RT Özel
“Büyük mağazalarla ilgili yasayı çıkarmayı hedefliyoruz”
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin yüksek teknolojili ürünlerde yüzde 20’leri aşması gerektiğini, bunu 2023 hedefi olarak gördüklerini kaydetti.
Ergün, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) ile bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi haline gelebilmesi için atılan adımların birbiriyle uyumlu olması gerektiğini vurgulayarak, komşularla sıfır problem politikasının izlenmesinin ekonomik açıdan da sorunları azaltacağını söyledi.
Bu yönde atılan politikanın olumlu adımlarının görüldüğünü ifade eden Ergün, tarihin problemlerinin Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alan sorunlar olarak bırakılmaması gerektiğini kaydetti.
Bakan Ergün, küresel ekonomik krize işaret ederek, krizin kendisinin etkilerinin psikolojik etkilerinden daha az olduğunu ifade etti.
Demokratik açılıma da değinen Ergün, ”Terörü rafa kaldırmış bir Türkiye, iktisadi açıdan enerjisini başka yere harcayan bir toplum olmaktan uzaklaşan bir Türkiye olmayacak mı?” diye konuştu.
Türkiye’de 2000’li yılların başında üretimin yaklaşık yüzde 65’inin düşük teknoloji, yüzde 30’unun orta teknoloji, yüzde 5’inin yüksek teknoloji olduğunu belirten Ergün, 2008’e gelindiğinde üretim artmasına rağmen yüzde 65 orta teknoloji, yüzde 30 düşük teknoloji, yüzde 5 yüksek teknolojinin söz konusu olduğunu anlattı.
Bakan Ergün, AB’de yüksek teknoloji ürünlerinin üretimden aldığı payın yüzde 20’nin üzerinde olduğuna dikkati çekerek, ”Türkiye’nin de yüksek teknolojilerde yüzde 20’leri aşması lazım. Politikamızı da buna göre belirlememiz gerekiyor. Yüzde 20’lik hedefi 2023 hedefi olarak görüyoruz. Buna göre, Türkiye 13 yıl içinde teknoloji ürünlerinde yüzde 20’lik hedefi yakalamalı” dedi.
Bunun için sanayi stratejisi oluşturduklarını belirten Ergün, sanayi stratejisiyle ilgili yakın zamanda genel bir açıklama yapacaklarını, önümüzdeki süreçte stratejinin yüksek teknoloji ve yüksek katma değerli sektörlerde yoğunlaşmak, bu konularda Türkiye’yi Avrupa ve Asya’nın üretim merkezi haline getirmek odaklı olacağını kaydetti.
“Büyük Mağazalar Yasası, yılbaşından sonra gündemde”
Nihat Ergün, büyük mağazalarla ilgili yasa tasarısına ilişkin sorumuz üzerine şunları söyledi:
”Biz yasa ile bazı ölçüler getiriyoruz. O yasayı da herhalde Ocak ayından sonra parlamento gündemine getireceğiz. Esnaf stratejisi de hazırlandı. Esnafın yeniden yapılanmaya gitmesine ihtiyaç var. Aşırı esnaf yığılması sebebiyle de yanlış tablonun içine düşülebiliyor. Esnaf odalarıyla birlikte bu konuyu da ele alıyoruz. İnşallah o çalışmayı da hızlandırmış olacağız.
2010 yılının Haziran ayına kadar olan yasama döneminde patent, TSE, meyve sebze hali ve büyük mağazalarla ilgili yasaları çıkarmayı hedefliyoruz.”
Bir gazetecinin büyük mağazalar yasa tasarısına ilişkin sokaktaki insanların ne düşündüğünü sorması üzerine Ergün, ”Tüketici memnun. Tüketici dernekleri vasıtasıyla tasarılara katkılarını ulaştırıyorlar. Tasarı orta yolu bulma şeklinde olacaktır” dedi.
San-Tez Programı, Tasarım Danışma Konseyi
Sanayi üniversite işbirliğini geliştirmek için San-Tez programını hayata geçirdiklerine değinen Ergün, bu kapsamda yapılan çalışmalar sonucunda kendi kendini ısıtan ayakkabı, kök hücre ile tek saç telinden çok sayıda saç çıkaran projeler geliştirildiğini ifade etti. Ergün, esprili bir şekilde sadece saç telinin çıkış yönünün kestirilemediğini, saçın farklı yönlerde çıktığını söyledi.
Türk Tasarım Danışma Konseyi’ne de değinen Ergün, geçen hafta yapılan ilk toplantıda konsey bünyesinde 4 alt komite kurulması kararı alındığını, bunların strateji belgesi ve eylem planı oluşturma komitesi, hukuki işler komitesi, eğitim ve araştırma komitesi ile tanıtım ve farkındalık komitesinden oluşacağını bildirdi.
Bu dönemde mutlaka mesleki eğitimin güçlendirilmesi gerektiğinin de altını çizen Ergün, ”Mesleksizlik sorununu Türkiye’nin gündeminden çıkarmalıyız. Eğitim sistemimizde yüzde 30 genel lise eğitimi, yüzde 70 meslek lisesi eğitimi olmalı. Bu, bir ara tersine döndü. Yüzde 70 genel lise, yüzde 30 meslek lisesi eğitimine döndü. Bizim sanayide nitelikli iş gücü oluşturmamız, bunu meslek liseleri üzerinden oluşturmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Mesleği olanın bir yerde işe girmese bile kendi işini kurma cesaretini gösterebileceğini dile getiren Ergün, ”Ne iş yaparsınız diye sorduğunuzda, aldığınız cevap şu; ‘ne iş olsa yaparım abi…’ Bu, aslında ‘elimden bir iş gelmez’ demenin kibarcası” dedi.
KOSGEB Ar-Geve inovasyona odaklanacak
Ekonominin en can alıcı yerini KOBİ’lerin oluşturduğunu vurgulayan Ergün, KOSGEB’in desteklerini ve faaliyetlerini daha çok KOBİ’lere kaydıracaklarını, KOBİ’leri mutlaka dönüştürmek gerektiğini söyledi.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, KOSGEB bütçesinin 200 milyon liranın üzerinde olduğunu, bu bütçenin yüzde 80’ini KOBİ’lere destek olarak kullandıklarını, önümüzdeki yıl KOBİ’lere Ar-Ge, inovasyon, yönetimin güçlendirilmesi ve birleşmelere olan desteğe odaklanacaklarını vurguladı.
Şirketlerin birleşmesinin rekabet gücünü artırıcı unsurlardan biri olması dolayısıyla kanunda öngörülen sürenin kısa bir süre olduğunu belirten Ergün, bu süreyi uzatmak için teşvik ve destek mekanizmasına bağlayan yeni bir çalışma yapılması ihtiyacı olduğunu söyledi.
2.5 milyar liralık kredi
Yeni hazırladıkları pakette esnaf niteliğindeki küçük işletmelere 2,5 milyar liralık kredi hacminin oluşturulduğunu anlatan Ergün, burada belirlenen 100 bin rakamının herkesin maksimum 25 bin lira kullanacağı varsayımıyla belirlendiğini, 15 ya da 20 bin lira kullanmaları durumunda bu rakamın 120 bine de ulaşılabileceğini, ancak kredi hacminin 2,5 milyar lirayı geçmeyeceğini söyledi.
Orta ölçekli işletmeler için Kredi Garanti Fonu oluşturduklarını anımsatan Ergün, ”1 milyar Hazine koydu. Bankalar ortak oldu. 12-13 milyarlık kredi hacmi orada oluşturuldu” diye konuştu.
Nihat Ergün, ”Cansuyu kredileri ne zaman ödenmeye başlayacak?” sorusunu ise ”Kasım-Aralık ayı içerisinde esnaflarımız bu kredilere ulaşabilecekler” dedi.
Ergün, ”Türk Ticaret Kanunu’nun yeni dönemde çıkma olasılığı var mı?” sorusuna ise ”Var. Çünkü üzerinde bir ihtilaf yok. Borçlar Kanunu üzerinde de yok. İkisi de AB müzakere takvimini etkileyecek tasarılar. Ama muhalefetin tutumundan kaynaklanan bazı zorluklar da var. Onlar aşılabilse Kanunun parlamentodaki işi bir hafta, 3 gündür. Borçlar Kanunu’nun da böyle 2-3 günde yasalaşma ihtimali var” karşılığını verdi.
İşsizlik rakamlarına ilişkin bir soru üzerine de Ergün, bugün itibariyle işsizlik oranının yüzde 13’ler civarında olduğunun altını çizerek, ”Bu mevsimsel olarak biraz yükselebilecek bir rakam, ama 13’ün altına düşmesi kısa vadede çok mümkün görünmüyor. En az 3 puanlık bir ilave orta vadede taşıyacağımız bir yük haline gelmiş durumda. Yüzde 10’luk yük taşıyorduk, yüzde 13’lük yük taşıyor olacağız” diye konuştu.
Ergün, başka bir soru üzerine ise orta vadeli programın yeni bir vergi artışı düşünülerek hazırlanmış bir program olmadığını ifade etti.
RT Özel
Kırmızı et fiyatlarında ki artış sürüyor
Geçen ay “Kırmızı ette fiyat tartışmaları sürüyor” başlıklı haberimizi yaptığımızda Et ve Süt Kurumu’nun 11 Şubat’ta ki fiyat listesine göre 25,75 TL olan dana kıyma fiyatı %11,65’lik artışla 28,75 TL’ye yükseldi. Dana kuşbaşı fiyatı ise %5,44’lik artış ile 29,40 TL’den 31,00 TL’ye yükseldi.
Et ve Süt Kurumu hammadde değil parçalama sıkıntısı yaşıyor
Et ve Süt Kurumu’nun Perakende Satış Fiyat listesinde olan bazı ürünleri ise mağazalarında yok. Özellikle küçükbaş hayvan (kuzu, koyun, toklu) etleri 2 ayı aşkın süredir mağaza reyonlarında bulunamayabiliyor. Kurum gönderdiği yazılı açıklamada hammadde olarak bir sıkıntıları olmamakla birlikte, aşırı talep artışından dolayı, sevkiyatın artırılmasına rağmen zaman zaman parçalama işlemlerinin yetişmemesinden taleplerin karşılanamayabildiğini bildirdi.
Aynı açıklamada mağazalarına koyun/kuzu eti sevkiyatının hiçbir zaman kesilmediği sadece koyunun gebelik dönemi içersinde sevkiyatların azaldığı belirtildi.
Bu arada görüşlerini aldığımız Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ, Et ve Süt Kurumu’nun 20 Şubat’ta Federasyon üyelerine 23,30 TL + KDV’den taze karkas dana eti satışına esnafın kalitesi sebebi ile ilgi göstermediğine dikkat çekti.
Bakan Faruk Çelik ve TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar’ın açıklamaları ile ette fahiş kar ediyormuş gibi lanse edilerek müşteri gözünde “Pahalı” algısı ile karşı karşıya kalan market yöneticileri de etin maliyetine yönelik açıklamalar yapmaya başladılar.
Eti özel sektör, ESK’nın 4-5 katı karla satıyor”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 28 Şubat’ta yaptığı açıklamada eti özel sektörün, Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) 4-5 katı karla sattığını bildirerek, “250 kilogram bir karkası, ESK 5 bin 450 liraya, alışveriş merkezi 5 bin 955 liraya satın alıyor. ESK, bu karkası 5 bin 988 liraya et olarak üreticiye satarken, fiyat alınan iki alışveriş merkezinden birinde satış bedeli 7 bin 862, diğerinde 8 bin 531 liraya kadar çıkıyor” dedi.
Bayraktar, üretici 250 kilogramlık bir karkastan 498 lira, ESK 538 lira kazanç elde ederken, alışveriş merkezlerinden birinin 1907 lira, diğerinin 2 bin 576 lira kazanç sağlamasının insafsızlık olduğunu belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, 250 kilogram dana karkastan, yüzde 17 kemik ve yüzde 0,52 de parçalanma firesi düştükten sonra 206 kilogram et kaldığını, bu etin yüzde 30’unun, 61,9 kilogramını bonfile, kontrfile, biftek, rosto ve pirzola gibi değerli etlerden, yüzde 70’inin, 144,3 kilogramının kıymalık ve kuşbaşılık gibi diğer etlerden oluştuğunu belirtti.
ESK, 5 bin 988 liraya sattığını, alışveriş merkezi 8 bin 531 liraya satıyor
Ülke düzeyine yayılmış iki alışveriş merkezi ve ESK’dan fiyat aldıklarını, değerli etlerin ESK’da toplam 2 bin 138 liradan, diğer etlerin 3 bin 850 liradan satıldığını, değerli etlerin alışveriş merkezlerinde birinde 3 bin 172 lira, diğerinde ise 3 bin 526 liraya, diğer etlerin alışveriş merkezlerinde birinde 4 bin 690, diğerinde 5 bin 5 liraya satışa sunulduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Dana kıyma ESK’da 25 lira 75 kuruşken, alışveriş merkezinin birinde 31 lira 99 kuruş, diğerinde 32 lira 90 kuruşa, dana kuşbaşı ESK’da 29 lira 40 kuruşken, alışveriş merkezinin birinde 33 lira 99 kuruş, diğerinde 39 lira 90 kuruşa satılıyor.
İki alışveriş merkezi bonfileyi 79 lira 99 kuruş-84 lira 90 kuruş, kontrfileyi 51 lira 99 kuruş-52 lira 90 kuruş, bifteği 47 lira 80 kuruş-49 lira 90 kuruş, rostoyu 44 lira 99 kuruş-49 lira 90 kuruş, pirzolayı 59 lira 99 kuruş-79 lira 90 kuruştan satışa sunuyor.
ESK, 250 kilogramlık bir karkastan çıkan bonfileyi 210, kontrfileyi 213, bifteği 765, rostoyu 590, pirzolayı 360 liraya, kuşbaşını 1082, kıymayı 2 bin 768 liradan satıyor.
Buna karşın iki alışveriş merkezi 250 kilogramlık karkastan çıkan bonfileyi 320-340, kontrfileyi 293, bifteği 1162-1213, rostoyu 842-934, pirzolayı 561-747, kuşbaşını 1251-1468, kıymayı 3 bin 439-3 bin 537 liradan satışa sunuyor.
İki büyük alışveriş merkezi arasında bile büyük fiyat farkı oluşabiliyor. Aynı ağırlıktaki bir karkastan bir alışveriş merkezi 1907 lira, diğerinin ondan 669 lira daha fazla bir karla 2 bin 576 lira kazanç sağlamasının açıklanabilir bir tarafı yok.”
Kırmızı ette ki fiyat tartışması içerikle ilgili
Kırmızı et ve sebze, meyvede ki fiyat artışının marketlerin fahiş karlar elde etmesi gibi gösterilmesinden rahatsızlık duyan Makro Market Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Songör, dergimize özel bir açıklamada bulundu:
“Son günlerde ilginç bir şekilde etin hatta meyve sebzenin pahalı oluşunun sebebi olarak perakendecinin fahiş karlar ediyor olması gösteriliyor. Üstelik bunu en yetkili ağızlar söylüyor. İlgili bakanlar bu tür söylemlerle, bizleri günah keçisi ilan etmekteler. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı kıyma ve kuşbaşıya tavan fiyat koyarak çözüm üretmeye çalışıyor, Gümrük ve ticaret bakanı Zincir marketlerin yüzde beş yüz kar ediyor diyor. Bu türden beyanatlar, tüketici üzerinde yanlış algılara neden oluyor. Ayrıca “Perakendeciler fiyatları düşürmezse yanına market açarız” gibi açıklamaları da hayret ve üzüntüyle duymaktayız.
Buna karşın, perakendeciler olarak, mevcut durumda bile bırakın çok kar etmeyi, ette yaklaşık %6, meyve sebzede de yaklaşık %7 net zarar eder durumdayız. Zarar ettiğimiz yetmiyor gibi, Fahiş karlar ediyorlar şeklinde ithamlarla karşılaşıyoruz.
Aslında hesap çok açık. Yukarıdaki tabloda etin perakendeciye olan maliyeti net olarak görülüyor.
Görülmektedir ki et, ortalama 32.55 liraya satın alınmaktadır. İşletme giderleriyle birlikte ortalama kilogram maliyeti 40.36 TL olmakta.
Tablodan da görüldüğü üzere bir dananın toplam etinin %70’i kıyma ve kuşbaşı olarak satılır. Sadece %30’u daha değerli satılan çeşitlerdir. Bu oranlara ve mevcut satış fiyatlarına göre etin satış sonrası elde edilen kg başı ortalama satış fiyatı 37,82 TL dir.
Yani şu anda perakendeci basit hesapla kilosunu 40,36 liraya mal ettiği etin kilosun 37,82 liraya satmaktadır. Yani sattığımız her bir kilo ette 2,5 lira zarar etmekteyiz. Bu da %6’lık bir net zarar demektir. Tabi burada bazı görünmeyen giderler çalıntılar ve iadeler dikkate alınmamaktadır.
Meyve, sebzede de durum aynı
Meyve, sebze ile alakalı olarak ta durum çok farklı değil. Üreticiden alınan ürünün tüketiciye sunulana kadar üzerine bir çok maliyet biniyor. Ciddi nakliye maliyeti var, komisyoncusu var, belediyeler var rüsum alıyorlar. En önemlisi sebze meyvede çok ciddi fire ve zayiat vardır. Mevcut durumda meyve sebzenin bürüt kar marjı ortalama %17 olarak gerçekleşiyor. İşletme giderlerini %24 olarak düşündüğümüzde net %7’lik bir zarar söz konusudur. Rekabet şartlarında ve bu maliyetlerde ette de meyve sebzede de kar etmek perakendeci için bir hayal.
Asgari ücret konusunda olduğu gibi, bu konuda da perakendeci, bir şeylere kurban edilmekte. Müşteri karşımıza geçip, siz bire alıp beşe satmaya utanmıyor musunuz demeye başladı. Oluşan bu algı ve kötü durum perakendeciyi ziyadesiyle üzmekte. Bu ülkeye hizmet, değer ve istihdam üreten işletmeler olarak biz de sayın yetkililerden daha duyarlı ve gerçekçi çözümler bekliyoruz. Çünkü biz de bu durumun mağduru durumundayız.”
RT Özel
“Ürün çeşitlendirmeye ve ihracatta yeni pazarlara odaklanıyoruz”
‘Uzmanı olduğu işi en iyi şekilde yapma’ ilkesiyle 1957 yılında yola çıkan Ekici Peynir, günlük 400 ton süt işleme kapasitesine ulaştı.
Toplam 42 bin metrekarelik alanda, kaliteli, hijyenik ve lezzetli bir çok peynir çeşidi üretir hale gelen Ekici Peynir’in Pazarlama Direktörü Elçin Ekici Öztürk, Ekici’nin başarısında ürünlerinde yüzde 100 birinci kalite süt kullanılmasının en etkili faktör olduğunu söyledi. Elçin Ekici Öztürk, “Ürünlerimizin lezzeti, kalitesi ve çok çalışmamız sayesinde her yıl düzenli olarak büyüme kaydediyoruz. Geçen yıl ciromuzu bir önceki yıla göre yüzde 20 artırdık. Bu yıl ortasında, 2013 yılında başlattığımız toplam 20 milyon liralık yatırımı tamamlayarak beyaz peynir üretiminde tam otomasyona geçeceğiz. Ardından kaşar peynirinde tam otomasyona geçmek için yeni bir yatırım süreci başlatacağız” dedi.
Peynir tüketimi bölgesel olarak farklılık gösteriyorPeynirin özellikli, yaşayan ve hassas bir ürün olduğunu ifade eden Öztürk; daha kolay bulunabilmesi, lezzetinin daha çok kişiye hitap etmesi gibi nedenlerle peynir üretiminde yoğun olarak birinci kalite inek sütü tercih ettiklerini, dünyada da peynir üretiminin yüzde 80’inden fazlasının inek sütüyle yapıldığını söyledi. Öztürk, şöyle devam etti:
“Her peynirin olgunlaşması ve mükemmel tada ulaşması için gereken ortam koşulları ve bekleme süresi farklıdır. Ekici Peynir olarak peynir uzmanlığımız bu noktada devreye giriyor. Diğer yandan yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de peynir tercihinde bölgesel farklılıklar var. Örneğin; Anadolu, daha çok kültürlü beyaz peynir tercih ederken, İstanbul’daki tüketiciler klasik beyaz peyniri tercih ediyor. Anadolu’da da tüketim alışkanlıkları bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Ege Bölgesi, İzmir Tulum Peyniri tüketirken, Doğu Bölgesi yöresel peynirleri daha çok tercih ediyor. Anadolu’da bazı bölgeler peynirde açık şarküteri ürünlerini tercih ederken, İstanbul’da paketli ve küçük gramajlı ürünler daha çok tercih ediliyor. Yine de genel olarak değerlendirdiğimizde, yıllar itibariyle üretimine paralel olarak tüketiminde de artış olan ve en yüksek pazar payına sahip peynir çeşidinin beyaz peynir olduğunu görüyoruz.”
2015 yatırım yılı olacak
2015 yılı planları arasında ürün çeşitlendirme ve Rusya pazarı üzerinde çalışmaları olduğunu ifade eden Öztürk, şu bilgileri verdi:
“2014 yılında genç nüfusun damak zevkine uygun ‘kendi kendini sattıracak’ bir ürün üzerinde çalışmalarımıza başladık. 2015 yılında da bu ürünle ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz. Öte yandan Rusya pazarıyla ilgili detaylı araştırmalar yapıyor ve Rusya distribütörlüğü için adayları değerlendiriyoruz. Hangi ürünlerimizle pazarda yer alacağımız, bu çalışmalar neticesinde belli olacak. Bu ürün gamı belli olunca Rusya ihracat hedeflerimiz de ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte hali hazırda ihracat yaptığımız Kıbrıs, Ürdün, Afganistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Irak, Kırgızistan ve Ortadoğu pazarlarına ihracat yapmaya devam edeceğiz.”
Türkiye’de akla gelen ilk beş peynir firmasından biri olan Ekici Peynir, 2000’li yıllarda başlattığı markalaşma çalışmalarına geçtiğimiz yıl hız verdi. Bu amaçla stratejik bir karar vererek, raflarda daha dikkat çekici ve ayrışan bir görünüm kazanmak amacıyla ambalaj değişikliğine gitti.
RT Özel
Perakende Yasası çıktı
Palandöken: Yeni yıl esnafın yılı olsun demiştik. Perakende Yasası’nın çıkarılması ile bunu başardık. Çünkü perakende sektörünün bir kuralının olması, esnaf ve sanatkârın olmazsa olmazıdır.
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda 18,5 saat süren çalışma sonunda kabul edilen ‘Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilmesinin ardından Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesini memnuniyet verici bulduklarını söyleyen TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Uzun süredir beklediğimiz 300 milyar dolarlık perakende sektörünü düzenleyen yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kanunlaşarak hayata geçmesinden memnunuz. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Israrla üzerinde durmamızın nedeni perakende piyasasına düzen verecek bir kanunun olmamasıydı. Yeni yıl esnafın yılı olsun demiştik. Perakende Yasası’nın çıkarılması ile bunu başardık. Çünkü perakende sektörünün bir kuralının olması, esnaf ve sanatkârın olmazsa olmazıdır. Artık anlayış değişmiş esnaf ve sanatkarın korunması ve yaşatılmasının önemi yasanın çıkarılması ile ortaya konmuştur” dedi.
“Esnaf işlemlerini tek elden yapacak”
Perakende işletmelerin açılış ve faaliyeti ile kapanışlarında gerekli başvuru ve diğer işlemlerin tek elden yapılması ile esnaf ve sanatkarımızın işlerinin kolaylaşacağını belirten Türkiye Esnaf ve sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Perakende sektörü ile ilgili veri tabanı oluşturulması amacıyla PERBİS adıyla Perakende Bilgi Sistemi oluşturulacak. Dükkan açacak esnaf ve sanatkar işlemlerini tek elden yapacak. Mevzuatta öngörülen şartları taşıyan perakende işletmelere belediye/büyükşehir belediyesi veya il özel idaresi tarafından PERBİS üzerinden açılış izni verilerek, işyeri açma ve çalışma ruhsatı elektronik ortamda düzenlenecek. Büyükşehirlerde, alışveriş merkezlerine yapı ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi ve işyeri açma ve çalışma ruhsatını büyükşehir belediyeleri, üst meslek kuruluşlarının görüşünü alarak verecektir” diye ifade etti.
“Hafta sonu tatil harcı perakendeye uygulanmayacak”
Hafta sonu tatil harcı alınmasının kaldırılmasının da esnaf ve sanatkar için bir kazanç olduğunu söyleyen Palandöken, “Pek çok konuda düzenleme yapıldı. Alışveriş merkezlerinde, esnaf ve sanatkar işletmecilerine yer verileceği gibi, bilhassa geleneksel, kültürel ya da sanatsal değeri olan kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenlere dörtte bir fiyata kiraya verilmek üzere, toplam satış alanının en az binde 2’si oranında yer ayrılacak. Ayrıca yeni alınan kararla sıfır faizli kredi desteği de sağlanacak. Bu kararlar değişen anlayışın ürünüdür. Çözülmesi için uğraştığımız bir başka sorunumuzda çözüldü. Hafta Tatili Hakkında Kanun hükümleri, esnaf ve sanatkarları da içine alan ‘Perakende işletmeler için uygulanmayacak’ hükmünden dolayı esnaf sanatkarlar hafta sonu harcı ödemeyecektir. Yıl boyunca süren ve tüketicinin kafasını karıştıran indirimli ya da promosyonlu satış kampanyaları konusuna göre 3 ay ila 6 ayı geçemeyecek. Sürekli indirimli satış tanımlanarak ancak seri sonu, sezon sonu, ihraç fazlası, kusurlu ve benzeri malların, perakende işletmelerce, indirimli fiyattan ya da malların fabrika çıkış fiyatı üzerinden yıl boyunca satılmasına olanak tanınacak. İçeri girdiğinizde dükkanın içindeki malların çoğunun sezon malı olması bitecek. Böylece vatandaşın aldanması önlenecek, haksız rekabet ortadan kalkacak” diye konuştu.
“Oda kaydında kolaylık”
Esnaf ve sanatkarımız dükkanını açmak için, tezgahını kurması için işler kolaylaştırılıyor. Ustalık belgesi sorunu aşılarak oda kaydı yapılırken yeni usul ve esaslara uymak kaydıyla dükkanını hemen açabileceğini anlatan Bendevi Palandöken, “Üye kaybına yol açan odaya kayıt sırasında ustalık belgesinin istenmesi kaldırıldı. Şimdi işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesinde, meslek odaları, iş yeri sahibi olarak üye kaydı yaptıracaklardan, o iş yerinde ustalık gerektiren işleri yapacaklardan ustalık belgesi ya da en az ön lisans diploması isteyecek. Birden fazla kişi çalışıyorsa, bir kişiden ustalık belgesi alınması yeterli olacak. Bir diğer kazanımda esnaf ve sanatkar işletmelerince satışa sunulan malların etkin bir şekilde piyasadan temini, alış maliyetlerinin daha aşağıya çekilmesi amacıyla tedarik ve dağıtım kooperatifleri kurulabilecek. Ayrıca, perakende ticaretin Kanun’un amacına uygun olarak yapılmasının sağlanması, sektöre yönelik politika oluşturulması, sorunların tespiti ve alınacak önlemleri belirlemek üzere Perakendeciler Konseyi oluşturulacak. Böylece günün değişen şartlarına göre değişiklik yapılması kolaylaşacak” diye belirtti.