Sosyal Medya Hesaplarımız

Birant Esinoğlu

Markalar hukukunda yeni gelişmeler

Birant Esinoğlu
Abone Ol:

Yeni yasa eskisinden farklı olarak sadece cezaları değiştirmeyip, diğer bazı hükümlerde de değişikliklere gitti.

Ülkemizde temeli Avrupa Birliğinden alınan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kararname on yılı aşkın bir süredir uygulamada iken, bu kararnameye ekli olarak kullanılan ve marka taklidini hapis ve başka müeyyidelerle cezalandıran hükümler geçen yılın Ocak ayında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi ve bu karar Temmuz ayında yayınlandı. Anayasa Mahkemesi yeniden bir hüküm tesisi için meclisin kanun çıkarması için 6 aylık bir süre tanıdı (iptalin 6 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi.) Ancak meclisten bu süre içinde yeni bir kanunun çıkmaması sonucu, dokuz binin üstündeki marka taklidi davası düşme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Bu gelişmeler üzerine alelacele bir kanun hazırlanarak meclise sunuldu ve geçtiğimiz ayın 21’inde bu kanun 5833 sayı ile yürürlüğe girdi. Ancak bu ekleme ile Anayasa Mahkemesi’nin “Ölçülü” bulmadığı hükümler değiştirilerek yeni hükümler getirildi. Örneğin marka taklidine daha önce 2 yıldan başlayan hapis cezası uygulanırken, son düzenleme ile bir yıldan başlayan hapis cezası kondu. Yani bir anlamda marka taklidine uygulanan ceza hafifletilmiş oldu. Yeni yasa eskisinden farklı olarak sadece cezaları değiştirmeyip, diğer bazı hükümlerde de değişikliklere gitti. Yeni hükümlerden bazıları şöyle; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir:

a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması.

b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.

c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması.

Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:

a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması.

b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması.

c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.

d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.

e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması.

Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Marka tescil başvurusunun bültende yayınlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmesi halinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayınlanmasından önce karar veremez.”

Bu hükümlerden bazıları eskisiyle benzerlik göstermekle birlikte tanınmış markanın başka sektörde bile olsa benzerlerinin kullanılmasının da yasaklanması ve hatta cezalandırılması oldukça yeni bir uygulamadır. Bir başkası işyeri kapatma ve ticaretten men cezasının kaldırılmasıdır. Yine son bir değişiklik; taklit malı üretmeyip sadece satan kişinin malı nerden aldığını bildirip, ilgili kişinin cezalandırılmasını, mallara el konulmasını sağladığı takdirde ceza verilmeyeceğini öngören yeni bir hükmün konulmasıdır. Bu değişikliklere rağmen marka hukukunun marka taklidini önleme niteliğinde büyük bir kayıp olmaksızın devam ettiğini belirtmek sanırım yanlış olmayacaktır.

Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Mart 2009 – 1. sayısında yayınlanmıştır.

Devamını Oku
Yorum Yapın

Yorumunuz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advertisement

Birant Esinoğlu

Tehlikede olan davalar

Birant Esinoğlu

Patent haklarının korunmasına ilişkin ülkemizdeki mevzuat, batılı ülkelere göre daha etkin bir koruma sağlıyor. Batılı ülkelerde patent tecavüzünde, diğer tazminatlar yanında sadece para cezası uygulanıyor. Ülkemizde ise diğer tazminatlar yanında hem para cezası, hem iş yeri kapatma cezası, hem de 2 yıldan başlayan hapis cezaları uygulanıyor.

Halihazırda bu cezalar; ürünlerin dış görünüşlerini, estetik ve görsel özelliklerini koruyan endüstriyel tasarımlarda ve yeni olan buluşları koruyan patentlerde ve faydalı modellerde uygulanıyor. Bu alandaki haksız eylemler, tecavüzler özel olarak kurulmuş olan Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi diye anılan mahkemelerde ele alınıyor.

Şu an itibariyle hem tasarımlar hem de patentleri ilgilendiren tecavüz davalarının sayısı yaklaşık 7-8 bin civarında. Bu davalar sonuçlanmış davalar olmayıp, halen yürümekte olan davalar.

Geçtiğimiz yıl Anayasa Mahkemesi, markalara uygulanan hapis cezalarının kararname ile uygulandığını, kararname ile hapis cezası konulamayacağını, zaten uygulanan 2 yıllık hapis cezasının orantısız olduğunu belirterek Markalar Kararnamesi’nin ceza ile ilgili maddelerini iptal etti. Bu iptal sonucu marka tecavüzüne ilişkin 9 bin dava düştü. Meclis alelacele bir kanun çıkararak, boşluğu kanunla doldurmuş oldu.

Ancak aynı şekilde kararname durumundaki tasarımlar ve patentlerle ilgili kararnamelerde bir değişiklik yapılmayınca, bu kez bu davaların düşmesi gündeme geldi. Nitekim mahkemeler önlerine gelen tasarım ve patent tecavüz davalarında beraat kararları vermeye başladılar.

Bununla paralel olarak acil ve acele iş olması nedeniyle, tecavüzlerde ki polisle anında müdahale imkanı da ortadan kalkmış oldu. Çünkü önceden tasarım veya patente bir tecavüz olduğunda yeterli kanıtla savcılığa müracaat ediyor, mahkemeden alınan arama kararıyla anında (aynı gün) tecavüzün yapıldığı yere gidip mallara el konulabiliyor ve ceza davaları açılabiliyordu. Mevcut durumda bu imkan ortadan kalktı ve biraz önce belirttiğim gibi 7-8 bin civarındaki dava esasen fiilen düştü.

Bu durum aslında, ülkemizde yıllardır devam eden bir garabetten kaynaklanıyor. O da şu: Kanun yerine kararnamelerle idare etmek. Meclisin belirli konularla ilgili olarak hükümetlere verdiği kanun gücünde kararname çıkarma yetkisi sonucu, birçok alanda kanun yerine kararnameler var. Anayasamıza göre bunların çıkarılmasından itibaren, iki ay içinde meclise sunulup kanunlaşması gerekiyor. Ama kararname kendiliğinden düşmeyeceği için bu yapılmıyor ve yıllarca kararname ile ülke idare ediliyor. Sorunun asıl kaynağı bu. Nitekim tasarım ve patentlerle ilgili kararnameler 15 yıldır yürürlükte ve halen kanunlaşmış değil.

Şu an için bu tür tecavüz durumlarında, hukuk mahkemelerinden tedbir almak suretiyle müdahale yolunu kullanıyoruz. Ama acele olarak adı geçen kararnamelerin, kanun olarak çıkarılması gerekiyor. Aksi takdirde, hala taklitçi bir ülke olmamızdan dolayı bu alandaki yasalara güven kalmayacak ve ortaya çıkacak sonuç ülkemiz açısından pek de hayırlı olmayacak.

Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Temmuz 2009 – 5. sayısında yayınlanmıştır.

Devamını Oku

Birant Esinoğlu

Buruşuk gömleğin hikayesi

Birant Esinoğlu

Buluş hikayeleri ilginçtir. Mucitlerin dünyası hemen herkesin dikkatini çekmiştir. Bu hikayelerin aktarılması mucitin kim olduğunu, nasıl buluş yapıldığını, Türkiye’de buluşa ve mucite nasıl bakıldığını, buluşların ekonomimiz ve teknolojimiz açısından ne önem taşıdığını göstermesi bakımından ilginçtir.  Aşağıda, Türkiye’ye seminer vermek için Almanya’dan  gelen Danışman Avrupa Patent Vekili Mr.Karl Rackette’nin bir Türk mucit ile ilgili dinleyicilere aktardığı ilginç hikayeyi bulacaksınız.

Buluşun kahramanı Almanya’ya çalışmak için giden Yücel Yamaç isimli bir jeoloji mühendisidir. İşsiz olan Yücel Yamaç, kendisi için çok önem taşıyan bir iş görüşmesine gidecektir. Uzun zamandır işsiz olması, kaldığı yerin son derece bakımsız ve kötü bir yer olması, cebinde neredeyse yemek parasının dahi olmaması karşısında bu iş, Yücel için çok önemlidir. Akşam evine gittiğinde, ertesi gün gideceği iş görüşmesi için ütülü gömleğinin olmadığını, ayrıca ütüsünün de bulunmadığını fark eder. Evde ütü olmadığı gibi, ‘buruşuk gömleğini’ ütületmek için ne parası vardır, ne de zamanı. Hemen hızlı bir çözüm üretmek zorunda olan Yücel, bir demir levha ile gömleğini ütülemeyi düşünür. Gel gelelim, bulduğu demir parçası sıcak olmadığı için gömleği ütülemede işe yaramamaktadır. Demiri ısıtması gerektiğini düşünen Yücel, bulduğu demir parçasına evde bulunan saç kurutma makinesini bağlamayı, demiri onunla ısıtmayı düşünür ve öyle de yapar. Sonuç oldukça tatmin edicidir ve gömlek ütülenmiştir.

Yücel ertesi gün iş görüşmesine gider ve işin kendisi için taşıdığı önemi ve durumunu anlatır. Konuşma sırasında ‘buruşuk gömlek’ hikayesini de firma yetkililerine aktarır. Firma Yücel’i işe alır, ama yaptığı buluşla daha çok ilgilenir. Yücel’e bu yaptığı şeye patent almasını, patenti de kendilerine satmasını önerir. Buluşu tescil ettiren (patent alan) firma nakit sıkışıklığı içinde olduğundan bir bankaya kredi için müracaat eder ve patenti teminat olarak göstermeyi teklif eder. Patent Almanya’da önemli ve değerli bir şey olduğu için banka patenti teminat olarak kabul eder. Sonrasında firma borcunu ödeyemediği için patent bankaya kalır. Banka bir süre sonra patenti satışa çıkarır. İşte burası son derece önemlidir: Patente dünyaca ünlü ütü ve küçük ev eşyası üreticisi Braun talip olur.

Patenti alan Braun, tüm dünyada tescil ettirir. Hatta çeşitli ülkelerde taklitlerine karşı mücadeleye girişir. Buluşun etkisi bununla da kalmaz Koreli kayak üreticisi bir firma buluşu kayakların altına takmayı ve böylece daha hızlı kayma sağlamayı düşünür. Braun’la giriştiği patent mücadelesini kaybeder. Yücel Yamaç’ın buluşunun konunun özü olduğuna ve kayak altına bunu uygulamanın yenilik unsuru taşımadığına karar verilir. Bu durumda kayak firmasının Braun’a lisans ücreti ödemekten başka çaresi kalmaz.

Böyelece demiri sıcak hava ile ısıtma tekniği, ütünün bulunmadığı, pratik bir çözüm bulmanın zorunlu olduğu her yerde kullanılmaya başlanmıştır. Saç kurutma makinesinin yanında eşantiyon olarak bu ürünü veren Braun firması satışlarını dünya çapında %50 arttırmıştır.

Değerli okuyucular, aktardığım hikaye buluşun her zaman acil ve önemli bir ihtiyaçtan çıktığını, Türkler’den mucit değil taklitçi çıkar zihniyetinin yanlışlığını, buluşun basit ama etkili çözüm üretmek olduğunu açıkça ortaya koyar. Buluşlar zannedildiği gibi her zaman uzun ve pahalı araştırmaların sonucu olarak ortaya çıkmaz. Acil bir ihtiyaç hisseden yaratıcı her insanın, bulunduğu yerde buluş yapma potansiyeli mevcuttur.

Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Haziran 2009 – 4. sayısında yayınlanmıştır.

Devamını Oku

Birant Esinoğlu

‘Tanınmış Marka’ nedir, nasıl oluşur?

Birant Esinoğlu

Markaların tanınmışlık farkını, bu tanınmışlıktan kaynaklanan kalite, güç, güven gibi pozitif duyguları hemen hemen tüm tüketiciler bilir. Bir markanın tanınmışlığı, aynı zamanda onun sermaye özelliğinin ve değerinin de karşılığıdır. Tanınmış bir markanın sıradan bir markadan bu farklılığı, tüm dünyada tanınmış markalara daha özel, daha geniş bir koruma sağlanmasını gerektirmiştir. Türk hukukunda da tanınmış markalara ilişkin özel bir düzenleme vardır. Bu düzenlemenin detayına girmeden önce “Tanınmış Marka Nedir?” sorusunu yanıtlamak gerekiyor. Bu konuda yasalarda bir düzenleme bulunmamakla birlikte Yargıtay önüne gelen olaylar nedeniyle bir tanım yapmayı gerekli görmüştür. Bu tanıma göre; “……. tanınmış markayı, bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak tarif etmek mümkündür.”

Gerekli nitelikleri taşıdığını düşünen bir marka sahibi markasını nasıl tanınmış marka haline getirecektir? Tanınmış marka olunca hangi hakları elde edecektir? Bir markanın tanınmışlığına karar verecek mercii Türk Patent Enstitüsü’dür. Bu yetki Enstitü’ye kuruluş kanunuyla tanınmıştır. Demek ki bir marka sahibi tanınmış marka müracaatını Enstitü’ye yapmak durumundadır. Enstitü bu müracaatı hangi kriterlere göre ele alır, almaktadır? Enstitü bu konuda bir kriterler listesi yayınlamış ve müracaat sahibinden bu kriterleri karşılayabildiğini kanıtlaması istenmiştir. Kriterler 17 madde halinde sıralanmış olup, özet halinde şöyledir:

1-Marka ne zaman tescil edilmiştir ve ne zamandır kullanılmaktadır?

2-Marka hangi coğrafi alanda kullanılmaktadır?

3-Markanın üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin yaygınlığı nasıldır, Pazar payı nedir?

4-Markanın promosyon ve reklam gücü nedir?

5-Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanınmışlığını arttıran faaliyetler var mıdır?

6-Markayı korumak için herhangi bir mahkeme kararı alınmış mıdır? Markanın tanınmış olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı var mıdır?

7-Marka ne derce ayırt edicidir ve ne kadar orijinaldir?

8-Markaya ilişkin yapılmış kamuoyu araştırması veya bir anket var mıdır?

9-Marka sahibi firmada kaç kişi çalışmaktadır? Ödenmiş sermayesi, cirosu, satış gücü nedir?

10-Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ne derecede özdeşleşmiştir? Marka refleks olarak bir mal veya hizmeti çağrıştırmakta mıdır?

11-Marka sahibi firmanın markaya ilişkin kalite belgeleri, ödülleri var mıdır?

12-Markayı taşıyan ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları var mıdır, varsa nedir?

13-Marka daha önce bir satışa konu olmuş mudur, markaya daha önce bir değer biçilmiş midir?

14-Marka hangi sınıflarda (sektörlerde) tescil edilmiştir, bunun genişliği nedir?

15-Markanın tanınmışlığı halk nezdinde ne zamandır korunmaktadır?

16-Markanın tanınmışlığından dolayı bir tecavüz fiili gerçekleş midir?

17-Markanın üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle tecavüze açık mıdır?

Tanınmış marka sahibi olmak isteyen müracaat sahibi, bunları tek tek açıklamak ve açıklamayı belgelerle kanıtlamak durumundadır. Enstitü, müracaatı bu kriterler ışığında inceleyerek kabul veya ret kararı verir. Marka sahibi, müracaatı reddedilmişse kararı iki ay içinde mahkemeye götürebilir ve kararın iptalini isteyebilir. Bir tanınmış marka, sınıf (sektör) farkı gözetmeksizin her sınıfta korunmaya hak kazanır. Yasaya göre tanınmış markayı çağrıştırmak suretiyle bile taklit etmek suç olarak belirlenmiştir ve bu yöndeki fiilleri marka sahibinin durdurma ve tazmin etme hakkı vardır.

Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Nisan 2009 – 2. sayısında yayınlanmıştır.

Devamını Oku

Birant Esinoğlu

Birant Esinoğlu

POPÜLER