Genel Haberler
Salgın birkaç çeyrek sürerse ne olur?

TEPAV’ın öngörüsü.
Koronavirüs (COVID-19) küresel salgınının daha ciddi bir halk sağlığı problemi haline gelmemesi, kontrollü bir biçimde yaygınlaşması için elimizdeki tek tedbir sosyal mesafe koyma. Bu ara dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de gönüllü sosyal mesafe koymadan zorunlu sosyal mesafe koymaya doğru aşama aşama geçiyoruz. Belli şartlar altında yirmi yaşından küçükler ve altmış beş yaşından büyükler için sokağa çıkma yasağı geldi, şehirlerarası seyahatler kısıtlandı, üniversiteler dahil okullarda uzaktan eğitime geçildi. Herkes gibi Türkiye de tedbir alıyor.
TEPAV, bu güne kadar, (COVID-19’un Ekonomik Sonuçlarını Yönetebilmek İçin Ne Yapılabilir?, COVID-19 Nedeniyle Sokağa Çıkma Yasağı Uygulanırsa) COVID-19’un negatif iktisadi etkilerini ölçmek ve bu negatif etkiyi sınırlandırmak için yapılabilecekleri tartışmaya açmak amacıyla iki politika notu kaleme aldı. İlkinin amacı, esasen, daha önce karşılaşmadığımız boyutta bir negatif iktisadi şokla karşıya olduğumuza dikkat çekmek ve sıra dışı dönemlerin sıra dışı tedbirler gerektirdiğini özellikle vurgulamaktı. Bu çerçevede, aynı merkez bankalarının ’son kertede borç veren‘ fonksiyonu gibi, reel ekonomi için ’son kertede alıcı‘ fonksiyonuna sahip bir mekanizmaya ilk kez ihtiyaç olduğuna dikkat çektik ve işini kaybeden, işsiz kalanlar için gelir desteğinin artan önemini vurguladı. Bu desteğin, bu dönemde, Merkez Bankası’nın Hazine’nin ihraç edeceği Devlet İç Borçlanma Senetlerini (DİBS) satın alması vasıtasıyla finanse edilebileceğini de özellikle vurguladı.
İkinci notunda ise bu kez bu boyutta bir halk sağlığı problemi ile baş edebilmek için, bulaşıcı hastalığın geçmiş seyrine değil, gelecekteki seyrine yönelik projeksiyonlara ve üretim faaliyetlerinin bu projeksiyonlar dikkate alınarak planlamasına ihtiyacımız olduğunu vurgulayarak, iktisadi aktivitedeki daralmanın iki haneli rakamlarda olmasını beklemek gerektiğini belirtti. Sonra da mal ve hizmet üretiminin sağlık sisteminin acil ihtiyaçlarının karşılanması, yeni ihtiyaçlara uygun olarak dönüşebilecek olan firmaların dönüşümüne katkı yapılması ve bunların dışında kalan firmaların bir sonraki üretim dönemine işletme sermayelerini kaybetmeden ulaştırılması için yapılması gerekenleri kısmi olarak rakamsallaştırarak ortaya koydu. Adil bir gelir desteği programının maliyetini de hesaplayarak, bu tutarın devlet tarafından karşılanmasında herhangi bir sorun olmayacağını da söyledi.
Ancak bütün bu çalışmalarda aklımızda reel ekonomi kaynaklı bir kaç aylık, en fazla bir çeyreklik bir “ani duruş” vardı iktisadi aktivitede. Hal böyle olduğu için de dış alemle ilişkilerimizde büyük bir problem yaşanmadan, merkez bankaları arası swap anlaşmalarının da yardımıyla COVID-19 sürecinin sıra dışı ulusal önlemlerle yürütülebileceğini varsaymıştı. Ne de olsa problem yalnız Türkiye’de değil, her yerdeydi.
Peki, reel ekonomide bir çeyrek değil, birkaç çeyrek sürecek bir “ani duruş” ve bundan kaynaklanan bir resesyon varsa, ne yapmak gerekir? Açıktır ki, küresel sistem, reel ekonomi kaynaklı ani duruşlar düşünülerek tasarlanmış bir acil durum müdahale mekanizmasına sahip değil. Hele reel ekonomi kaynaklı bu acil durum her yerde aynı anda gerçekleşiyorsa. Mevcut sistemimiz daha çok bir veya birden fazla ülkede finansal piyasalar kaynaklı bir “ani duruş” riskini dikkate alarak tahkim edildi en son 2007-2008 küresel krizi sırasında. Bugün küresel işbirliği açısından ihtiyacı doğru tespit etmek gerekir. Zorluğun nerede olduğunu görmek gerekir.
Bu notta, COVID-19 sürecinin reel ekonomide bir değil, bir kaç çeyrek sürmesinin 2020’de ne mertebede bir ekonomik daralmaya neden olacağı hakkında bir fikir vereceğiz, daha sonra ise, reel ekonomide bu boyutta bir “ani duruş” halinde “şeffaf ve güvenilir bir program çerçevesi” ile küresel işbirliğinin vazgeçilmezliğini vurgulayarak, G20 temelli bir işbirliği mekanizması öneriyorlar. Böylece tek tek ülkelerde bu mertebede bir fiskal genişlemenin küresel işbirliği olmadan yapılabilir olmadığının da altını çizmiş oluyorlar. Daha önceki notlarda fazla tartışılmayan dış dünyayı, kamunun ve şirketlerimizin dış yükümlülükleri açısından analize dahil etmeye çalışılmış.
Politika notuna erişmek için tıklayınız.
Genel Haberler
AYD, deprem bölgesindeki yardım çalışmalarına devam ediyor

6 Şubat tarihinde meydana gelen deprem faciasının ardından AYD, üye firmalar ve AVM’ler bölgede yaşayanların yardımına koştu. AYD ve üye şirketler tarafından deprem bölgesine yardım paketleri gönderildi. Ülke genelindeki AVM’lerin büyük çoğunluğu, AFAD ile koordineli bir şekilde yardım merkezi olarak faaliyet gösterdi. AVM’lerde kan bağışı stantları kuruldu. Bölgedeki uygun durumda olan AVM’ler, gece barınma ihtiyacı için kapılarını 24 saat açık tuttu. AVM yatırımcıları tarafından bölgeye çok sayıda ısıtıcı, battaniye, giysi, hijyen seti, bebek bezi, bebek maması, gıda ve su ulaştırıldı. Depremi takip eden günlerde yapılan ayni ve maddi yardımlara ek olarak bobcat, vinç, ekskavatör, forklift, kepçe, loader, jeneratör, aydınlatma kulesi, konteyner gibi teknik ekipmanlar AYD üyesi firmalar tarafından bölgeye sevk edildi.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan AYD Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Şapkacı, “Öncelikle Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu zor günlerde, AYD olarak acıları hafifletmek için elimizden gelen tüm desteği veriyoruz. Bu bağlamda, ilk aşamada deprem bölgesindeki farklı noktalarda 15 aşevi kurduk. Depremin ilk günlerinden bu yana bu aşevlerinde günde 45 bin kişiye sıcak yemek ulaştırıyoruz. Elâzığ dahil 11 ilimizde toplam 27 AVM bulunuyor. Bunlardan 17’si şu anda hizmet veriyor. Onunda ise küçük çaplı ve mekanik tadilatlar devam ediyor. Yurt dışından beklenen yedek parçalar gibi çeşitli nedenlerden ötürü bu AVM’lerimizin önümüzdeki aylarda yeniden açılmalarını bekliyoruz. Önümüzdeki normalleşme sürecinde de şartları uygun olan AVM’lerimiz STK’lar ile iş birliği halinde etkin şekilde çalışmaya devam edecek.” dedi.
Depremin perakende sektörüne etkisi
Yaşanan büyük depremlerin perakende sektörüne etkilerine de değinen Şapkacı, şunları söyledi: “Bu süreç, çok doğal olarak bölge sakinleri başta olmak üzere tüm milletimizi moral ve motivasyon anlamında derinden etkiledi. Depremin ilk haftasında ülke genelinde ziyaretçi girişleri yaklaşık %30-35 oranında düşerken ilerleyen haftalarda bu düşüş %15-20 seviyelerine oturdu. Mart ayı ziyaretçi girişlerine baktığımızda ise deprem öncesine göre yaklaşık %10 oranında bir düşüş gözlemlediğimizi söyleyebiliriz. Bu da bize bir toparlanma izlenimi veriyor. Bununla birlikte hem ziyaretçi sayılarında hem de cirolarda net etkiyi görebilmemiz ancak AYD bünyesindeki tüm AVM’lerimizden ilk çeyrek sonuçlarının ulaşması ile mümkün olacak. Ziyaretçi sayıları ve ciro gelişimini AYD – Akademetre iş birliği ile çeyrek bazda yayınladığımız AVM Perakende Endeksi ile takip ediyoruz. İlgili dönemin verileri ulaştığında çıkan tabloyu daha net olarak görüp paylaşabileceğiz.”
AVM’ler, ekosistemiyle birlikte Türkiye ekonomisine katma değer sağlıyor
Açıklamasında AVM’lerin oluşturduğu ekonomik değer hakkında da bilgi veren Şapkacı: “Ülkemizde bulunan 444 AVM, içinde yer alan markalarla birlikte önemli bir ekosistem meydana getiriyor. Bu ekosistem, üretim, lojistik, altyapı da dahil olmak üzere birçok farklı sektörü kelebek etkisiyle besliyor. 50 milyar dolar yatırım hacmine sahip olan sektörümüzde AVM ekosistemi içerisinde 2,1 milyon kişiye istihdam sağlanıyor. AVM ekosistemi içerisinde yaratılan toplam gelir 2021 yılında 388 milyar TL iken, 2022’de 624 milyar TL olmuştur. Sektörümüz ayrıca Türk markalarının yurt dışına açılımlarını destekleyerek katma değer oluşturuyor.” dedi.
Genel Haberler
Şubat ayı üretici market fiyatları

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, şubat ayında üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını ve girdi fiyatlarında yaşanan değişimleri yaptığı yazılı basın açıklamasında değerlendirdi.
Bayraktar, şubat ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 251,6 ile elmada görüldüğünü belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Elmadaki fiyat artışını yüzde 229 ile kuru üzüm, yüzde 218,7 ile limon, yüzde 216,9 ile kırmızı mercimek, yüzde 180,8 ile kuru incir, yüzde 176,3 ile pırasa, yüzde 159,7 ile marul, yüzde 159,6 ile ıspanak, yüzde 150,7 ile maydanoz takip etti.
Elma 3,5 kat, kuru üzüm 3,3 kat, limon ve kırmızı mercimek 3,2 kat, kuru incir ve pırasa 2,8 kat, marul ve ıspanak 2,6 kat ve maydanoz ise 2,5 kat fazlaya markette satıldı.
Üreticide 5 lira olan elma 17 lira 58 kuruşa, 25 lira olan kuru üzüm 82 lira 24 kuruşa, 5 lira 25 kuruş olan limon 16 lira 73 kuruşa, 13 lira 84 kuruş olan kırmızı mercimek 43 lira 86 kuruşa tüketiciye satıldı.”
Market fiyatları
“Şubat ayında markette 41 ürünün 31’inde fiyat artışı, 10’unda fiyat azalışı görüldü.
Markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 29,4 ile domates oldu. Domatesteki fiyat artışını yüzde 28 ile karnabahar, yüzde 21,8 ile lahana, yüzde 20,4 ile dana eti, yüzde 17,7 ile patlıcan takip etti.
Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 15,3 ile ıspanak oldu. Ispanaktaki fiyat düşüşünü yüzde 6,2 ile yeşil mercimek, yüzde 6,0 ile limon, yüzde 2,7 ile mısırözü yağı izledi.”
Üretici fiyatları
“Şubat ayında üreticide 33 ürününün 19’unda fiyat artışı olurken, 5’inde fiyat düşüşü görüldü. 9 üründe ise fiyat değişimi olmadı.
Şubat ayında üreticide fiyatı en çok düşen ürün yüzde 22,5 ile patates oldu. Patatesteki fiyat düşüşünü yüzde 12,5 ile limon, yüzde 8,7 ile lahana, yüzde 6,3 ile maydanoz, yüzde 5,5 ile ıspanak izledi.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 68,9 ile patlıcanda görüldü. Patlıcandaki fiyat artışını yüzde 67,6 ile kuru soğan, yüzde 57,5 ile karnabahar, yüzde 54,3 ile domates, yüzde 47,8 ile portakal, yüzde 47,4 ile kabak takip etti.”
Fiyat değişimlerinin sebepleri
“Üreticide patlıcan, domates, kabak ve salatalıkta havaların soğuk gitmesi nedeniyle arzdaki azalma fiyatları yükseltti.
Kuru soğanda depodaki ürünlerin azalması ve yeni ürün hasadının başlamamış olması fiyatları artırdı.
Portakal, karnabahar, havuç ve pırasada hasadın sonuna gelindiğinden arzdaki azalmadan kaynaklı fiyat yükselişi oldu.
Arz ve talepteki değişim et fiyatlarının yükselmesine neden oldu.
Patates, limon, beyaz lahana, maydanoz ve ıspanakta arzdaki artışla birlikte ürünlerin fiyatları düştü.”
Şubat ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarındaki değişim
“Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre şubat ayında, ocak ayına göre, üre gübresi yüzde 10,5, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 4,5, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 3,8, amonyum sülfat gübresi yüzde 2,2 ve DAP gübresi yüzde 2,1 düştü.
Geçen yılın şubat ayına göre ise son bir yılda, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 71,2, DAP gübresi yüzde 44,5, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 42,4, üre gübresi yüzde 14,9 ve amonyum sülfat gübresi ise yüzde 1 oranında arttı.
Mazot fiyatı aylık olarak yüzde 11,5 düştü, son bir yıla göre ise yüzde 38,7 oranında arttı. Besi yemi şubat ayında ocak ayına göre yüzde 0,9, süt yemi yüzde 2,7, son bir yılda besi yemi yüzde 59,5, süt yemi ise yüzde 60,7 oranında arttı. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 23,9 oranında arttı.
Gübre fiyatlarında son dört aydır düşüş yaşanmaya devam ediyor. Üretim sezonunda çeşidine göre yüzde 400’leri aşan fiyat artışları, gübre kullanımının azalması ve geçen yıla göre baz yılı etkisiyle yıllık artış yüzde 1 ile yüzde 71,2 aralığında kaldı. Üretim maliyetlerinin düşürülebilmesi için gübre fiyatlarının tekrar artmamasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Üreticimiz, verim ve kalite unsuru olan gübreye erişimde sorun yaşamamalıdır.
Ürün maliyetinin artmaması, üreticinin mağdur olmaması, üretime darbe vurulmaması için tüm girdilerde de fiyatların makul seviyelerde tutulması gerekmektedir.”
Genel Haberler
BİM’den deprem bölgesinde ücretsiz ürün dağıtımı

Başta Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Hatay, Şanlıurfa, Adıyaman ve Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu Anadolu’yu ağır bir şekilde vuran, son yılların en büyük deprem felaketinin ardından depremzedelere yardım için zamana karşı mücadele ediliyor.
İlk andan itibaren yardım çalışmalarına destek veren BİM resmi kurumlarla işbirliği içinde 20 bin adedin üzerinde battaniye, tek kişilik ve çift kişilik yorganlar, çocuklar için binlerce yorgan, battaniye, atkı, bere, eldiven, sweatshirt, polar, kışlık oduncu gömlek, ayakkabı, yetişkinler için üst ve alt polarlar, kazaklar ve ısıtıcılardan oluşan 100 bine yakın ihtiyaç malzemesini TIR’larla bölgeye gönderdi. Ayrıca afet bölgesindeki depolarından AFAD aracılığıyla temel ihtiyaç maddeleri sevkiyatına da devam ediliyor.
BİM deprem bölgesindeki yüzden fazla mağazasında da temel ihtiyaç ürünlerini güvenlik güçlerinin gözetiminde halka ücretsiz dağıttı.
BİM de depremden ağır etkilendi
Tüm Türkiye’yi yasa boğan depremde çok sayıda BİM çalışanı yaşamını yitirirken, 60’ın üzerinde çalışanı hâlâ enkaz altında kurtarılmayı bekliyor.
Bölgede bulunan BİM mağazalarından yaklaşık 500’ü ağır hasar gördü. BİM azami sayıda mağazayı tekrar açabilmek için çalışmalarını hızla sürdürüyor.
BİM’den yapılan açıklamada öncelikli hedeflerinin bölge halkının günlük hayatındaki ihtiyaçlarına yönelik alışveriş yapabilmesi için mağazaları çalışabilir duruma getirmek olduğu belirtildi.
-
Ercüment Tunçalp3 ay önce
Private label enflasyondan korur
-
Genel Haberler6 ay önce
Üretici ile market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 252,9 ile maydanozda görüldü
-
Firmalardan6 ay önce
A101, Müge Anlı ile iş birliğine imza attı
-
Cengiz Çambel6 ay önce
RCK (Rafinera Cloud Kitchen)’da hedef yurtdışına açılmak