Connect with us

Kapak Konusu

Sektör, Türkiye’nin 2.5 katı (% 9) büyüdü

Editör
Abone Ol:

İstihdama katkısı ve ulaştığı ciro büyüklüğü ile Türkiye ekonomisinin en dinamik sektörlerinden biri olan perakende, 2018 yılı için çıtayı 880 milyar TL’ye yükseltti.

2015’te toplamda 663 milyar TL’lik ciro büyüklüğüne ulaşan sektör, bu yıl yüzde 11-12 büyüme ve organize perakendede 50 bin kişiye yeni istihdam yaratmayı hedefliyor.

PwC’un hazırladığı “Dönüşürken büyüyen Türkiye perakende sektörü” başlıklı rapor kamuoyuna sunulduğu toplantıda TAMPF Başkanı Zafer Kurşun, tüm olumsuzluklara rağmen perakende sektörünün 2015’i yüzde 9’luk büyüme ile kapattığını söyledi. 2014’te 608 milyar TL olan ciro büyüklüğünün 2015’te 663 milyar TL’ye ulaştığını bildiren Kurşun, şöyle devam etti:

 850 bin kişi istihdam edilecek

“Bu ciroda organize perakendenin payı 217 milyar lira. Sektör olarak bu yıl yüzde 11-12 büyüme öngörüyoruz. 2016’da açılacak 10 yeni AVM’nin de katkısıyla modern perakendede istihdam sayısını 800 binden 850 bine yükselteceğiz. Bir başka deyişle bu yıl 50 bin kişiye iş imkânı sunacağız. Organize perakende sektörü, sağlam alt yapısı sayesinde her yıl Türkiye ekonomisinin yaklaşık 2.5 katı hızla büyümesini sürdürüyor. Dinamik bir yapıya sahip bulunan sektörümüz 2023’te dünya çapında markalar çıkarma hedefine emin adımlarla ilerliyor.”
Komşularla sorunlar ve iç güvenlik sektör için soru işareti
2016 yılının sektör açısından toz pembe olmayacağını vurgulayan Zafer Kurşun,
komşu ülkelerle yaşanan sorunların, petrol fiyatlarındaki gerilemeye paralel olarak Körfez ülkelerinden talep düşüşünün, Euro’nun dolar karşısında değer kaybının ve artan şiddet olaylarının olumsuz yansımalarını hissedeceklerini söyledi.
Her şeye rağmen hedefe odaklandıklarını vurgulayan Kurşun, “Hükümetin orta vadede yüzde 4 büyüme beklentisi, yurt dışında mağaza ve marka sayısındaki artış, alternatif pazar imkânları, organize perakende oranının hâlâ düşük olması, seçim atmosferinden çıkılması ve cari açığın son beş yılın en düşük seviyesine inmesi 2016’ya dair iyimserliğimizi artırıyor” diye konuştu.

perakende soktoru pazar paylari2Pazarın %67’si geleneksel perakendenin elinde

PricewaterhouseCoopers (PwC) Türkiye Perakende ve Tüketici Ürünleri Sektörü Lideri Adnan Akan, TAMPF’ın işbirliğinde hazırladıkları “Dönüşürken büyüyen Türkiye Perakende Sektörü” başlıklı raporunu şöyle özetledi:
“Son dönemdeki birleşmelere ve satın almalara rağmen Türkiye’de pazarın yüzde 67’lik bölümü halen geleneksel perakendenin elinde bulunuyor. Organizeye geçişin nispeten ağır olmasına ve dalgalanmalara rağmen sektör istikrarlı büyümesini sürdürecek. Son 5 yıllık performansın ışığında yıllık ortalama yüzde 9 büyüyerek toplam perakende 2018 yılında 880 milyar TL’lik ciroya ulaşacak. Bu rakam içinde organize perakendenin payı giderek artacak. Türkiye genelinde halen 360 olan AVM sayısı 2018 sonunda 415’e, AVM’lerdeki kiralanabilir satış alanı ise 10.5 milyon metrekareden 13 milyon metrekareye çıkacak.”
“Dönüşürken büyüyen Türkiye perakende sektörü raporu”ndan
•Sektörün yüzde 67’sini geleneksel, yüzde 33’ünü organize perakende oluşturuyor.
• Toplam perakende satışlarının yüzde 62’sini gerçekleştiren gıda sektöründe geleneksel perakendecilerin payı yüzde 77’yi buluyor.
• Sektör, 2014 yılında her gün ortalama 15 mağaza açabilen bir tempoya ulaştı.
• Perakende e-ticaret hacmi 2014’te yüzde 37 büyüyerek 10 milyar TL oldu.
• Türkiye perakende sektörü orta vadede her yıl ortalama yüzde 9 büyüyecek.
• Perakende sektörü 2018’de yaklaşık 880 milyar TL ciroya ulaşacak.
• Türkiye’de halen 1000 kişiye düşen kiralanabilir alan 135 metre kare.
• 2018 yılında Türkiye genelinde AVM sayısı 415’e, toplam kiralanabilir alan 13 milyon metrekareye çıkacak.
• Metrekare başına aylık ciro 703 lira.
• Metrekare başına yaratılan ortalama KDV 70 lira.
• Üç yılda inşa edilecek 55 yeni AVM’deki satış alanları ile aylık ilave olarak 198 milyon lira KDV geliri yaratılacak.
• 2014 yılında Türkiye’de hane halkı başına ortalama tüketim harcaması tahmini 2.848 lira.
• Dünyada 2012- 2025 yılları arasında toptan ve perakende satış sektöründe net 1.6 milyon kişiye ek iş fırsatı doğacak.

Başkanların 2016 beklentileri
Toplantıda söz alan Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği (AYD) Başkan Yardımcısı Mustafa Cem Eriç, AVM’ler açısından 2015’in beklentilerin üzerinde bir büyümeyle kapatıldığını, 2016 için de umutlu olduklarını söyledi. TAMPF çatısı altında perakende sektörü ile son derece verimli bir işbirliği içinde olduklarını vurgulayan Eriç, “Yakaladığımız bu sinerjiyle önümüzdeki yıllarda da Türkiye’nin itici güçlerinden biri olmaya devam edeceğiz” dedi.
2016’da ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olduklarını bildiren Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sami Kariyo da, en önemli risk olarak döviz kurlarını gördüklerini vurguladı. Kariyo, “İthalat üzerindeki vergilerin de perakende sektörü açısından olumsuz yansımaları olmasını bekliyoruz. Jeopolitik risklerden ve çevremizde yaşanan olaylardan ülkemizin etkilenmemesi beklenemez” diye konuştu. Sami Kariyo, Türk markalarının 2016 sonunda yurt dışı mağaza sayısının 3 bin 500 – 3 bin 750 civarına ulaşmasını beklediklerini sözlerine ekledi.
Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Başkanı Nihat Özdemir ise, modern perakende kategorileri arasında başı çeken gıda perakendeciliğinin 2015’te yüzde 18 büyüyerek 95 milyar TL’lik ciroya ulaştığını bildirdi. Toplam gıda perakendesinin 411 milyar TL seviyesinde olduğunu anlatan Özdemir, “Marketler ve gıda servis zincirleri olarak, 2015’te 29 bin satış noktasına ve 270 bin kişilik istihdama ulaştık. Yoğun rekabetin yaşandığı gıda perakendeciliğinde, üyelerimiz geliştirdikleri yeni formatlar sayesinde verimliliklerini artırarak tüketicimize daha hızlı ulaşmayı hedefliyorlar” dedi.
Kategori Mağazacılığı Derneği (KMD) Başkanı Alp Önder Özpamukçu’da  gıda ve hazır giyimin dışında kalan modern perakende kategorilerinin 2015 cirosunun, ortalama yüzde 5 artışla 65 milyar TL seviyelerine geldiğini vurguladı. 2015’te satış noktası sayısını 3000’den 3500’e, istihdamı ise 115 binden 120 bine çıkardıklarını bildiren Özpamukçu, “Sektörün eleman ihtiyacına yönelik çözümler geliştirdik ve İSMEK ile birlikte yürüttüğümüz proje sayesinde sürekliliği olan bir Perakende Okulu açtık. Bu yıl tüketicilerimize yine en uygun fiyatlı ürünleri sunabilmek adına verimliliğimizi artırmaya odaklanacağız” dedi.
Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD) Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Demirer ise, 2015’te yüzde 5 büyüme yakalayan yiyecek ve içecek hizmet perakendesinin 88 milyar TL’lik ciroya ulaştığını söyledi. Restoranlar açısından 2015’in en önemli gelişmesinin hızlı tüketim pazar büyüklüğünün yakalanması olduğunu ifade eden Demirer, “İstanbul halen yiyecek ve içecek sektörünün yüzde 43’ünü elinde tutuyor. Çalışan nüfusun artması, özellikle kadınların çalışma hayatına girmesiyle ev dışı tüketim pazarının önümüzdeki dönemde de pozitif etkilenmesini bekliyoruz” diye konuştu.
Toplam ciroda organize perakendenin payının 217 milyar TL’ye ulaştığını vurgulayan TAMPF Başkanı Kurşun, “Sektör olarak bu yıl yüzde 11-12 büyüme hedefliyoruz” dedi.

İpsos Türkiye: İşsizliğin artacağı tahmin ediliyor
2016’da ‘ülkenin ekonomik durumu daha iyi olur’ diyenler (yüzde 24), ‘kendi ekonomik durumum daha iyi olur’ (yüzde 19) diyenlere göre daha yüksek olduğunu kaydeden İpsos Türkiye yöneticileri, “Ağırlıklı bir grup ise ne ülkenin ekonomik durumunda (yüzde 42) ne de kişisel ekonomik durumda (yüzde 48) değişiklik beklemekte; ‘aynı kalır’ demektedir. 2016 için genel ekonomik beklentilere bakıldığında işsizliğin artması beklentisi (yüzde 44) ile asgari ücretin artması beklentisi (yüzde 43) ve ekonomik refahın artması (yüzde 35) beklentilerine göre daha yüksektir. Sosyal ve demokratik konulardaki beklentilere bakıldığında ise, ‘toplumda kutuplaşma ve ayrışma artar’ (yüzde 41), ‘kadına karşı ayrımcılık ve şiddet artar’ (yüzde 39) diyenler göze çarpmaktadır. Buna karşılık ‘huzur azalır’ (yüzde 38) ve ‘medya özgürlüğü azalır’ (yüzde 38) diyenler de dikkat çekicidir. Kişisel beklentiler açısından dikkat çekici bulgu ise ‘aileme daha fazla vakit ayırmayı planlıyorum’ (yüzde 69) ve ‘kendime daha fazla vakit ayırmayı planlıyorum’ (yüzde 67) diyenlerin yüksek oranda olmasıdır” dediler.

Media Markt Türkiye: Avrupa’da en hızlı büyüyen pazarız
Media Markt Türkiye İcra Kurulu Başkanı A. Yenal Gökyıldırım, tüketici elektroniği sektörünün geçen yıl yüzde 15 büyüdüğünü, bu yıl büyüme rakamlarının geçen yılın altında yüzde 12 büyüyeceğini ifade etti. Pazarda en hızlı büyüyen sektörün cep telefonları olduğunu, bunu küçük ve büyük beyaz eşya satışlarını izlediğini kaydeden Gökyıldırım, “Satışlarda üçüncü sırayı ise televizyonlar alıyor. IT ürünlerinin satışlarında bir yavaşlama söz konusu. Bunun nedeni de ürünlerin iç içe geçmesinden kaynaklanmaktadır. Tüketici elektroniğinde organize pazar daha hızlı büyüyecek ve gelişecek. E-ticarette hızlanacak. Türkiye, Avrupa’da en hızlı büyüyen pazarlardan biri konumuna gelecek” dedi.

Gratis: Performans artacak
2016 yılının tüm iş dünyası için, daha istikrarlı ve daha öngörülebilen bir yıl olacağını söyleyen Gratis CEO’su Bahadır Özbek,  “Türkiye’ye komşu coğrafyanın siyasi ve jeopolitik dengeleri izin verirse, 2015 yılında perakende sektörü açısından yaşanan tüm olumsuz etkilerin, 2016 yılında hızla giderilebileceğini düşünüyorum. Bununla birlikte döviz kurlarının maliyetler üzerindeki etkilerini unutmadan, kurların dikkatle izlenmesi gereken önemli bir parametre olduğunu da hatırlatmak istiyorum. Sıradışı olaylar yaşanmaz ve tüketici güven endeksi belli bir istikrara kavuşur ise sektör açısından 2016 yılının bir önceki yıla göre daha iyi bir performans göstereceğini söylemek mümkün. Perakende sektörü, istikrar ortamına diğer tüm sektörlerden daha fazla duyarlıdır. Sektörümüz bu konudaki değişimlere, çok hızlı reaksiyon verir. İstikrar ortamının sürekli ve sürdürülebilir olması, hem yatırımcı açısından hem de tüketici açısından özlenen ve beklenen önemli bir gelişmedir. Üretimden lojistiğe, istihdamdan reklama kadar diğer birçok alanı etkileyen ve ülke ekonomisine çok ciddi katkılar veren perakende sektörü, Türkiye’nin büyüme hedefine 2016 yılında da kuşkusuz olumlu yönde katkı verecektir” dedi.

BMD: İhtiyatlı iyimserlik içindeyiz
Perakende sektörünün, 2014 yılında perakende ticareti oluşturan tüm kategorilerde enflasyondan arındırılmış hesaplamayla – 302 milyar dolar ciro büyüklüğüne ulaştığını, 2015 yılında da perakende sektörünün başarılı bir performans gösterdiğini söylemenin mümkün olduğunu kaydeden BMD Başkanı Sami Kariyo, “Nielsen Perakende Endeksi Eylül 2015 verilerine göre, sektörün bütününde son 12 aylık dönemde ciro bazında yüzde 12 büyüme gerçekleşti. Bu oran, hazır giyimde de yüzde 12 olarak belirlendi. Gıda dışı olarak adlandırdığımız tüm diğer sektörlerin genelindeyse büyüme oranı yüzde 7 oldu. 2015 yılı sonunda göreceğimiz, yılın bütününe ilişkin verilerin de aynı kalacağını düşünüyoruz” dedikten sonra şu açıklamada bulundu:
“Türkiye ekonomisinin bu yılı yüzde 3 büyüme ile kapatacağı tahmin ediliyor. Perakendede bunun 4 katı bir büyümeyi yakalamış bulunuyoruz. Sektörümüz bugün, Türkiye genelinde 400 bine yakın sayıda mağaza, 3 milyondan fazla istihdam, 25 milyon metrekareden büyük satış alanı ile Türkiye ekonomisinin en dinamik yapı taşıdır. Perakende sektörü açısından 2015 yılının, enflasyondan arındırılmış olarak 338 milyar dolar civarında bir ciro büyüklüğü ile tamamlanacağını öngörüyoruz.
Bu yapı içinde, BMD üyesi markaların 2015 yılını 47 milyar dolar satış büyüklüğü ile tamamlamaları bekleniyor. BMD markalarının 2016 yılına ilişkin cirosuyla ilgili tahminimiz ise 50 milyar doların aşılabileceği yönünde.
2016 yılına ilişkin öngörülerimizde de gerek BMD markaları gerekse de perakende sektörünün bütünü anlamında ortalama yüzde 9-10 büyüme rakamlarını telaffuz ediyoruz. Bu oranın yüzde 10’un daha üzerinde olması mümkün olabilirdi ancak önümüzdeki bazı riskler, bu büyüme oranlarına erişilebileceği konusunda iyimser olmamızı kolaylaştırmıyor. Bu nedenle, 2016 yılına ilişkin olarak ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyiz.”

Silk&Cashmere: Alışveriş keyifli ve huzurlu iklim sever
Silk&Cashmere CEO’su Ayşen Zamanpur, 2016 yılında yaraları sarmayı umut ettiklerini söyledi. Zamanpur, “2015 yılında sorular hiç bitmedi. İstikrarsız dönemler, endişeli bekleyişler, siyasi çekişmeler, komşu ülkelerle 2016 yılına sarkan sorunlar, kurlardaki artış sadece perakendeciyi değil tüm ülkemizi her alanda herkesi yordu ve yıprattı. Acaba daha kötü olur mu beklentisi bizi de müşterilerimizi de ürküttü. Bu da alışverişe yansıdı. Ama biz heyecanlı, büyümeyi seven, risk alabilen insanlarız” dedi.
Ayakta kalabilmek, istihdam yaratabilmek için önce barış ve huzur, ardından akılcı ve rasyonel ekonomik politikaların uygulanmasını istediklerini ifade eden Zamanpur, şu açıklamada bulundu:
“Ben hep ilk sıraya barışı koyuyorum. Kendi içimizde barış.  Toplumun her katmanında güven ve barış ortamı kurulmalı.  Bu ortam sürdürülebilir kılınmalı. Alışveriş keyifli ve huzurlu iklim sever. İnsanların psikolojik durumları iyiyse eşine, arkadaşına veya sevgilisine alışveriş yapar.”
Zamanpur, 2016 yılında sektör için en önemli konunun karlılıkları arttırmak olacağını vurguladı. Zamanpur, “Markalar, yatırımlara temkinli şekilde, ölçerek ve biçerek, çok araştırarak, doğru yerde doğru fiyata mağaza kiralayarak yatırımlar devam edecek” dedi.

Hanelerdeki HTÜ harcamaları 2015’te de büyümesini sürdürdü
Ipsos Hane Tüketim Paneli verilerine göre: 2015 yılında hanelerin Hızlı Tüketim Ürünleri (HTÜ) harcamaları, temelde enflasyona bağlı fiyat artışlarının etkisiyle büyüme trendini sürdürdü.
İndirim marketleri bu sene de en çok büyüyen ve HTÜ büyümesini sürükleyen perakende kanalı olmayı başardı. Bu büyümede etkili olan yeni şube açılışlarının ağırlıklı olarak daha az gelişmiş bölgelerde olması sonucunda, Marmara – Ege dışında kalan bölgeler ile düşük SES grupları HTÜ harcamalarını ortalama üstünde arttırdı.
İndirim marketlerdeki büyümede A101 ve ŞOK ağır basarken, BİM’de ise sepetler büyüdü
İndirim marketlerindeki büyümeyi A101 ve Şok penetrasyon artışları ile domine ederken BİM’in de doymuş penetrasyonuna rağmen daralmadığı görülmekte. Bunun sebebi ise BİM sepetlerinin büyümesi ve bu kanalda toplu alışveriş misyonun artması ile birlikte haneler daha sık ziyaret ettiler. Alışverişçiler bir yıl içerisinde 13 farklı nokta ziyaret etmekte, bu sayı özellikle son 3 sene içerisinde artış gösterdi. İndirim marketlerinin (ŞOK ve A101’in) atak yapması da bu alanda etkili oldu.
Açık ürünler, market markaları ürünlere pay kaybetmeye devam ederken markalı ürünlerin payı sabit kaldı. Önceki yıllarda olduğu gibi bu sene de kişisel bakım ve ev temizliği ortalama üstünde büyüyerek pay kazanmaya devam ettiler.
Hane tüketiminde daralan tek ürün: kırmızı et
Genel kategoriler özelinde bakıldığında bazı kategoriler fiyat artışı bir kısmı ise miktar artışı ile büyüme gösterirken 2015 yılında kırmızı etler hem ciro hem de miktar olarak daralan tek HTÜ ürünü oldu.

HTE-2015Terteks: İran pazarında büyüme kaydedebiliriz

BMD Başkan Yardımcısı, Terteks Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Öncel, yeni açılacak AVM’lerle 2016’da da organize perakendenin metrekare bazında büyümesine devam edeceğini söyledi. Öncel, “Özellikle hiç AVM olmayan Anadolu’daki  projeler bu şehirlere ciddi dinamizm katacak. Diğer yandan bugün İran faktörü de perakende sektörünü epey heyecanlandırıyor. Her ne kadar güçlü dünya markalarına açılıyor olsa da coğrafi avantajımızı kullanabilirsek İran pazarında büyüme kaydedebiliriz. 2016 için perakende markalarının bir diğer önemli konusu verimlilik. Markalar hızla verimsiz satış noktalarını kapatıp, karlılıklarına olumsuz etkiyi azaltmaya çalışıyorlar. Bölgemizde devam eden çatışma ve savaş durumu perakende güvenin önündeki en büyük tehdit. Turizm alanlarında meydana gelebilecek şiddet hareketleri özellikle yabancı ağırlıklı çalışan markaları çok ciddi tedirgin ediyor” dedi.

AYD: 2016 yılı için 100 ila 110 milyar TL ciro beklentimiz var
AYD Yönetim Kurulu Başkanı Hulusi Belgü, 2016 yılı sektör değerlendirmesini şöyle yaptı:
 “AYD olarak yayınladığımız AVM endeks verilerine göre alışveriş merkezlerinde bu yıl cirolar her ay artış gösterdi. Yeni açılan AVM sayılarına baktığımızda da bu yıl şu ana kadar 18 yeni AVM açıldı ve toplam AVM sayısı Türkiye genelinde 358’e ulaştı. Sektör olarak 2015 yılında daha durağan bir dönem ve cirolarda küçük bir artış bekliyorduk. Ancak 2014 yılını 75 milyar TL ile kapatan sektör 2015 yılını muhtemelen 90-95 milyar TL’ye ulaşan bir ciro ile kapatacak. Yani bizim tahminlerimizin üstünde bir cirosal artış söz konusu.
 2015 yılını oldukça verimli rakamlarla kapatıyor olmamız bize 2016 hedefleri için hem çıtayı yükseltmemize olanak sağlıyor hem de daha temkinli ve planlı yaklaşımlar sergilememiz noktasında uyarı niteliği taşıyor. Seçim dönemlerini atlatmış olmanın getirdiği istikrar ortamı elbette çok önemli ancak istikrar sadece seçim olup olmamasına bağlı değil. Güçlü bir ekonomi yönetimi ve planlaması, bölgesel dengeler gibi unsurlar da hem kısa hem uzun vadede yatırımları ve gelecek planlarını etkileyecek. Sektörün 2016 yılından beklentisi elbette büyüme ve yatırımların devamı.  
2016 – 2017 yılları arasında toplam yeni açılacak AVM sayısının ise; 17’si İstanbul’da yaklaşık 44 olacağını öngörüyoruz. 2016 yılı için 100 ila 110 milyar TL ciro beklentimiz var.  2016 yılı sonu itibari ile yaklaşık 2 milyar AVM’lere giriş sayısının olacağını tahmin ediyoruz. Şu an GLA  – (Toplam Kiralanabilir Alan) ortalama 10,5 milyon metre kare. 2016 – 2017 yılları içinde ise ortalama 2,3 milyon metre kare GLA ekleneceğini varsayarsak  GLA’da %22’lik bir artış olacağını da öngörüyoruz. 2016-2017 yılında ilk kez AVM açılacak illerimiz ise Çorum ve Sivas… Alışveriş merkezleri ve perakende sektörünün 2016 yılı için ana gündem maddesi ülke gündemine bağlı olarak yakın çevremizde yaşanan gelişmeler olacaktır. Sektör olaraksa gündemimiz 2015 yılında yürürlüğe giren Perakende Yasası kapsamında çıkacak olan yönetmelikler olacaktır.”

One Tower AVM: 2016’da rekor büyüme bekliyoruz
One Tower Alışveriş ve Yaşam Merkezi’ni hayata geçiren İTO Yatırım’ın ortaklarından Özkan Özçelik, sektörün 2016’ya da oldukça hızlı başladığını anlattı. Alışveriş merkezleri sayısının ve ziyaretçilerinin son yıllarda sürekli yükselen bir ivme yakaladığını vurgulayan Özçelik, “Geride bıraktığımız yıl, AVM’lerin ciro endeksleri sürekli arttı. Ayrıca, Kasım verilerine göre AVM’lerin ziyaretçi sayısında da bir önceki yıla oranla yüzde 8,7 yükseldi” dedi. Kişi başına düşen AVM sayısı bakımından Ankara’nın Türkiye’de ilk sırada olduğunu ve yeni açılan her AVM’nin rekabeti daha da artırdığı söyleyen Özçelik, şöyle devam etti:
“Önümüzdeki yılın AVM karnesini belirleyecek en önemli iki maddenin yönetimler ve kur dengesi olduğunu düşünüyorum. Çok ciddi bedellerin döviz üzerinden ödendiği bir alandan bahsediyoruz. Kur dengesi iyi gözetilir ve gerekli yerde ilgili kurumlar doğru müdahaleleri yaparsa bir sıkıntı yaşanmaz. Bir diğer önemli nokta da AVM’lerin ihtiyacı olan yeni yönetim yaklaşımları. Birbirini takip eden ve adeta klonlanmış yapıya bürünen AVM’lerin ömrü doldu.”

Makro: İşletmeleri, maliyetleri ciddi oranda artıracak yeni külfetler bekliyor
2015 yılının perakende açısından adeta kayıp bir yıl olduğunu söyleyen Makro Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Songör, “Özellikle yıl boyu ülkemizde yaşanan seçim süreçleri, dövizde oluşan global dalgalanma ve arışlar, terör olayları, sınırlarımızdaki sıcak gelişmeler ve komşu ülkelerle yaşanan gerginlikler, ekonomik göstergeleri olumsuz etkiledi. Perakende de işlerin açılmasıyla ilgili beklentiler sürekli ortaya çıkan olumsuz sıcak gelişmeler yüzünden bir türlü gerçekleşmedi. 2016 yılına bu nedenlerle bir miktar moralsiz girdik. Bu moralsizlik, perakende sektörünün bu yıla dair, çok umutlu beklentiler taşımasını engellemekte. Ekonomide olumlu gelişmelerin oluşması için her alanda bir normalleşme sürecine girilmesi şart. Bu normalleşmenin kısa sürede oluşacağını beklemek biraz fazla iyimserlik olur gibi geliyor” dedikten sonra şunları söyledi:
“Piyasaların ve ekonominin 2016 da çok olumlu bir noktaya gideceğini söylemek zor. Bu durum, zaten aşırı arz ve ağır rekabet şartları yüzünden oluşan, karsızlık sendromundan muzdarip olan perakende sektörünü de kara kara düşündürmektedir. Zaten hali hazırda sektörümüz, brüt kar marjlarının çok düştüğü, net kardan ise hiç söz edemediğimiz bir süreç yaşıyor. Öte yandan, 2016 da,  maliyetleri ciddi oranda artıracak yeni külfetler, işletmeleri bekliyor. Özellikle asgari ücretteki %30’luk artış ve bunun yansımaları, işletme giderlerini ciddi oranda yükseltecektir. Bu durumda perakendecilerin artan maliyetleri fiyatlara yansıtması zorunlu bir durumdur. Aksi takdirde ayakta kalmak imkansızlaşacaktır. Bence işletmeler, rekabeti, kıran kırana, zararına satış yaptıran fiyat rekabetinden çıkarıp, kalite ve hizmet rekabeti boyutuna taşımak zorundadır. Matematik olarak baktığımızda, 2016 da % 8 oranında enflasyon farkının yanı sıra, (asgari ücretteki % 30’luk artış kaynaklı) maaş artışlarının getireceği yaklaşık 3 puanlık bir ek maliyet söz konusu olacaktır. Oluşan bu ek külfetlerin etiketlere yansıması zorunlu bir durumdur. Ne var ki, fiyat geçişlerinin kararını, maalesef fiyat odaklı rekabet şartlarının verdiğini de unutmamak lazım.”

Kalkandelen: AVM yatırımları fazlasıyla yavaşlayacak
Aslında çok olumlu düşünen bir kişi olmasına rağmen 2016 yılı için ne yazık ki bu tarzından vazgeçtiğini söyleyen Perakende Danışmanı Mustafa Kalkandelen, “Türkiye 2016’da çok büyük problemler yaşayacak. Bunların büyük kısmı siyasi olacak. Başkanlık sistemi ve yeni Anayasa tartışmaları ayyuka çıkacak ve Türkiye’nin ekonomik gidişatını da fazlasıyla etkileyecek. Perakende hayatımıza bakarsak, zaten yeni yıla asgari ücret artışı bombasıyla girilmiş durumda. Ben de ve gönülden istiyorum ki asgari ücretle çalışan vatandaşlarımız daha fazla kazansın! Bunu kim istemez ki! Ama, gelelim bu artışın sonuçlarına: başta kira ve temel tüketim malları olmak üzere, birçok başka harcama kalemlerinde ciddi fiyat artışları olacak. Asgari ücrettte ayarlama yapmak zorunda kalan işveren diğer seviyelerdeki çalışanlarının da maaşlarını iyileştirmek zorunda kalacak! Sonuç, maliyet enflasyonu artacak, artışta kazanılan gidecek. Türkiye’de hayat pahalılanacak ve dış piyasalara olan ihracatımızda da zaten zayıf olan rekabet gücümüz bir defa daha zayıflayacak. Cari açık artacak. Enflasyon artarken, kiralar artacak, zaten işçilik giderleri asgari ücretle çalışanlar nedeniyle artacak perakendeciler fiyatların da artışıyla birlikte talep düşüşlüğü yaşayacaklar ve tam bir kısırdöngüye girecekler. Bunu aşabilmek için de belki birçok kişiyi işlerinden ayırmak zorunda kalacaklar. Dolayısıyla bir de işsizlik artışı sorunu eklenecek Türkiye ekonomisine” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Bütün bu gelişmeler sırasında bence 2016’da Türkiye gıda perakendeciliğinde inanılmaz bir büyüme düşüşü yaşayacağız! Artık, mağaza yeri bulmakta zorlanan indirim mağazaları bile büyümekte sıkıntı yaşayacaklar. Sektör genelinde birleşmeler ve çok ucuz fiyatlardan el değiştirmeler yaşanacak. Çekilmeler, yani iflaslar olacak. Özellikle de elektronik perakendeciliği bu anlamda çok tatsız bir yıl geçirecek. AVM yatırımları fazlasıyla yavaşlayacak, belki de durma noktasına gelecek. Bunun yanısıra online ticaret te gelişmelerin olumlu yönde olacağını tahmin ediyorum. 2016 yılında yabancı ortağı olan perakendecilerin yabancı ortaklıklarının bitmesi beklenebilirken, Migros’un ortağı BC Partners’ın kalan hisselerini Anadolu Endüstri Holding’e satarak misyonunu tamamlayacağını (ciddi karları cebine koyarak) ve indirim marketlerinden çok iddialı olanlarında hissedarlık yapılarının değişeceğini öngörüyorum. Umarım 2016 benim olumsuz tahminlerimden daha iyi geçer.”

Rammar: Alışverişçi daha sık alışveriş yapacak
2016 yılında modern perakendenin büyümesiyle konseptler arası rekabetin daha da belirginleşeceği ve etkinleşeceğinin görüleceğini söyleyen Rammar Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Karadağ, “Fiyat algısının daha sert olacağı rekabetin artacağı, sektörün büyüyeceği, alışverişçinin daha sık alışveriş yapacağı bir yıl olacak. Alışverişçi sepetinin enflasyon üstünde büyümeyeceği, asgari ücretin artması ile gelirinin tabana yayılması sektörün gelişimine katkı sağlayacaktır. Bu şartlar perakendecilerin maliyetlerine yansıyacağı gibi 2016 gelir-gider dengesinin yeniden hesaplanacağı bir yıl olacak” dedi.

Bursa PERDER: Çözülmesini beklediğimiz bazı temel sorunlarımız var
Bursa PERDER Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Kılıç, 2016 yılını sektör açısından şöyle değerlendirdi:
“Bizim 2016’da çözülmesini beklediğimiz bazı temel sorunlarımız var. Asgari ücretteki artış, yazar kasa değişimi ve gıdada KDV oranı gibi sorunlar devletimizi tarafından işletmelere ekstra yük getirmeden çözülebilirse bu sektörün menfaatine olacaktır. Aksi takdirde kapanacak her işletme çözülmesi gereken istihdam ve vergi kaybı anlamına gelecektir. Bursa özelinde ise nitelikli iş gücü önemli sorunlarımızın başında geliyor. Uludağ Üniversitesi ve BTSO’dan her zaman destek alsak da henüz kalıcı ve sürüdürülebilir bir çözüm üretebilmiş değiliz. Ulusal zincir marketlerin şehir içinde uyguladıkları müşteri servisleri yerel marketler olarak bizleri rahatsız etmektedir. Bu aynen otogarda müşteri tam sizin bankonuza bilet almak için yönelmişken başka firmanın çığırtkanının müşterinin koluna girip ‘gel seni bizim otobüse götüreyim’ demesine benziyor. Ticaret etiğine de uygun bir davranış değil. Perakende ticaretin düzenlenmesine yönelik çıkartılan yasada istediğimiz bazı revizyonlar var. Yıl boyunca Federasyonumuz ile birlikte bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Son olarak yan yana açılan marketler meselesi var. Aynı bölgede, aynı mahallede ve hatta aynı sokakta, pazar büyüklüğü hesap edilmeden ruhsat verilen marketler herkesi zor durumda bırakıyor. Perakende yasasında buna da çözüm üretilmesini bekliyoruz. 200 milyar doları aşkın cirosuyla Türkiye’de toplam ticaretten yüzde 13, toplam istihdamdan ise yüzde 17 pay alan perakende sektörünün sürdürülebilir büyümesi için hükümetten beklentilerimiz büyük. İnanıyoruz ki 2016 yılında bunlara çözüm bulunacaktır.”

Karadeniz PERDER: “2015 yerel perakendeciler için kötü geçti”
Karadeniz Perakendeciler Derneği Başkanı Osman Kalafat, 2015 yılının yerel perakendeciler için kötü geçtiğini, 2016 yılından ise umutlu olduklarını söyledi. Geçtiğimiz yıl bir takım olaylar nedeniyle yerel perakendecilerin zor günler geçirdiğini ifade eden Kalafat, “2015 yılında yerel perakendeciler olarak para kazanamadık. Genel olarak rekabet ve enflasyonun altında kaldık. Her geçen gün çevremizde ulusal marketler zinciri çoğalmakta ve bu da bizi daha kötü pozisyonlara sürüklemektedir. Bu nedenle devletin bir an önce bu soruna çözüm bulması ve yerel perakendecileri rahata kavuşturması gerekiyor” diye konuştu. Başkan Kalafat, geçtiğimiz yıl ülke genelinde birçok yerel marketin kepenk kapattığını da ifade ederek, “Şu anda dünyanın en güçlü ülkeleri arasında gösterilen Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) perakende sektöründe gerilemeler başladı. Bu gerilemenin Türkiye’ye de etkisi olacak. Başta Ordu ve Giresun olmak üzere ulusal market zincirlerinin altında ezilen yerel marketlerimiz de bu gerilemenin içerisine girebilir. Bu gerileme iflasları ve kepenk kapatmaları da ülke genelinde tetikleyebilir. Bu nedenle yerel marketlerin yok olması önlenmelidir” ifadelerinde bulundu.
Perakende sektöründe yaşanan gerilemenin bir diğer sonucunun ise istihdam sorunu olacağını vurgulayan Kalafat, “Biz yerel perakendeciler olarak daha fazla ilimizin istihdamına katkı sağlıyoruz. Bir ulusal market zincirinde 2-3 kişi çalışırken, biz bir işyerimiz 25 kişiye ekmek veriyoruz. Bu gerileme ülkemize etki yaparsa, ne yazık ki istihdam fazlalığı doğacaktır” şeklinde konuştu.
Başkan Osman Kalafat, vatandaşlara da seslenerek şöyle konuştu: “Halkımızın yerel marketlere destek olması gerekir. Biz elimizden geldiği kadar vatandaşlarımıza sahip çıkıyoruz. İndirim günleri düzenleyerek onların bütçelerine göre hareket ediyoruz. Halkımızda bunu düşünerek, ulusal marketler yerine yerel marketleri tercih etsinler.”

Yazarkasa maliyetleri bel büküyor
En ucuz yazarkasa 1.000,00 TL’nin üzerinde. Zincirlerde kullanılan Bilgisayar Bağlantılı Yazarkasaların en ucuzu 3.500,00 dolar civarında iken var olanların YNÖKC olmasının maliyetleri 1.200-1.800 dolar civarında. 2 milyondan fazla yazarkasanın değişimi söz konusu.

MÜSİAD üyeleri, 2016 yılından umutlu
MÜSİAD üyeleri arasında yapılan 2016 beklentilerine yönelik anket sonuçlarını değerlendiren MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak şöyle konuştu:
“2016 yılında yeni yatırımlarını sorduğumuzda, üyelerimizin %52’si artacak şeklinde cevap verirken; %18’i azalacağını belirtmiştir. 2015 yılının ilk 3 çeyreğinde %4,3 artan özel sektör yatırımlarının, 2016 yılında milli gelire daha da fazla katkı sağlayacağına yönelik beklenti ortaya çıkmaktadır. Son olarak, üyelerimize, 2016 yılının 2015’e kıyasla nasıl geçmesini bekliyorsunuz diye sorduğumuzda ise üyelerimizin %64’ü 2016 yılının daha iyi geçeceğini, %18’i 2015’e benzer şekilde geçeceğini ifade ederken, %18’i ise daha kötü geçeceğini söylemiştir” diye konuştu.

Sarıyer Market: Kar odaklı çalışmalıyız
Seçimler, siyasi krizler, toplumsal olaylar, TL değer kaybı, ertelenen yatırımlar derken 2016 yılına yılbaşı bereketi ile başladıklarını kaydeden Sarıyer Market Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Korkmaz, “Bu yılda marketlerin; şişmanlamadan büyüdüğü, kar odaklı çalıştığı, kendilerini analitik olarak gözlemlediği, giderlerin daha iyi kontrol edebildiği, verimli mağazalar ile çalışmak gerektiği, verimsiz mağazaların kapatıldığı, ertelenen yatırımların hayata geçmesiyle sektöre katkı sağlayacağı inanıyorum” dedi.

Konyalı Saat: Pazar olarak beş-altı yıl geri geldik
Konyalı-Ersa Mağazacılık Genel Müdürü Talha Esen saat sektörünü değerlendirdi. Esen, şunları söyledi:
“Türkiye’de saat sektörünün büyük bir bölümü ithal ürünlerden oluşuyor. Döviz ile ülkemize gelen bu ürünler kurlardaki tüm hareketten etkileniyor. Bu durum da Türkiye saat pazarının daralmasına neden oluyor. Kurlardaki yükselmenin etkisiyle sektörde fiyatların yüzde 20’ler seviyesinde artmasının piyasanın daralmasına neden oluyor.”
Esen, şu bilgileri verdi:
“2015 yılında fiyatlar geçen yıla oranla yüzde 20 civarında yükseldi. Bu da satışlarda ve piyasada daralmaya neden oldu. Türkiye’de yılda 13 milyon saat satılır.  TÜİK rakamlarına göre bu yılın sekiz aylık döneminde adet bazında yüzde 25’lik, tutar bazında ise yüzde 20’lik bir daralma yaşandı. 2014’teki yüzde 13’lük daralmanın üzerine bir de bu daralma gelince saat pazarı 2007- 2008 seviyesine geri döndü. Pazar olarak beş-altı yıl geri geldik.”

Deloitte: Türkiye’nin yeni bir büyüme hikâyesine ihtiyacı var
Deloitte Türkiye Ortağı ve Finansal Danışmanlık Bölümü Başkanı Başak Vardar, “Jeopolitik riskler, FED kararlarının gelişmekte olan piyasalar üzerindeki baskısı ve içerideki politik tartışmalar tahminde bulunmayı güçleştiriyor. Türkiye’nin yeni bir büyüme hikâyesine ihtiyacı var. Her şeye rağmen, yatırımcıların Türkiye pazarında cazip yatırım fırsatları gördüğünü ve bunları kovalamaya devam edeceklerini düşünüyoruz” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“2016 yılında işlemlerin; üretim, enerji, yiyecek-içecek ve hizmetler sektörlerinin başı çektiği geniş bir sektör dağılımında gerçekleşmesi bekleniyor. Durgun geçen bir yılın ardından, özelleştirme işlemlerinde de hareketlilik görülebileceği ve gerçekleşmeleri halinde, Milli Piyango, Köprü ve Otoyollar, TPPD ve çeşitli elektrik üretim santrallerinin ihalelerinin önemli bir işlem hacmi yaratabileceği belirtiliyor. Yabancı yatırımcıların ve özel sermaye fonlarının Türk şirketlerine olan ilgisinin 2016 yılında da sürmesi bekleniyor.”

Groseri: Daha çok markamızı uluslararası arenada görebilmeliyiz
Her şeyden önce istihdam açısından ekonomiye en büyük katkıyı sağlayan sektörlerin başında gelen gıda perakendeciliğinin Ocak ayından itibaren geçerli olacak yeni asgari ücretle ciddi bir maliyet artışının kaynaklanacağını söyleyen Groseri İcra Kurulu Üyesi Levent Uğurses, “Belli bir süre bu ek maliyeti omuzlayacak sektörün karlılıklar açısından sıkıntılar yaşayacağı muhakkak görünmektedir. Diğer yandan artışla beraber piyasaya girecek paranın dönüşünden de en büyük pastayı alacak sektörde sanki yine gıda perakende olacak gibi. Bu da sektör için bu büyük değişimin olumlu tarafı olacak elbette… 2016’da FED’in faiz artışlarına devam edecek olması kurlarda ve dolayısı ile TL’de değer kaybına yol açacaktır. Akabinde toplam talebin artan etkisi ile de enflasyonda bu sayede geçen yılki seviyelerin üzerinde olacaktır. Umarım bölgemizdeki siyasi kaos daha kötüye gitmez ve önümüzdeki yıl zaten iyi görünmeyen global dinamiklere  birde o sebeple çarpan etkisi eklemez. Üretmeye ve çok çalışmaya fokus olarak devam etmeliyiz yola, daha çok markamızı uluslararası arenada göreceğimiz bir yıl olur umarım 2016” dedi.

Hacı D. Beğendik: 2016 yılında sektörün yıldızı parlayacak
Sektör açısından 2015 yılını kayıp bir yıl olarak gördüğünü ve 2016 yılında sektörün yıldızının parlayacağını söyleyen Real Genel Müdürü, Beğendik İcra Kurulu Başkanı Hacı D. Beğendik, “2016 yılının perakende sektörü açısından son derece verimli geçeceğini düşünüyorum. Sektör 2016 yılında bir yıldır içerisinde bulunduğu dar boğazdan sıyrılacaktır. Sadece şahsım değil, sektörün de genel kanısı bu yönde. 2016 yılının perakende sektörü açısından olumlu bir yıl olacağı konuşuluyor. 2016 yılı beklentileri arasında gıda enflasyonunun düşmesi, satın alma şartlarının iyileşmesi ve verimliliğin artması baş sıralarda yer alıyor. Tüketicilerin moralinin yerinde olması ve piyasaya güvenlerinin yerinde olması perakende sektöründe işlerin iyi gideceğinin yegane göstergesi olarak bilinir. Geçtiğimiz günlerde Kasım ayı tüketici güven endeksinin bir önceki aya göre yüzde 22.9 oranında artması, 77,15’le Nisan 2014’ten bu yana en yüksek seviyesine çıkması da iyiye gidişin göstergesi olarak okunabilir. Benzer şekilde, tüketicinin, ekonomik durumunun iyi olacağına ve hanenin maddi durumunun artacağına olan inancı yükselmiş durumda. Yine tüketiciler tasarruf etme ihtimallerinin arttığını ifade ediyorlar. Bunlar perakende sektörü açısından da umutlandırıcı veriler” dedi.

Azda: KDV oranlarında indirim bekliyoruz
2016 yılının gelir ve giderlerini programlı yürütemeyen perakendeciler için zorlu bir yıl olacağını söyleyen Azda İcra Kurul Başkanı, Genel Müdürü Turgut Akgün, “2016 yılında beklenen asgari ücret zammının gerçekleşmesi nedeni ile sadece perakende sektörünü değil diğer sektörleri de zorlu bir süreç bekliyor. Çünkü bu sadece asgari ücretle çalışanlara yapılacak artışla sınırlı kalmayacak, asgari ücretin üzerinde ücret alanlarda da ister istemez bir beklenti oluşturacaktır. Yüksek maliyetler ve düşük kar marjlarıyla rekabet etmeye çalışan perakendecilerin en önemli gider kalemlerinden birisidir personel giderleri. Asgari ücrete yapılan zam tabiki sevindirici hem çalışanı motive eder hem de iç piyasayı hareketlendirir. Fakat bu süreçte asgari ücret artışlarının yarattığı maliyetin bir kısmını devletin karşılaması bizleri biraz olsun rahatlatacaktır” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“2016 ‘da değişmesi gereken yazar kasalar ve gıdada yaşanan kdv oranlarıyla ilgili devletimizin özellikle manav ürünleri, kırmızı et, bakliyat, unlu mamüller, zeytin ve zeytin yağında kdv oranlarını toptan alışverişte olduğu gibi perakende satışta da %8’den %1’e düşürülmesini bekliyoruz. Bu kdv oran indirimi yapıldığı takdirde Türkiye genelinde tüketicilerimiz daha ucuza alışveriş yapabilecek duruma geleceklerinden sektörde alışveriş yoğunluğu yaşanacaktır. Böylelikle ülke ekonomisinin hareketleneceği temennisindeyim. Aksi takdirde perakendecilerin yükünün oldukça arttığını ve bu yükü sektördeki küçük işletmelerin kaldıramayacağını düşünüyorum. Umarım perakende hak ettiği desteği devlet tarafından alır ve olası kötü senaryolarla karşılaşmamış oluruz.”

Ersa Saat: Kurlar 2016’da sektöre yön verecek
Ersa Saat’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ergün, saat sektöründe 2015 yılını değerlendirdi.
Ergün, 2015 yılında kurların yükselmesi nedeniyle ithal edilen saatlerin fiyatlarının yükselmesinin Türkiye saat pazarının daralmasına neden olduğunu söyledi. Kurlardaki değişimin 2016 yılında da sektörün belirleyicisi olacağına işaret eden Ergün, kurların stabil bir seyir sergilemesi halinde piyasanın eski güzel günlerine geri dönebileceğini vurguladı.

Cushman&Wakefield: Birçok fırsatın ve bununla birlikte riskin olduğu bir yıldayız
Bardağın dolu tarafına bakıldığında siyasi belirlilik ve süregelen perakende harcamalarındaki artışların belirleyici ve önemli faktörler olarak karşımıza çıktığını söyleyen Cushman&Wakefield Yönetici Ortağı Toğrul Gönden, “Bardağın boş tarafında ise bölgesel riskler, kur dalgalanması ve Amerikan Merkez Bankası faiz artırımlarının pazarda önemli rol oynayacağı görüşündeyim. 2015 yılında gözlemlediğimiz konsolidasyonun bu yıl da devam edeceğini öngörüyorum. Geçtiğimiz yıl mağaza devirlerin çok yoğun olduğu bir yıldı ama güçlü perakendecilerin her şeye rağmen yeni mağaza açmaya devam ettiklerini gördük. 2016 içinse neredeyse her perakendecinin büyüme hedeflerini aşağı çektiğini ve hatta yarıya düşürdüğünü anlıyoruz. Bununla birlikte birçok perakendecinin büyümeyi şimdilik durdurduğu da bir diğer gerçek. Bu yavaşlamada sanılanın aksine perakende harcama trendi değil, kurdaki dalgalanmaların etkisi daha büyük olacaktır” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Türk perakendecileri için büyük ve önemli dış pazarlardan biri olan Rusya ise iki ülke arasındaki gerginlik nedeniyle yakın gelecek için büyük bir risk oluşturmakta. Türk şirketlerin ve vatandaşların ülkede çalışamamaları hakkında Ocak ayında yürürlüğe giren yasa birçok perakendeciyi olumsuz etkileyecektir. Bunun yanı sıra şimdiden Türkiye’de üretilen ürünlerin gümrükten döndüğüne ilişkin bilgileri sıkça duymaya başladık. 2016 yılında sermayesi güçlü olan perakendecilerin bazı olumsuz koşullara rağmen büyüyeceklerini ve özellikle yabancı ortaklı/sermayeli olan şirketlerin ön plana çıkacaklarını düşünüyorum.“

Destek Menkul Değerler: Cirosu düşük marketler kapanabilir
Son açıklanan orta vadeli programa bakılacak olunursa 2016 senesi için yüzde 4.5 oranında büyüme beklendiğini söyleyen Destek Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Mergen, “Diğer yandan enflasyonun yüzde 7,5’ten aşağıya çekilmesi ve açıklanan işsizlik oranının da yüzde 10.2’den 2018’e doğru yüzde 9.8’e indirilmesi amaçlanmaktadır. Kamu ile paylaşılan bu değerlerin gerçekleşebilmesi için doğal olarak içeride ve dışarıda şartların lehimize gelişmesi ve dünya ekonomilerinin de gelişme göstermesi ve büyümesi arzulanmaktadır. Dış etkenlerde beklentileri olumlu veya olumsuz etkileyebilecek faktörler arasında ön plana çıkanlar arasında; FED faiz artışları ve bu artışlara dünya ekonomilerinin vereceği tepki, Küresel ekonomilerin gelişip gelişmemesini gösteren Çin’den gelen ekonomik veriler, büyüme rakamları, devalüasyon ve faiz indirimleri,  AB ile olan müzakerelerde ilerleme kaydedilip kaydedilemeyeceği, En çok ticarette bulunduğumuz Euro bölgesi ekonomisinin toparlanması veya toparlanamaması, Güney sınırımızdaki türbülansın ne şekil alacağı ve Rusya krizinin ne şekilde gelişeceği yer almaktadır” dedikten sonra iç etken olarak da şunları sıraladı:
“Yabancıların da önem verdiği yapısal reformların hayata geçirilmesi, Kurlardaki artışın kontrol edilmesi veya katlanılabilecek seviyelerde kalması, Ülke notunun korunması, sermaye giriş çıkışları, Yüksek teknolojiye yönelik olarak sanayide gerek kamu gerekse özel sektör tarafından yapılacak yatırımların gerçekleştirilmesi, yatırımlara destek olabilecek tedbirlerin hükümetçe desteklenmesi, eğitimin ve araştırmaların geliştirilmesi, Vergi reformu konusunda yatırımlara teşviklerin getirilmesi ilk etapta düşünülmelidir. Mülteci sorununun kontrol edilmesine yönelik kalıcı uzun vadeli çözümlerin üretilmesi ve terör riski ve Rusya krizinin yarattığı turizm sorunları ele alınabilir. 2016 senesinde şu ana kadar bilinmeyen olumsuz dış etkenler olmazsa büyümede (OVP’ deki amaçlanan oran olmasa da) % 4 oranı yakalanabilir. İşsizliğin kısa sürede aşağı çekilmesi zor zira o daha uzun vadeli bir çalışma ve kapsamlı projeler isteyen, yapısal reformların etkisiyle ve dışarıdaki ekonomilerin gelişimi ile ilgili bir alan olduğundan işsizlik bir süre daha %10’ un üstünde, 10,5’ e yakın yerlerde kalabilir. Enflasyona gelince % 7.5 olarak açıklanmasına rağmen halkın yaşadığı enflasyonun bilhassa büyük şehirlerde daha yüksek olduğu gözlemlenmektedir. Uzun vadeli ve üretimin artmasına dayalı planlar olmadığı sürece enflasyonun uzun vadede de amaçlanan % 5’e veya daha da altına inmesi kolay olmayacaktır.”
Perakende pazarıyla ilgili tahminlerde bulunan Mergen, “Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Mustafa Altunbilek’ten gelen ve hükümete yönelik isteklere bakılacak olunursa sektörü etkileyebilecek faktörler olarak 2016’da asgari ücrette gerçekleşmesi planlanan artış; yeni yılla birlikte değişmesi gereken yazar kasalar ve gıdadaki KDV oranlarının getirdiği yük belirtilmektedir. Yetkililere göre eğer önlemler alınmazsa perakende de cirosu düşük marketler kapanabilir ve istihdam azaltma yoluna gidilebilir. Toplamda yüksek oranda insanın asgari ücretle çalıştığı belirtilen sektörde kârlılığın minimum seviyelere indiği ve bu ücret artışının ve getirebileceği vergi yükünün sektöre binmesinin olumsuzluk yaratabileceğinden bahsedilmektedir. Bunun dışında Rusya krizinin deri, tekstil sektöründe yarattığı zorluklar, dövizdeki sert yükselişlerin sektörün bir bölümünde kiralarda artışa sebep olması ve sektörün dolarizasyon tehlikesi ile karşılaşma riskinin artması perakende sektörünün sürdürülebilir büyüme için yeni hükümetten çözüm beklentilerini oluşturmaktadır. Tüm bunlara rağmen 2015 senesini başarıyla tamamlayan sektörü rahatlatabilecek kararların alınması, sektörün rekabetçi gücünü olumsuz etkileyen ve tüketicinin daha pahalı ürün elde etmesine yol açan bir takım etkenlerin ortadan kaldırılması ve Türkiye’nin % 4’ü yakalayan bir büyüme gerçekleştirmesi halinde 2016 senesinde de % 9-10 aralığında bir hedefe ulaşabileceği tahmin edilmektedir. Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Sami Kariyo’nun belirttiğine göre ise çok ters şartlar oluşmazsa 2016 yılına ilişkin ciro tahmini 50 milyar dolar civarında oluşabilir. Dövizde sert yükselişler yaşanmazsa tüketicinin güveni sarsılmayacağından iç tüketime bağlı olarak sektörde bahsedilen rakamlara erişmek mümkün olabilir” dedi.

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advertisement

Kapak Konusu

Perakendeciler, zamlara “Dur” diyor, enflasyonu frenliyor

Editör

By

Ülkemiz zor günler geçirirken hemen her geçen gün yeni bir haberle uyanıyoruz. Dolar ve avronun inişli ve çıkışlı grafiği de endişeler yaratıyor.

Türk lirasının başta dolar olmak üzere, neredeyse tüm dünya para birimleri karşısında değer kaybediyor oluşuna önlemler almak ve para birimimize gereken değeri verebilmek adına perakende sektörü de son dönemde birçok değişiklik yapılıyor. Fiyatlar değişiyor, bu da raf etiketleri ne yansıyor. Hükümette fiyat iniş ve çıkışları için çeşitli önlemler alıyor. Bu arada perakendeciler de adeta suçlu durumu düşürülüp çeşitli medya organlarında acımasızca yargılanıyorlar.

Bizde bu sayımızda zam fırtınasını masaya yatırdık. Perakendecilerin ve tedarikçilerin görüşleri- ni aldık. Tedarikçiler zam yapmamak, perakendecilerde zamlı mal alıp satmamak için yoğun çaba sarf ediyorlar. Adeta zamları frenliyorlar.

TPF: Marketler hedef gösteriliyor

Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Mustafa Altunbilek, konu hakkında şunları söyledi:

“Bu konuyla ilgili yanlış algıyı önlemek adına, marketlerin içinde bulunduğu şartları ve niye ürünlere zam yapıldığını da haklı gerekçeleriyle açıklamamıza rağmen halen bu tip haberlerin yayınlanıyor oluşunu üzüntüyle görmekteyiz. Her şeyden önce organize gıda perakendesi çok sayıda markanın olduğu ve rekabetin had safhada yaşandığı bir sektördür. Organize zincir marketler, bütün ürün gruplarında rakiplerinden daha ucuz satmak için pazardaki fiyatları incelemekte, satın alma görüşmelerini buna göre yapmaktadır. Lojistik yönetimi, ürün yönetimi, personeli verimli kullanma, enerji tasarruflu ekipman kullanımı ve taze ürün gruplarında üretim yatırımları olmak üzere maliyetleri kontrol altına almak adına gerekli, yapılabilecek ne kadar çalışma varsa yereli – ulusalı, bütün market zincirleri elinden geleni yapmaktadır.

Yıllık TÜFE artış oranının yüzde 17,90 olarak açıklandığı bir dönemdeyiz. Hızlı tüketim ürünlerinde bu oran yüzde 20’nin üzerine çıkmış durumda. Çikolata dan helvaya, şampuandan deterjana kadar markalı hızlı tüketim ürünlerinin neredeyse yüzde 90’a yakın bölümü ithal hammadde alarak üretimini gerçekleştiriyor. Çalıştığımız üretici – tedarikçi firmalarımızın hammadde maliyet girdileri son 6 ayda 3’e katladı. Üretimde ve lojistikte kullanılan enerjiye iki kere azımsanmayacak oranda zam geldi. Hal böyleyken tedarikçi-üretici firmalara nasıl zam yapmayın diyelim. Kaldı ki market zincirlerinin tamamı, kendi güçleri, ölçekleri nispetinde tedarikçilerine zam yapmamaları için olabilecek en son seviyeye kadar telkinde bulunuyor. İş sadece üreticiyle bitse, bizim maliyetlerimiz sabit kalmış olsa yine de emin olun market zincirleri ürünlere fiyat artışı yapmaz, gerekirse zaten minimum seviyeye inmiş karlılıklarından biraz daha feragat etmeyi göze alırdı. Ancak market zincirlerinin de maliyetleri yerinde durmuyor. TÜFE’nin yüzde 18’lere dayandığı bir dönemde büyük mücadele vermemize rağmen her birimizin mağaza kiralarına çok ciddi zamlar geldi. İyi lokasyonlu ve döviz üzerinden kira kontratı yapılmış mağazalarda perakendeciler ya bu anlaşmayı belli bir kurda sabitlemeye çalıştı ya da olmuyorsa mağaza ciro yaptığı halde kapatmak zorunda kaldı. Enerjiye yapılan çifte zam bize de yansıdı, ne kadar tasarruflu ürün kullanırsak kullanalım halen çok ciddi enerji tüketimimiz mecburen var. Personel maaşları, genel merkez ve depo giderleri, diğer lojistik giderler, kayıp-kaçak, fire, ekipman ve teknoloji giderlerini de üzerine katın. Bütün bunların üzerine marketler yılsonunda halen kâr edebilmişse kendilerini şanslı görecekler. Durum böyleyken ‘Market zincirleri yine fahiş zamlar yaptı’ tarzında haberlerin ısrarla yayınlanıyor olmasını son derece haksız ve anlamsız bulduğumu özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum”

GPD: Fiyat artışları bizlere mal ediliyor

GPD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Songör, enflasyonun sebebinin organize market zincirleri olarak gösterilmesinin büyük bir haksızlık olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:

‘’Tedarikçimizin önünü kesmeden, ürün ve hizmetleri hijyenik ortamda ve en iyi fiyatla tüketiciye ulaştırma görevimizde daima tüketicimizin tarafında olduğumuzun altını çizmek isterim. İçinde bulunduğumuz ekonomik durumda, bizler kendi gücümüzle finansman desteği sağlamaya çalışırken, tedarik zincirimizin de sekteye uğramaması gerekiyor. Tedarikte zorluk çekmememiz, stoklarımızı iyi yönetebilmemiz ve üretim maliyetlerinin de kontrol altında kalması sayesinde tüketicimize de fiyat artışı yansıması en az düzeyde kalacaktır. Tedarik zincirimizden gelen fiyat dalgalanmalarını tüketi cimize en az düzeyde yansıtmak için kendi finansman kaynaklarımızı zorluyoruz. Ölçeğimizi kullanarak sağladığımız fiyat avantajıyla da son fiyatlarımızı dengelemeye çalışıyoruz. Ancak buna rağmen gıda fiyatlarındaki artışlar sürekli biz perakendecilere mal ediliyor. Yeni düzenlemelerle birlikte satış etiketlerinde ürünlerin alış fiyatlarını ve dolayısıyla bazı kalemlerde aslında zarar ettiğimizi göstermemize rağmen bu durumla baş etmeye çalışmaktan, kendi asıl işlerimize yoğunlaşamadığımız zamanlar oluyor”.

Migros: Gıda enflasyonunun sebebi olarak gösterilmemiz haksızlık

GPD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort konuyla ilgili maddeler halinde özetle şunları söyledi:

– Biz perakendecilerin döviz kuru ile yapılmış kira sözleşmelerinde TL’ye dönerken tercihimiz, beklentimiz ciroya bağlı bir TL cinsi ödemedir.

– Sözleşmelerin yenilenmesi için tanınan 30 günlük süreyi anlaşmanın sağlanabilmesi açısından yetersiz bulup minimum 60 günlük bir süre talep ediyoruz.

– 60 gün sonunda anlaşma sağlanamaması halinde kiracı açısından cezai müeyyide doğmadan fesih hakkı tanınmasını istiyoruz.

– 60 gün sonunda da anlaşmaya varılamayıp başlayacak olası hukuki sürenin hukuk sistemimizdeki yoğunluktan kaynaklanacak olası uzamasına karşı özel bir düzenleme tanımlanmalı.

– Hukuki sürenin sonunda doğacak olası tahliye kararı üzerine geçecek tahliye sürecinde uygulanacak kirayı da mahkemelerin tespiti hakkaniyetli olur diye düşünüyoruz.

-Gıda enflasyonunun sebebi olarak gösterilmemiz haksızlık.

Sucular, artan su fiyatlarından şikayetçi

Son 1 ayda suya yüzde 60 zam yapıldı. 1 TL’ye satılan 0,50 litre suyun fiyatı bile 2 TL oldu. Bu duruma sucu esnafından da tepki geldi. İstanbul Sucular Esnaf Odası Başkanı Ahmet Turan Akkaya, yapılan zamların girdi maliyeti veya döviz kuru artışı ile alakası olmadığını belirterek” Satılan sular Amerika’dan, yurt dışından gelmiyor. Dünyaya suyu biz satıyoruz. Kullanılan plastiklerin çoğu da yerli üretim. Bu zamlar, tamamen fırsatçıların dolar kurunu bahane ederek yaptıkları haksız bir zamdır” açıklaması yaptı.

Temel ihtiyaç ürünlerinin fiyatı, dolar kurundaki dalgalanma nedeniyle artarken, fırsatçılar ithalata dayalı olmayan ürün ve gıdalara da zam yaptı. Son olarak Ticaret Bakanlığı, döviz kurundaki artışı bahane ederek fiyatlarda haksız zam yapanlara karşı hakarete geçti. Esnaf da sektördeki son durumu ortaya koyarak, haksız zam yapanlara tepkisini koymaya başladı. İstanbul Sucular Esnaf Odası Başkanı Ahmet Turan Akkaya, maliyetler göz önüne alındığında piyasada 6 TL ile 20 TL arasında satılan 19 litre polikarbon damaca suyun azami 10 TL’den satılması gerektiğini açıkladı.

Ahmet Turan Akkaya,” Evet bir mali yet artışı var. Ama karşılığı yüzde 60 zam değil. Bazı su şirketleri dolar kurunu bahane ederek halkımızın en temel ihtiyacı olan suya fahiş oranda zam yaptı. Su, acil gıda maddesi olarak tarifeye tabidir.  Halkımızın daha fazla mağdur olmaması ve haksız rekabeti önlemek için fiyat tarifesi çıkaracağız” dedi.

Yerli yazılımların daha çok tercih edileceği bir döneme girdik

Üretimini yaptıkları yazılımların maliyetinin yaklaşık yüzde 80’inin Türk Lirasına dayalı kendi personel maliyetlerinden oluştuğunu söyleyen Obase Genel Müdürü Bülent Dal, “Yüzde 20’si ise yazılımımızın üzerinde çalıştığı platformlara ait dövize endeksli yabancı yazılım lisansı ve yabancı kaynak maliyetlerinden oluşmaktadır. Yerli personele dayalı maliyetler genellikle yıllık enflasyon ve performansa endeksli yıllık artışlarla bu seneye kadar geldi. Personele endeksli hizmet fiyatlarımız, bir değişiklik olmadan bu sene sonuna kadar aynen devam edecektir. Üçüncü parti yabancı yazılım lisans maliyetleri ve yabancı insan kaynağı maliyetleri dövize endeksli değişmektedir” dedikten sonra maliyet artışlarının satış fiyatlarına yansıması konusunda şu bilgileri verdi:

“Yerli personele dayalı maliyetlerde bir fiyat değişikliği olmaması gerekmektedir. Üçüncü parti, çözümlerin üzerinde çalıştığı platformlara veya yabancı kaynak kullanılan yazılımlarda fiyat artışı söz konusu olmaktadır. Kurlardaki artış önemli bir problem ve talebi olumsuz etkileyen bir unsur. Ancak dövizdeki değişkenlik kur artışından daha önemli bir problem. Sağlıklı bir ticaret ortamı için kurun bir yere oturması bizler için daha büyük önem arz etmektedir.”

Yazılım tedarikçileri tarafından gerçekleşen fırsatçılık gibi bir durumun olduğunu düşünmediğini ifade eden Dal, “Yerli yazılımların daha çok tercih edileceği bir döneme girdik ve bu vesileyle yerli yazılım pazarının büyümesini temenni ediyoruz” dedi.

Özhan: Ürün tedariklerinde ciddi sorunlar yaşıyoruz

Organize perakendenin fiyat artışlarını engellediğini, rekabette kalabilmek için fiyat artışlarının zorunlu hallerde yapıldığını söyleyen Özhan Marketler Zinciri Genel Müdürü İbrahim Özhan, “Tek başına frenleyebilmesi mümkün görünmüyor. Üretim girdi maliyetleri yurtdışı para biriminden olan ithal edilen ürünlerde fiyat artışı zorunluluk doğuruyor. Ancak ülkede üretilen ürünlerde maliyet değişimleri kadar fiyat artışı yapılmasına ön ayak olunuyor” dedikten sonra şu bilgileri verdi:

“Fiyat artışlarında öncelikle elimizde var olan ürünlerden ziyade yeni alınan ürünlerin fiyatlarını güncelleyerek artışı minimumda tutmaya çalışıyoruz. Kar marjlarımızı işletme maliyetlerini dikkate alarak tekrar revize ediyoruz. Cirolarda düşme var. Öncelikle süt ve ürünlerinde müşteriler daha ucuz olanları tercih ediyor. Yine lüks tüketim ürünlerin de düşüş hatırı sayılır nitelikte. Enflasyonun altında büyümeye başladık.”

Bazı ürün gruplarında tedarik zorlukları yaşadıklarını kaydeden Özhan, “Teknoloji ürünlerinde (el terminali vb.), Meyve suları, Kakaolu fındık kremalarında Salça gibi ürünlerde, Çaykur’un bazı ürünlerde tedarik sorunları yaşıyoruz. Kağıt ürünlerinde fiyat geçişlerinden ötürü. Ürün tedariklerinde ciddi sorunlar yaşıyoruz. Üretici ve dağıtıcıların elinde de mal az. Tüketici fiyat artışlarına ciddi tepkiler veriyor. Geçen hafta aldığı ürünleri bu hafta aynı fiyattan alamamaları ve özellikle süt ve kağıt, salça, su gibi ürünlerinde şikayetler çok fazla” dedi.

KMD: Yerli ürünlere daha çok eğilim olacak

Ürün fiyatlarındaki artışların kademeli şekilde tüketiciye yansıttıklarını kaydeden Kategori Mağazacılığı Derneği (KMD) Başkanı Yenal Gökyıldırım, “Gelecek günlerde yerli ürünlere daha çok eğilim olacak. Büyük stoklarla çalışıyoruz. Türkiye’de beyaz eşya, cep telefonu ve küçük ev aleti gibi ürünlerin ciddi üretimi yapılıyor. Demir, plastik ve petrole gelen zam illaki bu üretimi etkiliyor. Ama şu anda aşırı bir etkilenme yok. Kur daha doğru yere oturmadı. Bizim için ideal olan doların 4, euronun 5 TL olması” dedi. Son zamanlarda ithal ürün üstüne ardı ardına gelen vergilere değinen Gökyıldırım, birçok ürüne ulaşmakta zorlandıklarını aktardı. Ayrıca Gökyıldırım, taksitli alışverişin kaldırılmasıyla tüketicilerin eskiden olduğu gibi yüksek faizli senetle alışverişe yönlendiğini bildirdi. Gökyıldırım senetli satışlarda uygulanan yüksek faizin bir kısmının kayıtdışı ekonomi yarattığını anlattı.

Gratis: Satışlar düşmedi

Gratis CEO’u Bahadır Özbek geçen yıla göre satışlarda geriye gidiş olmadığını söyledi. Fiyat artışlarını tüketicilere yansıtmadıklarını belirten Özbek, “Organize perakende enflasyon karşısındaki en önemli motor. Tüketicinin olabildiğince yanında olup zam dalgasını uzatmaya çalışıyoruz. Elimizdeki stokları kullanıyoruz. Pek çok sektör özelinde zam gelecek tartışması var. İnatla bunun karşısında direniyoruz” ifadelerini kullandı.

Koçtaş: Ani fiyat artışlarını dengeliyoruz

Koçtaş Genel Müdürü Alp Önder Özpamukçu, makul kurdan TL’ye dönerek dolarizasyondaki etkinin azaltılması gerektiğine dikkat çekti. Özpamukçu, “Biz pazara tüketiciye alım gücüne yönelik ürünleri sunmak zorundayız. Ani artışları dengeliyoruz. Bizim çekmecelerimizde fiyat artışları bekliyor. Çünkü tüketiciye aniden bu yansıtırsak ekonomi durur. Böyle bir şeye müsaade etmeyiz. Fakat taksit uygulamalarında kayıt dışı tarafta ciddi sıkıntılarımız var. Türkiye’de kayıt dışı rasyolar Avrupa’nın çok üstünde. Kayıt dışı rasyoların her bir puan inişi Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’da (GSYİH) yüzde bir artış demek” diye konuştu.

BİM: Bazı ürünlerin raf fiyatlarının artışı kaçınılmaz olmuştur

GPD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aykaç şöyle cevapladı:

“3 sene öncesine kadar ÜFE ile TÜFE arasında ki fark şu ankinin tersine iken bugün üretimin maliyet kalemlerinin döviz kuruna ve/veya bağımsız olarak artmıştır. Çoğunlukla üretici olmayan biz perakende ciler bu maliyet artışlarını müşterimize en az şekilde yansıtarak artan rekabet ortamında üstünlük sağlamaya çalışmaktayız. Ancak öyle ürün grupları var ki fiyat artışını durdurmak mümkün değil. Örneğin pet su üretimindeki en önemli maliyet kalemi olan ambalaj ve lojistik maliyetleri; domates salçası üretimindeki ana hammadde olan domatesin bu yılki üretim yetersizliği gene ambalaj maliyeti; ayçicek yağının ana hammaddesi olan ayçicek çekirdeğinin geçen senek fiyatı 1.750 TL iken bu yıl 2.450 TL’ye çıkması; temizlik kağıdı ürünlerinin ana hammaddesi olan tamamen ithal olan selülozun döviz kuru dışında döviz cinsinden fiyatı bile 650 dolardan 850 dolara çıkması bu ürünlerin raf fiyatlarının artışını kaçınılmaz kılmıştır.”

Ramazan Ulu: Karlarımızı en alt düzeye çekeceğiz

Organize yerel perakendecilerin tek şubeli yapılardan bugünkü çoklu şube yapılarına ulaşana kadar her zaman müşterisiyle iç içe, beklenti ve isteklerine hızlı bir şekilde cevap veren işletmeler olduğunu söyleyen İstanbul PERDER Başkanı, Snowy Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ulu, “Müşterisinden aldığı bilgiler doğrultusunda iş yapış süreçlerini revize etmeye alışık olan ve bu sayede de kalıcı ve alanında başarılı olan yerel perakende firmaları, bugün de yine müşterisinin yanında yer almaya devam etmektedir. Ürün maliyetlerinde meydana gelen değişiklikleri zam olarak raf fiyatlarına yansıtmak konusunda olabildiğince hassas davranmakta ve stoklarında yer alan ürünler için eski zamsız fiyatlarını devam ettirmektedir. Müşterisinin menfaatini korumayı, geçici yüksek kar elde etmekten daha da üstün tutan yerel perakende firmalarımız bu dönemde de aynı anlayışla hareket etmektedir” dedikten sonra fiyat artışlarına karşı izledikleri stratejileri şöyle açıkladı:

“Ürün maliyetlerimizde artışlar vardır. Stok miktarı yeterli olan ürün gruplarında elimizdeki stoklar eriyene kadar yeni zamları müşterilerimize yansıtmamak konusunda son derece hassas davranıyoruz. Hammadde fiyatlarındaki artışların çok net olduğu ve bu sebeple fiyatları çok yükselen ürün gruplarında, tüketicimizin almakta zorlanmayacağını düşündüğümüz diğer alternatif ürünleri raflarımızda bulundurma kararları alıyor ve bu kararlar doğrultusunda satın almalar yapıyoruz.”

Cirolarda düşme var mı? Sepet cironuz değişti mi? sorumuza ise Ulu, “Gıda perakende firmalarının cirolarının en çok düştüğü dönemde bu soruya hayır demek neredeyse imkansız. Fakat cirolarda meydana gelen düşüşler ürün fiyatlarının zamlanmasına bağlı demek yanlış olur kanısındayım. Malumunuz üzere, tüketicilerin harcama kalemlerinin değiştiği bir dönemi geride bırakmak üzereyiz. Tüketicilerimiz geçtiğimiz iki ay içerisinde yaz tatili, kurban ibadeti, okul ve kırtasiye harcamalarına bütçelerini ayırdılar. Bu dönemde ülkemizin başka sektörleri hareketlilik yaşarken gıda peraken desi durgun bir süreç geçirdi. Bu nedenledir ki ülkemizin ekonomik olarak zor günler geçirmesinin gıda perakendesine yansımasını ölçümleme yapma şansımız olmadı. Bu sorunuzun cevabını ancak ekim ayı ve sonrasında verebiliriz. Sepet ortalamalarımız değişkenlik göstermedi. Ürün fiyatlarına gelen zamları olabildiğince yansıtmak istemesek de yeni ürünlerin raflara açılması ile birlikte fiyat geçişleri yaşanmaktadır. Sepet ortalamalarımız değişmemiştir. Ancak sezon itibariyle cirolarımız düşmüştür” dedikten sonra ürün tedariğinde yaşadıklarını şöyle açıkladı:

“Maalesef, bazı ürün gruplarında bu tür problemler yaşanmaktadır. Bazı ürün gruplarında üreticilerimiz hammadde fiyatlarında meydana gelen değişikliklerden dolayı maliyetlerini rekabet koşullarına uyduramadıkları için üretimlerini aksatmak zorunda kalabiliyorlar. Özellikle plastik endüstrisinde meydana gelen zamlar ambalaj fiyatlarını çok etkilemiştir. Döviz kurlarındaki hareketlilikte stabil bir dönemin oluşmasını bekleyen üreticilerimiz vardır. Kimya ve plastik endüstrisine bağlı ürünlerde tedarik sorunları yaşanmaktadır.

Ülkemiz zor bir dönemden geçmektedir. Bu sadece ülkemizin içinde bulunduğu bir durumda değildir. Dünya ekonomisi şekil değiştirmektedir. Hakim bir para modeli ile dünyanın diğer ülke para birimlerinin var olma savaşı verdiğini söylersek de yanlış söylemiş olmayız. Toplum olarak büyük zorlukları birlikte el ele vererek atlatacağımıza olan inancımız tamdır. Müşterilerimiz elbetteki zam geçişi olan ürünler veya ürün grupları konusunda artış oranlarının yüksek olduğunu dile getirmektedirler. Fakat bu artışın nedenleri konusunda bilgilendirilme ihtiyaçları da olduğu aşikardır. Örnek vermek gerekirse domates rekoltesinin bu yıl düşük olması ile birlikte salça fiyatlarında yüksek bir artış olmuştur. Bunun gibi üretim miktarındaki yetersizliklere bağlı fiyat artışları ile ülkemizin içinde bulunduğu duruma bağlı fiyat artışları ayrı ele alınmalıdır. Dünya üzerinde güç kaybetmemizi bekleyen ve bu durumdan mutlu olan bir kitle mutlaka vardır. Fakat biz yerel perakende firmaları olarak ülkemizin bu süreçten başarılı bir şekilde çıkması için üzerimize düşen ne varsa yapacağız. Hem bizi bu günlere taşıyan müşterilerimizi hem de ülkemizin menfaatlerini korumaya devam edeceğiz. Bu ülkede evinin anahtarını güvenerek yerel perakendeciye emanet eden bir halk var. Bu güveni de asla boşa çıkartmayacak olan bir yerel perakendeci var.

Çok çalışacağız ve gerçekleri paylaşarak gereksiz vesveseleri ortadan kaldıracağız. Tasarruf tedbirleri uygulayacağız, karlarımızı en alt düzeye çekeceğiz ve müşterilerimize zamları aynı oranda yansıtmayarak biz yerel perakendeciler olarak ülkemizin bu zor gününde üzerimize düşeni en iyi şekilde yapacağız.”

Tekzen: Sepet cirosu düşüyor

Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Gigin de şu anda müşteri sayılarında azalmanın olmadığını, fakat sepet ortalamalarının düştüğünü ve satın alma gücünün azaldığını kaydederek, markalı üründen markasız ürüne geçildiğini aktardı.

Savola: Zeytinyağında gözle görülür zam yok

Egemdem ve Yudum markalı zeytinyağlarının üreticisi Savola’nın Pazarlama Müdürü Burcu Yaman, zeytinyağı fiyatlarında büyük bir değişkenlik yaşanmadığı söyledi. Hammadde girdilerinin tamamıyla yerli olduğunu ifade eden Yaman, “Son dönemde yansıyan fiyat artışlarına baktığımızda zeytinyağı pazarında ciddi bir fiyat yükselmesi görmüyoruz. Bu da tüketicilere olumlu olarak yansıyor.  Birçok firmanın  ihracat bağlantılarını güçlendirdiğini görüyoruz bu da pazara olumlu olarak yansıyor” dedikten sonra şu bilgileri verdi:

“Türkiye’de son yıllarda zeytin ağaçları sayısı giderek arttı. Bu nedenle zeytin üretimi çok fazla. Bu nedenle de zeytinyağı fiyatlarında gözle görülür artışlar yaşanmıyor. Zeytinyağı ve ayçiçek yağında fiyat makası büyüktü. Ayçiçek yağında ithal girdilerin olması nedeniyle fiyatlar bir miktar yükseldi. Zeytinyağı ve ayçiçek yağı fiyatlarındaki makas azaldı. Tüketicilerin artık zeytinyağına geçeceğini tahmin ediyoruz.”

Tunçalp: Kanun yanlış yorumlanıyor

Dergimiz yazarı Ercüment Tunçalp, konu hakkında şu açıklamada bulundu:

“Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar” Resmi Gazete’de yayınlandı. Artık mağaza kiraları döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacak. Eski sözleşmelerdeki değişiklik ise; “Kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde, daha önce akdedilmiş yürürlükteki sözleşmelerde bedeller, Bakanlıkça belirlenen haller dışında, Türk parası olarak taraflarca yeniden tespit edilecektir” şeklinde gerçekleşecektir.

Hal böyleyken; AYD Başkanı Hulusi Belgü diyor ki; “AVM’ler kiralarını günlük kurdan belirleyecek.”

Cevap olarak BMD Başkanı Sinan Öncel ise “ Eğer günlük kurdan hesaplanırsa mağazalar sözleşmelerini fesheder” diyor. Yorumlar hatalıdır. Kararda çok net ifade ediliyor. “Dövize endeksli kiralar TL ye dönecektir” denmiyor. “Türk parası olarak taraflarca yeniden tespit edilecektir” diyor. Bu nasıl olacak?

Rayiç TL değerler üzerinden yeniden belirlenecektir (sıfırdan sözleşme gibi).

Ülkemizin her bölgesinde yeteri kadar emsal alınacak değer bulunmaktadır.”

Kaya Çiftliği: Piyasa çok hareketli; devamlı fiyat geçişleriyle karşılaşıyoruz

Bayramdan önce süte zam geldiğini ifade eden Kaya Çiftliği Marka Direktörü ve Yöneticisi Burak Gökay Kaya, “Biz de bayram arifesinde tüketicilerimize yansıtarak onları zor durumda bırakmamak adına 12 gün boyunca sabredip zammı ürünlerimize yansıtmadık. Tabi bu sürede fabrikamız zarar etti. Kaya Çiftliği olarak ürettiğimiz ürünlerin hammaddesi süt gibi gözükse de aslında bunun alt yapısında samana kadar uzanan bir üretim aşaması yatıyor. Bunların hepsi maliyeti etkileyen faktörler. Piyasa çok hareketli; devamlı fiyat geçişleriyle karşılaşıyoruz. Bu hareketlenmelerle birlikte bir yandan da rekabet ortamını korumak zorunda olmak epey zor. Amacımız en iyi hizmeti makul bir bedel karşılığında sunabilmek ve bu hedeften şaşmıyoruz” dedikten sonra şunları söyledi:

“Önümüzdeki kışı atlattığımızda iyi bir veri çıkacağını ama yine de sepet ortalamasında bir düşüş ön gördüğümü söyleyebilirim. Ürün tedariğinde şu an için sorun yaşamıyoruz.

On iki gün boyunca zararına satış yapmayı göze almış bir firma olarak, bu konudan mustarip olduğumuzu söyleyebilirim. Gıda işi ambalajdır, ambalajsız gıda olmaz, haliyle sadece biz değil, tüm ithal sektörler bu yeni ambalaj fiyatlandırmalarından nasibini almış durumda. Biz tüketicilerimizi elimizden geldiğince bilgilendirsek de maalesef üretici olarak destek görmüyoruz, basında ve sosyal medyada ‘fırsatçılık’ adı altında karalama yapıyor. Sadece şunu açık bir şekilde ifade etmeliyim ki bir kilogram klasik beyaz peynir için 8 litre kadar süt kullanıyoruz. Devletimizin açıkladığı süt fiyatları da ortada. Haliyle bunun muhakemesini halkımızın takdirine bırakıyoruz.”

Penti: Tüketici her dönemde fırsat arıyor

Organize perakendenin geldiği nokta itibariyle Türkiye perakendesinin gerçek değerini görebildiklerini ve yakından takip edebildiklerini söyleyen Penti Giyim CEO Mert Karaibrahimoğlu, “Perakende sektörü değişen tüketici taleplerine zamanında ve doğru bir şekilde cevap verebilmek için hızlı olmak ve farklı satış kanallarını koordineli bir şekilde yürütmek durumunda. Ancak burada önemli olan sektörün tek bir strateji ile ilerlemesi. Fiyat artışı kontrolünün sağlanması bu noktada özellikle yaşadığımız bu son dönemde hassas bir seviyeye ulaştı. Ekonomik konjöktüre göre anlık aksiyon alırken uzun vadeli düşünerek tüketici-marka güven ilişkisini göz önünde bulundurmak ve piyasa dengesini gözetmek esas noktalar. Bu nedenle organize perakende sektörü ve AVM’lerin birlikte ortaya koyacağı strateji fiyat artışlarını dengede tutmaya yardımcı olacaktır” dedikten sonra şu bilgileri verdi: “Penti olarak biz Türkiye’nin markasıyız. Kaliteyi ulaşılabilir kılan, çok çeşitli koleksiyon yapısı ve kategori kırılımı ile tüketicisine en iyiyi sunmayı hedefleyen ve var olduğumuz kategorilerde amiral konumu üstleniyoruz. Döviz kurunda yaşanan artış nedeniyle ortaya çıkan gider artışını etiketlere yansıtmamak için çaba gösteriyoruz. Kar marjlarımızdan ödün vererek yönettiğimiz bu dönemi olabildiğince fiyat revizesi yapmadan yada minimumda tutacak şekilde planladık. Penti olarak geçtiğimiz yılı % 29’u LFL olmak üzere toplamda yüzde 33 oranında bir büyümeyle kapatmıştık. Bu yılda benzer bir hedef tabloya sahibiz ve planladığımız büyüme mağaza ve online trafik dahil olmak üzere gerçekleşiyor. Yaz sezonunu başarılı bir biçimde, hedef cirolarımıza ulaşarak kapattık. Özellikle ana kategorilerimiz olan iç giyim ve ev giyimdeki yüksek büyüme oranlarımız devam ediyor Hemen ardından Eylül ayının ilk haftası okula dönüş dönemi ile birlikte yeni sezona ev giyim ve bacak giyim kategorileri başta olmak üzere son derece güçlü bir başlangıç yaptık. Eylül ayının ilk 3 haftalık dönemini bir önceki yıl ile karşılaştırdığımızda ciddi bir büyüme yaşayarak geride bıraktık. Özellikle Penti’nin yeni konsepti olan, 3-15 yaş arası çocukları ve gençleri hedefleyen ve Penti mağazalarında cornerları ile konumlanan Penti Young’ın bu artışta yüksek oranda etkisinin olduğunu görüyoruz.”

Özellikle son dönemlerde hammadde temin etme konusunda çok detaylı Ar-Ge çalışmaları yaptıklarını ifade eden Karaibrahimoğlu, “Bu dönemde satın alma stratejilerimizi dönemin zorluklarını göz önünde bulundurarak şekillendirirken tedarikçilerimizi de koruyucu bazı geliştirmeler yaptık. Bunun sonucu olarak hem tüketicilerimizin önceliklerini hem de tedarikçilerimizin faydasını gözetiyoruz. Tedarikçilerimiz ile aramızda eskiye dayanan ciddi bir güven ilişkisi var. Onlarla birlikte atlattığımız benzer süreçleri geçmişte de yaşadık. Bu dönemde de daha önce olduğu gibi dirsek dirseğe hareket ediyor ve bu süreçten her iki tarafında güçlü çıkacağı bir stratejiyle ilerliyoruz. Temel amacımızın sürdürülebilir tedarik zinciri yapımızı yatay ve dikey olarak geliştirerek devam ettirmektir” dedi ve ekledi:

“Son yıllarda yapılan birçok araştırmada yer alan ve beraberinde biz perakendecilerin sahadan aldığı izlenimlerden görüyoruz ki tüketici her dönemde fırsat arıyor. Hedeflediği fırsatı yakaladığında da cüzdan payını o noktaya kaydırıyor. Peraken de tüketicisi son derece bilinçli. Birçok kanaldan ürüne kolayca ulaşabiliyor, kalite ve fiyat karşılaştırmasını rahatlıkla yapıyor, bilgiyi ediniyor ve hatta sadık müşterisi olduğu bir markanın hangi ürün grubunu kaç sezondur hangi fiyata satışa çıkardığını, hangi dönemde o ürünlerin indirimde olacağına kadar detaylı bilgiye sahip olabiliyor. Penti olarak bu noktada son derece şeffafız. Tüketicilerimizle aramızda kurulduğumuz günden bugüne katlanarak güçlenen bir güven ilişkisi var. Geçmiş dönemden içinde bulunduğumuz döneme kadar çeşitli ekonomik krizler, piyasa daralmaları yaşadık sektör olarak. yönetim yapımız, ekonomik dalgalanmaları en profesyonel şekilde yönetebilecek tecrübeye sahiptir. Penti olarak daha öncede olduğu gibi yine güçlenerek, kategorilerimiz bazında büyüyerek bu dönemi geçireceğimize inanıyoruz.”

TGDF: Fiyat artışları asgari düzeyde kaldı

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Genel Sekreteri İlknur Menlik de açıklanan son verilerin, gıda ve içecek sanayinin, üretici fiyatlarındaki artışları, ürün fiyatlarına birebir yansıtmadığını ortaya koyduğunu söyledi. Menlik, “Türkiye gıda sektörü olarak maliyetlerimiz çok yüksek oranlarda artış gösterirken, fiyat artışlarını asgari düzeyde tuttuk” dedi.

Reis: Raf fiyatları kademeli artacak

Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, enflasyondaki artışın yüksek belirsizlik ortamından kaynaklandığını belirterek, döviz artışından kaynaklı ithal ürünler karşısında yerlinin de zam yaptığını söyledi. Reis, “Gıda maddelerinde kendi kendimize yetebilmeyi sağlamamız gerekiyor” dedi. Henüz raflara yansımamış zamların bulunduğuna değinen Reis, üretici fiyatlarının yüksek olmasından kaynaklı, raf fiyatlarının kademeli olarak artacağını ifade etti.

Continue Reading

Kapak Konusu

Perakendecinin umudunu döviz kuru kırıyor

Editör

By

Türkiye’de sonbaharın piyasalar için ayrı bir yeri vardır. Eylül ayı için birbirinden faklı senaryolar havada uçuşur. Türkiye piyasalarının seyri de küresel piyasalardan pek kopamıyor.

Genelde yaz aylarının negatif ve dinlenmeyle geçirilmesinin ardından eylül ve ekim pozitif seyrediyor. Kasım ise net bir şekilde satış ayı. Yıllık hesaplar için kârların realize edildiği ve genelde bizim gibi gelişmekte olan piyasaların satış baskısı altında geçtiği bir dönem.
Türk Lirası’ndaki (TL) değer kayıpları devam ederken, dolar/TL kuru art arda rekor kırıyor. Kurda bu gelişmeler yaşanırken yıllık enflasyon da 15 yılın zirvesinde seyrediyor.

brandzone okula donusOkula dönüş sezonunda tüketici elektroniği zirvede
BrandZone, Retail Türkiye’ye özel olarak geçtiğimiz yıllarda okula dönüş sezonunda düzenlenen kampanyaları ele aldı. BrandZone verilerine göre; sektörel bazda kampanyalara tüketici elektroniği damga vururken, en fazla kampanya düzenlenen kategori TV, en fazla kampanyaya imza atan marka ise Samsung oldu.
Perakende sektörü için yılın en hareketli zamanı başlıyor. Birçok farklı sektörden marka okula dönüş sezonuna özel kampanyalar düzenliyor. Peki önceki yıllarda kampanyalar nasıl bir seyir izledi, hangi kategoriler zirveye yerleşti. Türkiye’deki markalar için fiyat/rekabet araştırma hizmetleri sunan BrandZone, Retail Türkiye’ye özel olarak 2016-2017 yılları arasında okula dönüş dönemini kapsayan süreçte düzenlenen kampanyaları analiz etti.

“Tüketici elektroniği zirvede”
2016 ve 2017 yıllarının Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında, teknoloji marketleri ve hipermarketlerin düzenledikleri insert, gazete ve tv reklamlarını incelediklerini belirten BrandZone Kurucu Ortağı Cem Köz, “Sektörel bazda tüketici elektroniğinin son iki yılda zirvede yer aldığını görüyoruz. Tüketici elektroniğinde yaşanan bu artışın 2018 kampanyalarında da aynı hızla süreceğini düşünüyoruz. Kampanya verilerimize göre 2016’da sektör olarak üçüncü sırada yer alan küçük ev aletleri 2017’de ikinci sıraya yükselirken; dördüncü sırada yer alan Telekom sektörü 2017’de üçüncü sıraya çıktı. 2016’da ikinci sırada yer alan bilişim teknolojisi ise dördüncü sıraya geriledi” dedi.

“2017’ye TV kampanyaları damga vurdu”
Köz, “Hem 2016 hem de 2017’de kate- gori bazında en fazla kampanya TV kategorisinde düzenlendi. 2016’ya göre akıllı telefon kampanyalarının yüzde 7 oranında arttığını, dizüstü bilgisayar kampanyalarının ise yüzde 6 oranında düştüğünü görüyoruz. 2018 yılında da en çok kampanyanın yine TV kategorisinde düzenleneceğini öngörüyoruz” diye konuştu.

“Son 2 yılda lider Samsung”
Son iki yılda tüm kategorilerde en fazla kampanya düzenleyen markanın Samsung olduğunun altını çizen Köz, “Geçen yıl Samsung’u, yüzde 6’lık kampanya oranıyla Philips ve yüzde 5’lik kampanya oranıyla Lenovo takip etti” dedi.

“Satış kanalında A101 atağa kalktı”
Köz, “2017’de yüzde 23’lük kam- panya oranıyla A101’in zirveye yerleştiğini görüyoruz. Yüzde 22’lik kampanya oranıyla Media Markt ikinci sırada; yüzde 16’lık kampanya oranıyla Vatan Bilgisayar üçüncü sırada; yüzde 13’lük kampanya oranıyla Teknosa dördüncü sırada; yüzde 6’lık kampanya oranıyla BİM beşinci sırada yer aldı” diye konuştu.

MediaMarkt: Döviz kurlarındaki artış tüketici talebini etkileyecektir
Onbinlerce son teknoloji ürün çeşidi ile teknoloji severlerin vazgeçilmez adreslerinden biri olan MediaMarkt olarak her sene olduğu gibi bu sene de sonbahara okula dönüş kampanyasıyla başlayacaklarını söyleyen MediaMarkt Türkiye Satınalmadan Sorumlu YKÜ (COO) Faruk Kocabaş, ”Günlük hayatı kolaylaştıran mobil uygulamalar, okul dönemi için öğrencilerin de vazgeçilmezi oluyor. Sayısal ya da sözel dersler için geliştirilen uygulamalardan, proje hazırlamaya yardımcı olanlara kadar dersleri destekleyecek pek çok yenilik, öğrencilerin başarılı olması için fırsatlar sağlıyor. Özellikle büyük ekranlı akıllı telefonlar ve tabletler ise öğrencilerin bu uygulamaları rahatlıkla kullanmasını kolaylaştırıyor. Ancak bu sene okula dönüş kampanyamızı önceki senelerden farklı olarak, yazlıklardan eve dönüş yapan müşterilerimizin ilgisini çekecek bir şekilde planladık. Eve kapanacağımız günler gelmeden evin ihtiyaçlarını gidermek ve eskiyenleri yenilemek isteyenler için harika fırsatlar olacak” dedikten sonra döviz kurundaki artışlarla ilgili şu bilgileri verdi:
“Dolar kurundaki artış sektörümüzün gündeminde ki önemli konulardan biri oldu. Öte yandan sektörün bağımsız araştırma kurululuşu GFK’nın açıkladığı datalarda tüketicilerin bu dönemde alışverişlerinde belirgin bir kısıtlamaya gitmediklerini gözlemledik. Özellikle akıllı telefonlar artık, temel ihtiyaçlardan biri haline geldi.
Biz de MediaMarkt olarak toplu satın alım yaptığımız için enflasyon artışını bünyemizde yönetebiliyor, değişen şartlara rağmen büyümemizi sürdürmek için verimlilik yollarını keşfediyoruz. Önemli olan tüketicimize en az etki edeceği şekilde hareket etmek ve bunun için çok çaba sarf ediyoruz. Özellikle finansman imkanlarımızda kredi kartı, banka kredi kullanımları gibi çeşitlen- dirme yaparak tüketicilerimizin alım gücünü destekliyoruz.”
Enflasyonun tüketici talebine etkisini de değerlendiren Kocabaş, “Enf lasyondan öte döviz kurlarındaki artış tüketici talebini etkileyecektir. Bu da tüketicilerin ihtiyaçları için yaptıkları alımları öne çekmeleri ne ama ihtiyaç olmadıklarını düşündükleri alımları da normalden daha fazla ötelemelerine neden olacaktır” dedi ve ekledi:
“Bu sene yaz sonrası canlanma için beklentimiz geçen senelerin üzerinde olması yönünde idi. Ama döviz kurlarındaki artış ile ithal ürünlerdeki, özellikle bilgisayar fiyatlarındaki artış bir miktar tüketicileri zorlayacaktır. Bizler yine sunduğumuz seçenekler ile tüketicimizin ihtiyaç duyacağı ürünleri almalarına olanak tanıyacak fırsatları yaratacağız.
Tedarikçiler piyasaya sundukları yeni modeller, tasarımlar, doğru ürünler ile sonbahar döneminde de talebi canlı tutmaya çalışacaklardır. Biz perakendeciler de yaratacağımız etkili kampanyalar ile tüketicilere en uygun fiyatlı ürünleri sunmaya devam edeceğiz.”

Okul alışverişi araştırması Çarşıdan sınıfa-Ağustos 2018
Türkiye’de her yıl 20 milyon öğrenci, Eylül ayında yeni okul dönemine başlıyor. Aileler ise bu dönemde okul alışverişine toplam 15 milyar TL harcıyor. Peki 2018-2019 eğitim ve öğrenim yılı öncesinde aileler hangi kategorilerden, ne kadarlık bir bütçe ile alışveriş yapmayı planlıyor? Satınalma tercihlerine kim daha etkili oluyor? Bu dönemde hangi markalar ve mağazalar öne çıkıyor?
Dünyanın bir çok yerinde yılın en hareketli dönemlerinden biri olarak görülen “Okula Dönüş (Back-to-school)” Türkiye’de de markalar tarafından oldukça önemsenen bir dönem. Yarışmalar, çekilişler, mağaza içi aktiviteler ve fiyat indirimleri gibi geleneksel uygulamalar bu dönemde markaların gözdesi. Fakat günümüzde asıl kritik olan şeylerden biri de teknoloji ve trendleri kullanarak, geleneksel pazarlama uygulamalarını geliştirmek.
Bu sebeple 2018-2019 eğitim-öğretim yılı öncesindeki alışveriş planlarına ışık tutabilmek adına “Okul Alışverişi Araştırması: Çarşıdan Sınıfa” raporunu oluşturduk.
Bounty tüketici platformumuz üzerinden NUTS-1 temsili 421 velinin katılımı ile bir araştırma gerçekleştirildi.

okul alisverisi tablo

Anavarza Bal: Satışlarda sonbahar ile birlikte artış olacak
Özellikle okul açılma dönemleri ile birlikte tüm markalar gibi Anavarza Bal olarak yeni aktivite planları oluşturduklarını ifade eden Anavarza Bal Genel Müdürü Can Sezen, “Bunun yanı sıra yine bu dönemle birlikte birçok ulusal ve yerel zincir mağazalarda kasa aktiviteleri ve insört çalışmalarında yer almaya devam ediyoruz” dedikten sonra enflasyonun kampanya fiyatlarına etkilerini şöyle açıkladı:
“Birçok üründe özellikle tarıma dayalı ürünlerde enflasyon oranları daha yüksek. Dolayısıyla enflasyon sonucu fiyat hareketliliği oturduktan sonra yine kampanya uygulamaları aynı şekilde devam edecektir diye düşünüyoruz, bal sektörü özelinde baktığınızda ise önümüzdeki aylarda fiyat değişikliği söz konusu olabilir, bu fiyat değişiklikleri oturana kadar bal sektöründe de yüksek oranlı indirimler olmayabilir.
Özellikle enflasyon ile birlikte ekonomimizde son yaşanan süreçlerdeki faiz artışları ve döviz kurundaki yüksek oranlı değişimler mutlaka tüketici talebinin kısılmasına vesile olacaktır ancak sektörel olarak bal sektöründe özellikle sonbahar ile birlikte artış olacağı kanaatindeyiz.”
Yapılan kampanyaların kazan-kazan modeli oluşturmasının önemine dikkat çeken Sezen, “Şayet bu dinamikte yani hem tedarikçi olarak biz lerin hem perakendecinin hem de tüketicinin kazançlı çıkacağı ve fırsat öngörüsü oluşturacağı bir dizayn oluşturduğunuz taktirde kampanyaların perakendeci tarafında da karşılık bulduğuna inanıyoruz” dedikten sonra konuşmasını şöyle tamamladı:
“Fiyat indirimi tüketici de karşılık bulan bir dizayn dolayısıyla hem perakendecilerimizin hem de bizlerin buna kayıtsız kalması mümkün değildir ancak bu oranların makul ve anlamlı olması çok önemli.”

Metro Türkiye’de 2000 okul ürününü test ediyor
İnsan sağlığının korunmasına yönelik çalışmaları da sürdürülebilirlik bilinciyle yürüten Metro Türkiye, sektörde bir ilki gerçekleştirerek 2008 yılında başlattığı “Okula Dönüş” projesinin kapsamını her geçen yıl daha da genişletiyor. Bu yıl Metro mağazalarında satılan tüm kırtasiye, ayakkabı ve tekstil ürünleri, Yeditepe Üniversite Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Ana Bilim Dalı tarafından belirlenen ve onaylanan 50’den fazla farklı parametre ile test ediliyor. Metro’da satışa sunulan kırtasiye, ayakkabı ve tekstil ürünlerinin hiç biri çocukların sağlığını tehdit eden kurşun, solvent, fitalat gibi ağır metaller içermiyor.
Metro, yürüttüğü yerinde denetimler, düzenli analizler, tedarikçi eğitimleri ve yasal düzenlemelerle yüzde 20 olan uygunsuzluk oranını ‘0’a yaklaştırdı. Okula dönüş kategorisinde yer alan 2.000 ürünüyle Metro, her yaşa, bütçeye ve ihtiyaca uygun olarak müşterilerine sağlıklı, güvenli ve kaliteli ürünler sunuyor.
Anaokulundan, üniversiteye kadar tüm öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verecek ürün çeşitliliği ve okul listelerinin teslim edilmesinin ardından gerekli ürünlerin alışverişini tamamlamaya yardım eden çalışanlarıyla Metro, tüm ebeveynler için farklı bir alışveriş deneyimi sunuyor. Çocukların sağlığı kadar ailelerin bütçelerini de düşünen Metro, geniş fiyat aralığıyla her bütçeye uygun ürünleri müşterileriyle buluşturuyor. Metro mağazalarında girişte bulunan danışmadan ücretsiz ve hızlı bir şekilde alınabilen “Günlük Giriş” kartı ile dileyen herkes kolaylıkla alışveriş yapabiliyor.
Metro ürünlerin kalitesi ve güvenliğinin yanında, kırtasiye, ayakkabı ve tekstil tedarikçilerinin üretim koşullarını da önemsiyor, çünkü kalitenin üretimin her aşamasında sağlanması gerektiğine inanıyor.

CarrefourSA: Gıda pazarı daralmayacak
CarrefourSA Genel Müdürü Kutay Kartallıoğlu, gıda pazarında bir daralma öngörmediklerini söyledi. Kartallıoğlu, “Gıda sektörü, krizlere karşı defans durumundadır. Bizler, bilgimize güveniyoruz. Daha çok müşteriye ulaşmanın yollarını arıyoruz. Tüketiciler tasarrufa yönelse bile gıda sektöründe daralma olmayacaktır. Bu sektör, son 5 yılda enflasyonunda altında fiyat artışı yaptı. Organize perakende, enflasyonla savaşta iyi bir silahtır. Enflasyona 2-3 puan baskı yapar. Enflasyonla savaşta bizler için çok önceliklidir. Bu konuda tedarikçilerle ele ele vererek projeler üretiyoruz. Bu sayede manşet enflasyonun altında kalıyoruz” dedi.
Bugün için toplam 7 hipermarkette tüketicile- re hizmet veren Lezzet Arası restoranlarının, ilerleyen dönemde yaygınlaştırmaya devam edeceklerini kaydeden Kartallıoğlu, “CarrefourSa İçerenköy mağazasının da yenilenmesi için yatırımcı grup ile görüşülüyor. Temaslar olumlu sonuçlanırsa hem mağaza yenilenecek hem de Lezzet Arası açılacak” dedi.

Olicenter: Tüketici temel ihtiyaçlara yöneliyor
Sonbahar’da döviz ve enflasyondaki olağan üstü çıkış dolasıyla çok verimli geçmeyeceğini tahmin ettiklerini söyleyen Olicenter Yönetim Kurulu Üyesi Adnan Yorguner, “Bizlerde fiyat indirimlerinden çok çapraz promosyonlar ve/veya yapıyoruz. Bahar temizliğine zam yok. Donuk ürünlerde fiyatları dondurduk. Bu hafta zam görmeyeceksiniz, gibi haftalık kampanyalarla desteklenmiş Eylül ayı planlıyoruz. Ekim ayı kuruluş yıldönümü olduğu için şartları zorlayarak güzel kampanyalar ve indirimlerle müşterilerimizi karşılayacağımızı öngörüyoruz. O döneme kadarda dövizdeki yangının sona ereceğini ve fiyatların oturmuş olacağını düşünüyoruz” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Döviz kurlarındaki artış liste fiyatlarını yükseltmeye devam ediyor. Bu yazıyı yazarken bile; Kurban bayramındaki insert ürünlerini firmalar karşılayabilecekler mi diye düşünüyor insan. Ama biz 2001 öncesini bile görmüş geçirmiş perakendeciler olarak bununda üstesinden geleceğiz. Çok cazip olmasa da iyi fiyatlar çıkaracağız.
Enflasyon tüketicinin alım gücünü azalttıkça tüketici daha temel ihtiyaçlara yöneliyor. (süt, yumurta, ekmek, sebze gibi) Alışverişe ayrılan para azaldıkça çeşitlilik azalıyor, çeşitlilik azaldıkça rafta bekleyen, satışı azalan, valör yiyen barkodların perakendeciye yükü artıyor, karlılık azalıyor, ciro azalıyor, işletme giderinin ciro üzerindeki payı artıyor. Tam bir kısır döngü yani.”
Tedarikçiler kampanyalar konusunda perakendecileri kolay ikna edebiliyorlar mı? Perakende- ciler tedarikçiler kadar fiyat indirimine iştirak ediyorlar mı? sorusunu yönelttiğimizde ise Yorguner, “Tedarikçide, perakendecide hiçbir konuda bilgi sahibi değil. Bekliyor, gözlemliyor stabil kalmaya çalışıyor” şeklinde konuştu.

Toyzz Shop; okul alışverişi için herkesi mağazalarına bekliyor.
Toyzz Shop; 2018 – 2019 eğitim ve öğretim yılı öncesinde güvenilir, kaliteli ve her bütçeye uygun ürünleri, inanılmaz fiyat ve fırsat avantajlarıyla okul alışverişini festivale çeviriyor. Toyzz Shop Pazarlama Grup Müdürü Didem Özgüven, “Okul çantalarında 1 Ağustos 2018, Çarşamba gününden itibaren %30 – %40 – %50 indirim fırsatı sunan Toyzz Shop, 17 Ağustos – 17 Eylül tarihleri arasında da 100 TL ve üzeri alışverişlerde Bonus Flaş’a özel 20 TL Toyzz Shop Bonus hediyesi ve 8 taksit avantajı sağlıyor” dedi.

Kappadokia Gıda: Tüketi ciler sonbaharla birlikte daha dikkatli ürünler seçecek
Kappadokia Gıda Tarım olarak sonbaharla birlikte yeni ürünlerle raflarda olacaklarını ifade eden Satış Koordinatörü Tahsin Atlay, “Tüketi cilerle sağlıklı ürünlerle buluşmayı hedefliyoruz. Biraz üretici biraz da perakendeci karlarından fedakarlık ederek tüketici ye iyi fiyatlarla ürünler ulaşacaktır. Tüketiciler sonbaharla birlikte daha dikkatli ürünler seçerek cebindeki paraya göre ürünler alacak. Doğru kampanyalarla belli ürünlerde mutlaka olacaktır. Tedarikçiler artık perakendecileri eskisi gibi ikna edemiyorlar. Artık perakendeci de büyük stokların altına girmemektedir. Perakendecilerde tüketicilere ulaşmak için fiyat indirmeleri gerekecek” dedi.

Binboğa Bal: Perakendeciler kampanyalara çok temkinli yaklaşıyor
Binboğa Bal olarak pazardaki payı, bulunurluluğu kaybetmemek, markayı daha da büyütmek adına farklı kampanyalar planladıklarını söyleyen Pazarlama Müdürü Tacim Hanay, “Bu kampanyalarımız özellikle tüketicilerimize yönelik yapılan çalışmalardır. Özellikle enflasyonu yüksek olması bizlerin etkili-ilgi uyandıran kampanyalardan alıkoymaktadır. Yoğun rekabetin yaşandığı pazarda, her türlü hammaddenin fiyatının yükseldiği bir ortamda etkili kampanyalar yapmak da mümkün olmamaktadır. Bu da haliyle ilgi uyan dıran indirim oranlarına ulaşılamayacağını gösteriyor” dedikten sonra şu bilgileri verdi: “Enflasyon gelir dağılımını ücretliler aleyhine olumsuz etkilemekte, tüketici olarak ya daha ucuz ürünlere yönelmekte ya da satın alacağı ürünü ertelemektedir. Biz yılın ilk altı ayını değerlendirdiğimizde geçen yıla oranla ciro hedefimizde sapma göstermeden gidiyoruz. Bu yılsonunda hedefimizde bir sapma olacağını düşünmüyoruz. Ama genel anlamda piyasaya baktığımızda geçen yıllara oranla canlanma olacağını düşünmüyorum. Biz tedarikçiler gibi pera- kendecilerde artan girdi maliyetleri nedeni ile çeşitli sıkıntılar yaşıyorlar. Bu nedenle satın almalarına özellikle çok dikkat ediyorlar. Haklı olarak kampanyalara çok temkinli yaklaşıyorlar.”

Altunbilekler: Kurlarda yaşanan dalgalanma fiyatlar üzerinde baskı yarattı
Altunbilekler de sonbahar kampanyalarını planlarken ana iki noktaya daha dikkat ettiklerini, bunların okula dönüş kampanyaları ve mevsimin getirdiği tüketici davranışlarındaki değişikliklere göre planlamalar olduğunu belirten Altunbilekler Satınalma ve Pazarlama Direktörü Ahmet Mayuk, “Müşteri davranışlarını önceden tahminleyip plan yapabilmeyi her işletme gibi çok önemsiyoruz. Bunun için iki yıldır Paro ile ortak yürüttüğümüz CRM çalışmalarına ağırlık verdik. Yaklaşık 400 bin Paro özellikli İyi Kart’lı müşteri sayısına ulaştık. Sonbahar kampanya planlarını buradan elde ettiğimiz müşteri analizlerine göre hazırladık. Okula dönüşle ilgili kategoriler belirledik, sağlıklı atıştırmalıklar, içecekler, süt ve süt ürünleri gibi çoklu paket önerileri hazırladık. Çoklu paketlerin bir kısmını hediyeli tekliflerle zenginleştirdik. Ürün kampanyaları dışında kategori kampan
yalarına ağırlık verdik. Yani kategoride sadece belirli ürünlere değil ilgili kategorinin tamamına müşterilerimize avantajlar sunmaya başladık. Örnek Manav Kasap Şarküteri Unlu mamul Kuruyemiş gibi ana reyonlarda haftalık ürün indirimleri dışında ilgili kategorinin tamamına % 10-15 indirimler ya da kat kat puan kazandıran uygulamaları planladık. Müşterilerimizin en az ürün kampanyaları kadar genel reyon kampanyalarına ilgi gösterdiklerini gördük. Planlamalarımızı bu alanda daha da geliştirdik” dedikten sonra şu bilgileri verdi: “Fiyatın öne çıktığı kampanyalarda müşterilerimize sunacağımız etkili fiyat algısını çok önemsiyoruz. Son birkaç aydır enflasyondaki yüksek seyir ve Ağustos ayında döviz kurlardaki yaşanan malum dalgalanma fiyatlar üzerinde olumsuz baskı yarattı. Piyasalardaki bu hareketlilik birçok üründe raf fiyatlarına olumsuz yansımalara sebep oldu. Bu durum fiyat indirimlerinin müşteriler tarafından sahada daha az gibi algılanmasına neden oldu.”
Enflasyonun tüketici talebine etkisini de değerlendiren Mayuk, “Yüksek fiyat geçişleri ve fiyatların daha da artacağı inancı piyasalara hakim olursa bir süreliğine pazarda geçici ve yüksek tüketici talebi oluşturabilir. Yüksek fiyat artışlarının devamında ise tüketicilerde satın alma miktarlarında da azalmalar, marka tercihlerinde değişimler, daha ucuz segmentlere kayma gibi davranış değişiklikleri olabilir. Bu durum birçok kategoride daralmalara beraberinde ciro kayıplarına neden olabilir. Bize göre piyasaların geçen senelerdeki mevsim canlılığını yakalaması için özellikle Ağustos ayında yaşanan dalgalanmaların durulup piyasanın daha sakin planlama yapabilme süresine bağlıdır. Özellikle piyasa yapıcısı büyük firmalar pazara vereceği mesajlara çok dikkat etmeli sipariş sevkiyat ve fiyatlamalar konusunda yanlış anlaşılmalara neden olabilecek uygulamalardan kaçınmalılar.”
Mayuk, “Tedarikçilerimizle ortak planlanan tüm kampanyaları kazan kazan ilkesi üzerine hazırlar ve müşterilerimize sunarız. Burada bizce asıl önemli olan tedarikçilerimiz ile birbirimizi ikna etmekten ziyade tedarikçilerimizle birlikte müşterilerimizi nasıl daha iyi ikna edebiliriz durumudur. Tedarikçilerimiz ile ortak belirlediğimiz fiyat indirimi operasyonlarına iştirak konusunda işin büyüklüğü ve şekline göre her zaman üzerimize düşeni yaparız” dedi.

Alsan Gıda: Fiyata endeksli kampanyalar yapacağız
Her sene sonbahar etkinliği olarak marketlerde ağırlıklı olarak kırtasiye ve gereçlerine ağırlık verildiğini, tüketicilerinde okulların açılacak olması sebebiyle bu araç ve gereçleri talep ettiklerini, gıda cirolarının daha düşük olduğunu ifade eden Alsan Gıda, Meram Un Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Yöneticisi Turgay Alhan, “Bu sene dövizdeki artışın okul dönemine denk gelmesi ve aklınıza gelebilecek her şeyin fiyatının değişmiş olması hem tedarikçileri hem de tüketicileri zorlayacaktır diye düşünüyorum” dedikten sonra şunları söyledi:
“Biz gıda tarafında yine de tüketicinin ilgisini çekecek ürünümüzü raftan aldıracak, her ne kadar fiyat artışları olsa da fedakarlık yaparak fiyata endeksli kampanyalar yapmayı düşünüyoruz. Meram Un, girdiği noktada tüketicilerin ilgisini çekmekte ve kalitesiyle ön plana çıkmaktadır, bu arada rakiplerimizi de takip ederek piyasalardan ve satışımızdan geri kalmamaya çalışacağız. Dövizdeki artışlar makul bir seviyeye gelirde tüketici, tedarikci ve üreticiler rahat bir nefes alır.”

Bereket Döner: Fiyat endeksli kampanyalar olumsuz etkilenecek
Bu sonbahar döneminde back to school (okula dönüş) dönemini verimli kullanmak adına öğrencilere yönelik yeni döner ürünleriyle okul kantinlerine iyi bir başlangıç yapmayı planladıklarını söyleyen Bereket Döner CEO’su Muhammet Nezif Emek, “Bununla ilgili Ar-Ge çalışmalarımıza tamamladık. Bu yıl hedefimiz her yıl olduğu gibi yine en az 1000 okulun kantin ve restoranlarına ulaşmak olacaktır. Enflasyonun son dönemde giderek artması gerek hammadde fiyatlarındaki dalgalanma, gerekse üretim maliyetlerinin yükselmesine paralel olarak üretici ve tedarikçi marjlarını olumsuz etkilemektedir. Bu durum, özellikle fiyat endeksli kampanyaları olumsuz yönde etkileyecektir. Ancak yine de sektör olarak hammadde maliyetlerimizin gerek et gerekse tavukta bu kadar hızlı dalgalanmasına rağmen 2018’de geçen yıl kadar olmasa da ciddi fedakarlıklarla, enflasyona göre olması gereken satış fiyatlarının çok altında kalarak pazarımızı büyütmeye devam ediyoruz” dedikten sonra enflasyonun tüketici talebine olan etkisini şöyle özetledi: “Enflasyon ve döviz kurlarındaki yukarı yönlü seyir, tüketiciler üzerindeki satın alma istek ve gücünü azaltarak talebi daraltacaktır. Özellikle temel tüketim kategorisinde yaşanacak bu talep daralması, biz üretici ve tedarikçiler kadar perakendecilerin de sepet büyüklüğü ve kasa çıktılarını olumsuz yönde etkileyecektir. Ancak bu dönemde karşılıklı fedakarlıklarla ortaya çıkan maliyeti paylaşırsak bu dönemi daha kolay atlatabiliriz. Biz bu yönde çalışmalarımızı başlattık.”
Emek, “FMCG sektörü genelinde olumsuz bir seyir izliyor olsa da sektörümüzde temel tüketim, karşılıklı fedakarlık ve uzlaşma havasını sinerjiye dönüştürürsek daha sınırlı bir etki yaratacağını ön görmekteyiz” dedikten sonra tedarikçilerin kampanyalar konusunda perakendecileri kolay ikna edebiliyorlar mı? sorumuzu şöyle cevaplandırdı:
“Bazı zorlukları olsa da bu süreçten sonra her iki tarafın da ortak menfaatleri çerçevesinde daha uzlaşmacı bir model ile tedarikçi-perakendeci sürecinin başlayacağından eminiz.
Tedarikçiler kadar olmasa da, perakendeciler de yıl bütçelerinde sapma yaşamamak için bazı dönemlerde kendi uhdelerinde indirimlere ortak olmaktadır.”

Büyük boylardan küçük boylara geçiş
Tüketiciye CRM data havuzundan terzi usulü kampanyalara ağırlık verilerek müşterinin kasadan alışverişi geçtiği anda Groseri kartına özel üründe indirim gerçekleştirildiğini belirten Groseri İcra Kurulu Üyesi Levent Uğurses, “Aylık olarak gerçekleştirilen şapka, yaza merhaba, yaza veda, Efsane Cuma, Siber pazartesi vb. kampanya ürünlerinde müşterinin daha önceki alışverişleri analiz edilerek ilgili kampanya ürünleri müşteriye sms yolu ile özel olarak tercih ettiği ürünler sunulmaktadır. Eylül ayında Okula Dönüş kampanyası adı altında, çocuklara sağlıklı beslenmeyi destekleyen ve çocukları abur-cuburdan uzaklaştırmak adına sağlıklı nesiller için meyve alışkanlığını ön plana çıkarmak adına sosyal sorumluluk projesi, yaz döneminin bitimi ile 2.000 üründe yaza veda kampanyası, alışveriş çılgınlığına dönüşen Efsane Cuma kampanyasında 1 alana 1 bedava, e-ticaret üzerinden İndirimli alışveriş çılgınlığı ‘Siber Pazartesi’ ile 1 alana 1 bedava ile devam ediyor” dedikten sonra enflasyonun kampanyalara etkilerini şöyle açıkladı:
“Enflasyon fiyatlara hızlıca yansıdığından indirim oranlarında çok da büyük değişimler yaşanmıyor fakat tüketici algısı yeni fiyatlara hemen adapte olamadığından kampanyaların verimi ve gördüğü ilgi düşebiliyor. Tüketici temel taleplerinde çok büyük etkisi olmayacağı yönünde düşünüyoruz fakat lüks tüketimde bir gerileme söz konusu olabilir. Büyük boylardan küçük boylara geçiş bekliyoruz.”
Yaz sezonundan sonraki canlanma geçen seneler seviyesinde olabilir şeklinde görüşlerini dile getiren Uğurses, “İhtiyaçlar çok fazla değişmiyor, genelde tatil dönüşü ihtiyaçlarda bütçe kısıtlaması yapılmıyor” dedikten sonra şunları söyledi: “2003 yılından bu yana CRM çalışmalarına devam ediyoruz. Halen Adana ve Mersin’de aktif olarak alışveriş yapan 350,000 kayıtlı müşteri yanında yine 20,000 çocuk müşterimizin ayrıca kayıtlarını yaptırdığı birde çocuk kulübümüz var. Müşterilerimize verdiğimiz Groseri kartlar sayesinde onları yaş, cinsiyet, ürün, saat, meslek, gelir dağılımları bazında sürekli analiz ederek, isteklerine bir terzi titizliğinde cevap vermeye çalışmaktayız. Müşterilerimize bizlerle iken kendilerini özel hissettirebilmek bizim için çok önemli, o yüzden tedarikçilerimizin yapmayı planladıkları kampanyaları, istediklerine göre terzinin el becerisini de katarak tedarikçilere sunuyoruz. Dolayısıyla tedarikçileri ikna etmemiz çokta zor olmamaktadır.”

Altun Hipermarketleri: Enflasyondaki yükselme nedeniyle zorlanıyoruz
Sonbaharın perakendeciler için sezon açılışı olduğunu ifade eden Altun Hipermarketleri Genel Müdürü Hakan Baran, “Okulların açılacak olması, bir canlılık yaratır. Fakat bu yıl ekonomide yaşanan son gelişmeler ve uzun yıllar sonra gerçekleşen enflasyondaki yükselme nedeniyle perakendeciler zorlanmaktadır. Yüksek fiyat artışları ve bunlarla gelen zamlar kampanyaların sınırlı olmasını sağlamıştır” dedikten sonra şu açıklamada bulundu:
“Altun olarak bizler müşterilerimize marjlarımızdan fedakarlık ederek kaliteli ürünü ucuz fiyatlarla vermeye çaba sarf edeceğiz. Tedarikçileri de fiyat indiriminde tüketicileri desteklemeye iştirak etmelerini sağlamak için çalışıyoruz. Sonuç olarak bu dönemi perakendeciler ve tedarikçiler olarak elele vererek en az hasarla tüketici isteklerini destekleyerek atlatmak istiyoruz.”

Continue Reading

Kapak Konusu

AVM’ler kiracı bulmakta zorluk mu çekiyor?

Editör

By

Doygunluk nedeniyle AVM yatırımları azalırken, artan döviz kuru nedeniyle kiracı kaybeden AVM’ler boş dükkanları doldurmakta zorlanıyor.

AVM sayilari 2018Yabancı markanın da giderek azaldığı bir alana dönüşen AVM’lerde yeni konsept üstü açık, ferah, caddelerin olduğu proje yatırımları. Artık AVM yatırımcıları tek başına bağımsız bir AVM yapmaktansa konut ve ofislerden oluşan karma projelerinin bir parçası olan ve caddeye yayılan konseptler geliştiriyor. İstanbul’da yapılan ancak boş kalan bazı AVM’lerin de başka projelere dönüştüğü dikkat çekiyor.

AVM tanımı ilgili AVM yönetmeliği ve Uluslararası Alışveriş Merkezleri Birliği-ICSC tarafından aşağıdaki şekilde yapılıyor:

AVM’ler:
– En az beş bin metrekare satış alanına,
– İçinde en az biri büyük mağaza niteliğini taşımak şartıyla beslenme, giyinme, eğlenme, dinlenme, kültürel ve benzeri ihtiyaçların bir kısmının veya tamamının karşılandığı en az on işyerine ya da büyük mağaza niteliği taşıyan işyeri bulunmasa dahi beslenme, giyinme, eğlenme, dinlenme, kültürel ve benzeri ihtiyaçların bir kısmının veya tamamının karşılandığı en az otuz işyerine,
– Ortak kullanım alanlarına,
– Merkezi bir yönetime,
sahip yapılardır.

“Çok kısa sürede 30 bin kişiye iş imkânı yaratmamız mümkün”
400’ü aşkın markaya sahip üyelerinin 70 binin üzerindeki mağazasının yaklaşık yüzde 65’i AVM’lerde olan BMD Başkanı Sinan Öncel’e göre göre AVM’ler markaların müşteriler ile buluşmasında kolaylaştırıcı rol görüyor. Organize perakendenin geliştiği yıllarda tüketicilerin caddeye göre AVM’lerde kendilerini daha güvende hissettiklerine dikkat çeken Öncel, “AVM’ler yıllarca buluşma ve sosyalleşme mekanı olarak kullanıldı. Yaz aylarında serin, kış aylarında sıcak olması da müşteri nezdinde AVM’lerin cazibesini arttırdı” diyor.
Bugün itibarıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’de talebin üzerinde bir AVM arzı bulunduğuna dikkat çeken Öncel, markaların AVM yönetimleri ile yaşadıkları sorunları da şöyle ifade etti: “Ağırlıklı olarak yabancıların işlettiği AVM’lerin büyük bölümü perakendeciye ay sonunda hâlâ günlük kur üzerinden kira faturası gönderiyor. Kiralanabilir alanın üçte biri, yani 4,1 milyon metre karelik alan için günlük kurdan kira ödüyoruz. ‘Ciro kirası’ veya ‘üst sınır’ oranlı kiralamayı tercih eden perakendeci için bu durum hiç adil değil. Çünkü kira başta olmak üzere işletme giderlerindeki artış nedeniyle perakendede kârlılık her geçen yıl biraz daha düşüyor. Hatta bazı mağazalar giderleri bile karşılayamıyor. Perakendeci bu durumda bazen cezayı da göze alıp zarar eden mağazayı kapatıyor. Artan maliyetler yüzünden markalarımız yurt içindeki yatırım planlarını ertelemek zorunda kalıyorlar. Bugün Türkiye genelindeki AVM’lerde 4000’in üzerinde boş mağaza bulunduğunu tahmin ediyoruz. Oysa perakendecinin yatırım iştahı var ve kiralar makul seviyelere indirilse bu mağazalar çok hızlı bir şekilde dolabilir. Bir mağazada ortalama 7 – 8 kişinin istihdam edildiğini düşünürsek kısa sürede 30 bin insanımızı iş sahibi yapabiliriz.”

Yeni açılan AVM’lerde ‘kazan kazan’ işliyor
Son iki yılda açılan AVM’lerde ki mağaza kiralarının markalar için daha avantajlı olduğunu söyleyen Öncel, e-ticaretteki artışa paralel AVM’lerin yaşayacağı sıkıntıya da şöyle dikkat çekti:
“Yeni açılan AVM yönetimleri için ayrı bir parantez açmam gerekiyor. Yeni AVM’lerde iki taraf için de ‘kazan kazan’ durumu söz konusu. Son iki yılda açılan AVM’ler markalarımıza ciro üzerinden kira avantajı sunuyorlar ve hemen hepsinde mağazaların neredeyse tamamının dolu olduğunu gözlemliyoruz.
Burada geleceğe dair bir öngörümü de paylaşmak isterim: Online mağazacılığın toptan perakende içindeki payı giderek artıyor. e–ticaretin Türkiye’ye oranla çok daha yüksek olduğu ABD’de her yıl onlarca AVM hayalet merkezlere dönüşüyor, binlerce mağazanın kapısına kilit vuruluyor. Online alışveriş oranındaki artışla birlikte Türkiye’de de benzer bir durumla karşılaşmamız sürpriz olmayacak. Mağaza sayıları e-ticaretteki artışa paralel olarak verimlilik temelinde optimum seviyelere gelecek.”

Perakendeciler yeni mağaza açmaya çok hevesli değiller
Markaların artık verimliliğe odaklandığını söyleyen KDM Danışmanlık Genel Müdürü Murat İzci, “AVM’lerde anlaşma yapan peraken deciler zarar ettikleri mağazalarda gerekirse tazminatlarını ödeyip çıkabiliyorlar. Bazen 6 aylık cezaya bile razı oluyorlar. Her iki taraf arasında yapılan anlaşma bazen üzerine yazılan kağıt kadar değeri olabiliyor. Perakendeci artık yeni mağaza açmaya çok hevesli değil. Tamamen verimliliğe odaklandılar. Türkiye’de AVM’de mağaza açabilecek perakendeci sayısı az. Bu nedenle de AVM’ler kiracı bulmakta zorlanabiliyorlar” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
“Perakendeci, neredeyse her sattığı üründen zarar ediyor. ÜFE, %22’nin üzerinde. Buna mukabil TÜFE ise %15’ler seviyesinde. Artan maliyetler satışlara yansıtılamıyor. Markalar, kira indirimi istiyorlar. Bu indirimi AVM’ler vermezse mağazalar kapanıyor. AVM arzının ulaştığı bu noktada eğer mevcut durumu bir kriz olarak yorumluyorsak, kısa vadede çözülebileceğini sanmıyorum.
Cadde kiraları da bir regülasyona girdi. Öncesinde yaşanan boşalma yerini daha makul kiralarla toparlanmaya bıraktı. AVM’lerde de bütün taraflar birbirini idare ediyor. Bu dönemin hassasiyetine binaen perakendeci ile beraber nefes alıp vermek gerekiyor. Kira anlamında da bir makul etrafında buluşuluyor.”

Markalar, AVM’lerle ile birlikte deneyim kazandı
Türkiye’deki AVM sektörünün temsilcisi olan Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD), kabul ettiği AVM tanımına göre 2018 sonunda 410 civarında AVM olacağını tahmin ettiklerini söyleyen Başkan Hulusi Belgü’ye göre alışveriş merkezleri ve perakende birbirini tamamlayan birlikte büyüyen iki alan. Perakende markalarının alışveriş merkezleri ile birlikte çok değerli deneyimler kazandığını ve birçok fırsat elde ettiğine inanan Belgü, “AVM’ler perakende markalarının tüketiciye daha rahat ulaşmasında kritik bir görev üstleniyor. Bugün özellikle Anadolu’da birçok perakende markası bazı illere ilk kez AVM’lerle birlikte giriş yaptı. Ayrıca yerli peraken de markalarımız AVM’lerde global markalarla yan yana yer alarak hem küresel ve yabancı markalarla rekabeti deneyimledi hem de uluslararası pazarlara açılırken strateji geliştirmelerin sağlayacak çok değerli tecrübeler edindiler” diyor.

AVM’lerin geleceği
Belli bölgelerin AVM doygunluğuna ulaştığını kabul eden Belgü, var olan AVM’lerde ki yenileme, büyüme projeleri hakkında şunları söyledi: “Alışveriş merkezleri yatırımları özellikle 2000’li yılların başından itibaren hızlanan bir ivme yakaladı. Dolayısıyla, bugün geldiğimiz noktada özellikle belli bölgelerde AVM’ler doygunluğa ulaştı. Bu bölgelerde gelecek dönemde AVM yatırımlarının daha yavaş bir hızda büyüyeceğini söyleyebiliriz. Öte yandan var olan AVM’lerde yenileme, büyüme gibi proje yatırımları olacaktır. Ülkemizdeki ilk AVM’lerin açılışı bundan 30 yıl öncesine dayanıyor. Hızla değişen ve gelişen teknoloji ile birlikte bireylerin ihtiyaç ve beklentileri, yaşam tarzları ve eğlence anlayışları da değişkenlik gösteriyor. İlk yıllarda AVM ziyaretçisinin birincil amacı alışveriş iken insanlar artık daha çok sosyalleşmek için AVM’lere geliyor. AVM’lerin yeme-içme, sinema, çocuk eğlence merkezleri gibi alanlarda vakit geçirenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Öyle ki alışveriş artık eğlenmek için gelmişken yapılan bir eylem halini aldı. Dolayısıyla 30 sene önce amaç, ziyaretçilerinin ilk ihtiyacı olan alışverişi karşılamakken şimdi sosyal alanlar önem kazanıyor. Mimari olarak ise daha çok gün ışığına ihtiyaç duyuluyor. İşte tüm bu sebeplerle ziyaretçilerinin beklenti ve ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak adına AVM’lerimiz de bir takım yenileme çalışmalarına gidiyor. Dolayısıyla, mevcut AVM’lerimiz gelecek dönemde hem kiralama stratejilerinde hem de mimari yapılarında değişiklikler yaparak daha verimli ve tercih edilir hale geliyorlar.”

İstanbul 100 AVM’ye bedel

Rea Grup’un yıllar önce yaptığı bir araştırmaya göre İstanbul’un en önemli 73 alışveriş caddesi, barındırdığı yaklaşık 10 bin 517 mağaza ile 100 AVM’ye bedel. Caddeler hem doluluk oranı hem kira bedelleriyle de AVM’lere ciddi alternatif olmaya devam ediyor.

Boş mağaza sayısı artarak devam ediyor
Bugüne kadar 14 farklı bankaya 127 AVM değerlendirmesi yapan Eva Gayrimenkul Değerleme Genel Müdür Cansel Turgut Yazıcı’nın tespitlerine göre AVM ve caddelerdeki boş olan mağaza sayısındaki artış geçen yaz başında başladı ve artarak devam ediyor. Bu duruma gelinmesinde yüksek kira rakamları birinci neden olarak gösteren Yazıcı’ya göre talep edilen kira rakamlarının yüksekliği yeni bir durum değil. Yazıcı’ya göre kiraların dışında ki en büyük etken artık dükkanların satış ve cirolarının eskiye oranla gerilemiş olması.
Yazıcı, AVM’lerin kiracı karması oluştururken ve süreç içinde yeniden kiralama işlemleri yaparken kiracı karmasını pazar analizi doğru yaparak oluşturmaları ve belli bir baz ilave ciro kirası oluşturulmasının gerektiğine inanıyor.
Döviz kurlarının beklenin üzerindeki artışı karşısında kur sabitleme ve gerektiğinde kira indirimine gidilmesinin yanında AVM’lerin finansmanın sağlayan kurumlarının geri ödemelerde yapılandırma yapmaları gerektiğini söyleyen Yazıcı, “Aksi durumda yatırımcının toplayamadığı kiraya dayalı bir banka finansmanı geri ödemesi olur ki, bu da ilave sermaye gerektirir” dedi.
2016-2018 AVM Potansiyeli Analizi Raporlarına göre İstanbul’un hala AVM ihtiyacı olduğunu söyleyen Yazıcı, “2018 yılında neredeyse 30 ilimizin alışveriş merkezi konusunda doygunluğa ulaşmasını bekliyoruz. Bu iller içinde Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Kayseri, Muğla gibi büyük şehirler olduğu gibi Aydın, Nevşehir, Van, Sivas gibi Anadolu şehirleri de bulunuyor” dedi.

cadde dukkanlari

Hasan Ardıç’a göre ticarette ve perakende de sorun var
AVM’lerde özellikle son aylarda olmakla beraber yaklaşık olarak bir yıldır boş mağazaların olduğunu ve maalesef gün geçtikçe boş mağaza sayısı azalmayıp arttığını söyleyen Hasan Ardıç, “Sadece AVM’lerde değil, benzer durum maalesef Kapalı Çarşı’da da var, İstiklâl Caddesi, Bağdat Caddesi ve Nişantaşı’nda da. Bu durumda sorun daha geniş kapsamlı ve daha genel bir sorun; ticarette, perakendede sorun var demek belki daha doğru bir tespittir. O zaman yapılacak iş bunun nedenlerini saptamak olmalı, konuyu sadece döviz, ya da sadece AVM sayısına veya sadece kiralara bağlamak hem doğru, hem de adil olmaz” dedikten sonra şunları söyledi:
“Artık her şeyin globalleştiği bir dünyada yaşıyoruz; Çin’de olan bir uygulamayı anında Brezilya’da duyabildiğimiz kadar Norveç’te de anında konudan haberdar oluyoruz. Bu durumda tabii ki, FED’in politika faizini 0,25 puan arttırması sadece Japon ekonomisini değil, ABD Doları’nın kullanıldığı tüm ülkeleri anında etkiliyor. ABD Doları’nı kullanmayan da yok zaten. Örneği geliştirmek mümkün, dolayısıyla ulusal makro ekonomik etkileşimimiz globalizmin kapsama alanında.
Hemen kur etkisine bakalım; TL, başta ABD Doları ve Euro olmak üzere hemen hemen bütün konvertible para birimleri karşısında değer kaybetti. Bu ekonomik bir etkileşim değil sadece, işin politik yanı da var, uluslararası ilişkiler bütünü çerçevesinde de değerlendirilebilecek tarafları da var.
Ülkede sürekli bir seçim atmosferinin yaşanması da etkilerden biri tabii. 24 Haziran seçimlerinin tek turda sonuçlanması, en azından 8 Temmuz’da yapılabileceği ilan edilen seçimin iptali ile sonlandı. En azından bir yıl seçim ekonomisi içinde olmayacağız. Artık, erken seçim olmazsa 2019’da mahalli seçimler yapılacak. Seçimler; her ne olursa olsun nihai tüketicinin de perakendecinin de bazı beklentiler edinmesini kolaylaştırıyor. Bu da; bir beklenti, alışverişin yavaşlatılması, giderek azalması vb sonuçları doğuruyor.
Bu durumda, mağazalar kapanıyor, kira pazarlıkları dozajını arttırıyor, ödemeler sekteye uğruyor, eleman tasarrufları başlıyor ve bu sarmal süreklilik kazanıyor.
AVM sayısı, 2018 Temmuz başı itibarıyla ülke genelinde 434, İstanbul’da da 114 olarak geçiyor, tabii son hafta ya da bugün birkaç yeni AVM daha açılmadıysa. Açılmasın demiyoruz, ama tabii ki AVM sayısının sürekli ve hızlı artışı da ekonominin temel kuralı arz-talep dengesinde önemli oynamalara yol açıyor. Bu durum da serbest rekabet koşullarında piyasalarda belirleyici olma rolünün tarafını oluşturuyor, değiştiriyor… Aynı gemideyiz sözleri ve tavizler havada uçuşuyor. Bu da etkenlerden biri…
Perakende de marka sayısında önemli bir artış olmayınca özellikle AVM’lerde kiracı bulma konusunda bazı zorluklar yaşanıyor, böyle devam ederse zorlukların artacağını öngörmek zor değil.
Önceki yıllarda İstanbul’da, ülkenin en şık, en lüks, AVM’lerinde kiralama yapmak için sıra varken şimdi hemen hemen hepsinde az ya da çok, ama çoğalan sayıda boş mağazalar var. Ülkede ekonomik ve siyasal istikrar yeniden sağlandığında, uluslararası ilişkilerimizin yeniden düzelme aşamasına geldiğinde, yerli ve yabancı, özellikle yabancı yatırımcıların ülke ekonomisine yeniden güven duymaları durumunda, turizmin de gelişmesiyle beraber, sektörümüzün de 2005’li yıllardaki başarılı dönemlerine dönülecektir. Bu konuda umudumuz vardır.”

Silk&Cashmere: AVM’ler kiracı bulmakta giderek zorlanacak
Silk&Cashmere Yönetim Kurulu Başkanı, Ayşen Zamanpur, AVM’lerin kiracı bulmakta zorlandığını söyledi. Zamanpur, “Hem de çok zorlanıyorlar. Bu daha da artacak. Büyük isimlere aşırı avantajlı kira sözleşmeleri yaparak diğer markalar da AVM’lere çekilmeye çalışılıyor. Eskiden bizler nerede ne açılıyor kaçırmayalım diye apartta beklerdik. Gerek dünyada e-ticaretin yaygınlaşması ve beton/ çimento fiziksel mağazaların gitgide oransal azalması, gerekse genel ekonomik yavaşlama bu duruma etkin oldu. Kiraların dolar /euro üzerinden olması, bizim gibi tl satarak döviz ödeyen markaların makaslarının açılmasına neden olmuştur ve bu makasın giderek büyümesi kaçınılmazdır. Bu gerçekler hepimizde AVM’lere karşı iştahımızı yok etti. Kısa vadeli düşünen, vizyonel rasyonel bakmayan markalar ve AVM’ler zorlanacaktır. Ve bu sadece ülkemize ait bir durum da değildir. AVM yönetimlerinden bu durumun çok farkında olanlar da var, hala üç gün kirada gecikince ihtar çekmeye yönelecek kadar uzaylı davrananlar da var. Umarım ekonomi dengesini bulacak, perakende gibi lokomotif bir sektörün yara almaması için AVM’ler daha bilinçli davranacaklardır” dedi.

Boyner, ‘Anchor’ mağaza olmanın avantajına sahip
AVM’leri seçerken öncelikle bulunduğu lokasyonun mevcut ve gelecekteki potansiyelini, hitap edeceği müşteri profilini, AVM’nin müşteriye sunacağı marka miksini ve de sosyal imkanlarını (sinema/çocuk oyun alanı/fine dining vs) analiz ettiklerini söyleyen Boyner Büyük Mağazacılık Kurumsal Gelişim ve Outlet Genel Müdür Yardımcısı Filiz Bayrak, “Bunun dışında ulaşım kolaylığı, mağaza metrekaresi ve tavan yüksekliğinin departman mağaza (department store) standartlarına uygunluğu aradığımız diğer özellikler oluyor. AVM’ye çekim sağlayan ‘anchor’ bir mağaza olduğumuz için AVM’ler tarafından öncelikli talep görüyor, tercih ediliyoruz. ‘Anchor’ olma gücümüzden dolayı bütün büyük AVM projelerinin öncelikle paylaşıldığı markalardan biriyiz. Biz de strateji ve hedeflerimize uygun olan lokasyonları, hem müşterilerimizin beklentilerini hem de ticari hedeflerimizi göz önüne alarak değerlendiriyoruz” dedikten sonra şu açıklamada bulundu:

“Beklentilerimizi karşılayacak caddeleri değerlendirebiliriz”
“Son yıllarda alışveriş merkezlerinin sayısının artması ve müşteriler için sosyal ihtiyaçlarına cevap veren mekanlar haline dönüşmesiyle cadde mağazacılık trendinin eskiye oranla düştüğünü söyleyebiliriz. Bununla beraber, departman mağazalar yapısı gereği büyük metrekare ve mümkünse kolay alışveriş imkanı sunacak şekilde çok katlı olmayan yapılara ihtiyaç duyuyor. Caddelerde bu fiziki şartları sağlayan yapılara ulaşmak pek kolay olmuyor ya da düzenlemeye gidilmiş olsa da halen AVM’lerden daha yüksek seviyede olan metrekare fiyatları gündeme geliyor. Şu anda ağırlıklı olarak AVM’lerde faaliyet gösteriyor olsak da önümüzdeki dönemde hem fiziki şartları uygun hem de ticari beklentilerimizi karşılayacak caddeleri değerlendirebiliriz tabii ki.”

AVM lokasyonu ve işletmesi çok önemli
Kiğılı olarak, mağazacılığı çok iyi bildiklerini, pazardaki trendleri, ihtiyaçları tespit ettiklerini söyleyen Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem, “Lokasyon seçiminde, işletmesinde yeterince hassas davranmayan AVM’ler perakendecilerin beklentilerini karşılayamayabiliyor. Bunun sonucunda, kar oranlarının istenilen seviyeye taşınmasıyla ilgili sıkıntılar ortaya çıkabiliyor” derken şu açıklamada bulundu:
“AVM’lerde tüketiciler çok sayıda markanın ürünlerini daha kısa sürede inceleyebiliyor, dilediklerince alışverişlerini tamamlıyorlar. Bu da bizler için hem satış anlamında olumlu sonuçlar doğuruyor, hem de rekabeti canlı tutarak sektörümüzün her daim daha iyiye doğru ilerlemesini sağlıyor.
AVM’lerin lokasyon seçimlerinde veya işletmelerinde kimi zaman yeterince titiz davranılmıyor, bu da müşteri trafiğine birebir etki ediyor Müşteri trafiği çekemeyen AVM’ler perakende sektörüne zarar verebiliyor. Yapılan yatırımlar, müşteri trafiği çekilemediği için yetersiz kalabiliyor. Bu hem AVM yatırımcısı hem işletmesi hem de onun içindeki mağazalar için yük oluşturuyor. Bunların üzerine AVM’lerdeki kira giderlerinin artışı eklenmesi perakendeciler için kar oranlarının istenilen seviyelere çıkamamasına neden olabiliyor. Türkiye makro ekonomisindeki gelişmeler de tüketici üzerinden AVM’lere yansıyor. Fakat yatırımcılar ve markalar içinde bulunulan durumu iyi okuyup, ona göre adım atarsa, sorunlara çözüm bulmak imkansız değil.”

Yabancı markaların çıkışı AVM’leri olumsuz etkiliyor
AVM’lerin kiracı bulmakta zorlandığını belirten Suerdem, “AVM yönetimleri ve perakendeciler arasında kiralara yönelik tartışma uzun süredir devam ediyor. 2016 yılında TL’ye geçişe yönelik bir çağrı yapıldı. Pek çok AVM bu şekilde anlaşmalarını güncelledi. Sözleşme şartlarında değişikliğe sıcak bakan ve ortak bir noktada bulaşacağımız AVM yönetimleri olduğu gibi, TL’ye geçişe olumsuz yaklaşanlar da mevcut. Yabancı markaların çekilmesi de AVM’lerde canlılığı olumsuz etkiliyor. Tüm bunların sonucunda sözleşme şartlarında güncelleştirme yapmayan AVM’ler kiracı bulmakta zorlanıyor. Kiğılı olarak ağırlıklı bir şekilde AVM mağazacılığını tercih ediyoruz. Ancak, cadde mağazacılığını da önemsiyor ve çalışmalarımızı her iki mağazacılık türüne yönelik şekillendiriyoruz. Mağazalarımızın yüzde 5’inin cadde mağazası olduğunu söyleyebiliriz” dedi

İnci Deri: AVM’lerde perakendeciler sert hareketler yapabilir
Türkiye’nin 101 yaşındaki en köklü moda markalarından İnci Deri Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Kızıltaş, “Döviz kurlarındaki artış peraken decileri zorluyor. AVM’lerden biri çıkınca sürü mantığı olmasın diye dirençle karşılaşıyoruz. Bazı yerlerde AVM’lerin cezai şartlarını da üstlenip çıkıyoruz. Çünkü bizim için verimlilik önemli. Kriz reflekslerimiz kuvvetli. AVM’lerin 3’te 1’yle anlaşma sağlana madı. AVM’lerde perakendeciler sert hareketler yapabilir” dedikten sonra şunları söyledi:
“Mağazacılık tarafında verimlilik esas. Bazı mağazaları biz de kapatıyoruz. Verimli olmayan mağazaları eliyoruz. AVM’lerle sözleşmelerimiz olmasına, cezai sorumluluklara rağmen bazı mağazaları kapatıyoruz. Şu dönem verimli olmayan bir mağazayı ayakta tutma konusunda direnilecek bir dönem değil. Türkiye’de AVM’lerde bu sorun son dönemde daha yoğun yaşanıyor. Euro ve Dolar üzerinden kiralar perakendecileri çok olumsuz etkiledi.
Genelde birinin memnun olmadığı AVM’den zaten çoğunluk da memnun olmuyor. Biri çıkınca arkası geliyor. Bunu AVM yatırımcılarının göze almaması gerekir ancak çoğu AVM’de anlaşma sağlana- madı. Tersten mücadele var artık AVM’lerde. Biri çıkmaya çalışınca arkasından sürü mantığı olmasın diye dirençle karşılaşıyoruz. Bizim için önemli olan toplam verimlilik. Biz mağazaya giren 100 kişiden kaç kişiye ürün sattığımıza bakıyoruz. Giren müşteri sayısına bakıyoruz. Ortalamanın altındaki mağazalara bakıyoruz. Ayrıca artık vitrin önünden geçenlere de bakıyoruz. Neden önünden geçip de içeri girmiyorlar? Bunlarla ilgili rakamları da inceliyoruz. Mağazanın lokasyonu, AVM’nin müşteri kitlesi, mağazanın kirası, çalışan personel vs. Hepsini değerlendiriyoruz.

Maliyetler-giderler artıyor, satış fiyatı-ciro artmıyor!
Yeni gelen kurlarla kira giderlerini hesaplamakta zorlanıyorum. Giderler artıyor, satış fiyatı artmıyor. Ciro artmıyor. Ayakkabı satın alma maliyetlerinde artış var. Biz çok ciddi ciro kayıpları yaşamadık daha önceki dönemlerde. Şu dönemde de kampanyalarla müşteri ilgisinin devam etmesini sağlıyoruz. Krizler öyle ya da böyle geçiyor. Kuvvetli markalar bu krize de dayanacaktır.
Anadolu’daki bazı AVM yatırımlarla ilgileniyoruz, çünkü Anadolu illeri için hala AVM yatırımları önemli. Biz Bağdat Caddesi’nden 4 yıl önce çıkmıştık. Kısa süre önce yeniden mağaza açtık. İstiklal Caddesi’ni ise hiç terk etmedik. Bazı şehirlerin en işlek caddelerinde de olmaya devam edeceğiz. AVM’ler konusunda ise çok daha temkinliyiz. AVM’lerin 3’te 1’i kiralarında indirim yapmadı. Cirosu iyi olan yerlerde bile verimlilik yoksa mağaza kapatırım. Cirosu iyi olan ama kira gideri çok yüksek olan bir AVM’den çıktık. Yabancı fonların hakim olduğu AVM’ler direniyor. Bir gerçek var perakendeci çok rahatsız. Artan kurlar ve gelinen nokta rahatsızlık yaratıyor. Anlaşılamayan bazı lokasyonlarda perakendeciler sert hareketler yapabilir. Bağdat Caddesi’nden bir anda herkes çıktı, benzer durumlar AVM’ler için de geçerli olabilir. Kriz reflekslerimiz kuvvetli.”

Koton, cadde mağazalarını tercih ediyor
AVM’nin bulunduğu lokasyonun il-ilçe düzeyinde demografik açıdan yeterliliği, rekabetteki konumu ve marka karması, ulaşılabilirliği, toplam kiralanabilir alan büyüklüğü, kira rayiçleri, benzer lokasyonlardaki Koton performansı ve kanibilizasyon etkisini değerlendirilerek AVM’ye giriş kararı verildiğini söyleyen Koton Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ali İleri, “Son yıllarda AVM sayısının artışı sebebiyle yer bulmakta zorlanmıyoruz ancak büyük metrekare ihtiyacımızdan dolayı rekabetin yüksek olduğu AVM’lerde ideal metrekare ve görünürlük, erişilebilirlik açısından doğru mağazayı bulmak biraz zaman alabiliyor. Pazarın büyüklüğüne göre eğer kira rayiçleri, ulaşım ve metrekare imkanları kriterlerimize uyuyorsa cadde mağazacılığını tercih edebiliyoruz” dedi.

Continue Reading
Advertisement

Etiketler

POPÜLER