Firmalardan
“Gıda ve perakende sektöründe yükselen trendler” tartışıldı
Perakende danışmanı, gazeteci Nurullah Öztürk ile Yurt Konserve Satış-Pazarlama Müdürü Arif Suna, 15 Nisan 2016 tarihinde Retail Türkiye’nin Tüyap Fuar Merkezi’nde 2. Anufood Eurasia’da düzenlediği “Gıda ve perakende sektöründe yükselen trendler” konusunu tartıştılar.
Öztürk, perakende sektöründe son gelişmeleri, bugüne kadar yaşananları konuklarına aktarırken yükselen trendlerin de altını çizdi.
Uzun yıllar beyaz et sektöründe faaliyet gösteren, uzunca süreden beri de konserve sektöründe çalışan Arif Suna ise şu bilgileri verdi:
“Elbet de Beyaz et sektöründe ve Konserve sektöründe de teknoljik gelişmelerin hızlı olduğu gibi tüketici davranış ve taleplerinde de ciddi değişiklikler olmuştur. Örneğin:; Beyaz et sektöründe 90 yıllarda Tüketici genelde bütün piliç, but ve göğüs talep ederken ızgara kanat, ciğer, katıyı fazla tüketmez iken, hatta kanat çöpe atılırdı, yine ileri işlem dediğimiz, Nugget, Burger, Jambon gibi piliç etinden yapmış ürünlerin adı bile geçmezdi. Oysa şimdi piliç de tam tersi tüketici bütün piliç yerine tüketici artık Izgara kanat, But, Göğüs, Izgara tava, Kalçalı but gibi parça ürünler daha çok tüketmektedir. İleri işlem ürünlerinde de ciddi bir talep olmuştur. Konserve sektöründe ise geçmiş yıllarda Türlü, Fasulye, Bamya, vb. mevsimsel ürünlerin tamamını konserve olarak tüketilmekte idi.
Tabii o zamanlar seracılık bu gün ki gibi gelişmemişti. Şimdi her mevsim hemen hemen her ürün seralarda üretilmektedir. Dolayısı ile bu ürünlerin tüketiminde ciddi azalmalar olmuştur. Tüketici bahsi geçen ürünlerden ziyade donuk ürünleri tercih etmiştir. Bu ürünler nedir ? diye soracak olursanız: Bezelye, Patates, Ispanak vb. Brokili, ve donuk meyve gibi.”
Tüketici bilinçlendikçe, sektörde nelerin değiştiğini de kaydeden Suna, “Tüketici bilinçlendikçe fiyat odaklı olmaktan çıkıp kalite odaklı oluyor. Ürün alırken ambalajın kalitesine, son kullanma tarihine, ürünün yani mahsulün hangi bölgeye ait olduğuna, ambalajına, ürünün pratikliğine bakarak kalite odaklı daha bilinçli tercih yapmaktadır” dedikten sonra şunları söyledi:
“Öncelikle Teknoloji, Kalite, hijyen anlamında sektör kendini ispatlamış durumda ancak hala çevremizde dahi konservede koruyucu katkı maddesi var mı? diye sorup endişe eden insanlar var. Oysa Konserve de kullanılan ürünler mevsiminde en doğal tadında ve zamanında toplanıp 121 C ve yüksek basınç altında ısıl işlemden geçirilip kutu içinde besin değerlerini kaybetmeden ürünün bozulmasına neden olacak mikro organizmaların tamamı öldüğü için ürün raf ömrü üç yıl dayanmaktadır.
Hatta özellikle geçmiş yıllarda annelerimiz, büyük annelerimiz evlerde konserve yaparlar ve bir yıl ve bir yılı aşkın zaman sonunda bu ürünleri tüketirdik ve bu ürünlerde en ufak bir bozulma olmazdı. Bu mantık ile bakarsak o dönemler annelerimiz ve büyük annelerimizde katkı maddesi mi kullandılar o zaman? Konserve de koruyucu katkı maddesi kullanılması söz konusu değildir.
Ancak sektör bunu tüketiciye tam olarak anlatabildi mi? Derseniz bence hayır? Avrupa da bir çok ülkede gıda konusunda İnsan sağlığına son derece önem veren ve denetimleri son derece sıkı yapan Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde dahi bizden kat be kat fazla Konserve tüketimi yapılmaktadır.
Rusya, Bulgaristan Romanya gibi ülkelerdeki marketlere gittiğinizde alış veriş yapan müşterilerin sepetlerinde onlarca konserve kutusu görebilirsiniz.
Son olarak da Amerikadan bir örnek verecek olursak; ABD de Başkan Obama’nın eşi First Lady Obama’nın okullarda obezite ile mücadelede ‘Let’s move’ yani harekete geç kampanyasında bedelsiz konserve dağıtılmıştır.
Türkiye den de bu kampanyada sadece Türkiye den Yurt Konserve özel ürün yapıp göndermiştir.
Türkiye de dört mevsim ikliminin yaşanması ev hanımlarının ve çalışan bayanların yemek yapma konusunda yetenekli ve pratik olmasına rağmen son yıllarda çalışan kadınların iş hayatına hızla katılımı ve çalışma ve yoğun iş temposunu artması ile insanlar yemek yapmaya fazla zaman ayıramadığı için artık Konserve ye yönelmektedir. Rakamlarda da ciddi artışları görmek mümkün.
Gıda sektöründe ciddi değişiklikler görmemiz mümkün tabii, bu tür yenilikleri bence tüketicinin talepleri kadar üreticilerin yapmış oldukları teknolojik gelişmeler ve yenilikçi çalışmalarda belirleyici faktör olmaktadır.”
Firmalardan
Efor Çay, Türk çayını dünya ile buluşturuyor
Efor Çay, Türk çayını dünya gastronomisi ile buluşturmaya devam ediyor. Türkiye ile dünya gastronomisi arasında bir köprü görevi gören Uluslararası Gastromasa Gastronomi Konferansı & Fuarı, bu yıl 13-14 Kasım 2024 tarihlerinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde, “Legacy & Menu” temasıyla 9. kez kapılarını açacak. Efor Çay, fuarda lezzet ve kaliteye önem veren konaklama ve ağırlama sektörüne ürünlerini tanıtma fırsatı bulacak.
Efor Çay Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Akkuş konu ile ilgili açıklaması: “Efor Çay olarak Türk çayının lezzetini, doğallığını ve yüksek kalitesini dünya gastronomisi ile buluşturmayı önemsiyoruz. Uluslararası Gastromasa Gastronomi Konferansı & Fuarı’nda yer alarak Türk çayının, dünyada eşsiz bir yere sahip olmasını hedefliyoruz. Bu etkinlik, çayımızı sektöre tanıtmak ve yeni iş birlikleri geliştirmek için de önemli bir fırsat sunuyor.” dedi.
Firmalardan
Seluz, PLAT Zirvesi’ne sponsor oldu
PLAT Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği tarafından bu yıl dokuzuncusu düzenlenecek olan Private Label Zirvesi’nde Seluz, Platin Sponsor olarak yer alacak.
9.Private Label Zirvesi, 4 Aralık 2024, Crowne Plaza, Pendik adresinde gerçekleşecek. Ülkemizin önde gelen Hızlı Tüketim Ürünleri sanayici ve tedarikçilerinden oluşan PLAT Derneği Üyeleri, ulusal ve yerel perakende zincirleri yöneticileriyle, 9. Private Label Zirvesi’nde bir araya gelecekler. Sektöre yön veren değerli konuşmacılar, fark yaratan ve ilham veren içerikler, hepsi 9. Private Label Zirvesi’nde yer alacaklar.
Son bir yılda sektörde yaşananları, gelecekten beklentileri, sektörümüzdeki fırsatları ve yeniliklerin hepsi, 9. Private Label Zirvesi’nde konuşulacak.
Firmalardan
Hafız Mustafa 1864, çalışanlarına cirodan pay veriyor
1864 yılından bu yana süregelen bir mirası temsil eden Hafız Mustafa 1864, geleneksel Türk tatlılarının lezzetini korurken aynı zamanda dünya mutfağındaki trendleri yakından takip ediyor. Londra ve Dubai gibi metropollerde açılan mağazalarla, Türk lezzetlerini dünyanın dört bir yanına taşıyan marka, Türkiye’nin kültürel zenginliklerinin de bir elçisi olarak rol oynuyor.
Şirket, çalışanlarını sadece birer iş gücü olarak değil, markanın büyümesine katkı sağlayan değerli ortaklar olarak görüyor. Böylece Hafız Mustafa 1864 bünyesinde çalışanların motivasyonu artarken, şirketin de uzun vadeli başarısı güvence altına alınıyor.
Son yıllarda iş dünyasında “en iyi işveren” olma yarışı hız kazanırken, 1.500 çalışanı bulunan Hafız Mustafa 1864, kariyer basamaklarını yetenek, tecrübe ve eğitim düzeyine göre şekillendiriyor. Çalışanlar, kariyerlerinde ilerledikçe ve eğitimlerine katkıda bulundukça cirodan pay alma hakkı kazanıyorlar. Özellikle üniversite mezunu olmak ve İngilizce bilmek, ortaklık sisteminde alınacak payı belirleyen en önemli kriterler arasında yer alıyor.
“Bizim için başarı, sadece ürün kalitesiyle sınırlı değil. Çalışanlarımıza sunduğumuz fırsatlar ve onların kariyer yolculuklarında yanlarında durmamız, bizi farklı kılan en önemli etkenlerden biri” diyen Yönetim Kurulu Başkanı Eren Ongurlar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her çalışanımızın gelişimi bizim için öncelik taşıyor, çünkü onların başarısı bizim başarımızdır. Başarımız, çalışanlarımıza verdiğimiz değerden kaynaklanıyor. Her bir çalışanımızın gelişimini önemsiyor ve onlara kariyerlerinde sürekli yeni fırsatlar sunuyoruz. Londra’daki şubemizde çalışan 60 yaşındaki baklava ustamız, bu sistem sayesinde İngilizce öğrenip kendini geliştirme fırsatı buldu,” diyerek bu yaklaşımın Hafız Mustafa 1864’ü iş dünyasında farklı bir noktaya taşıdığını vurguluyor.