendi kartlarını taşıyan müşterilere yapılan satışın adıdır. Diğerleri kusura bakmasın; çoğu sadece ucuzluk imajı vermek üzere planlanmış konsept harici uygulamalardır. Yani iyi kıyaslama yapılmadan girilen indirim market kulvarı gibi burada da sonuç olumsuz olacaktır.
Ulusal discount zincirlere bakarak başlayan salgının daha ilk dönemlerinde başarı şansı bulunmadığını ‘Konsept Hataları’ başlıklı yazımda (Temmuz 2006) belirtmiştim. Bu günkü yazımın da saklanmasını ve gerçekliğinin test edilmesini rica ederim.”
Kapak Konusu
Perakendeciler, zamlara “Dur” diyor, enflasyonu frenliyor
Ülkemiz zor günler geçirirken hemen her geçen gün yeni bir haberle uyanıyoruz. Dolar ve avronun inişli ve çıkışlı grafiği de endişeler yaratıyor.
Türk lirasının başta dolar olmak üzere, neredeyse tüm dünya para birimleri karşısında değer kaybediyor oluşuna önlemler almak ve para birimimize gereken değeri verebilmek adına perakende sektörü de son dönemde birçok değişiklik yapılıyor. Fiyatlar değişiyor, bu da raf etiketleri ne yansıyor. Hükümette fiyat iniş ve çıkışları için çeşitli önlemler alıyor. Bu arada perakendeciler de adeta suçlu durumu düşürülüp çeşitli medya organlarında acımasızca yargılanıyorlar.
Bizde bu sayımızda zam fırtınasını masaya yatırdık. Perakendecilerin ve tedarikçilerin görüşleri- ni aldık. Tedarikçiler zam yapmamak, perakendecilerde zamlı mal alıp satmamak için yoğun çaba sarf ediyorlar. Adeta zamları frenliyorlar.
TPF: Marketler hedef gösteriliyor
Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Mustafa Altunbilek, konu hakkında şunları söyledi:
“Bu konuyla ilgili yanlış algıyı önlemek adına, marketlerin içinde bulunduğu şartları ve niye ürünlere zam yapıldığını da haklı gerekçeleriyle açıklamamıza rağmen halen bu tip haberlerin yayınlanıyor oluşunu üzüntüyle görmekteyiz. Her şeyden önce organize gıda perakendesi çok sayıda markanın olduğu ve rekabetin had safhada yaşandığı bir sektördür. Organize zincir marketler, bütün ürün gruplarında rakiplerinden daha ucuz satmak için pazardaki fiyatları incelemekte, satın alma görüşmelerini buna göre yapmaktadır. Lojistik yönetimi, ürün yönetimi, personeli verimli kullanma, enerji tasarruflu ekipman kullanımı ve taze ürün gruplarında üretim yatırımları olmak üzere maliyetleri kontrol altına almak adına gerekli, yapılabilecek ne kadar çalışma varsa yereli – ulusalı, bütün market zincirleri elinden geleni yapmaktadır.
Yıllık TÜFE artış oranının yüzde 17,90 olarak açıklandığı bir dönemdeyiz. Hızlı tüketim ürünlerinde bu oran yüzde 20’nin üzerine çıkmış durumda. Çikolata dan helvaya, şampuandan deterjana kadar markalı hızlı tüketim ürünlerinin neredeyse yüzde 90’a yakın bölümü ithal hammadde alarak üretimini gerçekleştiriyor. Çalıştığımız üretici – tedarikçi firmalarımızın hammadde maliyet girdileri son 6 ayda 3’e katladı. Üretimde ve lojistikte kullanılan enerjiye iki kere azımsanmayacak oranda zam geldi. Hal böyleyken tedarikçi-üretici firmalara nasıl zam yapmayın diyelim. Kaldı ki market zincirlerinin tamamı, kendi güçleri, ölçekleri nispetinde tedarikçilerine zam yapmamaları için olabilecek en son seviyeye kadar telkinde bulunuyor. İş sadece üreticiyle bitse, bizim maliyetlerimiz sabit kalmış olsa yine de emin olun market zincirleri ürünlere fiyat artışı yapmaz, gerekirse zaten minimum seviyeye inmiş karlılıklarından biraz daha feragat etmeyi göze alırdı. Ancak market zincirlerinin de maliyetleri yerinde durmuyor. TÜFE’nin yüzde 18’lere dayandığı bir dönemde büyük mücadele vermemize rağmen her birimizin mağaza kiralarına çok ciddi zamlar geldi. İyi lokasyonlu ve döviz üzerinden kira kontratı yapılmış mağazalarda perakendeciler ya bu anlaşmayı belli bir kurda sabitlemeye çalıştı ya da olmuyorsa mağaza ciro yaptığı halde kapatmak zorunda kaldı. Enerjiye yapılan çifte zam bize de yansıdı, ne kadar tasarruflu ürün kullanırsak kullanalım halen çok ciddi enerji tüketimimiz mecburen var. Personel maaşları, genel merkez ve depo giderleri, diğer lojistik giderler, kayıp-kaçak, fire, ekipman ve teknoloji giderlerini de üzerine katın. Bütün bunların üzerine marketler yılsonunda halen kâr edebilmişse kendilerini şanslı görecekler. Durum böyleyken ‘Market zincirleri yine fahiş zamlar yaptı’ tarzında haberlerin ısrarla yayınlanıyor olmasını son derece haksız ve anlamsız bulduğumu özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum”
GPD: Fiyat artışları bizlere mal ediliyor
GPD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Songör, enflasyonun sebebinin organize market zincirleri olarak gösterilmesinin büyük bir haksızlık olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
‘’Tedarikçimizin önünü kesmeden, ürün ve hizmetleri hijyenik ortamda ve en iyi fiyatla tüketiciye ulaştırma görevimizde daima tüketicimizin tarafında olduğumuzun altını çizmek isterim. İçinde bulunduğumuz ekonomik durumda, bizler kendi gücümüzle finansman desteği sağlamaya çalışırken, tedarik zincirimizin de sekteye uğramaması gerekiyor. Tedarikte zorluk çekmememiz, stoklarımızı iyi yönetebilmemiz ve üretim maliyetlerinin de kontrol altında kalması sayesinde tüketicimize de fiyat artışı yansıması en az düzeyde kalacaktır. Tedarik zincirimizden gelen fiyat dalgalanmalarını tüketi cimize en az düzeyde yansıtmak için kendi finansman kaynaklarımızı zorluyoruz. Ölçeğimizi kullanarak sağladığımız fiyat avantajıyla da son fiyatlarımızı dengelemeye çalışıyoruz. Ancak buna rağmen gıda fiyatlarındaki artışlar sürekli biz perakendecilere mal ediliyor. Yeni düzenlemelerle birlikte satış etiketlerinde ürünlerin alış fiyatlarını ve dolayısıyla bazı kalemlerde aslında zarar ettiğimizi göstermemize rağmen bu durumla baş etmeye çalışmaktan, kendi asıl işlerimize yoğunlaşamadığımız zamanlar oluyor”.
Migros: Gıda enflasyonunun sebebi olarak gösterilmemiz haksızlık
GPD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort konuyla ilgili maddeler halinde özetle şunları söyledi:
– Biz perakendecilerin döviz kuru ile yapılmış kira sözleşmelerinde TL’ye dönerken tercihimiz, beklentimiz ciroya bağlı bir TL cinsi ödemedir.
– Sözleşmelerin yenilenmesi için tanınan 30 günlük süreyi anlaşmanın sağlanabilmesi açısından yetersiz bulup minimum 60 günlük bir süre talep ediyoruz.
– 60 gün sonunda anlaşma sağlanamaması halinde kiracı açısından cezai müeyyide doğmadan fesih hakkı tanınmasını istiyoruz.
– 60 gün sonunda da anlaşmaya varılamayıp başlayacak olası hukuki sürenin hukuk sistemimizdeki yoğunluktan kaynaklanacak olası uzamasına karşı özel bir düzenleme tanımlanmalı.
– Hukuki sürenin sonunda doğacak olası tahliye kararı üzerine geçecek tahliye sürecinde uygulanacak kirayı da mahkemelerin tespiti hakkaniyetli olur diye düşünüyoruz.
-Gıda enflasyonunun sebebi olarak gösterilmemiz haksızlık.
Sucular, artan su fiyatlarından şikayetçi
Son 1 ayda suya yüzde 60 zam yapıldı. 1 TL’ye satılan 0,50 litre suyun fiyatı bile 2 TL oldu. Bu duruma sucu esnafından da tepki geldi. İstanbul Sucular Esnaf Odası Başkanı Ahmet Turan Akkaya, yapılan zamların girdi maliyeti veya döviz kuru artışı ile alakası olmadığını belirterek” Satılan sular Amerika’dan, yurt dışından gelmiyor. Dünyaya suyu biz satıyoruz. Kullanılan plastiklerin çoğu da yerli üretim. Bu zamlar, tamamen fırsatçıların dolar kurunu bahane ederek yaptıkları haksız bir zamdır” açıklaması yaptı.
Temel ihtiyaç ürünlerinin fiyatı, dolar kurundaki dalgalanma nedeniyle artarken, fırsatçılar ithalata dayalı olmayan ürün ve gıdalara da zam yaptı. Son olarak Ticaret Bakanlığı, döviz kurundaki artışı bahane ederek fiyatlarda haksız zam yapanlara karşı hakarete geçti. Esnaf da sektördeki son durumu ortaya koyarak, haksız zam yapanlara tepkisini koymaya başladı. İstanbul Sucular Esnaf Odası Başkanı Ahmet Turan Akkaya, maliyetler göz önüne alındığında piyasada 6 TL ile 20 TL arasında satılan 19 litre polikarbon damaca suyun azami 10 TL’den satılması gerektiğini açıkladı.
Ahmet Turan Akkaya,” Evet bir mali yet artışı var. Ama karşılığı yüzde 60 zam değil. Bazı su şirketleri dolar kurunu bahane ederek halkımızın en temel ihtiyacı olan suya fahiş oranda zam yaptı. Su, acil gıda maddesi olarak tarifeye tabidir. Halkımızın daha fazla mağdur olmaması ve haksız rekabeti önlemek için fiyat tarifesi çıkaracağız” dedi.
Yerli yazılımların daha çok tercih edileceği bir döneme girdik
Üretimini yaptıkları yazılımların maliyetinin yaklaşık yüzde 80’inin Türk Lirasına dayalı kendi personel maliyetlerinden oluştuğunu söyleyen Obase Genel Müdürü Bülent Dal, “Yüzde 20’si ise yazılımımızın üzerinde çalıştığı platformlara ait dövize endeksli yabancı yazılım lisansı ve yabancı kaynak maliyetlerinden oluşmaktadır. Yerli personele dayalı maliyetler genellikle yıllık enflasyon ve performansa endeksli yıllık artışlarla bu seneye kadar geldi. Personele endeksli hizmet fiyatlarımız, bir değişiklik olmadan bu sene sonuna kadar aynen devam edecektir. Üçüncü parti yabancı yazılım lisans maliyetleri ve yabancı insan kaynağı maliyetleri dövize endeksli değişmektedir” dedikten sonra maliyet artışlarının satış fiyatlarına yansıması konusunda şu bilgileri verdi:
“Yerli personele dayalı maliyetlerde bir fiyat değişikliği olmaması gerekmektedir. Üçüncü parti, çözümlerin üzerinde çalıştığı platformlara veya yabancı kaynak kullanılan yazılımlarda fiyat artışı söz konusu olmaktadır. Kurlardaki artış önemli bir problem ve talebi olumsuz etkileyen bir unsur. Ancak dövizdeki değişkenlik kur artışından daha önemli bir problem. Sağlıklı bir ticaret ortamı için kurun bir yere oturması bizler için daha büyük önem arz etmektedir.”
Yazılım tedarikçileri tarafından gerçekleşen fırsatçılık gibi bir durumun olduğunu düşünmediğini ifade eden Dal, “Yerli yazılımların daha çok tercih edileceği bir döneme girdik ve bu vesileyle yerli yazılım pazarının büyümesini temenni ediyoruz” dedi.
Özhan: Ürün tedariklerinde ciddi sorunlar yaşıyoruz
Organize perakendenin fiyat artışlarını engellediğini, rekabette kalabilmek için fiyat artışlarının zorunlu hallerde yapıldığını söyleyen Özhan Marketler Zinciri Genel Müdürü İbrahim Özhan, “Tek başına frenleyebilmesi mümkün görünmüyor. Üretim girdi maliyetleri yurtdışı para biriminden olan ithal edilen ürünlerde fiyat artışı zorunluluk doğuruyor. Ancak ülkede üretilen ürünlerde maliyet değişimleri kadar fiyat artışı yapılmasına ön ayak olunuyor” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Fiyat artışlarında öncelikle elimizde var olan ürünlerden ziyade yeni alınan ürünlerin fiyatlarını güncelleyerek artışı minimumda tutmaya çalışıyoruz. Kar marjlarımızı işletme maliyetlerini dikkate alarak tekrar revize ediyoruz. Cirolarda düşme var. Öncelikle süt ve ürünlerinde müşteriler daha ucuz olanları tercih ediyor. Yine lüks tüketim ürünlerin de düşüş hatırı sayılır nitelikte. Enflasyonun altında büyümeye başladık.”
Bazı ürün gruplarında tedarik zorlukları yaşadıklarını kaydeden Özhan, “Teknoloji ürünlerinde (el terminali vb.), Meyve suları, Kakaolu fındık kremalarında Salça gibi ürünlerde, Çaykur’un bazı ürünlerde tedarik sorunları yaşıyoruz. Kağıt ürünlerinde fiyat geçişlerinden ötürü. Ürün tedariklerinde ciddi sorunlar yaşıyoruz. Üretici ve dağıtıcıların elinde de mal az. Tüketici fiyat artışlarına ciddi tepkiler veriyor. Geçen hafta aldığı ürünleri bu hafta aynı fiyattan alamamaları ve özellikle süt ve kağıt, salça, su gibi ürünlerinde şikayetler çok fazla” dedi.
KMD: Yerli ürünlere daha çok eğilim olacak
Ürün fiyatlarındaki artışların kademeli şekilde tüketiciye yansıttıklarını kaydeden Kategori Mağazacılığı Derneği (KMD) Başkanı Yenal Gökyıldırım, “Gelecek günlerde yerli ürünlere daha çok eğilim olacak. Büyük stoklarla çalışıyoruz. Türkiye’de beyaz eşya, cep telefonu ve küçük ev aleti gibi ürünlerin ciddi üretimi yapılıyor. Demir, plastik ve petrole gelen zam illaki bu üretimi etkiliyor. Ama şu anda aşırı bir etkilenme yok. Kur daha doğru yere oturmadı. Bizim için ideal olan doların 4, euronun 5 TL olması” dedi. Son zamanlarda ithal ürün üstüne ardı ardına gelen vergilere değinen Gökyıldırım, birçok ürüne ulaşmakta zorlandıklarını aktardı. Ayrıca Gökyıldırım, taksitli alışverişin kaldırılmasıyla tüketicilerin eskiden olduğu gibi yüksek faizli senetle alışverişe yönlendiğini bildirdi. Gökyıldırım senetli satışlarda uygulanan yüksek faizin bir kısmının kayıtdışı ekonomi yarattığını anlattı.
Gratis: Satışlar düşmedi
Gratis CEO’u Bahadır Özbek geçen yıla göre satışlarda geriye gidiş olmadığını söyledi. Fiyat artışlarını tüketicilere yansıtmadıklarını belirten Özbek, “Organize perakende enflasyon karşısındaki en önemli motor. Tüketicinin olabildiğince yanında olup zam dalgasını uzatmaya çalışıyoruz. Elimizdeki stokları kullanıyoruz. Pek çok sektör özelinde zam gelecek tartışması var. İnatla bunun karşısında direniyoruz” ifadelerini kullandı.
Koçtaş: Ani fiyat artışlarını dengeliyoruz
Koçtaş Genel Müdürü Alp Önder Özpamukçu, makul kurdan TL’ye dönerek dolarizasyondaki etkinin azaltılması gerektiğine dikkat çekti. Özpamukçu, “Biz pazara tüketiciye alım gücüne yönelik ürünleri sunmak zorundayız. Ani artışları dengeliyoruz. Bizim çekmecelerimizde fiyat artışları bekliyor. Çünkü tüketiciye aniden bu yansıtırsak ekonomi durur. Böyle bir şeye müsaade etmeyiz. Fakat taksit uygulamalarında kayıt dışı tarafta ciddi sıkıntılarımız var. Türkiye’de kayıt dışı rasyolar Avrupa’nın çok üstünde. Kayıt dışı rasyoların her bir puan inişi Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’da (GSYİH) yüzde bir artış demek” diye konuştu.
BİM: Bazı ürünlerin raf fiyatlarının artışı kaçınılmaz olmuştur
GPD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aykaç şöyle cevapladı:
“3 sene öncesine kadar ÜFE ile TÜFE arasında ki fark şu ankinin tersine iken bugün üretimin maliyet kalemlerinin döviz kuruna ve/veya bağımsız olarak artmıştır. Çoğunlukla üretici olmayan biz perakende ciler bu maliyet artışlarını müşterimize en az şekilde yansıtarak artan rekabet ortamında üstünlük sağlamaya çalışmaktayız. Ancak öyle ürün grupları var ki fiyat artışını durdurmak mümkün değil. Örneğin pet su üretimindeki en önemli maliyet kalemi olan ambalaj ve lojistik maliyetleri; domates salçası üretimindeki ana hammadde olan domatesin bu yılki üretim yetersizliği gene ambalaj maliyeti; ayçicek yağının ana hammaddesi olan ayçicek çekirdeğinin geçen senek fiyatı 1.750 TL iken bu yıl 2.450 TL’ye çıkması; temizlik kağıdı ürünlerinin ana hammaddesi olan tamamen ithal olan selülozun döviz kuru dışında döviz cinsinden fiyatı bile 650 dolardan 850 dolara çıkması bu ürünlerin raf fiyatlarının artışını kaçınılmaz kılmıştır.”
Ramazan Ulu: Karlarımızı en alt düzeye çekeceğiz
Organize yerel perakendecilerin tek şubeli yapılardan bugünkü çoklu şube yapılarına ulaşana kadar her zaman müşterisiyle iç içe, beklenti ve isteklerine hızlı bir şekilde cevap veren işletmeler olduğunu söyleyen İstanbul PERDER Başkanı, Snowy Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ulu, “Müşterisinden aldığı bilgiler doğrultusunda iş yapış süreçlerini revize etmeye alışık olan ve bu sayede de kalıcı ve alanında başarılı olan yerel perakende firmaları, bugün de yine müşterisinin yanında yer almaya devam etmektedir. Ürün maliyetlerinde meydana gelen değişiklikleri zam olarak raf fiyatlarına yansıtmak konusunda olabildiğince hassas davranmakta ve stoklarında yer alan ürünler için eski zamsız fiyatlarını devam ettirmektedir. Müşterisinin menfaatini korumayı, geçici yüksek kar elde etmekten daha da üstün tutan yerel perakende firmalarımız bu dönemde de aynı anlayışla hareket etmektedir” dedikten sonra fiyat artışlarına karşı izledikleri stratejileri şöyle açıkladı:
“Ürün maliyetlerimizde artışlar vardır. Stok miktarı yeterli olan ürün gruplarında elimizdeki stoklar eriyene kadar yeni zamları müşterilerimize yansıtmamak konusunda son derece hassas davranıyoruz. Hammadde fiyatlarındaki artışların çok net olduğu ve bu sebeple fiyatları çok yükselen ürün gruplarında, tüketicimizin almakta zorlanmayacağını düşündüğümüz diğer alternatif ürünleri raflarımızda bulundurma kararları alıyor ve bu kararlar doğrultusunda satın almalar yapıyoruz.”
Cirolarda düşme var mı? Sepet cironuz değişti mi? sorumuza ise Ulu, “Gıda perakende firmalarının cirolarının en çok düştüğü dönemde bu soruya hayır demek neredeyse imkansız. Fakat cirolarda meydana gelen düşüşler ürün fiyatlarının zamlanmasına bağlı demek yanlış olur kanısındayım. Malumunuz üzere, tüketicilerin harcama kalemlerinin değiştiği bir dönemi geride bırakmak üzereyiz. Tüketicilerimiz geçtiğimiz iki ay içerisinde yaz tatili, kurban ibadeti, okul ve kırtasiye harcamalarına bütçelerini ayırdılar. Bu dönemde ülkemizin başka sektörleri hareketlilik yaşarken gıda peraken desi durgun bir süreç geçirdi. Bu nedenledir ki ülkemizin ekonomik olarak zor günler geçirmesinin gıda perakendesine yansımasını ölçümleme yapma şansımız olmadı. Bu sorunuzun cevabını ancak ekim ayı ve sonrasında verebiliriz. Sepet ortalamalarımız değişkenlik göstermedi. Ürün fiyatlarına gelen zamları olabildiğince yansıtmak istemesek de yeni ürünlerin raflara açılması ile birlikte fiyat geçişleri yaşanmaktadır. Sepet ortalamalarımız değişmemiştir. Ancak sezon itibariyle cirolarımız düşmüştür” dedikten sonra ürün tedariğinde yaşadıklarını şöyle açıkladı:
“Maalesef, bazı ürün gruplarında bu tür problemler yaşanmaktadır. Bazı ürün gruplarında üreticilerimiz hammadde fiyatlarında meydana gelen değişikliklerden dolayı maliyetlerini rekabet koşullarına uyduramadıkları için üretimlerini aksatmak zorunda kalabiliyorlar. Özellikle plastik endüstrisinde meydana gelen zamlar ambalaj fiyatlarını çok etkilemiştir. Döviz kurlarındaki hareketlilikte stabil bir dönemin oluşmasını bekleyen üreticilerimiz vardır. Kimya ve plastik endüstrisine bağlı ürünlerde tedarik sorunları yaşanmaktadır.
Ülkemiz zor bir dönemden geçmektedir. Bu sadece ülkemizin içinde bulunduğu bir durumda değildir. Dünya ekonomisi şekil değiştirmektedir. Hakim bir para modeli ile dünyanın diğer ülke para birimlerinin var olma savaşı verdiğini söylersek de yanlış söylemiş olmayız. Toplum olarak büyük zorlukları birlikte el ele vererek atlatacağımıza olan inancımız tamdır. Müşterilerimiz elbetteki zam geçişi olan ürünler veya ürün grupları konusunda artış oranlarının yüksek olduğunu dile getirmektedirler. Fakat bu artışın nedenleri konusunda bilgilendirilme ihtiyaçları da olduğu aşikardır. Örnek vermek gerekirse domates rekoltesinin bu yıl düşük olması ile birlikte salça fiyatlarında yüksek bir artış olmuştur. Bunun gibi üretim miktarındaki yetersizliklere bağlı fiyat artışları ile ülkemizin içinde bulunduğu duruma bağlı fiyat artışları ayrı ele alınmalıdır. Dünya üzerinde güç kaybetmemizi bekleyen ve bu durumdan mutlu olan bir kitle mutlaka vardır. Fakat biz yerel perakende firmaları olarak ülkemizin bu süreçten başarılı bir şekilde çıkması için üzerimize düşen ne varsa yapacağız. Hem bizi bu günlere taşıyan müşterilerimizi hem de ülkemizin menfaatlerini korumaya devam edeceğiz. Bu ülkede evinin anahtarını güvenerek yerel perakendeciye emanet eden bir halk var. Bu güveni de asla boşa çıkartmayacak olan bir yerel perakendeci var.
Çok çalışacağız ve gerçekleri paylaşarak gereksiz vesveseleri ortadan kaldıracağız. Tasarruf tedbirleri uygulayacağız, karlarımızı en alt düzeye çekeceğiz ve müşterilerimize zamları aynı oranda yansıtmayarak biz yerel perakendeciler olarak ülkemizin bu zor gününde üzerimize düşeni en iyi şekilde yapacağız.”
Tekzen: Sepet cirosu düşüyor
Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Gigin de şu anda müşteri sayılarında azalmanın olmadığını, fakat sepet ortalamalarının düştüğünü ve satın alma gücünün azaldığını kaydederek, markalı üründen markasız ürüne geçildiğini aktardı.
Savola: Zeytinyağında gözle görülür zam yok
Egemdem ve Yudum markalı zeytinyağlarının üreticisi Savola’nın Pazarlama Müdürü Burcu Yaman, zeytinyağı fiyatlarında büyük bir değişkenlik yaşanmadığı söyledi. Hammadde girdilerinin tamamıyla yerli olduğunu ifade eden Yaman, “Son dönemde yansıyan fiyat artışlarına baktığımızda zeytinyağı pazarında ciddi bir fiyat yükselmesi görmüyoruz. Bu da tüketicilere olumlu olarak yansıyor. Birçok firmanın ihracat bağlantılarını güçlendirdiğini görüyoruz bu da pazara olumlu olarak yansıyor” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Türkiye’de son yıllarda zeytin ağaçları sayısı giderek arttı. Bu nedenle zeytin üretimi çok fazla. Bu nedenle de zeytinyağı fiyatlarında gözle görülür artışlar yaşanmıyor. Zeytinyağı ve ayçiçek yağında fiyat makası büyüktü. Ayçiçek yağında ithal girdilerin olması nedeniyle fiyatlar bir miktar yükseldi. Zeytinyağı ve ayçiçek yağı fiyatlarındaki makas azaldı. Tüketicilerin artık zeytinyağına geçeceğini tahmin ediyoruz.”
Tunçalp: Kanun yanlış yorumlanıyor
Dergimiz yazarı Ercüment Tunçalp, konu hakkında şu açıklamada bulundu:
“Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar” Resmi Gazete’de yayınlandı. Artık mağaza kiraları döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacak. Eski sözleşmelerdeki değişiklik ise; “Kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde, daha önce akdedilmiş yürürlükteki sözleşmelerde bedeller, Bakanlıkça belirlenen haller dışında, Türk parası olarak taraflarca yeniden tespit edilecektir” şeklinde gerçekleşecektir.
Hal böyleyken; AYD Başkanı Hulusi Belgü diyor ki; “AVM’ler kiralarını günlük kurdan belirleyecek.”
Cevap olarak BMD Başkanı Sinan Öncel ise “ Eğer günlük kurdan hesaplanırsa mağazalar sözleşmelerini fesheder” diyor. Yorumlar hatalıdır. Kararda çok net ifade ediliyor. “Dövize endeksli kiralar TL ye dönecektir” denmiyor. “Türk parası olarak taraflarca yeniden tespit edilecektir” diyor. Bu nasıl olacak?
Rayiç TL değerler üzerinden yeniden belirlenecektir (sıfırdan sözleşme gibi).
Ülkemizin her bölgesinde yeteri kadar emsal alınacak değer bulunmaktadır.”
Kaya Çiftliği: Piyasa çok hareketli; devamlı fiyat geçişleriyle karşılaşıyoruz
Bayramdan önce süte zam geldiğini ifade eden Kaya Çiftliği Marka Direktörü ve Yöneticisi Burak Gökay Kaya, “Biz de bayram arifesinde tüketicilerimize yansıtarak onları zor durumda bırakmamak adına 12 gün boyunca sabredip zammı ürünlerimize yansıtmadık. Tabi bu sürede fabrikamız zarar etti. Kaya Çiftliği olarak ürettiğimiz ürünlerin hammaddesi süt gibi gözükse de aslında bunun alt yapısında samana kadar uzanan bir üretim aşaması yatıyor. Bunların hepsi maliyeti etkileyen faktörler. Piyasa çok hareketli; devamlı fiyat geçişleriyle karşılaşıyoruz. Bu hareketlenmelerle birlikte bir yandan da rekabet ortamını korumak zorunda olmak epey zor. Amacımız en iyi hizmeti makul bir bedel karşılığında sunabilmek ve bu hedeften şaşmıyoruz” dedikten sonra şunları söyledi:
“Önümüzdeki kışı atlattığımızda iyi bir veri çıkacağını ama yine de sepet ortalamasında bir düşüş ön gördüğümü söyleyebilirim. Ürün tedariğinde şu an için sorun yaşamıyoruz.
On iki gün boyunca zararına satış yapmayı göze almış bir firma olarak, bu konudan mustarip olduğumuzu söyleyebilirim. Gıda işi ambalajdır, ambalajsız gıda olmaz, haliyle sadece biz değil, tüm ithal sektörler bu yeni ambalaj fiyatlandırmalarından nasibini almış durumda. Biz tüketicilerimizi elimizden geldiğince bilgilendirsek de maalesef üretici olarak destek görmüyoruz, basında ve sosyal medyada ‘fırsatçılık’ adı altında karalama yapıyor. Sadece şunu açık bir şekilde ifade etmeliyim ki bir kilogram klasik beyaz peynir için 8 litre kadar süt kullanıyoruz. Devletimizin açıkladığı süt fiyatları da ortada. Haliyle bunun muhakemesini halkımızın takdirine bırakıyoruz.”
Penti: Tüketici her dönemde fırsat arıyor
Organize perakendenin geldiği nokta itibariyle Türkiye perakendesinin gerçek değerini görebildiklerini ve yakından takip edebildiklerini söyleyen Penti Giyim CEO Mert Karaibrahimoğlu, “Perakende sektörü değişen tüketici taleplerine zamanında ve doğru bir şekilde cevap verebilmek için hızlı olmak ve farklı satış kanallarını koordineli bir şekilde yürütmek durumunda. Ancak burada önemli olan sektörün tek bir strateji ile ilerlemesi. Fiyat artışı kontrolünün sağlanması bu noktada özellikle yaşadığımız bu son dönemde hassas bir seviyeye ulaştı. Ekonomik konjöktüre göre anlık aksiyon alırken uzun vadeli düşünerek tüketici-marka güven ilişkisini göz önünde bulundurmak ve piyasa dengesini gözetmek esas noktalar. Bu nedenle organize perakende sektörü ve AVM’lerin birlikte ortaya koyacağı strateji fiyat artışlarını dengede tutmaya yardımcı olacaktır” dedikten sonra şu bilgileri verdi: “Penti olarak biz Türkiye’nin markasıyız. Kaliteyi ulaşılabilir kılan, çok çeşitli koleksiyon yapısı ve kategori kırılımı ile tüketicisine en iyiyi sunmayı hedefleyen ve var olduğumuz kategorilerde amiral konumu üstleniyoruz. Döviz kurunda yaşanan artış nedeniyle ortaya çıkan gider artışını etiketlere yansıtmamak için çaba gösteriyoruz. Kar marjlarımızdan ödün vererek yönettiğimiz bu dönemi olabildiğince fiyat revizesi yapmadan yada minimumda tutacak şekilde planladık. Penti olarak geçtiğimiz yılı % 29’u LFL olmak üzere toplamda yüzde 33 oranında bir büyümeyle kapatmıştık. Bu yılda benzer bir hedef tabloya sahibiz ve planladığımız büyüme mağaza ve online trafik dahil olmak üzere gerçekleşiyor. Yaz sezonunu başarılı bir biçimde, hedef cirolarımıza ulaşarak kapattık. Özellikle ana kategorilerimiz olan iç giyim ve ev giyimdeki yüksek büyüme oranlarımız devam ediyor Hemen ardından Eylül ayının ilk haftası okula dönüş dönemi ile birlikte yeni sezona ev giyim ve bacak giyim kategorileri başta olmak üzere son derece güçlü bir başlangıç yaptık. Eylül ayının ilk 3 haftalık dönemini bir önceki yıl ile karşılaştırdığımızda ciddi bir büyüme yaşayarak geride bıraktık. Özellikle Penti’nin yeni konsepti olan, 3-15 yaş arası çocukları ve gençleri hedefleyen ve Penti mağazalarında cornerları ile konumlanan Penti Young’ın bu artışta yüksek oranda etkisinin olduğunu görüyoruz.”
Özellikle son dönemlerde hammadde temin etme konusunda çok detaylı Ar-Ge çalışmaları yaptıklarını ifade eden Karaibrahimoğlu, “Bu dönemde satın alma stratejilerimizi dönemin zorluklarını göz önünde bulundurarak şekillendirirken tedarikçilerimizi de koruyucu bazı geliştirmeler yaptık. Bunun sonucu olarak hem tüketicilerimizin önceliklerini hem de tedarikçilerimizin faydasını gözetiyoruz. Tedarikçilerimiz ile aramızda eskiye dayanan ciddi bir güven ilişkisi var. Onlarla birlikte atlattığımız benzer süreçleri geçmişte de yaşadık. Bu dönemde de daha önce olduğu gibi dirsek dirseğe hareket ediyor ve bu süreçten her iki tarafında güçlü çıkacağı bir stratejiyle ilerliyoruz. Temel amacımızın sürdürülebilir tedarik zinciri yapımızı yatay ve dikey olarak geliştirerek devam ettirmektir” dedi ve ekledi:
“Son yıllarda yapılan birçok araştırmada yer alan ve beraberinde biz perakendecilerin sahadan aldığı izlenimlerden görüyoruz ki tüketici her dönemde fırsat arıyor. Hedeflediği fırsatı yakaladığında da cüzdan payını o noktaya kaydırıyor. Peraken de tüketicisi son derece bilinçli. Birçok kanaldan ürüne kolayca ulaşabiliyor, kalite ve fiyat karşılaştırmasını rahatlıkla yapıyor, bilgiyi ediniyor ve hatta sadık müşterisi olduğu bir markanın hangi ürün grubunu kaç sezondur hangi fiyata satışa çıkardığını, hangi dönemde o ürünlerin indirimde olacağına kadar detaylı bilgiye sahip olabiliyor. Penti olarak bu noktada son derece şeffafız. Tüketicilerimizle aramızda kurulduğumuz günden bugüne katlanarak güçlenen bir güven ilişkisi var. Geçmiş dönemden içinde bulunduğumuz döneme kadar çeşitli ekonomik krizler, piyasa daralmaları yaşadık sektör olarak. yönetim yapımız, ekonomik dalgalanmaları en profesyonel şekilde yönetebilecek tecrübeye sahiptir. Penti olarak daha öncede olduğu gibi yine güçlenerek, kategorilerimiz bazında büyüyerek bu dönemi geçireceğimize inanıyoruz.”
TGDF: Fiyat artışları asgari düzeyde kaldı
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Genel Sekreteri İlknur Menlik de açıklanan son verilerin, gıda ve içecek sanayinin, üretici fiyatlarındaki artışları, ürün fiyatlarına birebir yansıtmadığını ortaya koyduğunu söyledi. Menlik, “Türkiye gıda sektörü olarak maliyetlerimiz çok yüksek oranlarda artış gösterirken, fiyat artışlarını asgari düzeyde tuttuk” dedi.
Reis: Raf fiyatları kademeli artacak
Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, enflasyondaki artışın yüksek belirsizlik ortamından kaynaklandığını belirterek, döviz artışından kaynaklı ithal ürünler karşısında yerlinin de zam yaptığını söyledi. Reis, “Gıda maddelerinde kendi kendimize yetebilmeyi sağlamamız gerekiyor” dedi. Henüz raflara yansımamış zamların bulunduğuna değinen Reis, üretici fiyatlarının yüksek olmasından kaynaklı, raf fiyatlarının kademeli olarak artacağını ifade etti.
Kapak Konusu
Perakendecinin umudunu döviz kuru kırıyor
Türkiye’de sonbaharın piyasalar için ayrı bir yeri vardır. Eylül ayı için birbirinden faklı senaryolar havada uçuşur. Türkiye piyasalarının seyri de küresel piyasalardan pek kopamıyor.
Genelde yaz aylarının negatif ve dinlenmeyle geçirilmesinin ardından eylül ve ekim pozitif seyrediyor. Kasım ise net bir şekilde satış ayı. Yıllık hesaplar için kârların realize edildiği ve genelde bizim gibi gelişmekte olan piyasaların satış baskısı altında geçtiği bir dönem.
Türk Lirası’ndaki (TL) değer kayıpları devam ederken, dolar/TL kuru art arda rekor kırıyor. Kurda bu gelişmeler yaşanırken yıllık enflasyon da 15 yılın zirvesinde seyrediyor.
Okula dönüş sezonunda tüketici elektroniği zirvede
BrandZone, Retail Türkiye’ye özel olarak geçtiğimiz yıllarda okula dönüş sezonunda düzenlenen kampanyaları ele aldı. BrandZone verilerine göre; sektörel bazda kampanyalara tüketici elektroniği damga vururken, en fazla kampanya düzenlenen kategori TV, en fazla kampanyaya imza atan marka ise Samsung oldu.
Perakende sektörü için yılın en hareketli zamanı başlıyor. Birçok farklı sektörden marka okula dönüş sezonuna özel kampanyalar düzenliyor. Peki önceki yıllarda kampanyalar nasıl bir seyir izledi, hangi kategoriler zirveye yerleşti. Türkiye’deki markalar için fiyat/rekabet araştırma hizmetleri sunan BrandZone, Retail Türkiye’ye özel olarak 2016-2017 yılları arasında okula dönüş dönemini kapsayan süreçte düzenlenen kampanyaları analiz etti.
“Tüketici elektroniği zirvede”
2016 ve 2017 yıllarının Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında, teknoloji marketleri ve hipermarketlerin düzenledikleri insert, gazete ve tv reklamlarını incelediklerini belirten BrandZone Kurucu Ortağı Cem Köz, “Sektörel bazda tüketici elektroniğinin son iki yılda zirvede yer aldığını görüyoruz. Tüketici elektroniğinde yaşanan bu artışın 2018 kampanyalarında da aynı hızla süreceğini düşünüyoruz. Kampanya verilerimize göre 2016’da sektör olarak üçüncü sırada yer alan küçük ev aletleri 2017’de ikinci sıraya yükselirken; dördüncü sırada yer alan Telekom sektörü 2017’de üçüncü sıraya çıktı. 2016’da ikinci sırada yer alan bilişim teknolojisi ise dördüncü sıraya geriledi” dedi.
“2017’ye TV kampanyaları damga vurdu”
Köz, “Hem 2016 hem de 2017’de kate- gori bazında en fazla kampanya TV kategorisinde düzenlendi. 2016’ya göre akıllı telefon kampanyalarının yüzde 7 oranında arttığını, dizüstü bilgisayar kampanyalarının ise yüzde 6 oranında düştüğünü görüyoruz. 2018 yılında da en çok kampanyanın yine TV kategorisinde düzenleneceğini öngörüyoruz” diye konuştu.
“Son 2 yılda lider Samsung”
Son iki yılda tüm kategorilerde en fazla kampanya düzenleyen markanın Samsung olduğunun altını çizen Köz, “Geçen yıl Samsung’u, yüzde 6’lık kampanya oranıyla Philips ve yüzde 5’lik kampanya oranıyla Lenovo takip etti” dedi.
“Satış kanalında A101 atağa kalktı”
Köz, “2017’de yüzde 23’lük kam- panya oranıyla A101’in zirveye yerleştiğini görüyoruz. Yüzde 22’lik kampanya oranıyla Media Markt ikinci sırada; yüzde 16’lık kampanya oranıyla Vatan Bilgisayar üçüncü sırada; yüzde 13’lük kampanya oranıyla Teknosa dördüncü sırada; yüzde 6’lık kampanya oranıyla BİM beşinci sırada yer aldı” diye konuştu.
MediaMarkt: Döviz kurlarındaki artış tüketici talebini etkileyecektir
Onbinlerce son teknoloji ürün çeşidi ile teknoloji severlerin vazgeçilmez adreslerinden biri olan MediaMarkt olarak her sene olduğu gibi bu sene de sonbahara okula dönüş kampanyasıyla başlayacaklarını söyleyen MediaMarkt Türkiye Satınalmadan Sorumlu YKÜ (COO) Faruk Kocabaş, ”Günlük hayatı kolaylaştıran mobil uygulamalar, okul dönemi için öğrencilerin de vazgeçilmezi oluyor. Sayısal ya da sözel dersler için geliştirilen uygulamalardan, proje hazırlamaya yardımcı olanlara kadar dersleri destekleyecek pek çok yenilik, öğrencilerin başarılı olması için fırsatlar sağlıyor. Özellikle büyük ekranlı akıllı telefonlar ve tabletler ise öğrencilerin bu uygulamaları rahatlıkla kullanmasını kolaylaştırıyor. Ancak bu sene okula dönüş kampanyamızı önceki senelerden farklı olarak, yazlıklardan eve dönüş yapan müşterilerimizin ilgisini çekecek bir şekilde planladık. Eve kapanacağımız günler gelmeden evin ihtiyaçlarını gidermek ve eskiyenleri yenilemek isteyenler için harika fırsatlar olacak” dedikten sonra döviz kurundaki artışlarla ilgili şu bilgileri verdi:
“Dolar kurundaki artış sektörümüzün gündeminde ki önemli konulardan biri oldu. Öte yandan sektörün bağımsız araştırma kurululuşu GFK’nın açıkladığı datalarda tüketicilerin bu dönemde alışverişlerinde belirgin bir kısıtlamaya gitmediklerini gözlemledik. Özellikle akıllı telefonlar artık, temel ihtiyaçlardan biri haline geldi.
Biz de MediaMarkt olarak toplu satın alım yaptığımız için enflasyon artışını bünyemizde yönetebiliyor, değişen şartlara rağmen büyümemizi sürdürmek için verimlilik yollarını keşfediyoruz. Önemli olan tüketicimize en az etki edeceği şekilde hareket etmek ve bunun için çok çaba sarf ediyoruz. Özellikle finansman imkanlarımızda kredi kartı, banka kredi kullanımları gibi çeşitlen- dirme yaparak tüketicilerimizin alım gücünü destekliyoruz.”
Enflasyonun tüketici talebine etkisini de değerlendiren Kocabaş, “Enf lasyondan öte döviz kurlarındaki artış tüketici talebini etkileyecektir. Bu da tüketicilerin ihtiyaçları için yaptıkları alımları öne çekmeleri ne ama ihtiyaç olmadıklarını düşündükleri alımları da normalden daha fazla ötelemelerine neden olacaktır” dedi ve ekledi:
“Bu sene yaz sonrası canlanma için beklentimiz geçen senelerin üzerinde olması yönünde idi. Ama döviz kurlarındaki artış ile ithal ürünlerdeki, özellikle bilgisayar fiyatlarındaki artış bir miktar tüketicileri zorlayacaktır. Bizler yine sunduğumuz seçenekler ile tüketicimizin ihtiyaç duyacağı ürünleri almalarına olanak tanıyacak fırsatları yaratacağız.
Tedarikçiler piyasaya sundukları yeni modeller, tasarımlar, doğru ürünler ile sonbahar döneminde de talebi canlı tutmaya çalışacaklardır. Biz perakendeciler de yaratacağımız etkili kampanyalar ile tüketicilere en uygun fiyatlı ürünleri sunmaya devam edeceğiz.”
Okul alışverişi araştırması Çarşıdan sınıfa-Ağustos 2018
Türkiye’de her yıl 20 milyon öğrenci, Eylül ayında yeni okul dönemine başlıyor. Aileler ise bu dönemde okul alışverişine toplam 15 milyar TL harcıyor. Peki 2018-2019 eğitim ve öğrenim yılı öncesinde aileler hangi kategorilerden, ne kadarlık bir bütçe ile alışveriş yapmayı planlıyor? Satınalma tercihlerine kim daha etkili oluyor? Bu dönemde hangi markalar ve mağazalar öne çıkıyor?
Dünyanın bir çok yerinde yılın en hareketli dönemlerinden biri olarak görülen “Okula Dönüş (Back-to-school)” Türkiye’de de markalar tarafından oldukça önemsenen bir dönem. Yarışmalar, çekilişler, mağaza içi aktiviteler ve fiyat indirimleri gibi geleneksel uygulamalar bu dönemde markaların gözdesi. Fakat günümüzde asıl kritik olan şeylerden biri de teknoloji ve trendleri kullanarak, geleneksel pazarlama uygulamalarını geliştirmek.
Bu sebeple 2018-2019 eğitim-öğretim yılı öncesindeki alışveriş planlarına ışık tutabilmek adına “Okul Alışverişi Araştırması: Çarşıdan Sınıfa” raporunu oluşturduk.
Bounty tüketici platformumuz üzerinden NUTS-1 temsili 421 velinin katılımı ile bir araştırma gerçekleştirildi.
Anavarza Bal: Satışlarda sonbahar ile birlikte artış olacak
Özellikle okul açılma dönemleri ile birlikte tüm markalar gibi Anavarza Bal olarak yeni aktivite planları oluşturduklarını ifade eden Anavarza Bal Genel Müdürü Can Sezen, “Bunun yanı sıra yine bu dönemle birlikte birçok ulusal ve yerel zincir mağazalarda kasa aktiviteleri ve insört çalışmalarında yer almaya devam ediyoruz” dedikten sonra enflasyonun kampanya fiyatlarına etkilerini şöyle açıkladı:
“Birçok üründe özellikle tarıma dayalı ürünlerde enflasyon oranları daha yüksek. Dolayısıyla enflasyon sonucu fiyat hareketliliği oturduktan sonra yine kampanya uygulamaları aynı şekilde devam edecektir diye düşünüyoruz, bal sektörü özelinde baktığınızda ise önümüzdeki aylarda fiyat değişikliği söz konusu olabilir, bu fiyat değişiklikleri oturana kadar bal sektöründe de yüksek oranlı indirimler olmayabilir.
Özellikle enflasyon ile birlikte ekonomimizde son yaşanan süreçlerdeki faiz artışları ve döviz kurundaki yüksek oranlı değişimler mutlaka tüketici talebinin kısılmasına vesile olacaktır ancak sektörel olarak bal sektöründe özellikle sonbahar ile birlikte artış olacağı kanaatindeyiz.”
Yapılan kampanyaların kazan-kazan modeli oluşturmasının önemine dikkat çeken Sezen, “Şayet bu dinamikte yani hem tedarikçi olarak biz lerin hem perakendecinin hem de tüketicinin kazançlı çıkacağı ve fırsat öngörüsü oluşturacağı bir dizayn oluşturduğunuz taktirde kampanyaların perakendeci tarafında da karşılık bulduğuna inanıyoruz” dedikten sonra konuşmasını şöyle tamamladı:
“Fiyat indirimi tüketici de karşılık bulan bir dizayn dolayısıyla hem perakendecilerimizin hem de bizlerin buna kayıtsız kalması mümkün değildir ancak bu oranların makul ve anlamlı olması çok önemli.”
Metro Türkiye’de 2000 okul ürününü test ediyor
İnsan sağlığının korunmasına yönelik çalışmaları da sürdürülebilirlik bilinciyle yürüten Metro Türkiye, sektörde bir ilki gerçekleştirerek 2008 yılında başlattığı “Okula Dönüş” projesinin kapsamını her geçen yıl daha da genişletiyor. Bu yıl Metro mağazalarında satılan tüm kırtasiye, ayakkabı ve tekstil ürünleri, Yeditepe Üniversite Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Ana Bilim Dalı tarafından belirlenen ve onaylanan 50’den fazla farklı parametre ile test ediliyor. Metro’da satışa sunulan kırtasiye, ayakkabı ve tekstil ürünlerinin hiç biri çocukların sağlığını tehdit eden kurşun, solvent, fitalat gibi ağır metaller içermiyor.
Metro, yürüttüğü yerinde denetimler, düzenli analizler, tedarikçi eğitimleri ve yasal düzenlemelerle yüzde 20 olan uygunsuzluk oranını ‘0’a yaklaştırdı. Okula dönüş kategorisinde yer alan 2.000 ürünüyle Metro, her yaşa, bütçeye ve ihtiyaca uygun olarak müşterilerine sağlıklı, güvenli ve kaliteli ürünler sunuyor.
Anaokulundan, üniversiteye kadar tüm öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verecek ürün çeşitliliği ve okul listelerinin teslim edilmesinin ardından gerekli ürünlerin alışverişini tamamlamaya yardım eden çalışanlarıyla Metro, tüm ebeveynler için farklı bir alışveriş deneyimi sunuyor. Çocukların sağlığı kadar ailelerin bütçelerini de düşünen Metro, geniş fiyat aralığıyla her bütçeye uygun ürünleri müşterileriyle buluşturuyor. Metro mağazalarında girişte bulunan danışmadan ücretsiz ve hızlı bir şekilde alınabilen “Günlük Giriş” kartı ile dileyen herkes kolaylıkla alışveriş yapabiliyor.
Metro ürünlerin kalitesi ve güvenliğinin yanında, kırtasiye, ayakkabı ve tekstil tedarikçilerinin üretim koşullarını da önemsiyor, çünkü kalitenin üretimin her aşamasında sağlanması gerektiğine inanıyor.
CarrefourSA: Gıda pazarı daralmayacak
CarrefourSA Genel Müdürü Kutay Kartallıoğlu, gıda pazarında bir daralma öngörmediklerini söyledi. Kartallıoğlu, “Gıda sektörü, krizlere karşı defans durumundadır. Bizler, bilgimize güveniyoruz. Daha çok müşteriye ulaşmanın yollarını arıyoruz. Tüketiciler tasarrufa yönelse bile gıda sektöründe daralma olmayacaktır. Bu sektör, son 5 yılda enflasyonunda altında fiyat artışı yaptı. Organize perakende, enflasyonla savaşta iyi bir silahtır. Enflasyona 2-3 puan baskı yapar. Enflasyonla savaşta bizler için çok önceliklidir. Bu konuda tedarikçilerle ele ele vererek projeler üretiyoruz. Bu sayede manşet enflasyonun altında kalıyoruz” dedi.
Bugün için toplam 7 hipermarkette tüketicile- re hizmet veren Lezzet Arası restoranlarının, ilerleyen dönemde yaygınlaştırmaya devam edeceklerini kaydeden Kartallıoğlu, “CarrefourSa İçerenköy mağazasının da yenilenmesi için yatırımcı grup ile görüşülüyor. Temaslar olumlu sonuçlanırsa hem mağaza yenilenecek hem de Lezzet Arası açılacak” dedi.
Olicenter: Tüketici temel ihtiyaçlara yöneliyor
Sonbahar’da döviz ve enflasyondaki olağan üstü çıkış dolasıyla çok verimli geçmeyeceğini tahmin ettiklerini söyleyen Olicenter Yönetim Kurulu Üyesi Adnan Yorguner, “Bizlerde fiyat indirimlerinden çok çapraz promosyonlar ve/veya yapıyoruz. Bahar temizliğine zam yok. Donuk ürünlerde fiyatları dondurduk. Bu hafta zam görmeyeceksiniz, gibi haftalık kampanyalarla desteklenmiş Eylül ayı planlıyoruz. Ekim ayı kuruluş yıldönümü olduğu için şartları zorlayarak güzel kampanyalar ve indirimlerle müşterilerimizi karşılayacağımızı öngörüyoruz. O döneme kadarda dövizdeki yangının sona ereceğini ve fiyatların oturmuş olacağını düşünüyoruz” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Döviz kurlarındaki artış liste fiyatlarını yükseltmeye devam ediyor. Bu yazıyı yazarken bile; Kurban bayramındaki insert ürünlerini firmalar karşılayabilecekler mi diye düşünüyor insan. Ama biz 2001 öncesini bile görmüş geçirmiş perakendeciler olarak bununda üstesinden geleceğiz. Çok cazip olmasa da iyi fiyatlar çıkaracağız.
Enflasyon tüketicinin alım gücünü azalttıkça tüketici daha temel ihtiyaçlara yöneliyor. (süt, yumurta, ekmek, sebze gibi) Alışverişe ayrılan para azaldıkça çeşitlilik azalıyor, çeşitlilik azaldıkça rafta bekleyen, satışı azalan, valör yiyen barkodların perakendeciye yükü artıyor, karlılık azalıyor, ciro azalıyor, işletme giderinin ciro üzerindeki payı artıyor. Tam bir kısır döngü yani.”
Tedarikçiler kampanyalar konusunda perakendecileri kolay ikna edebiliyorlar mı? Perakende- ciler tedarikçiler kadar fiyat indirimine iştirak ediyorlar mı? sorusunu yönelttiğimizde ise Yorguner, “Tedarikçide, perakendecide hiçbir konuda bilgi sahibi değil. Bekliyor, gözlemliyor stabil kalmaya çalışıyor” şeklinde konuştu.
Toyzz Shop; okul alışverişi için herkesi mağazalarına bekliyor.
Toyzz Shop; 2018 – 2019 eğitim ve öğretim yılı öncesinde güvenilir, kaliteli ve her bütçeye uygun ürünleri, inanılmaz fiyat ve fırsat avantajlarıyla okul alışverişini festivale çeviriyor. Toyzz Shop Pazarlama Grup Müdürü Didem Özgüven, “Okul çantalarında 1 Ağustos 2018, Çarşamba gününden itibaren %30 – %40 – %50 indirim fırsatı sunan Toyzz Shop, 17 Ağustos – 17 Eylül tarihleri arasında da 100 TL ve üzeri alışverişlerde Bonus Flaş’a özel 20 TL Toyzz Shop Bonus hediyesi ve 8 taksit avantajı sağlıyor” dedi.
Kappadokia Gıda: Tüketi ciler sonbaharla birlikte daha dikkatli ürünler seçecek
Kappadokia Gıda Tarım olarak sonbaharla birlikte yeni ürünlerle raflarda olacaklarını ifade eden Satış Koordinatörü Tahsin Atlay, “Tüketi cilerle sağlıklı ürünlerle buluşmayı hedefliyoruz. Biraz üretici biraz da perakendeci karlarından fedakarlık ederek tüketici ye iyi fiyatlarla ürünler ulaşacaktır. Tüketiciler sonbaharla birlikte daha dikkatli ürünler seçerek cebindeki paraya göre ürünler alacak. Doğru kampanyalarla belli ürünlerde mutlaka olacaktır. Tedarikçiler artık perakendecileri eskisi gibi ikna edemiyorlar. Artık perakendeci de büyük stokların altına girmemektedir. Perakendecilerde tüketicilere ulaşmak için fiyat indirmeleri gerekecek” dedi.
Binboğa Bal: Perakendeciler kampanyalara çok temkinli yaklaşıyor
Binboğa Bal olarak pazardaki payı, bulunurluluğu kaybetmemek, markayı daha da büyütmek adına farklı kampanyalar planladıklarını söyleyen Pazarlama Müdürü Tacim Hanay, “Bu kampanyalarımız özellikle tüketicilerimize yönelik yapılan çalışmalardır. Özellikle enflasyonu yüksek olması bizlerin etkili-ilgi uyandıran kampanyalardan alıkoymaktadır. Yoğun rekabetin yaşandığı pazarda, her türlü hammaddenin fiyatının yükseldiği bir ortamda etkili kampanyalar yapmak da mümkün olmamaktadır. Bu da haliyle ilgi uyan dıran indirim oranlarına ulaşılamayacağını gösteriyor” dedikten sonra şu bilgileri verdi: “Enflasyon gelir dağılımını ücretliler aleyhine olumsuz etkilemekte, tüketici olarak ya daha ucuz ürünlere yönelmekte ya da satın alacağı ürünü ertelemektedir. Biz yılın ilk altı ayını değerlendirdiğimizde geçen yıla oranla ciro hedefimizde sapma göstermeden gidiyoruz. Bu yılsonunda hedefimizde bir sapma olacağını düşünmüyoruz. Ama genel anlamda piyasaya baktığımızda geçen yıllara oranla canlanma olacağını düşünmüyorum. Biz tedarikçiler gibi pera- kendecilerde artan girdi maliyetleri nedeni ile çeşitli sıkıntılar yaşıyorlar. Bu nedenle satın almalarına özellikle çok dikkat ediyorlar. Haklı olarak kampanyalara çok temkinli yaklaşıyorlar.”
Altunbilekler: Kurlarda yaşanan dalgalanma fiyatlar üzerinde baskı yarattı
Altunbilekler de sonbahar kampanyalarını planlarken ana iki noktaya daha dikkat ettiklerini, bunların okula dönüş kampanyaları ve mevsimin getirdiği tüketici davranışlarındaki değişikliklere göre planlamalar olduğunu belirten Altunbilekler Satınalma ve Pazarlama Direktörü Ahmet Mayuk, “Müşteri davranışlarını önceden tahminleyip plan yapabilmeyi her işletme gibi çok önemsiyoruz. Bunun için iki yıldır Paro ile ortak yürüttüğümüz CRM çalışmalarına ağırlık verdik. Yaklaşık 400 bin Paro özellikli İyi Kart’lı müşteri sayısına ulaştık. Sonbahar kampanya planlarını buradan elde ettiğimiz müşteri analizlerine göre hazırladık. Okula dönüşle ilgili kategoriler belirledik, sağlıklı atıştırmalıklar, içecekler, süt ve süt ürünleri gibi çoklu paket önerileri hazırladık. Çoklu paketlerin bir kısmını hediyeli tekliflerle zenginleştirdik. Ürün kampanyaları dışında kategori kampan
yalarına ağırlık verdik. Yani kategoride sadece belirli ürünlere değil ilgili kategorinin tamamına müşterilerimize avantajlar sunmaya başladık. Örnek Manav Kasap Şarküteri Unlu mamul Kuruyemiş gibi ana reyonlarda haftalık ürün indirimleri dışında ilgili kategorinin tamamına % 10-15 indirimler ya da kat kat puan kazandıran uygulamaları planladık. Müşterilerimizin en az ürün kampanyaları kadar genel reyon kampanyalarına ilgi gösterdiklerini gördük. Planlamalarımızı bu alanda daha da geliştirdik” dedikten sonra şu bilgileri verdi: “Fiyatın öne çıktığı kampanyalarda müşterilerimize sunacağımız etkili fiyat algısını çok önemsiyoruz. Son birkaç aydır enflasyondaki yüksek seyir ve Ağustos ayında döviz kurlardaki yaşanan malum dalgalanma fiyatlar üzerinde olumsuz baskı yarattı. Piyasalardaki bu hareketlilik birçok üründe raf fiyatlarına olumsuz yansımalara sebep oldu. Bu durum fiyat indirimlerinin müşteriler tarafından sahada daha az gibi algılanmasına neden oldu.”
Enflasyonun tüketici talebine etkisini de değerlendiren Mayuk, “Yüksek fiyat geçişleri ve fiyatların daha da artacağı inancı piyasalara hakim olursa bir süreliğine pazarda geçici ve yüksek tüketici talebi oluşturabilir. Yüksek fiyat artışlarının devamında ise tüketicilerde satın alma miktarlarında da azalmalar, marka tercihlerinde değişimler, daha ucuz segmentlere kayma gibi davranış değişiklikleri olabilir. Bu durum birçok kategoride daralmalara beraberinde ciro kayıplarına neden olabilir. Bize göre piyasaların geçen senelerdeki mevsim canlılığını yakalaması için özellikle Ağustos ayında yaşanan dalgalanmaların durulup piyasanın daha sakin planlama yapabilme süresine bağlıdır. Özellikle piyasa yapıcısı büyük firmalar pazara vereceği mesajlara çok dikkat etmeli sipariş sevkiyat ve fiyatlamalar konusunda yanlış anlaşılmalara neden olabilecek uygulamalardan kaçınmalılar.”
Mayuk, “Tedarikçilerimizle ortak planlanan tüm kampanyaları kazan kazan ilkesi üzerine hazırlar ve müşterilerimize sunarız. Burada bizce asıl önemli olan tedarikçilerimiz ile birbirimizi ikna etmekten ziyade tedarikçilerimizle birlikte müşterilerimizi nasıl daha iyi ikna edebiliriz durumudur. Tedarikçilerimiz ile ortak belirlediğimiz fiyat indirimi operasyonlarına iştirak konusunda işin büyüklüğü ve şekline göre her zaman üzerimize düşeni yaparız” dedi.
Alsan Gıda: Fiyata endeksli kampanyalar yapacağız
Her sene sonbahar etkinliği olarak marketlerde ağırlıklı olarak kırtasiye ve gereçlerine ağırlık verildiğini, tüketicilerinde okulların açılacak olması sebebiyle bu araç ve gereçleri talep ettiklerini, gıda cirolarının daha düşük olduğunu ifade eden Alsan Gıda, Meram Un Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Yöneticisi Turgay Alhan, “Bu sene dövizdeki artışın okul dönemine denk gelmesi ve aklınıza gelebilecek her şeyin fiyatının değişmiş olması hem tedarikçileri hem de tüketicileri zorlayacaktır diye düşünüyorum” dedikten sonra şunları söyledi:
“Biz gıda tarafında yine de tüketicinin ilgisini çekecek ürünümüzü raftan aldıracak, her ne kadar fiyat artışları olsa da fedakarlık yaparak fiyata endeksli kampanyalar yapmayı düşünüyoruz. Meram Un, girdiği noktada tüketicilerin ilgisini çekmekte ve kalitesiyle ön plana çıkmaktadır, bu arada rakiplerimizi de takip ederek piyasalardan ve satışımızdan geri kalmamaya çalışacağız. Dövizdeki artışlar makul bir seviyeye gelirde tüketici, tedarikci ve üreticiler rahat bir nefes alır.”
Bereket Döner: Fiyat endeksli kampanyalar olumsuz etkilenecek
Bu sonbahar döneminde back to school (okula dönüş) dönemini verimli kullanmak adına öğrencilere yönelik yeni döner ürünleriyle okul kantinlerine iyi bir başlangıç yapmayı planladıklarını söyleyen Bereket Döner CEO’su Muhammet Nezif Emek, “Bununla ilgili Ar-Ge çalışmalarımıza tamamladık. Bu yıl hedefimiz her yıl olduğu gibi yine en az 1000 okulun kantin ve restoranlarına ulaşmak olacaktır. Enflasyonun son dönemde giderek artması gerek hammadde fiyatlarındaki dalgalanma, gerekse üretim maliyetlerinin yükselmesine paralel olarak üretici ve tedarikçi marjlarını olumsuz etkilemektedir. Bu durum, özellikle fiyat endeksli kampanyaları olumsuz yönde etkileyecektir. Ancak yine de sektör olarak hammadde maliyetlerimizin gerek et gerekse tavukta bu kadar hızlı dalgalanmasına rağmen 2018’de geçen yıl kadar olmasa da ciddi fedakarlıklarla, enflasyona göre olması gereken satış fiyatlarının çok altında kalarak pazarımızı büyütmeye devam ediyoruz” dedikten sonra enflasyonun tüketici talebine olan etkisini şöyle özetledi: “Enflasyon ve döviz kurlarındaki yukarı yönlü seyir, tüketiciler üzerindeki satın alma istek ve gücünü azaltarak talebi daraltacaktır. Özellikle temel tüketim kategorisinde yaşanacak bu talep daralması, biz üretici ve tedarikçiler kadar perakendecilerin de sepet büyüklüğü ve kasa çıktılarını olumsuz yönde etkileyecektir. Ancak bu dönemde karşılıklı fedakarlıklarla ortaya çıkan maliyeti paylaşırsak bu dönemi daha kolay atlatabiliriz. Biz bu yönde çalışmalarımızı başlattık.”
Emek, “FMCG sektörü genelinde olumsuz bir seyir izliyor olsa da sektörümüzde temel tüketim, karşılıklı fedakarlık ve uzlaşma havasını sinerjiye dönüştürürsek daha sınırlı bir etki yaratacağını ön görmekteyiz” dedikten sonra tedarikçilerin kampanyalar konusunda perakendecileri kolay ikna edebiliyorlar mı? sorumuzu şöyle cevaplandırdı:
“Bazı zorlukları olsa da bu süreçten sonra her iki tarafın da ortak menfaatleri çerçevesinde daha uzlaşmacı bir model ile tedarikçi-perakendeci sürecinin başlayacağından eminiz.
Tedarikçiler kadar olmasa da, perakendeciler de yıl bütçelerinde sapma yaşamamak için bazı dönemlerde kendi uhdelerinde indirimlere ortak olmaktadır.”
Büyük boylardan küçük boylara geçiş
Tüketiciye CRM data havuzundan terzi usulü kampanyalara ağırlık verilerek müşterinin kasadan alışverişi geçtiği anda Groseri kartına özel üründe indirim gerçekleştirildiğini belirten Groseri İcra Kurulu Üyesi Levent Uğurses, “Aylık olarak gerçekleştirilen şapka, yaza merhaba, yaza veda, Efsane Cuma, Siber pazartesi vb. kampanya ürünlerinde müşterinin daha önceki alışverişleri analiz edilerek ilgili kampanya ürünleri müşteriye sms yolu ile özel olarak tercih ettiği ürünler sunulmaktadır. Eylül ayında Okula Dönüş kampanyası adı altında, çocuklara sağlıklı beslenmeyi destekleyen ve çocukları abur-cuburdan uzaklaştırmak adına sağlıklı nesiller için meyve alışkanlığını ön plana çıkarmak adına sosyal sorumluluk projesi, yaz döneminin bitimi ile 2.000 üründe yaza veda kampanyası, alışveriş çılgınlığına dönüşen Efsane Cuma kampanyasında 1 alana 1 bedava, e-ticaret üzerinden İndirimli alışveriş çılgınlığı ‘Siber Pazartesi’ ile 1 alana 1 bedava ile devam ediyor” dedikten sonra enflasyonun kampanyalara etkilerini şöyle açıkladı:
“Enflasyon fiyatlara hızlıca yansıdığından indirim oranlarında çok da büyük değişimler yaşanmıyor fakat tüketici algısı yeni fiyatlara hemen adapte olamadığından kampanyaların verimi ve gördüğü ilgi düşebiliyor. Tüketici temel taleplerinde çok büyük etkisi olmayacağı yönünde düşünüyoruz fakat lüks tüketimde bir gerileme söz konusu olabilir. Büyük boylardan küçük boylara geçiş bekliyoruz.”
Yaz sezonundan sonraki canlanma geçen seneler seviyesinde olabilir şeklinde görüşlerini dile getiren Uğurses, “İhtiyaçlar çok fazla değişmiyor, genelde tatil dönüşü ihtiyaçlarda bütçe kısıtlaması yapılmıyor” dedikten sonra şunları söyledi: “2003 yılından bu yana CRM çalışmalarına devam ediyoruz. Halen Adana ve Mersin’de aktif olarak alışveriş yapan 350,000 kayıtlı müşteri yanında yine 20,000 çocuk müşterimizin ayrıca kayıtlarını yaptırdığı birde çocuk kulübümüz var. Müşterilerimize verdiğimiz Groseri kartlar sayesinde onları yaş, cinsiyet, ürün, saat, meslek, gelir dağılımları bazında sürekli analiz ederek, isteklerine bir terzi titizliğinde cevap vermeye çalışmaktayız. Müşterilerimize bizlerle iken kendilerini özel hissettirebilmek bizim için çok önemli, o yüzden tedarikçilerimizin yapmayı planladıkları kampanyaları, istediklerine göre terzinin el becerisini de katarak tedarikçilere sunuyoruz. Dolayısıyla tedarikçileri ikna etmemiz çokta zor olmamaktadır.”
Altun Hipermarketleri: Enflasyondaki yükselme nedeniyle zorlanıyoruz
Sonbaharın perakendeciler için sezon açılışı olduğunu ifade eden Altun Hipermarketleri Genel Müdürü Hakan Baran, “Okulların açılacak olması, bir canlılık yaratır. Fakat bu yıl ekonomide yaşanan son gelişmeler ve uzun yıllar sonra gerçekleşen enflasyondaki yükselme nedeniyle perakendeciler zorlanmaktadır. Yüksek fiyat artışları ve bunlarla gelen zamlar kampanyaların sınırlı olmasını sağlamıştır” dedikten sonra şu açıklamada bulundu:
“Altun olarak bizler müşterilerimize marjlarımızdan fedakarlık ederek kaliteli ürünü ucuz fiyatlarla vermeye çaba sarf edeceğiz. Tedarikçileri de fiyat indiriminde tüketicileri desteklemeye iştirak etmelerini sağlamak için çalışıyoruz. Sonuç olarak bu dönemi perakendeciler ve tedarikçiler olarak elele vererek en az hasarla tüketici isteklerini destekleyerek atlatmak istiyoruz.”
Kapak Konusu
AVM’ler kiracı bulmakta zorluk mu çekiyor?
Doygunluk nedeniyle AVM yatırımları azalırken, artan döviz kuru nedeniyle kiracı kaybeden AVM’ler boş dükkanları doldurmakta zorlanıyor.
Yabancı markanın da giderek azaldığı bir alana dönüşen AVM’lerde yeni konsept üstü açık, ferah, caddelerin olduğu proje yatırımları. Artık AVM yatırımcıları tek başına bağımsız bir AVM yapmaktansa konut ve ofislerden oluşan karma projelerinin bir parçası olan ve caddeye yayılan konseptler geliştiriyor. İstanbul’da yapılan ancak boş kalan bazı AVM’lerin de başka projelere dönüştüğü dikkat çekiyor.
AVM tanımı ilgili AVM yönetmeliği ve Uluslararası Alışveriş Merkezleri Birliği-ICSC tarafından aşağıdaki şekilde yapılıyor:
AVM’ler:
– En az beş bin metrekare satış alanına,
– İçinde en az biri büyük mağaza niteliğini taşımak şartıyla beslenme, giyinme, eğlenme, dinlenme, kültürel ve benzeri ihtiyaçların bir kısmının veya tamamının karşılandığı en az on işyerine ya da büyük mağaza niteliği taşıyan işyeri bulunmasa dahi beslenme, giyinme, eğlenme, dinlenme, kültürel ve benzeri ihtiyaçların bir kısmının veya tamamının karşılandığı en az otuz işyerine,
– Ortak kullanım alanlarına,
– Merkezi bir yönetime,
sahip yapılardır.
“Çok kısa sürede 30 bin kişiye iş imkânı yaratmamız mümkün”
400’ü aşkın markaya sahip üyelerinin 70 binin üzerindeki mağazasının yaklaşık yüzde 65’i AVM’lerde olan BMD Başkanı Sinan Öncel’e göre göre AVM’ler markaların müşteriler ile buluşmasında kolaylaştırıcı rol görüyor. Organize perakendenin geliştiği yıllarda tüketicilerin caddeye göre AVM’lerde kendilerini daha güvende hissettiklerine dikkat çeken Öncel, “AVM’ler yıllarca buluşma ve sosyalleşme mekanı olarak kullanıldı. Yaz aylarında serin, kış aylarında sıcak olması da müşteri nezdinde AVM’lerin cazibesini arttırdı” diyor.
Bugün itibarıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’de talebin üzerinde bir AVM arzı bulunduğuna dikkat çeken Öncel, markaların AVM yönetimleri ile yaşadıkları sorunları da şöyle ifade etti: “Ağırlıklı olarak yabancıların işlettiği AVM’lerin büyük bölümü perakendeciye ay sonunda hâlâ günlük kur üzerinden kira faturası gönderiyor. Kiralanabilir alanın üçte biri, yani 4,1 milyon metre karelik alan için günlük kurdan kira ödüyoruz. ‘Ciro kirası’ veya ‘üst sınır’ oranlı kiralamayı tercih eden perakendeci için bu durum hiç adil değil. Çünkü kira başta olmak üzere işletme giderlerindeki artış nedeniyle perakendede kârlılık her geçen yıl biraz daha düşüyor. Hatta bazı mağazalar giderleri bile karşılayamıyor. Perakendeci bu durumda bazen cezayı da göze alıp zarar eden mağazayı kapatıyor. Artan maliyetler yüzünden markalarımız yurt içindeki yatırım planlarını ertelemek zorunda kalıyorlar. Bugün Türkiye genelindeki AVM’lerde 4000’in üzerinde boş mağaza bulunduğunu tahmin ediyoruz. Oysa perakendecinin yatırım iştahı var ve kiralar makul seviyelere indirilse bu mağazalar çok hızlı bir şekilde dolabilir. Bir mağazada ortalama 7 – 8 kişinin istihdam edildiğini düşünürsek kısa sürede 30 bin insanımızı iş sahibi yapabiliriz.”
Yeni açılan AVM’lerde ‘kazan kazan’ işliyor
Son iki yılda açılan AVM’lerde ki mağaza kiralarının markalar için daha avantajlı olduğunu söyleyen Öncel, e-ticaretteki artışa paralel AVM’lerin yaşayacağı sıkıntıya da şöyle dikkat çekti:
“Yeni açılan AVM yönetimleri için ayrı bir parantez açmam gerekiyor. Yeni AVM’lerde iki taraf için de ‘kazan kazan’ durumu söz konusu. Son iki yılda açılan AVM’ler markalarımıza ciro üzerinden kira avantajı sunuyorlar ve hemen hepsinde mağazaların neredeyse tamamının dolu olduğunu gözlemliyoruz.
Burada geleceğe dair bir öngörümü de paylaşmak isterim: Online mağazacılığın toptan perakende içindeki payı giderek artıyor. e–ticaretin Türkiye’ye oranla çok daha yüksek olduğu ABD’de her yıl onlarca AVM hayalet merkezlere dönüşüyor, binlerce mağazanın kapısına kilit vuruluyor. Online alışveriş oranındaki artışla birlikte Türkiye’de de benzer bir durumla karşılaşmamız sürpriz olmayacak. Mağaza sayıları e-ticaretteki artışa paralel olarak verimlilik temelinde optimum seviyelere gelecek.”
Perakendeciler yeni mağaza açmaya çok hevesli değiller
Markaların artık verimliliğe odaklandığını söyleyen KDM Danışmanlık Genel Müdürü Murat İzci, “AVM’lerde anlaşma yapan peraken deciler zarar ettikleri mağazalarda gerekirse tazminatlarını ödeyip çıkabiliyorlar. Bazen 6 aylık cezaya bile razı oluyorlar. Her iki taraf arasında yapılan anlaşma bazen üzerine yazılan kağıt kadar değeri olabiliyor. Perakendeci artık yeni mağaza açmaya çok hevesli değil. Tamamen verimliliğe odaklandılar. Türkiye’de AVM’de mağaza açabilecek perakendeci sayısı az. Bu nedenle de AVM’ler kiracı bulmakta zorlanabiliyorlar” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Perakendeci, neredeyse her sattığı üründen zarar ediyor. ÜFE, %22’nin üzerinde. Buna mukabil TÜFE ise %15’ler seviyesinde. Artan maliyetler satışlara yansıtılamıyor. Markalar, kira indirimi istiyorlar. Bu indirimi AVM’ler vermezse mağazalar kapanıyor. AVM arzının ulaştığı bu noktada eğer mevcut durumu bir kriz olarak yorumluyorsak, kısa vadede çözülebileceğini sanmıyorum.
Cadde kiraları da bir regülasyona girdi. Öncesinde yaşanan boşalma yerini daha makul kiralarla toparlanmaya bıraktı. AVM’lerde de bütün taraflar birbirini idare ediyor. Bu dönemin hassasiyetine binaen perakendeci ile beraber nefes alıp vermek gerekiyor. Kira anlamında da bir makul etrafında buluşuluyor.”
Markalar, AVM’lerle ile birlikte deneyim kazandı
Türkiye’deki AVM sektörünün temsilcisi olan Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD), kabul ettiği AVM tanımına göre 2018 sonunda 410 civarında AVM olacağını tahmin ettiklerini söyleyen Başkan Hulusi Belgü’ye göre alışveriş merkezleri ve perakende birbirini tamamlayan birlikte büyüyen iki alan. Perakende markalarının alışveriş merkezleri ile birlikte çok değerli deneyimler kazandığını ve birçok fırsat elde ettiğine inanan Belgü, “AVM’ler perakende markalarının tüketiciye daha rahat ulaşmasında kritik bir görev üstleniyor. Bugün özellikle Anadolu’da birçok perakende markası bazı illere ilk kez AVM’lerle birlikte giriş yaptı. Ayrıca yerli peraken de markalarımız AVM’lerde global markalarla yan yana yer alarak hem küresel ve yabancı markalarla rekabeti deneyimledi hem de uluslararası pazarlara açılırken strateji geliştirmelerin sağlayacak çok değerli tecrübeler edindiler” diyor.
AVM’lerin geleceği
Belli bölgelerin AVM doygunluğuna ulaştığını kabul eden Belgü, var olan AVM’lerde ki yenileme, büyüme projeleri hakkında şunları söyledi: “Alışveriş merkezleri yatırımları özellikle 2000’li yılların başından itibaren hızlanan bir ivme yakaladı. Dolayısıyla, bugün geldiğimiz noktada özellikle belli bölgelerde AVM’ler doygunluğa ulaştı. Bu bölgelerde gelecek dönemde AVM yatırımlarının daha yavaş bir hızda büyüyeceğini söyleyebiliriz. Öte yandan var olan AVM’lerde yenileme, büyüme gibi proje yatırımları olacaktır. Ülkemizdeki ilk AVM’lerin açılışı bundan 30 yıl öncesine dayanıyor. Hızla değişen ve gelişen teknoloji ile birlikte bireylerin ihtiyaç ve beklentileri, yaşam tarzları ve eğlence anlayışları da değişkenlik gösteriyor. İlk yıllarda AVM ziyaretçisinin birincil amacı alışveriş iken insanlar artık daha çok sosyalleşmek için AVM’lere geliyor. AVM’lerin yeme-içme, sinema, çocuk eğlence merkezleri gibi alanlarda vakit geçirenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Öyle ki alışveriş artık eğlenmek için gelmişken yapılan bir eylem halini aldı. Dolayısıyla 30 sene önce amaç, ziyaretçilerinin ilk ihtiyacı olan alışverişi karşılamakken şimdi sosyal alanlar önem kazanıyor. Mimari olarak ise daha çok gün ışığına ihtiyaç duyuluyor. İşte tüm bu sebeplerle ziyaretçilerinin beklenti ve ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak adına AVM’lerimiz de bir takım yenileme çalışmalarına gidiyor. Dolayısıyla, mevcut AVM’lerimiz gelecek dönemde hem kiralama stratejilerinde hem de mimari yapılarında değişiklikler yaparak daha verimli ve tercih edilir hale geliyorlar.”
İstanbul 100 AVM’ye bedel
Rea Grup’un yıllar önce yaptığı bir araştırmaya göre İstanbul’un en önemli 73 alışveriş caddesi, barındırdığı yaklaşık 10 bin 517 mağaza ile 100 AVM’ye bedel. Caddeler hem doluluk oranı hem kira bedelleriyle de AVM’lere ciddi alternatif olmaya devam ediyor.
Boş mağaza sayısı artarak devam ediyor
Bugüne kadar 14 farklı bankaya 127 AVM değerlendirmesi yapan Eva Gayrimenkul Değerleme Genel Müdür Cansel Turgut Yazıcı’nın tespitlerine göre AVM ve caddelerdeki boş olan mağaza sayısındaki artış geçen yaz başında başladı ve artarak devam ediyor. Bu duruma gelinmesinde yüksek kira rakamları birinci neden olarak gösteren Yazıcı’ya göre talep edilen kira rakamlarının yüksekliği yeni bir durum değil. Yazıcı’ya göre kiraların dışında ki en büyük etken artık dükkanların satış ve cirolarının eskiye oranla gerilemiş olması.
Yazıcı, AVM’lerin kiracı karması oluştururken ve süreç içinde yeniden kiralama işlemleri yaparken kiracı karmasını pazar analizi doğru yaparak oluşturmaları ve belli bir baz ilave ciro kirası oluşturulmasının gerektiğine inanıyor.
Döviz kurlarının beklenin üzerindeki artışı karşısında kur sabitleme ve gerektiğinde kira indirimine gidilmesinin yanında AVM’lerin finansmanın sağlayan kurumlarının geri ödemelerde yapılandırma yapmaları gerektiğini söyleyen Yazıcı, “Aksi durumda yatırımcının toplayamadığı kiraya dayalı bir banka finansmanı geri ödemesi olur ki, bu da ilave sermaye gerektirir” dedi.
2016-2018 AVM Potansiyeli Analizi Raporlarına göre İstanbul’un hala AVM ihtiyacı olduğunu söyleyen Yazıcı, “2018 yılında neredeyse 30 ilimizin alışveriş merkezi konusunda doygunluğa ulaşmasını bekliyoruz. Bu iller içinde Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Kayseri, Muğla gibi büyük şehirler olduğu gibi Aydın, Nevşehir, Van, Sivas gibi Anadolu şehirleri de bulunuyor” dedi.
Hasan Ardıç’a göre ticarette ve perakende de sorun var
AVM’lerde özellikle son aylarda olmakla beraber yaklaşık olarak bir yıldır boş mağazaların olduğunu ve maalesef gün geçtikçe boş mağaza sayısı azalmayıp arttığını söyleyen Hasan Ardıç, “Sadece AVM’lerde değil, benzer durum maalesef Kapalı Çarşı’da da var, İstiklâl Caddesi, Bağdat Caddesi ve Nişantaşı’nda da. Bu durumda sorun daha geniş kapsamlı ve daha genel bir sorun; ticarette, perakendede sorun var demek belki daha doğru bir tespittir. O zaman yapılacak iş bunun nedenlerini saptamak olmalı, konuyu sadece döviz, ya da sadece AVM sayısına veya sadece kiralara bağlamak hem doğru, hem de adil olmaz” dedikten sonra şunları söyledi:
“Artık her şeyin globalleştiği bir dünyada yaşıyoruz; Çin’de olan bir uygulamayı anında Brezilya’da duyabildiğimiz kadar Norveç’te de anında konudan haberdar oluyoruz. Bu durumda tabii ki, FED’in politika faizini 0,25 puan arttırması sadece Japon ekonomisini değil, ABD Doları’nın kullanıldığı tüm ülkeleri anında etkiliyor. ABD Doları’nı kullanmayan da yok zaten. Örneği geliştirmek mümkün, dolayısıyla ulusal makro ekonomik etkileşimimiz globalizmin kapsama alanında.
Hemen kur etkisine bakalım; TL, başta ABD Doları ve Euro olmak üzere hemen hemen bütün konvertible para birimleri karşısında değer kaybetti. Bu ekonomik bir etkileşim değil sadece, işin politik yanı da var, uluslararası ilişkiler bütünü çerçevesinde de değerlendirilebilecek tarafları da var.
Ülkede sürekli bir seçim atmosferinin yaşanması da etkilerden biri tabii. 24 Haziran seçimlerinin tek turda sonuçlanması, en azından 8 Temmuz’da yapılabileceği ilan edilen seçimin iptali ile sonlandı. En azından bir yıl seçim ekonomisi içinde olmayacağız. Artık, erken seçim olmazsa 2019’da mahalli seçimler yapılacak. Seçimler; her ne olursa olsun nihai tüketicinin de perakendecinin de bazı beklentiler edinmesini kolaylaştırıyor. Bu da; bir beklenti, alışverişin yavaşlatılması, giderek azalması vb sonuçları doğuruyor.
Bu durumda, mağazalar kapanıyor, kira pazarlıkları dozajını arttırıyor, ödemeler sekteye uğruyor, eleman tasarrufları başlıyor ve bu sarmal süreklilik kazanıyor.
AVM sayısı, 2018 Temmuz başı itibarıyla ülke genelinde 434, İstanbul’da da 114 olarak geçiyor, tabii son hafta ya da bugün birkaç yeni AVM daha açılmadıysa. Açılmasın demiyoruz, ama tabii ki AVM sayısının sürekli ve hızlı artışı da ekonominin temel kuralı arz-talep dengesinde önemli oynamalara yol açıyor. Bu durum da serbest rekabet koşullarında piyasalarda belirleyici olma rolünün tarafını oluşturuyor, değiştiriyor… Aynı gemideyiz sözleri ve tavizler havada uçuşuyor. Bu da etkenlerden biri…
Perakende de marka sayısında önemli bir artış olmayınca özellikle AVM’lerde kiracı bulma konusunda bazı zorluklar yaşanıyor, böyle devam ederse zorlukların artacağını öngörmek zor değil.
Önceki yıllarda İstanbul’da, ülkenin en şık, en lüks, AVM’lerinde kiralama yapmak için sıra varken şimdi hemen hemen hepsinde az ya da çok, ama çoğalan sayıda boş mağazalar var. Ülkede ekonomik ve siyasal istikrar yeniden sağlandığında, uluslararası ilişkilerimizin yeniden düzelme aşamasına geldiğinde, yerli ve yabancı, özellikle yabancı yatırımcıların ülke ekonomisine yeniden güven duymaları durumunda, turizmin de gelişmesiyle beraber, sektörümüzün de 2005’li yıllardaki başarılı dönemlerine dönülecektir. Bu konuda umudumuz vardır.”
Silk&Cashmere: AVM’ler kiracı bulmakta giderek zorlanacak
Silk&Cashmere Yönetim Kurulu Başkanı, Ayşen Zamanpur, AVM’lerin kiracı bulmakta zorlandığını söyledi. Zamanpur, “Hem de çok zorlanıyorlar. Bu daha da artacak. Büyük isimlere aşırı avantajlı kira sözleşmeleri yaparak diğer markalar da AVM’lere çekilmeye çalışılıyor. Eskiden bizler nerede ne açılıyor kaçırmayalım diye apartta beklerdik. Gerek dünyada e-ticaretin yaygınlaşması ve beton/ çimento fiziksel mağazaların gitgide oransal azalması, gerekse genel ekonomik yavaşlama bu duruma etkin oldu. Kiraların dolar /euro üzerinden olması, bizim gibi tl satarak döviz ödeyen markaların makaslarının açılmasına neden olmuştur ve bu makasın giderek büyümesi kaçınılmazdır. Bu gerçekler hepimizde AVM’lere karşı iştahımızı yok etti. Kısa vadeli düşünen, vizyonel rasyonel bakmayan markalar ve AVM’ler zorlanacaktır. Ve bu sadece ülkemize ait bir durum da değildir. AVM yönetimlerinden bu durumun çok farkında olanlar da var, hala üç gün kirada gecikince ihtar çekmeye yönelecek kadar uzaylı davrananlar da var. Umarım ekonomi dengesini bulacak, perakende gibi lokomotif bir sektörün yara almaması için AVM’ler daha bilinçli davranacaklardır” dedi.
Boyner, ‘Anchor’ mağaza olmanın avantajına sahip
AVM’leri seçerken öncelikle bulunduğu lokasyonun mevcut ve gelecekteki potansiyelini, hitap edeceği müşteri profilini, AVM’nin müşteriye sunacağı marka miksini ve de sosyal imkanlarını (sinema/çocuk oyun alanı/fine dining vs) analiz ettiklerini söyleyen Boyner Büyük Mağazacılık Kurumsal Gelişim ve Outlet Genel Müdür Yardımcısı Filiz Bayrak, “Bunun dışında ulaşım kolaylığı, mağaza metrekaresi ve tavan yüksekliğinin departman mağaza (department store) standartlarına uygunluğu aradığımız diğer özellikler oluyor. AVM’ye çekim sağlayan ‘anchor’ bir mağaza olduğumuz için AVM’ler tarafından öncelikli talep görüyor, tercih ediliyoruz. ‘Anchor’ olma gücümüzden dolayı bütün büyük AVM projelerinin öncelikle paylaşıldığı markalardan biriyiz. Biz de strateji ve hedeflerimize uygun olan lokasyonları, hem müşterilerimizin beklentilerini hem de ticari hedeflerimizi göz önüne alarak değerlendiriyoruz” dedikten sonra şu açıklamada bulundu:
“Beklentilerimizi karşılayacak caddeleri değerlendirebiliriz”
“Son yıllarda alışveriş merkezlerinin sayısının artması ve müşteriler için sosyal ihtiyaçlarına cevap veren mekanlar haline dönüşmesiyle cadde mağazacılık trendinin eskiye oranla düştüğünü söyleyebiliriz. Bununla beraber, departman mağazalar yapısı gereği büyük metrekare ve mümkünse kolay alışveriş imkanı sunacak şekilde çok katlı olmayan yapılara ihtiyaç duyuyor. Caddelerde bu fiziki şartları sağlayan yapılara ulaşmak pek kolay olmuyor ya da düzenlemeye gidilmiş olsa da halen AVM’lerden daha yüksek seviyede olan metrekare fiyatları gündeme geliyor. Şu anda ağırlıklı olarak AVM’lerde faaliyet gösteriyor olsak da önümüzdeki dönemde hem fiziki şartları uygun hem de ticari beklentilerimizi karşılayacak caddeleri değerlendirebiliriz tabii ki.”
AVM lokasyonu ve işletmesi çok önemli
Kiğılı olarak, mağazacılığı çok iyi bildiklerini, pazardaki trendleri, ihtiyaçları tespit ettiklerini söyleyen Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem, “Lokasyon seçiminde, işletmesinde yeterince hassas davranmayan AVM’ler perakendecilerin beklentilerini karşılayamayabiliyor. Bunun sonucunda, kar oranlarının istenilen seviyeye taşınmasıyla ilgili sıkıntılar ortaya çıkabiliyor” derken şu açıklamada bulundu:
“AVM’lerde tüketiciler çok sayıda markanın ürünlerini daha kısa sürede inceleyebiliyor, dilediklerince alışverişlerini tamamlıyorlar. Bu da bizler için hem satış anlamında olumlu sonuçlar doğuruyor, hem de rekabeti canlı tutarak sektörümüzün her daim daha iyiye doğru ilerlemesini sağlıyor.
AVM’lerin lokasyon seçimlerinde veya işletmelerinde kimi zaman yeterince titiz davranılmıyor, bu da müşteri trafiğine birebir etki ediyor Müşteri trafiği çekemeyen AVM’ler perakende sektörüne zarar verebiliyor. Yapılan yatırımlar, müşteri trafiği çekilemediği için yetersiz kalabiliyor. Bu hem AVM yatırımcısı hem işletmesi hem de onun içindeki mağazalar için yük oluşturuyor. Bunların üzerine AVM’lerdeki kira giderlerinin artışı eklenmesi perakendeciler için kar oranlarının istenilen seviyelere çıkamamasına neden olabiliyor. Türkiye makro ekonomisindeki gelişmeler de tüketici üzerinden AVM’lere yansıyor. Fakat yatırımcılar ve markalar içinde bulunulan durumu iyi okuyup, ona göre adım atarsa, sorunlara çözüm bulmak imkansız değil.”
Yabancı markaların çıkışı AVM’leri olumsuz etkiliyor
AVM’lerin kiracı bulmakta zorlandığını belirten Suerdem, “AVM yönetimleri ve perakendeciler arasında kiralara yönelik tartışma uzun süredir devam ediyor. 2016 yılında TL’ye geçişe yönelik bir çağrı yapıldı. Pek çok AVM bu şekilde anlaşmalarını güncelledi. Sözleşme şartlarında değişikliğe sıcak bakan ve ortak bir noktada bulaşacağımız AVM yönetimleri olduğu gibi, TL’ye geçişe olumsuz yaklaşanlar da mevcut. Yabancı markaların çekilmesi de AVM’lerde canlılığı olumsuz etkiliyor. Tüm bunların sonucunda sözleşme şartlarında güncelleştirme yapmayan AVM’ler kiracı bulmakta zorlanıyor. Kiğılı olarak ağırlıklı bir şekilde AVM mağazacılığını tercih ediyoruz. Ancak, cadde mağazacılığını da önemsiyor ve çalışmalarımızı her iki mağazacılık türüne yönelik şekillendiriyoruz. Mağazalarımızın yüzde 5’inin cadde mağazası olduğunu söyleyebiliriz” dedi
İnci Deri: AVM’lerde perakendeciler sert hareketler yapabilir
Türkiye’nin 101 yaşındaki en köklü moda markalarından İnci Deri Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Kızıltaş, “Döviz kurlarındaki artış peraken decileri zorluyor. AVM’lerden biri çıkınca sürü mantığı olmasın diye dirençle karşılaşıyoruz. Bazı yerlerde AVM’lerin cezai şartlarını da üstlenip çıkıyoruz. Çünkü bizim için verimlilik önemli. Kriz reflekslerimiz kuvvetli. AVM’lerin 3’te 1’yle anlaşma sağlana madı. AVM’lerde perakendeciler sert hareketler yapabilir” dedikten sonra şunları söyledi:
“Mağazacılık tarafında verimlilik esas. Bazı mağazaları biz de kapatıyoruz. Verimli olmayan mağazaları eliyoruz. AVM’lerle sözleşmelerimiz olmasına, cezai sorumluluklara rağmen bazı mağazaları kapatıyoruz. Şu dönem verimli olmayan bir mağazayı ayakta tutma konusunda direnilecek bir dönem değil. Türkiye’de AVM’lerde bu sorun son dönemde daha yoğun yaşanıyor. Euro ve Dolar üzerinden kiralar perakendecileri çok olumsuz etkiledi.
Genelde birinin memnun olmadığı AVM’den zaten çoğunluk da memnun olmuyor. Biri çıkınca arkası geliyor. Bunu AVM yatırımcılarının göze almaması gerekir ancak çoğu AVM’de anlaşma sağlana- madı. Tersten mücadele var artık AVM’lerde. Biri çıkmaya çalışınca arkasından sürü mantığı olmasın diye dirençle karşılaşıyoruz. Bizim için önemli olan toplam verimlilik. Biz mağazaya giren 100 kişiden kaç kişiye ürün sattığımıza bakıyoruz. Giren müşteri sayısına bakıyoruz. Ortalamanın altındaki mağazalara bakıyoruz. Ayrıca artık vitrin önünden geçenlere de bakıyoruz. Neden önünden geçip de içeri girmiyorlar? Bunlarla ilgili rakamları da inceliyoruz. Mağazanın lokasyonu, AVM’nin müşteri kitlesi, mağazanın kirası, çalışan personel vs. Hepsini değerlendiriyoruz.
Maliyetler-giderler artıyor, satış fiyatı-ciro artmıyor!
Yeni gelen kurlarla kira giderlerini hesaplamakta zorlanıyorum. Giderler artıyor, satış fiyatı artmıyor. Ciro artmıyor. Ayakkabı satın alma maliyetlerinde artış var. Biz çok ciddi ciro kayıpları yaşamadık daha önceki dönemlerde. Şu dönemde de kampanyalarla müşteri ilgisinin devam etmesini sağlıyoruz. Krizler öyle ya da böyle geçiyor. Kuvvetli markalar bu krize de dayanacaktır.
Anadolu’daki bazı AVM yatırımlarla ilgileniyoruz, çünkü Anadolu illeri için hala AVM yatırımları önemli. Biz Bağdat Caddesi’nden 4 yıl önce çıkmıştık. Kısa süre önce yeniden mağaza açtık. İstiklal Caddesi’ni ise hiç terk etmedik. Bazı şehirlerin en işlek caddelerinde de olmaya devam edeceğiz. AVM’ler konusunda ise çok daha temkinliyiz. AVM’lerin 3’te 1’i kiralarında indirim yapmadı. Cirosu iyi olan yerlerde bile verimlilik yoksa mağaza kapatırım. Cirosu iyi olan ama kira gideri çok yüksek olan bir AVM’den çıktık. Yabancı fonların hakim olduğu AVM’ler direniyor. Bir gerçek var perakendeci çok rahatsız. Artan kurlar ve gelinen nokta rahatsızlık yaratıyor. Anlaşılamayan bazı lokasyonlarda perakendeciler sert hareketler yapabilir. Bağdat Caddesi’nden bir anda herkes çıktı, benzer durumlar AVM’ler için de geçerli olabilir. Kriz reflekslerimiz kuvvetli.”
Koton, cadde mağazalarını tercih ediyor
AVM’nin bulunduğu lokasyonun il-ilçe düzeyinde demografik açıdan yeterliliği, rekabetteki konumu ve marka karması, ulaşılabilirliği, toplam kiralanabilir alan büyüklüğü, kira rayiçleri, benzer lokasyonlardaki Koton performansı ve kanibilizasyon etkisini değerlendirilerek AVM’ye giriş kararı verildiğini söyleyen Koton Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ali İleri, “Son yıllarda AVM sayısının artışı sebebiyle yer bulmakta zorlanmıyoruz ancak büyük metrekare ihtiyacımızdan dolayı rekabetin yüksek olduğu AVM’lerde ideal metrekare ve görünürlük, erişilebilirlik açısından doğru mağazayı bulmak biraz zaman alabiliyor. Pazarın büyüklüğüne göre eğer kira rayiçleri, ulaşım ve metrekare imkanları kriterlerimize uyuyorsa cadde mağazacılığını tercih edebiliyoruz” dedi.