RT Özel
Metro, Pakistan’da toptan ticaretin geleceğini şekillendiriyor
Pakistan, fırsatlar ülkesi, yöneticileri Pakistan’ı böyle tanımlamışlar; yaşadıkça ve gördükçe daha çok inanıyorum bu söze…
29 ülkede faaliyet gösteren, alanında dünya lideri bir kurumun Pakistan’daki kuruluşunu yapmak üzere görevlendirilen ekibin içindeydim. 2006 yılının Mart ayında bir Alman, bir İtalyan, bir Hollandalı ve bir İngiliz ile işe başladık. Fıkra gibi evet; aslında o günleri andığımda hatırlıyorum da durumumuza pek gülemiyorduk. Zira ‘start up’ diye tabir edilen ve şirketin sıfırdan kurulması anlamına gelen sürecin, zorlu ama bir o kadar da kişisel gelişimim için verimli olabileceğini düşünmemiştim. En azından benim için tam bir eğitim oldu.”
Yukarıdaki bu sözler Metro Cash&Carry Pakistan Gıda ve Gıda Dışı Satın Alma Direktörü Atila Yenişen’e ait. Yenişen, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Gıda satın alma direktörü olarak görevlendirilmiştim. Ne bir ofis, ne ekip, ne de hazır bir organizasyon vardı. 19 kişilik ekibimi kurmak için yaklaşık 200 iş görüşmesi yaptığımı, ilk çalışanlarımızdan olan insan kaynakları yetkilisinden öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Bu ekibin eğitimi yaklaşık bir yıl sürdü, hem ülke içinde hem de ülke dışında gerek genel ticaret ilkeleri ve yaklaşımlar gerekse Metro ve şirketin yapısı hakkında ekibimi derin bir eğitimden geçirdim. Ekip, 3 yıl sonra birkaç kişi dışında halen ana çatısı bozulmadan çalışmaya devam ediyor ve çok başarılı işlere imza atıyor.
Ekipten sonraki önemli adım tedarikçilerdi; toptan ticarette başarılı olabilmek için, hem çok iyi koşullarla mal alabilmemiz ve hem de iyi bir fiyatlandırma yapmamız gerekiyordu. Her iki konu tam anlamı ile tedarikçilerin kontrolündeydi ve gerçekten çok zorlu bir sürece girdiğimizi ilk pazarlık görüşmelerinde anlamıştım. Öncelikle bizi tanımıyor ve inanmıyorlardı. Yıllara dayanan üretici – distribütör ilişkisini bozmak istemiyor ve bize distribütörlerinden daha yüksek fiyatlarla ürün satmak istiyorlardı. Aynı zamanda bizim satış fiyatlarımızın distribütör satış fiyatlarının üzerinde olması gerektiğini söylüyorlardı. Bu durum hem imajımızı zedeleyecek hem de varlığımızı olumsuz etkileyecekti. Bu süreci katı bir satın alma tutumu ile yönetemezdim. Hemen tarzımızı gözden geçirdik.”
Pakistan üreticisine destek
Öncelikle toplantıları kendi ofislerinde değil, onların ofislerinde yapmaya karar verdiklerini söyleyen Yenişen, “Misafir olarak gördükleri için daha saygılı davranıyorlardı, randevu kavramı çok gelişmiş değildi. Biz çok dikkat ettik, her yere zamanında gittik, her dokümanımızı profesyonelce hazırladık, daha esnek bir pazarlık tarzı benimsedik. Arkadaşça bir tutumla desteklenen ama ilkelerin asla gevşetilmediği ve itibar yönetimine ağırlık veren bir açılım yaptık. Tüm özel günlerine katıldık (cenaze, düğün vs). Bu olaylar tıpkı bizdeki gibi kültürlerinin önemli bir parçası. Bizi sadece müşteri değil aynı zamanda ortak gibi görmelerini sağlamaya çalıştık. Diğer ülkelerdeki teknolojiler konusunda bilgi getirdik. Barkod kullanımı, lojistik çözümler ile ilgili destek verdik. En önemlisi büyük üreticileri Türkiye, Vietnam, Çin gibi ülkelere gitmeleri konusunda ikna ettik, o ülkelerdeki arkadaşlarımızın da yardımı ile hem sektörün geleceğine ilişkin bir durum tespiti yapıyor ve hem de Metro’nun başarısını kendi gözleri ile görüyorlardı” dedikten sonra şu bilgileri verdi:
Tedarikçi konferansı ile bilgi paylaşımı
“Tüm bu yapılanmayı Metro mantığını özetleyen ve her bir üretici için ayrı ayrı hazırlanmış pazarlık kitleri ile destekledik. Zorlu, stresli ve çok ama çok yoğun bir süreçti. Gecen ay ikincisini gerçekleştirdiğimiz tedarikçi konferansında gördüm ki, tedarikçiler nezdinde artık istediğimiz yere gelmişiz. Hem saygı gören, hem güvenilen ve hem de desteklenen bir iş ortağı olmuşuz, mutluyum…”
Pakistan nasıl bir yer?
Yenişen’e, “Peki Pakistan nasıl bir yer? Neler oluyor orada?” dediğimde bana şunları söyledi:
“Öncelikle herkesin bildiği gibi medyadaki imajı son derece kötü, hem halkın hem de ülkenin ileri gelenlerinin en büyük sıkıntısı da bu. 3 yıldan fazla bir süredir burada yaşayan biri olarak bu imajın haksız bir imaj olduğunu söyleyebilirim. Evet, terör devam eden bir sorun, ülkenin bazı yerleri kaynayan kazan ama bunu genelleştirmek haksızlık olur. Öte yandan terör, politik belirsizlikler, darbeler, yönetim değişiklikleri, tüm bu olumsuzluklar ülkenin ekonomik gelişmesini engelleyememiş.
Nüfusu yaklaşık 165 milyon. 1947 yılında Hindistan’dan ayrılarak islami bir cumhuriyet olarak bağımsızlığını ilan etmiş. Dünyanın en genç nüfuslarından biri; yaş ortalaması 21, inanılmaz dinamik ve büyük bir pazar. Bu arada Türkler’i ve Türkiye’yi çok seviyorlar. Ticaret hacmimiz 100 milyon dolar gibi çok düşük bir seviyede olsa da manevi olarak bağlar kuvvetli. Aslında biraz tarihi karıştırdığınızda Türkiye ile çok büyük benzerlikler görüyorsunuz. Din, müzik, dil, yaşam biçimi, gelenekler ciddi benzerlikler gösteriyor. Bu anlamda benim için Pakistan bir yurt dışı görevi gibi değildi, adaptasyon konusunda çok az zorluk çektim.”
Kişi başına milli gelir bin dolar
Pakistan’ın yaklaşık 1000 dolar kişi başı milli gelir ile fakir ülkeler arasında yer aldığını kaydeden Yenişen, “Ancak, tüm ekonomik parametreler gelişmeyi ve büyümeyi işaret ediyor. Ekonomik büyüme dünya ortalamasının çok üzerinde. Milli gelirden tarım yüzde 23, ticaret yüzde 18 pay alıyor. Ama ekonomideki en önemli dinamik değişim; ülkede bazı rakamlar inanılmaz bir hızla değişiyor. Bu değişim aslında bizim ülkemizin 80’ler sonrasında yaşadığına çok paralel. Ekonomisi dünyaya açılıyor, tekstil, inşaat ve otomotiv dinamo sektörler, ihracat çok önemseniyor ve destekleniyor. Tüketim alışkanlıkları değişiyor ve en önemlisi orta sınıf oluşuyor. Büyük şehirlerde iş imkanları artıyor, müşteri profili yaşam biçimi ve tüketim alışkanlıkları kırsala göre inanılmaz farklılık gösteriyor. Medya tam bir bombardıman halinde, bu durum tüketicinin eğilimlerinin şekillenmesinde çok önemli bir rol oynuyor” dedikten sonra toptan pazarının Türkiye ile benzerliklerini de şöyle açıkladı:
Toptan pazar, Türkiye’ye benziyor
“Toptan ticaret Türkiye’dekine çok benziyor. Rami benzeri toptan pazarlar, haller ve et pazarları toptan ticareti yönlendiriyor. İrili ufaklı 700 binin üzerinde satış noktası olduğundan bahsediliyor. Ancak, bunların ulaşılır ve belli bir ölçekte olanlarının sayısı yaklaşık 270 bin. Bu sayının büyük bir bölümü ‘kiryana shop’ adı verilen ve küçük metrekarelik satış alanı olan dükkanlardan oluşuyor. Bunların büyük kısmı kırsalda yer alıyor. Ülkenin coğrafi büyüklüğü de dikkate alındığında direkt dağıtım çok zorlaşıyor, bu sebeple toptan pazarlar üretici için çok önemli. Büyük üreticilerin ürünlerinin ortalama yüzde 30-40’ı toptancı kanalından satılıyor.
Pakistan, tüm bu dinamiklerin dışında bölgede; modern perakendenin yüzde 5’lik (2008) pazar payı ile en düşük olduğu ülke. Büyük şehirlerde yaklaşık 500-1000 metrekareye varan satış alanları ile bazı süpermarketler, özellikle ülkede bulunmayan ithal ürünler ile belli bir müşteri tabanı sağlamış durumdalar.
Modern perakendenin pazar payı her gecen gün artıyor. Üreticiler toptancıların elinde olan kaderlerini değiştirmek için, ürünlerini çizgi altı aktivitelerle destekleyebilecekleri modern perakendeyi tercih ediyorlar. Yapılan tahminlere göre modern perakendenin payı, 2012 yılında şu andaki seviyesi olan yüzde 5’den yüzde 12’lere çıkacak. Bu çok hızlı ve önemli bir değişim.”
Metro’nun Pakistan’daki rolü
Yenişen’e, “Peki bu bakir pazarda tedarik yönetiminde çalışmak nasıl bir şey? Metro’nun buradaki rolü nedir?”diye sorduğumuzda şu bilgileri verdi:
“Açıklamamın başında biraz bahsettim ama özellikle taze ürünler alanında birçok Metro ülkesinden farklı olarak tedarikçi yönetimi, tedarikçilerin yaratılması ile başlıyor, gerçek anlamda üretici yok denecek kadar az. 40 yılı aşkın tecrübesi ile Metro, pazara sadece bir oyuncu olarak değil, pazarı şekillendiren, tedarik zincirinde verimliliği hedefleyen, müşteri ihtiyaçları odaklı ürün geliştirme anlayışını her alanda üretici düzeyine indirgeyen ve bu süreçte üreticileri çağdaş ve uluslararası standartlara taşımaya çalışan bir duruş benimsiyor. Bir kaç örnekle özetlersek; sadece et bölümünün organize edilmesi yani canlı hayvanların toplanması, sağlık kontrollerinin yapılması ve hijyenik koşullarda kesimleri ve yine soğuk zincir ile mağazalara dağıtılması için yapılan hazırlık yaklaşık 8 ay sürdü. Bu süreçte tedarikçilerle görüşmek değil konuya ilgisi olan kişileri bulup onları tedarikçi olmak için ikna etmek işin en zor kısmıydı. Ardından konu hakkında hiç bilgisi olmayan bu kişileri finansman dahil her konuda destekleyerek üretici durumuna getirdik. Benzer bir konu balık için yaşandı. Deniz balığı, kaynağı olan Karachi’den Lahore’a bin 200 kilometrelik mesafeden buzlu çuvallar içinde ve günlerce süren yolculukla geliyordu. Yapılan çalışmalarla balık halinden başlayarak, bir toplama merkezinde temizlenen ve istiflenen balıklar, bugün Pakistan Hava Yolları’nın da desteği ile soğuk zincir kırılmadan rafta yerini alıyor. Bu konuda Metro’nun ülke içi balık transferi konusunda bir rekora sahip olduğunu belirtmek isterim. Meyve sebze konusunda da durum farklı değil. Metro ilklerin şirketi durumunda. Ülkede ilk kez organize bir toplama merkezi ile direkt çiftçiden alınan ürünler temizlenip paketlendikten sonra yine soğuk zincir korunarak mağazalara gönderiliyor.
Tüm bu sıkıntılı süreçlerin sonunda şimdi ise mutlulukla görüyoruz ki; değer zincirinin en zor yönetildiği taze gıdalar konusunda yarattığımız örnekleri takip ederek yatırım yapan firma sayısı hızla artıyor.
Metro olarak Pakistan devletinden en çok takdir gördüğümüz konu, ihracata olan desteğimiz; Mango, Kinnow (bir çeşit portakal) ihracatında hatırı sayılır işler yapılmış durumda. Mango, Pakistan’ın en önemli ürünlerinden biri ve şu anda Metro kanalı ile toplam 10 ülkede pazarlanıyor. Tedarik zincirini geliştirme çalışmaları, üniversiteler ve uluslararası kuruluşlarla beraber yürütülüyor. Metro bu alanda tam bir liderlik yapıyor.
Kinow pazarında ise, ülkenin toplam ihracatının yaklaşık yüzde 5’i Metro tarafından gerçekleştiriliyor.
Yaklaşık 200 milyon euro yıllık hedef cirosu, kayıtlı 400 bin müşterisi, tedarikçilerden müşterilere değer zincirinin tüm halkalarına olan desteği ve ihracata olan katkıları ile Metro, Pakistan’da toptan ticaretin yeniden yorumlanmasını sağlamış ve geleceği şekillendirir duruma gelmiş önemli bir kurum. Ben de şahsen bu sürecin içinde bulunmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyorum.”
RT Özel
Kırmızı et fiyatlarında ki artış sürüyor
Geçen ay “Kırmızı ette fiyat tartışmaları sürüyor” başlıklı haberimizi yaptığımızda Et ve Süt Kurumu’nun 11 Şubat’ta ki fiyat listesine göre 25,75 TL olan dana kıyma fiyatı %11,65’lik artışla 28,75 TL’ye yükseldi. Dana kuşbaşı fiyatı ise %5,44’lik artış ile 29,40 TL’den 31,00 TL’ye yükseldi.
Et ve Süt Kurumu hammadde değil parçalama sıkıntısı yaşıyor
Et ve Süt Kurumu’nun Perakende Satış Fiyat listesinde olan bazı ürünleri ise mağazalarında yok. Özellikle küçükbaş hayvan (kuzu, koyun, toklu) etleri 2 ayı aşkın süredir mağaza reyonlarında bulunamayabiliyor. Kurum gönderdiği yazılı açıklamada hammadde olarak bir sıkıntıları olmamakla birlikte, aşırı talep artışından dolayı, sevkiyatın artırılmasına rağmen zaman zaman parçalama işlemlerinin yetişmemesinden taleplerin karşılanamayabildiğini bildirdi.
Aynı açıklamada mağazalarına koyun/kuzu eti sevkiyatının hiçbir zaman kesilmediği sadece koyunun gebelik dönemi içersinde sevkiyatların azaldığı belirtildi.
Bu arada görüşlerini aldığımız Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ, Et ve Süt Kurumu’nun 20 Şubat’ta Federasyon üyelerine 23,30 TL + KDV’den taze karkas dana eti satışına esnafın kalitesi sebebi ile ilgi göstermediğine dikkat çekti.
Bakan Faruk Çelik ve TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar’ın açıklamaları ile ette fahiş kar ediyormuş gibi lanse edilerek müşteri gözünde “Pahalı” algısı ile karşı karşıya kalan market yöneticileri de etin maliyetine yönelik açıklamalar yapmaya başladılar.
Eti özel sektör, ESK’nın 4-5 katı karla satıyor”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 28 Şubat’ta yaptığı açıklamada eti özel sektörün, Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) 4-5 katı karla sattığını bildirerek, “250 kilogram bir karkası, ESK 5 bin 450 liraya, alışveriş merkezi 5 bin 955 liraya satın alıyor. ESK, bu karkası 5 bin 988 liraya et olarak üreticiye satarken, fiyat alınan iki alışveriş merkezinden birinde satış bedeli 7 bin 862, diğerinde 8 bin 531 liraya kadar çıkıyor” dedi.
Bayraktar, üretici 250 kilogramlık bir karkastan 498 lira, ESK 538 lira kazanç elde ederken, alışveriş merkezlerinden birinin 1907 lira, diğerinin 2 bin 576 lira kazanç sağlamasının insafsızlık olduğunu belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, 250 kilogram dana karkastan, yüzde 17 kemik ve yüzde 0,52 de parçalanma firesi düştükten sonra 206 kilogram et kaldığını, bu etin yüzde 30’unun, 61,9 kilogramını bonfile, kontrfile, biftek, rosto ve pirzola gibi değerli etlerden, yüzde 70’inin, 144,3 kilogramının kıymalık ve kuşbaşılık gibi diğer etlerden oluştuğunu belirtti.
ESK, 5 bin 988 liraya sattığını, alışveriş merkezi 8 bin 531 liraya satıyor
Ülke düzeyine yayılmış iki alışveriş merkezi ve ESK’dan fiyat aldıklarını, değerli etlerin ESK’da toplam 2 bin 138 liradan, diğer etlerin 3 bin 850 liradan satıldığını, değerli etlerin alışveriş merkezlerinde birinde 3 bin 172 lira, diğerinde ise 3 bin 526 liraya, diğer etlerin alışveriş merkezlerinde birinde 4 bin 690, diğerinde 5 bin 5 liraya satışa sunulduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Dana kıyma ESK’da 25 lira 75 kuruşken, alışveriş merkezinin birinde 31 lira 99 kuruş, diğerinde 32 lira 90 kuruşa, dana kuşbaşı ESK’da 29 lira 40 kuruşken, alışveriş merkezinin birinde 33 lira 99 kuruş, diğerinde 39 lira 90 kuruşa satılıyor.
İki alışveriş merkezi bonfileyi 79 lira 99 kuruş-84 lira 90 kuruş, kontrfileyi 51 lira 99 kuruş-52 lira 90 kuruş, bifteği 47 lira 80 kuruş-49 lira 90 kuruş, rostoyu 44 lira 99 kuruş-49 lira 90 kuruş, pirzolayı 59 lira 99 kuruş-79 lira 90 kuruştan satışa sunuyor.
ESK, 250 kilogramlık bir karkastan çıkan bonfileyi 210, kontrfileyi 213, bifteği 765, rostoyu 590, pirzolayı 360 liraya, kuşbaşını 1082, kıymayı 2 bin 768 liradan satıyor.
Buna karşın iki alışveriş merkezi 250 kilogramlık karkastan çıkan bonfileyi 320-340, kontrfileyi 293, bifteği 1162-1213, rostoyu 842-934, pirzolayı 561-747, kuşbaşını 1251-1468, kıymayı 3 bin 439-3 bin 537 liradan satışa sunuyor.
İki büyük alışveriş merkezi arasında bile büyük fiyat farkı oluşabiliyor. Aynı ağırlıktaki bir karkastan bir alışveriş merkezi 1907 lira, diğerinin ondan 669 lira daha fazla bir karla 2 bin 576 lira kazanç sağlamasının açıklanabilir bir tarafı yok.”
Kırmızı ette ki fiyat tartışması içerikle ilgili
Kırmızı et ve sebze, meyvede ki fiyat artışının marketlerin fahiş karlar elde etmesi gibi gösterilmesinden rahatsızlık duyan Makro Market Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Songör, dergimize özel bir açıklamada bulundu:
“Son günlerde ilginç bir şekilde etin hatta meyve sebzenin pahalı oluşunun sebebi olarak perakendecinin fahiş karlar ediyor olması gösteriliyor. Üstelik bunu en yetkili ağızlar söylüyor. İlgili bakanlar bu tür söylemlerle, bizleri günah keçisi ilan etmekteler. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı kıyma ve kuşbaşıya tavan fiyat koyarak çözüm üretmeye çalışıyor, Gümrük ve ticaret bakanı Zincir marketlerin yüzde beş yüz kar ediyor diyor. Bu türden beyanatlar, tüketici üzerinde yanlış algılara neden oluyor. Ayrıca “Perakendeciler fiyatları düşürmezse yanına market açarız” gibi açıklamaları da hayret ve üzüntüyle duymaktayız.
Buna karşın, perakendeciler olarak, mevcut durumda bile bırakın çok kar etmeyi, ette yaklaşık %6, meyve sebzede de yaklaşık %7 net zarar eder durumdayız. Zarar ettiğimiz yetmiyor gibi, Fahiş karlar ediyorlar şeklinde ithamlarla karşılaşıyoruz.
Aslında hesap çok açık. Yukarıdaki tabloda etin perakendeciye olan maliyeti net olarak görülüyor.
Görülmektedir ki et, ortalama 32.55 liraya satın alınmaktadır. İşletme giderleriyle birlikte ortalama kilogram maliyeti 40.36 TL olmakta.
Tablodan da görüldüğü üzere bir dananın toplam etinin %70’i kıyma ve kuşbaşı olarak satılır. Sadece %30’u daha değerli satılan çeşitlerdir. Bu oranlara ve mevcut satış fiyatlarına göre etin satış sonrası elde edilen kg başı ortalama satış fiyatı 37,82 TL dir.
Yani şu anda perakendeci basit hesapla kilosunu 40,36 liraya mal ettiği etin kilosun 37,82 liraya satmaktadır. Yani sattığımız her bir kilo ette 2,5 lira zarar etmekteyiz. Bu da %6’lık bir net zarar demektir. Tabi burada bazı görünmeyen giderler çalıntılar ve iadeler dikkate alınmamaktadır.
Meyve, sebzede de durum aynı
Meyve, sebze ile alakalı olarak ta durum çok farklı değil. Üreticiden alınan ürünün tüketiciye sunulana kadar üzerine bir çok maliyet biniyor. Ciddi nakliye maliyeti var, komisyoncusu var, belediyeler var rüsum alıyorlar. En önemlisi sebze meyvede çok ciddi fire ve zayiat vardır. Mevcut durumda meyve sebzenin bürüt kar marjı ortalama %17 olarak gerçekleşiyor. İşletme giderlerini %24 olarak düşündüğümüzde net %7’lik bir zarar söz konusudur. Rekabet şartlarında ve bu maliyetlerde ette de meyve sebzede de kar etmek perakendeci için bir hayal.
Asgari ücret konusunda olduğu gibi, bu konuda da perakendeci, bir şeylere kurban edilmekte. Müşteri karşımıza geçip, siz bire alıp beşe satmaya utanmıyor musunuz demeye başladı. Oluşan bu algı ve kötü durum perakendeciyi ziyadesiyle üzmekte. Bu ülkeye hizmet, değer ve istihdam üreten işletmeler olarak biz de sayın yetkililerden daha duyarlı ve gerçekçi çözümler bekliyoruz. Çünkü biz de bu durumun mağduru durumundayız.”
RT Özel
“Ürün çeşitlendirmeye ve ihracatta yeni pazarlara odaklanıyoruz”
‘Uzmanı olduğu işi en iyi şekilde yapma’ ilkesiyle 1957 yılında yola çıkan Ekici Peynir, günlük 400 ton süt işleme kapasitesine ulaştı.
Toplam 42 bin metrekarelik alanda, kaliteli, hijyenik ve lezzetli bir çok peynir çeşidi üretir hale gelen Ekici Peynir’in Pazarlama Direktörü Elçin Ekici Öztürk, Ekici’nin başarısında ürünlerinde yüzde 100 birinci kalite süt kullanılmasının en etkili faktör olduğunu söyledi. Elçin Ekici Öztürk, “Ürünlerimizin lezzeti, kalitesi ve çok çalışmamız sayesinde her yıl düzenli olarak büyüme kaydediyoruz. Geçen yıl ciromuzu bir önceki yıla göre yüzde 20 artırdık. Bu yıl ortasında, 2013 yılında başlattığımız toplam 20 milyon liralık yatırımı tamamlayarak beyaz peynir üretiminde tam otomasyona geçeceğiz. Ardından kaşar peynirinde tam otomasyona geçmek için yeni bir yatırım süreci başlatacağız” dedi.
Peynir tüketimi bölgesel olarak farklılık gösteriyorPeynirin özellikli, yaşayan ve hassas bir ürün olduğunu ifade eden Öztürk; daha kolay bulunabilmesi, lezzetinin daha çok kişiye hitap etmesi gibi nedenlerle peynir üretiminde yoğun olarak birinci kalite inek sütü tercih ettiklerini, dünyada da peynir üretiminin yüzde 80’inden fazlasının inek sütüyle yapıldığını söyledi. Öztürk, şöyle devam etti:
“Her peynirin olgunlaşması ve mükemmel tada ulaşması için gereken ortam koşulları ve bekleme süresi farklıdır. Ekici Peynir olarak peynir uzmanlığımız bu noktada devreye giriyor. Diğer yandan yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de peynir tercihinde bölgesel farklılıklar var. Örneğin; Anadolu, daha çok kültürlü beyaz peynir tercih ederken, İstanbul’daki tüketiciler klasik beyaz peyniri tercih ediyor. Anadolu’da da tüketim alışkanlıkları bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Ege Bölgesi, İzmir Tulum Peyniri tüketirken, Doğu Bölgesi yöresel peynirleri daha çok tercih ediyor. Anadolu’da bazı bölgeler peynirde açık şarküteri ürünlerini tercih ederken, İstanbul’da paketli ve küçük gramajlı ürünler daha çok tercih ediliyor. Yine de genel olarak değerlendirdiğimizde, yıllar itibariyle üretimine paralel olarak tüketiminde de artış olan ve en yüksek pazar payına sahip peynir çeşidinin beyaz peynir olduğunu görüyoruz.”
2015 yatırım yılı olacak
2015 yılı planları arasında ürün çeşitlendirme ve Rusya pazarı üzerinde çalışmaları olduğunu ifade eden Öztürk, şu bilgileri verdi:
“2014 yılında genç nüfusun damak zevkine uygun ‘kendi kendini sattıracak’ bir ürün üzerinde çalışmalarımıza başladık. 2015 yılında da bu ürünle ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz. Öte yandan Rusya pazarıyla ilgili detaylı araştırmalar yapıyor ve Rusya distribütörlüğü için adayları değerlendiriyoruz. Hangi ürünlerimizle pazarda yer alacağımız, bu çalışmalar neticesinde belli olacak. Bu ürün gamı belli olunca Rusya ihracat hedeflerimiz de ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte hali hazırda ihracat yaptığımız Kıbrıs, Ürdün, Afganistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Irak, Kırgızistan ve Ortadoğu pazarlarına ihracat yapmaya devam edeceğiz.”
Türkiye’de akla gelen ilk beş peynir firmasından biri olan Ekici Peynir, 2000’li yıllarda başlattığı markalaşma çalışmalarına geçtiğimiz yıl hız verdi. Bu amaçla stratejik bir karar vererek, raflarda daha dikkat çekici ve ayrışan bir görünüm kazanmak amacıyla ambalaj değişikliğine gitti.
RT Özel
Perakende Yasası çıktı
Palandöken: Yeni yıl esnafın yılı olsun demiştik. Perakende Yasası’nın çıkarılması ile bunu başardık. Çünkü perakende sektörünün bir kuralının olması, esnaf ve sanatkârın olmazsa olmazıdır.
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda 18,5 saat süren çalışma sonunda kabul edilen ‘Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilmesinin ardından Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesini memnuniyet verici bulduklarını söyleyen TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Uzun süredir beklediğimiz 300 milyar dolarlık perakende sektörünü düzenleyen yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kanunlaşarak hayata geçmesinden memnunuz. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Israrla üzerinde durmamızın nedeni perakende piyasasına düzen verecek bir kanunun olmamasıydı. Yeni yıl esnafın yılı olsun demiştik. Perakende Yasası’nın çıkarılması ile bunu başardık. Çünkü perakende sektörünün bir kuralının olması, esnaf ve sanatkârın olmazsa olmazıdır. Artık anlayış değişmiş esnaf ve sanatkarın korunması ve yaşatılmasının önemi yasanın çıkarılması ile ortaya konmuştur” dedi.
“Esnaf işlemlerini tek elden yapacak”
Perakende işletmelerin açılış ve faaliyeti ile kapanışlarında gerekli başvuru ve diğer işlemlerin tek elden yapılması ile esnaf ve sanatkarımızın işlerinin kolaylaşacağını belirten Türkiye Esnaf ve sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Perakende sektörü ile ilgili veri tabanı oluşturulması amacıyla PERBİS adıyla Perakende Bilgi Sistemi oluşturulacak. Dükkan açacak esnaf ve sanatkar işlemlerini tek elden yapacak. Mevzuatta öngörülen şartları taşıyan perakende işletmelere belediye/büyükşehir belediyesi veya il özel idaresi tarafından PERBİS üzerinden açılış izni verilerek, işyeri açma ve çalışma ruhsatı elektronik ortamda düzenlenecek. Büyükşehirlerde, alışveriş merkezlerine yapı ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi ve işyeri açma ve çalışma ruhsatını büyükşehir belediyeleri, üst meslek kuruluşlarının görüşünü alarak verecektir” diye ifade etti.
“Hafta sonu tatil harcı perakendeye uygulanmayacak”
Hafta sonu tatil harcı alınmasının kaldırılmasının da esnaf ve sanatkar için bir kazanç olduğunu söyleyen Palandöken, “Pek çok konuda düzenleme yapıldı. Alışveriş merkezlerinde, esnaf ve sanatkar işletmecilerine yer verileceği gibi, bilhassa geleneksel, kültürel ya da sanatsal değeri olan kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenlere dörtte bir fiyata kiraya verilmek üzere, toplam satış alanının en az binde 2’si oranında yer ayrılacak. Ayrıca yeni alınan kararla sıfır faizli kredi desteği de sağlanacak. Bu kararlar değişen anlayışın ürünüdür. Çözülmesi için uğraştığımız bir başka sorunumuzda çözüldü. Hafta Tatili Hakkında Kanun hükümleri, esnaf ve sanatkarları da içine alan ‘Perakende işletmeler için uygulanmayacak’ hükmünden dolayı esnaf sanatkarlar hafta sonu harcı ödemeyecektir. Yıl boyunca süren ve tüketicinin kafasını karıştıran indirimli ya da promosyonlu satış kampanyaları konusuna göre 3 ay ila 6 ayı geçemeyecek. Sürekli indirimli satış tanımlanarak ancak seri sonu, sezon sonu, ihraç fazlası, kusurlu ve benzeri malların, perakende işletmelerce, indirimli fiyattan ya da malların fabrika çıkış fiyatı üzerinden yıl boyunca satılmasına olanak tanınacak. İçeri girdiğinizde dükkanın içindeki malların çoğunun sezon malı olması bitecek. Böylece vatandaşın aldanması önlenecek, haksız rekabet ortadan kalkacak” diye konuştu.
“Oda kaydında kolaylık”
Esnaf ve sanatkarımız dükkanını açmak için, tezgahını kurması için işler kolaylaştırılıyor. Ustalık belgesi sorunu aşılarak oda kaydı yapılırken yeni usul ve esaslara uymak kaydıyla dükkanını hemen açabileceğini anlatan Bendevi Palandöken, “Üye kaybına yol açan odaya kayıt sırasında ustalık belgesinin istenmesi kaldırıldı. Şimdi işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesinde, meslek odaları, iş yeri sahibi olarak üye kaydı yaptıracaklardan, o iş yerinde ustalık gerektiren işleri yapacaklardan ustalık belgesi ya da en az ön lisans diploması isteyecek. Birden fazla kişi çalışıyorsa, bir kişiden ustalık belgesi alınması yeterli olacak. Bir diğer kazanımda esnaf ve sanatkar işletmelerince satışa sunulan malların etkin bir şekilde piyasadan temini, alış maliyetlerinin daha aşağıya çekilmesi amacıyla tedarik ve dağıtım kooperatifleri kurulabilecek. Ayrıca, perakende ticaretin Kanun’un amacına uygun olarak yapılmasının sağlanması, sektöre yönelik politika oluşturulması, sorunların tespiti ve alınacak önlemleri belirlemek üzere Perakendeciler Konseyi oluşturulacak. Böylece günün değişen şartlarına göre değişiklik yapılması kolaylaşacak” diye belirtti.